
Yıllardır eğitim sektöründe idarecilik yapmış bir eğitimciyim. Eğitim hayatımın yaklaşık on yılını AKP iktidarı ile geçirmiş bulunmaktayım. Eskiden partilere göre değişen eğitim politikaları, bu dönemde bakanlara göre değişmiş, yeni gelen eskisini dahi aratmıştır.
Liselere Giriş Sınavı (LGS) iken, OKS olarak değiştirildi.
Henüz dershanelerin tabelalarını değiştirmiş iken, sınavın ismi tekrar değiştirildi ve SBS oldu.
SBS adını alır almaz, sınav sadece sekizinci sınıfta yapılıyorken sayısını üçe çıkardılar.
Altı ve yedinci sınıflara da SBS uygulanınca, küçücük bedenler lise sondaki abi ve ablalarının çektiği stresi çekmeye başladılar. Milli Eğitim Bakanı Nimet Hanım “çocuklarımız büyük stres altında” haklı gerekçesi ile bu sınıflara uygulanan sınavı kaldırdılar.
Gelelim üniversite giriş sınavına.
ÖSS iken, bunun yerini YGS ve LYS aldı.
Sınav bir iken ikiye çıktı ve LYS kendi içinde tam beş oturum olarak uygulanıyor. Yani AKP geldiğinde bir olan sınav sayısı, üniversite adayları için altı adet yapılmaktadır.
Şimdi de Sayın Başbakan dershaneleri kaldırmaktan söz ediyor, her halde bu altı adet sınavı iptal ederek gerçekleştirecek başka mümkün değil…
Mevcut Milli Eğitim Bakanı ise evlere şenlik, ne yaptığını, ne yapacağını bilen yoktur. Yanlış anlaşılmasın kendileri de ne yapacağını bilmiyor, nasıl danışmanlara sahip onu da biz bilmiyoruz. Ha aman bu bakanın eğitim politikalarına karşı gelmeyin PKK’lı olmak ile suçlanırsınız!
Bizden sonra yakın tarihimizi gelecek nesillere aktarmak isteyen tarihçiler, muhtemelen AKP’den önce ve sonra diye Türk tarihini ikiye ayırırlar
İktidarın yenilik diye getirdiği yeni icraatların hiç birisi, milleti daha iyiye ve güzele götürme amacı taşımamaktadır.
Bu kesinlikle bir önyargı değildir, her icraat sonunda yapılan tartışmalara ve bu tartışmalar ile örtülen ülke gerçeklerini görebilen her insan bana hak verecektir. Şu anda tartışılan üç dörtlük sistemde herkes yaşa takmış durumda, zaten AKP’nin de istediği bu…
CHP muhalefeti her zamanki gibi, AKP’yi vatandaşın gözünde büyüten bir politika izlemektedir. İlkokullara seçmeli ders olarak konan Kuran ve siyer derslerinin gereksizliğinden söz ediyor ama öte yandan seçmeli Yahudilik ve Hıristiyanlık derslerine ses çıkarmamaktadır. Bu ise CHP’yi vatandaşın gözünde sözümona dinsiz, AKP’yi ise mübarek yapıyor!
Zaten on yıllık AKP icraatlarının tamamı CHP muhalefeti ile vatandaşa yedirilmiştir. Ya da şöyle diyelim; Cumhuriyet tarihinde sağ veya sol hiçbir partiye nasip olamayan AKP icraatlarını CHP yapmış olsaydı acaba Türkiye’de neler olurdu?
Mesela CHP iktidarında; Irak işgal edilse ve hükümet tezkeresiz destek verseydi, kırk bin kilise evi açılsaydı, zina suç kapsamından çıkarılıp domuz eti kasaplık et statüsüne sokulsaydı, İsrail dokuz vatandaşımızı uluslararası sularda katletseydi…
Libya işgalinde İzmir merkez yapılıp ortak operasyonlar düzenlenseydi, Suriye yönetimi batı adına devrilmek istense ve bu iş için eşkıyalar Türkiye’de konuşlansa finanse edilseydi, İsrail’e kalkan olunsa İran’a dirsek gösterilseydi…
Olacakları düşünmek bile istemiyorum, millet ayaklanır tepkilerden Cuma namazı dahi kılamazdık. Ama AKP yapınca millet ne kadar sakin, tepkisiz, ilgisiz alakasız her şeyi yutuyor ve hazmediyor görüyor musunuz? Her gün gelen onlarca şehide rağmen çok “ılımlı!”
İktidara hiç hata bulmuyor, hatta Allah’ı suçluyor ama AKP’yi suçlamıyor. Gelen şehitlerin açılım-saçılımın bir sonucu olarak görmüyor “Allah’tan gelene ne diyebiliriz?” diye çıkıp Allah’ı suçluyor.
Kısaca AKP’nin; dört+dört+dört sistemi de diğer tüm icraatlarında olduğu gibi Haçı ve Haçlıyı örtme amacı taşıdığından, buna da ört+ört+ört sistemi demek daha doğru olur.
Yusuf KARACA, 12 Eylül 2012