Serdar Ant
İşçi Partisi ve onun yayın organı Aydınlık dergisinin (gazetesi) 2002 yılında Org. Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı’na yükselmesini nasıl desteklediğini ve bu amaçla nasıl yurtsever kesimleri yanıltıcı haberler yaptığını “İşçi Partisi 2002’de Ne Diyordu, Şimdi Ne Diyor?” başlıklı yazımda ortaya koymuşum.
(Bkz. http://bellek2009.blogspot.com/2011/07/ ... di-ne.html)
20 Temmuz tarihli Aydınlık gazetesinin iç sayfalarında okuduğum bir haber, beni yine eski yıllara götürdü. “Karadayı AKP’yi 1996’da tespit etmiş” başlıklı haber şu saptamayı yapıyor:
“1996’da AKP’nin iktidar olacağını tespit eden Genelkurmay eski Başkan Karadayı, hazırlattığı raporda, TSK’nın çözüm olarak Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini hissetmesi gerektiğine dikkat çekti.”
(Aydınlık, 20.7.2011)
(Aydınlık, 20.7.2011)
“1996 tarihli bu belgede; Cumhuriyetin bugüne kadarki en büyük irticai tehdit ile karşı karşıya olduğu vurgulanıyor” diyen haber şöyle devam ediyor:
“Emniyet teşkilatına irticai grupların sızdığı bildirilen raporda şu ifadeler yer aldı: ‘Birçok devlet kadrosu irticai kesimin eline geçmiş bulunmaktadır. Milli Eğitim ve Emniyet teşkilatına sızılmış, birçok mahalli idare ve kamu iktisadi teşekküllerinin büyük bölümünde altyapı tesis edilmiştir.”
“İrtica ile PKK’nın ilişki içinde” olduğunun altının çizildiği haberde, 1996 tarihli bu belgede bu konuda da şunların söylendiği aktarılıyor:
“Gerici çevrelerin emellerine ulaşması ancak Silahlı Kuvvetler’in etkisiz hale getirilmesi ile mümkün görülmektedir. Etkisiz hale getirme eyleminin iki türlü olabileceği değerlendirilmektedir. Bunlar; TSK’nın içerisine sızarak pasifize edilmesi, ikincisi ise; iktidara gelindiğinde yasal düzenlemelerle Silahlı Kuvvetler’in yetkilerinin kısıtlanmasıdır.”
1996 yılında hazırlanan bu raporun içerdiği kimi öngörülerin gerçekliği bugün anlaşılmıştır artık. Ne var ki asıl önemli olan 1996 yılında ortaya konulan bu görüşlerin 2011’de gerçekleştiğini tespit etmek değildir. Asıl sorulması gereken soru şudur:
Acaba bu raporun yazıldığı dönemde Aydınlık gazetesi ve İşçi Partisi’nin Genelkurmay eski Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya karşı tutumu nedir? “1996’da AKP’nin iktidar olacağını tespit eden” ve “TSK’nın çözüm olarak Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini hissetmesi gerektiğine dikkat çeken” Genelkurmay eski Başkan Karadayı’ya karşı, acaba o yıllarda İşçi Partisi ve Aydınlık dergisi destekleyici bir tutum içinde miydi, yoksa yıpratıcı ve TSK’yı pasifize etmeye yönelik yayınlar mı yapıyorlardı?
