
“Oturmak çok güzel değil mi ya?” yazmış bir genç kızımız sayfasına. Aynı şu sözlerle:
“N’aber? Oturuyo’m.
N’apıyorsun? Oturuyo’m.
Gelsene? Yok, oturuyo’m.
Yattım, oturuyo’m. Kalktım oturuyo’m.
Çok iyi.”
Bu kısacık çocuksu tümceler sayfalarca yazılmış yazı gibi geldi bana.
Tam durumumuzu anlatmış. Hep birlikte oturuyoruz.
Son birkaç haftadır olanlara bakmak yeter de artar bile ne yaptığımızı görmek için. Öncesini unut gitsin!
Silivri dümeni… Türk destanı adından adı takılan, başı, yaptıkları belli olmayan bir terör örgütü. Bu olmayan örgütten(!) içeri tıkılan yüzler, binler… Ordumuzun neredeyse tüm yüksek komutanları, yüksek subayları…
Bu yurtseverler, bu yüzden, zamanı gelince terör örgütü başının ve arkasındaki eli kanlılarının serbest bırakılması için içeri tıkıldılar açıklamaları, yıllardır yapılırken, bu iddialar yeri göğü tutarken ne yapıyordun Tanrı aşkına?
“Oturuyo’m.”
Meclis’e, Türkçe alfabe değişsin teklifi verdi Pkk’lı vekiller.
Ne yaptık? Oturuyoruz. Öğretmeni, öğrencisi, yazarı, yazmayanı, okuyanı okumayanı, tek bir parmak oynatmadık.
Büyük Önderimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü bile aklımıza getirmedik:
“Efendiler, Türk harflerinin kabulüyle hepimize, bu memleketin bütün vatanını seven evlâtlarına mühim bir vazife teveccüh ediyor.” diyerek Atatürk hepimize bir görev vermişti. Milletimize okuma yazmada hizmet etmek, Türk harflerini öğretmek…
Türk Alfabesi Kabul Yasasını, neredeyse Cumhuriyet kurulduğundan beri yürürlükteki (1928) bu en önemli yasayı, devrim yasasını, bir vatansız, terör örgütü temsilcisi değiştirmeyi teklif etmiş, bunu duyunca ne yaptın?
Atatürk Büyük Nutku’nda Türk milletine bildirdi:
“Türkiye Devletinin resmî dili Türkçedir!”
Sonra ulus olmanın, dirlik içinde yaşamanın olmazsa olmazını açıkladı:
“Türk milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.”
Yeni Türk harfleri ile bir düşmanı yendiğimize inanıyordu Atatürk. “Türk Dili, Türk ulusu gibi özgür ve bağımsız olacak!” diyordu.
Atatürk’e göre, Türk Dili, Türk ulusunun yüreğiydi, beyniydi.
Yüreğimiz’e, beynimize, yani dilimize saldırı var.
Türk diline yeni harfler sokuşturarak devletimizin dilini bozmak, dilimize ortak koşturmak, hem de dilimizi çorbaya döndürerek öldürmek istiyorlar. Buna karşı biz ne yapıyoruz? Dil bölücülerine karşı birlikte harekete geçtik mi?
Bayrağımızı tartışır oldular. Önceki günkü kalkışma denemesinde Diyarbakır’da tek bir Türk bayrağı asılmamış. Duydun mu? N’aber? Ne var ne yok?
“İyidir, oturuyo’m.”
Atatürk’ün koltuğunda oturan zata bu durum sorulmuş, Türk bayrağının o meydanda olmaması üzerine ne düşünüldüğü sorulmuş:
“ Çok bir yanlış ve aksaklık. Şüphesiz ki çok büyük noksanlık. Bu kadar insan hepsi “Türkiye vatandaşı” herkes.”
Yanıtı alınmış. Tümceyi birkaç kez okuyunuz. Önce bir irkiliyorsunuz ama neden irkiliyorsunuz pek anlamıyorsunuz. Bir daha, bir daha. Şimdi?
Orada( Diyarbakır’da) herkes Türkiye vatandaşıymış. Türk vatandaşı değil.
Amerikan vatandaşı, Fransız vatandaşı, Alman vatandaşı, İngiliz vatandaşı, Yunan vatandaşı… yetmiş iki çeşit ulusun vatandaşı var ama “Türk vatandaşı” yok. Tepeden kaldırmışlar. Sen anlamıyor başını öyle sallıyorsan kime ne?
Sonrası gelecektir:
“Türk yok ki Türkiye olsun. Türklerin vatanı demeyelim buraya. Ne diyelim?”
Yapılanlardan ne düşündüklerini anlamak zor değil.