Bu soruların yanıtlarını vermeden önce, Org. İsmail Hakkı Karadayı hakkında ufak bir bilgi verelim. Org. İsmail Hakkı Karadayı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 22. Genelkurmay Başkanı’dır. 30 Ağustos 1994 - 30 Ağustos 1998 tarihleri arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Org. Karadayı’nın, “28 Şubat Kararları” altında da imzası vardır. Diğer bir ifadeyle 28 Şubat sürecinin Genelkurmay Başkanıdır, Org. Karadayı… Bütün bunların yanı sıra Org. Karadayı’nın pek bilinmeyen bir özelliğini de aktaralım: Son 20 yıl içinde Genelkurmay Başkanlığı yapmış olan komutanlarımız arasında, NATO karargâhlarında görev yapmamış olan tek Genelkurmay Başkanı’dır, Org. İsmail Hakkı Karadayı…
Şimdi gelelim Aydınlık dergisinin NATO karargâhlarında görev yapmamış tek Genelkurmay Başkanı olan Org. Karadayı’ya karşı nasıl bir tavır aldığına…
Aydınlık dergisi, 6 Ağustos 1994 tarihli 372. sayısında Org. İsmail Hakkı Karadayı’yı kapak yapmış! Derginin bu sayısının kapağında Org. Karadayı’nın selam verirken çekilmiş, tam boy bir resmi yer alıyor. Kapaktaki manşet ise çarpıcı:
- “Özal’ın ordudaki halefi…”
Bugün “Karadayı AKP’yi 1996’da tespit etti”, “irticai grupların devlete sızdığını” söyledi diyerek haber yapan Aydınlık gazetesi 1994 Ağustos’unda Org. Karadayı’yı, “Özal’ın ordudaki halefi” olarak hedef gösteriyordu!
Bu başlıkla sunulan haberin ayrıntılarına geçmeden önce, Aydınlık’ın kapağında yer alan alt başlıkları da aktaralım hemen:
“Pentagon dosyaları Karadayı’nın masasında… Özal demişti: “Kürt meselesini Karadayı ile çözeriz”… Türk-İslam sentezcisi… Terfilerde kıstas: Silah sanayisinde ABD şirketlerini gözetmek ve Pentagon’un Kürt senaryosunu onaylamak…”
Şimdi haberi okuyalım da Org. Karadayı’nın nasıl “Özal’ın ordudaki halefi” olduğunu hep beraber öğrenelim:
“Yıl 1992… Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ‘Federasyon dâhil her şeyi konuşmalıyız’ şeklindeki sözleri kamuoyunda bomba etkisi yapıyor. Türk milliyetçileri Özal’ı vatan hainliği ile suçlamışlar, bazı solcular ise Özal’da bir kurtarıcı görmeye başlamışlardı. Tepkiler Cumhurbaşkanı Özal’ın geri adım atmasına neden oldu. İşte tam o günlerde Özal Köşk’te danışmanlarıyla yaptığı bir sohbet sırasında şunları söyledi: ‘Biz bu Kürt meselesini ancak Karadayı gibi komutanlarla çözeriz.’
Özal kafasındaki Genelkurmay Başkanı’nı o akşam bu şekilde açıklıyordu: İsmail Hakkı Karadayı. Karadayı o tarihte İstanbul’da 1. Ordu Komutanı.
Köşk’teki sohbetlerin konuklarından, Turgut Özal için bazı araştırmalar da yapmış bir araştırma şirketi sahibi, Aydınlık’a şunları söylüyor:
‘O günlerde Özal’ın sohbet sırasında söylediklerini doğrusunu isterseniz hiçbirimiz önemsememiştik. Bize göre Sayın Özal’ın her zaman yaptığı gibi bir bürokrat yerine, diğer bir kişiyi göreve getirmesiydi bu olay. Anlamamıştık! Aradan iki yıl geçti. Karadayı, şimdi Genelkurmay Başkanı oldu!
Sayın Özal, Kürt sorununu nasıl çözecekti, bunu biliyoruz. Kafasındaki plan K. Irak’taki Kürtleri de Türkiye’ye dâhil ederek bir federasyon kurmaktı. Sayın Özal vefat etti. Peki, bu plan yürürlükten kalktı mı? Karadayı, Genelkurmay Başkanı olduğuna göre hayır!’
Yeni komutan göreve başlar başlamaz masasında bulacağı Pentagon senaryoları bekliyor. Yıllardır adım adım hayata geçirilen Kürt senaryosu ve bölgesel krizlere müdahale…”
Özal kafasındaki Genelkurmay Başkanı’nı o akşam bu şekilde açıklıyordu: İsmail Hakkı Karadayı. Karadayı o tarihte İstanbul’da 1. Ordu Komutanı.