“Anadolu adı iyi. Zaten bu sözü bizden başka kimse, hiçbir ülke Anadolu diye söylemiyor. “ diyeceklerdir. “Anatolia” diye bir televizyon kanalı bile var. Bütün gün şarkı türkünün arabeskini çalıyor. Bakıyorsun üstüne adı ne buranın: “Anatolia” Devletin izniyle almışlardır herhalde bu adı. Türkiye’de, öz vatanında, Anadolu adının yabancı dille yazılışı, söylenişi. Açıkça sömürgeleşme.
TRT’ nin yeni kanallarından, bu dönemin kanallarından, Anadolu’nun adı tanıtımlarda İngilizce yazılı. “TRT Anatolia. “ İngilizce adı yakıştırıyor kendine. Devlet radyosu, AKP iktidara gelip TRT’yi ele geçirdiğinden beri, yıllardır zaten bu yüzden olmalı, bir “Anadolu kuşağı” lafıdır tutturdu gidiyor. Boşuna mı bu çabalar? Kulak alıştırmalar? “Anadolu kuşağı Trabzon radyosu”, “Anadolu kuşağı Diyarbakır radyosu”, “Anadolu kuşağı Antalya radyosu…” Anadolu adı, halkların bilmem neyine yakışır şimdilik onlara göre .(Trakya zaten gözden çıkarılmış, oranın hesabı ayrı. ) Sonrasında zaten adımız belli. Bir yerin kuzeyi olacağız önce. Bir yöremize böyle diyecekler. Sonra yaşasın büyük İsrail! Bu Anadolu adının arkasına da federasyon sözcüğünü mü, bir başka sözü mü neyi eklediler mi, artık tutmayın bunları gitsin…
Sen çoktandır TRT izlemiyor musun? Dinlemiyor musunu? Orada neler oldu bilmiyor musun?
Okul adlı bir yayın, gençleri ; çocuk, adlı bir yayın çocukları kimliksiz, ulussuz bir sömürge halkına dönüştürmekle meşgul, senin sesin çıkmıyor. Haberin bile yok öyle mi? N’apıyorsun peki?
“Oturuyo’m.”
Bunların arkasından yeni öneriler gelecektir, soracaklar:
“Türk yok,Türk vatandaşı yok, neyin nesi bu Türk bayrağı? Bakın biz takmıyoruz onu. Kimse de bir yaptırım uygulamıyor. Bakan yasak dedi taşıdığımız o şeylere. Taktık mı lafını? Hastanemizin kapısından bile indiriverdikti Türk bayrağını geçen kalkışmamızda, üç kadın teröristimizin toplu töreninde, yerine çaputumuzu asmıştık, ceza falan da almadık, anımsadınız mı?”deseler diyecek sözünüz var mı?
Siz de bilmezden gelmeyin artık canım. Sağır sultan duydu. Karikatürünü yapmayan, üstünde konuşmayan kalmadı. Ne dedi iktidarın başı geçenlerde, ta Avrupalardan dedi: “Türkiye bayrağı”.
Türk yok! Türkiye vatandaşı var yerine. Devletin en üst “iki yetkilisi” böyle diyor.
Büyük İmralı(!) canisi ulusa sesleniyor. Türkiye nefesini tutup beklemiş hani, bu büyük katil başı ne dedi,ne diyecek diye. Büyük büyük gazetelerin böyle yazdı. Seslenmenin şifreleri incelendi, profesör doktorlar, kerli ferli adamlar, kadınlar, bu sözleri şakır şakır çözümledi ekranlarda, bir sürü soytarı dönek fır döndü ortada…
“Türkiye vatandaşı”. Demek ki neymiş, bunu böyle yapacaklarmış, hep birlikte. Kimsede ayrılık gayrılık yokmuş. Onların çekişir gibi görünmeleri yalancıktanmış… Aslında çekiç hep aynı yere vuruyormuş.
En üst iki yetkiliden biri, Türkiye vatandaşı, dedi, diğeri Türkiye bayrağı. Var mı bundan ötesi?
Ulusların adıyla anılan bayrak, bundan böyle Türk ülkesinde ulus adsız denecek! Tamam mı?
Terör örgötünün eli kanlı sözde başı ne dedi? Hani o sözde sızdırılan ama aslında alıştırma için ortaya salınan tutanaklarda: “Türklük yok, kalkacak.”
Sen ne yaptın bunlar konuşulurken, tek tek içine düşeceğin cehennem tanımlanırken?
“İyi, oturuyo”m.