Köşk’teki sohbetlerin konuklarından, Turgut Özal için bazı araştırmalar da yapmış bir araştırma şirketi sahibi, Aydınlık’a şunları söylüyor:
‘O günlerde Özal’ın sohbet sırasında söylediklerini doğrusunu isterseniz hiçbirimiz önemsememiştik. Bize göre Sayın Özal’ın her zaman yaptığı gibi bir bürokrat yerine, diğer bir kişiyi göreve getirmesiydi bu olay. Anlamamıştık! Aradan iki yıl geçti. Karadayı, şimdi Genelkurmay Başkanı oldu!
Sayın Özal, Kürt sorununu nasıl çözecekti, bunu biliyoruz. Kafasındaki plan K. Irak’taki Kürtleri de Türkiye’ye dâhil ederek bir federasyon kurmaktı. Sayın Özal vefat etti. Peki, bu plan yürürlükten kalktı mı? Karadayı, Genelkurmay Başkanı olduğuna göre hayır!’
Yeni komutan göreve başlar başlamaz masasında bulacağı Pentagon senaryoları bekliyor. Yıllardır adım adım hayata geçirilen Kürt senaryosu ve bölgesel krizlere müdahale…”
Haber daha sonra Özal’ın, Üruğ-Öztorun ikilisinin 2000 yılına kadar Genelkurmay Başkanlarını ve ordunun kilit noktalarına yapılacak terfileri düzenlediği iddia edilen “2000’li Yıllar Planı”nı nasıl bozduğunu özetliyor ve 1993 yılı Yüksek Askeri Şurası toplantısı öncesinde ordu içindeki çekişmeler konusundaki kendi senaryosunu anlatıyor. Sonra yine İsmail Hakkı Karadayı konusuna dönülüyor ve haber şu soruyu soruyor:
- “Peki, İsmail Hakkı Karadayı aradan nasıl sıyrıldı?”
Yanıt hemen geliyor:
- “Negatif seleksiyon!”
Haberden “negatif seleksiyon” ne demektir, onu da öğreniyoruz:
“Özellikle kriz dönemlerinde önemli görevlere gelen insanların vasıfsız olması ‘bazı çevrelerin’ işlerine geliyor. Gücü elinden bırakmayan istemeyen ‘egemen çevreler’ göstermelik atamalar yapıyor. Karadayı’nın nasıl Genelkurmay Başkanı olduğunu sorduğumuz emekli Kurmay Albay, olayı iki sözcükle açıklıyor: Negatif seleksiyon!”
Böylelikle Aydınlık’ın geleceğin tarihçilerine malzeme olacak müthiş haberinden Org. Karadayı’nın bir “özelliğini” daha öğreniyoruz:
- “Vasıfsız…”
Aydınlık’a göre Org. Karadayı’nın Genelkurmay Başkanı olması “göstermelik bir atama”dır!
Peki, Org. Karadayı’nın “nitelikleri” bitti mi? Aydınlık dergisi konuyu ele almışsa, karalamalar biter mi hiç? Haberi yapan sözde “gazeteci” soruyor: “Peki, Genelkurmay Başkanlığı’na getirilen İsmail Hakkı Karadayı kimdi?”
Org. Karadayı’nın özgeçmiş bilgileri aktarıldıktan sonra, Aydınlık baklayı ağzından çıkarıyor:
“Karadayı’yı yakından tanıyanlar kendisinin iyi bir ‘örgütçü’ olduğundan söz ediyorlar. Türk-İslam sentezci… CIA’nın ılımlı İslam tecrübesi için biçilmiş kaftan! Fransızca biliyor. Askeri disiplin konusundaki katı tutumuyla tanınıyor. Geçen ay ABD ziyareti sırasında Amerikalıların övgülerine mazhar oldu. Göğsüne nişan taktılar.”