Senin, paranla, sevginle, ilginle adam ettiğin, zengin ettiğin, ünlü ettiğin, bir şey ettiğin ne kadar yazar, yazmaz, gazeteci, artist, şarkıcı, oyuncu, manken, herkesin anlayacağı dille dersek, ne kadar sanatçı varsa, her kim varsa hepsi tek tek açıldılardı hani. Nobeli isteyen en çok yaş yaşamışı, Türk diliyle ünlenmişi, yaşı kemale ermişi, Cumhuriyet’in ta 70’nci yılında su koyvermişti. Cumhuriyet’e yetmiş yıllık zulüm demişti o zamanlar. Gençlerden biri lafı buradan almış pamuk gibi çekmiş uzatmış, milyonları kestik deyivermişti hızını alamadan. “Şak” diye de ödülünü de kapmıştı. Hatırladın mı? Bu Kemal’i, bu Pamuk’u?
Şarkıcılar şarkıcısı Minik Saksağan’ın gidemediğim yer benim değildir, demişti. Açılım kahvaltılarının gülleri, böcekleriydi geriye kalanların hepsi de…Güzellik kraliçen(!), dağlar kızı Reyhan’ın, verelim gitsin oraları rahat edelim, demişti. Petrolcü’n, zamanı yenen, yaşlanmayan sarışın estetikçin, hep başımızda kal diye diz çökmüştü birilerine elinde mikrofon. Tombalakça bir oyuncu da aynını yapmıştı, dizleri üstünde birinin ayağının dibinde, yerlerde… “Tek göz” sembolüyle Avrupa sahnelerinde İngiliz diliyle söylediği şarkıyla ödüllendirilen kadın, Afrika’da devleti temsilen açlar için göbek atmıştı. Otel odalarında basılan baş yarışmacı, baş açılımcı genç “Cingöz”, devlet uçaklarıyla gezilere bile götürülmüştü. Bir tiyatrocu, tiyatrosu tehlikeye girince anında dönmüş, ben en müslümanım, ben en açılımcıyım inanın deyivermişti. Biri de, epey yaş yaşamış artisten biri, çok değil üç beş gün önce, şöyle bir çapkın çapkın baktığını sanarak hâlâ, afilli pozlar vermiş, katilbaşını kutsamış, haklı bulmuştu bölücüleri, desteklemişti.
Sonra birden, dün, “pattadanak” açıklanmaz mı? “Akil adamlar devreye girecek bu süreci çözecek.” Hepsi baştan sona iktidar destekçisi, yalakası, bölücülerin kankası adlar…
Sen ne dedin bunlara? Bunların filmlerinden, yaptıklarından, ettiklerinden desteğini çektin mi? Duyanı duymayanı uyardın mı? Ne yaptın?
“Hiç, oturuyo’m.”
21 Mart’ın ertesinde, Diyarbakır kalkışmasının, Türkiye adının bölgeden sildirilmesinin tüm dünyayla kutsandığı günün ertesinde çıkan gazeteleri gördün müydü? Televizyon izledin miydi o gün ve gecesinde?
Gördünse, ne yaptın? O gazeteleri hâlâ almaya devam ediyor musun?
Bir tavır koydun mu? Eteklerini tutuşturdun mu satın alınmış basının yayının? Vitrinlerini kararttın mı paragözlerin, el maşalarının, paranı kaptırmayarak,onları satın almayarak? Ne yaptın?
“Öyle oturuyo’m.”
Sayısı bir elin parmağını geçmeyen o birkaç ulusal gazeteni desteklemeyi düşünüyor musun? Abone oldun mu hemen onlara.? Herkesi bunun için seferber ettin mi? Elini cebine sokup ulusal yayın yapan ne kadar kurum kuruluş varsa yayınlarını ikiye üçe katladın mı? Onların sesini yükselttin mi? Yardım ettin mi yurtsever seslere? Vatan hainlerinin sesini bastırmanın ulusal bilinçten, bir şeyler yapmaktan geçtiğini anladın mı?
Elini, akrepli cebine soktun mu elini, pamuk elini?
Yerinden kalktın mı, bir kıpırdadın mı?
*
“Mükerrem” kızım, ne güzel demiş. Ne için böyle demiş bilmem ama durumumuza bu sözler cuk demiş oturmuş:
“N’aber? Oturuyo’m.
N’apıyorsun? Oturuyo’m.
Gelsene? Yok, oturuyo’m.
Yattım, oturuyo’m. Kalktım oturuyo’m.
Çok iyi.”
Doğru, çok iyi!
Karşı devrim, yayılmacılarla işbirliği edip başımıza çöktü.
N’aber?
“Oturuyo’m!..”
İyi, çok iyi!
Feza TİRYAKİ
24 Mart 2013