Böylece iki özelliğini daha öğreniyoruz, Org Karadayı’nın…
- “Türk-İslam sentezci…”
“CIA’nın ılımlı İslam tecrübesi için biçilmiş kaftan…”
Ama asıl dikkat çekici olan “Göğsüne nişan taktılar” cümlesi… Aydınlık buna değiniyor, çünkü 3 hafta önceki 16 Temmuz 1994 tarihli Aydınlık’ın 369. sayısında bu nişanın nasıl takıldığının hikâyesi var. Adnan Akfırat imzalı “Komutanlar seçim gezisinde…” başlıklı bu haberde de Org. İsmail Hakkı Karadayı hakkında şu saptamalar yapılıyor:
“…Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş emekli olduğunda yerine geçmesi beklenen İsmail Hakkı Karadayı’ya Pentagon’da ABD’ye yararlılık madalyası (US Legion of Merit) verildi. … 9 Temmuz’da ABD Orduları Genel komutanı Gordon Sullivan’ın davetlisi olarak ABD’ye giden Karadayı’ya 11 Temmuz’da Pentagon’daki törende ‘yararlılık’ madalyası verildi. Legion of Merit, ABD’de verilen ikinci en üst düzeydeki madalya. Aynı madalyadan geçen aylarda Somali’de BM Komutanlığı yapan Org. Çevik Bir’e de verilmişti. Legion of Merit madalyası, Amerikan Savunma Bakanlığı ve ABD Silahlı Kuvvetleri tarafından veriliyor. Amerikan kütüphanesinden alınan bilgiye göre Legion of Merit madalyasının ‘yararlı faaliyetleri ile sivrilen ABD Silahlı Kuvvetler mensupları ve ya da dost yabancı ülke komutan ve başbakanlarına verileceği’ belirtiliyor. İsmail Hakkı Karadayı’nın bu kadar kritik bir dönemde ABD’ye davet edilerek ödüllendirilmesine dikkat çekiliyor.”
Haber, Org. Karadayı’nın ABD’de çeşitli askeri temaslar çerçevesinde ziyaret ettiği kimi Özel Savaş eğitim üsleri hakkında da bilgiler veriyor. Örneğin şunlar aktarılıyor:
“North Caroline’deki Fort Bragg, ABD’nin Kontrgerilla Eğitim Üssü… ABD ordusunun vurucu kuvvetlerinin en önemlileri Fort Bragg’da bulunuyor. Karadayı, buradaki ABD Özel Operasyonlar Komutanlığı’nı da ziyaret etti. Fort Bragg, ABD’nin yabancı ülkelerden getirdiği generalleri eğittiği en önemli kontrgerilla eğitim üssü… Fort Bragg’dan geçen generaller ABD’nin el üstünde tuttuğu subaylar haline geliyor.”
Aydınlık merhamet etmiş, Org. Karadayı’ya “kontrgerillacı” dememiş, ama Aydınlık okuyanlar “eşek” olmadığından ve “leb demeden leblebiyi” anlayan kişiler olduğundan ne denilmek istendiğini hemen anlıyorlar!
Aydınlık dergisinin 15 Ekim 1994 tarihli 382. sayısında İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile yapılan bir söyleşide ise Doğu Perinçek Genelkurmay Başkanı Org. Karadayı’yı “Amerika’ya çok bağımlı bir kurmay” olarak tanımlıyor.
Böylece herkesin Türkiye’nin “22. Genelkurmay Başkanı” olarak bildiği Org. Karadayı’nın diğer “özelliklerini” de Aydınlık dergisinden öğrenmiş oluyoruz:
- “Negatif seleksiyon…”
“Vasıfsız…”
“Türk-İslam sentezci…”
“CIA’nın ılımlı İslam tecrübesi için biçilmiş kaftan…”
“Göğsüne nişan takılmış…”
“Kontrgerillacı…”
“Amerika’ya çok bağımlı bir kurmay…”
Hiçbir kanıt yok, tek bir somut belge yok! Ama elde kalem çamur at, karala, iftirada bulun, uydur, söv… Ben “basın ahlakı” diye buna derim işte!
Peki, sonra ne oluyor?
Birkaç ay sonra, yani Org. Karadayı 30 Ağustos 1994 tarihinde Genelkurmay Başkanı olduktan sonra, Aydınlık yavaş yavaş çark etmeye, kustuğu bu iftiraları yalamaya başlıyor!
Aydınlık dergisinin 7 Ocak 1995 tarihli 394. sayısının kapağında bir başka haber görüyoruz:
- “Orduda Kıtacı-Özel Harpçi kapışması…”
Henüz 5 ay önce “Özal’ın Ordudaki Halefi” denilerek karalanmaya çalışılan Org. Karadayı için bu kez “Karadayı’nın Genelkurmay Başkanı olmasının yolunu Demirel açmıştı” saptaması yapılıyor!
Birkaç ay önce “kontrgerillacı” imasında bulunulan Org. Karadayı bu kez de ordudaki “Özel Harpçiler”e karşı, (sanki böyle bir kamplaşma varmış gibi!) “Kıtacı”ların lideri olarak sunuluyor:
“Özel Harpçiler diye adlandırılan, bir faşist darbenin askeri ayağını oluşturulacağı belirtilen, MHP ile ilişkisine vurgu yapılan, ordu içinde bir ur gibi büyüyerek etkisini arttıran kuvvetlere karşı büyük tepki oluşuyor. Kıtacılar diye adlandırılan karşı kutbun başında bizzat Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın bulunduğu belirtiliyor. Kürt sorununda çözümsüzlüğü arttırarak kaostan yararlanmak isteyen, faşist darbe plancılarına karşı bir tasfiye hareketinin bile gündeme geldiği belirtiliyor. Kıtacılar kesiminin Amerikan projelerinin Türkiye’yi içine sürüklemekte olduğu kaostan rahatsız oldukları belirtiliyor. Kıtacılar Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneksel yapıları içindeki konumlarını sürdürmeyi esas alıyorlar.”
Ağuston 1994 içinde Org. Karadayı’yı “Türk-İslam sentezci…”, “CIA’nın ılımlı İslam tecrübesi için biçilmiş kaftan…” şeklinde karalayan Aydınlık dergisi, 24 Aralık 1994 tarihli 392. sayısında “Ordudan Çiller’e tepki: şeriatçıları koruma…” kapağıyla çıkıyor bu sefer de...
Hikmet Çiçek imzalı habere göre, “TSK içinde Genelkurmay eski Başkanı Doğan Güreş döneminde şeriatçı faaliyetlere karşı izlenen yumuşak tutum, Orgeneral Karadayı’nın göreve gelmesi ile sona erdi.”
Aydınlık haberin içinde şu bilgiyi aktarıyor: “Üst düzey bir subay ‘Karadayı tam bir askerdir’ diyor.”
Birkaç ay önce Org. Karadayı’yı “vasıfsız”, “negatif seleksiyon” gibi sıfatlarla sunan Aydınlık, şimdi “tam bir asker” olduğunu ilan ediyor!
***
Eğer İsmail Hakkı Karadayı’nın kim olduğu, çizgisi ve 1996’daki öngörülerinin doğruluğu bugün artık ortaya çıkmışsa, Aydınlık dergisinin ve İşçi Partisi’nin 1995 yılı içinde İsmail Hakkı Karadayı’yı hedef alan mesnetsiz haberleri, yalan, iftira ve karalamaya dayanan yayınları bir tür “beşinci kol faaliyeti”, orduyu pasifize etme çabası olmuyor mu?
1994’te Karadayı hakkında bunları söyleyen Aydınlık ve İşçi Partisi’nin daha sonraki yıllarda yaptığı dalkavukluklar yazılsa, tuğla kalınlığında ciltler yetmez!
Bu yazıyı yazmaya başlarken olguları aktardıktan sonra kendi yorumumu yapmayı da planlıyordum. “Bir iki cümlelik bir sonuç yazar, yazıyı özetlerim” diye düşünüyordum. Ama Aydınlık sütunlarından taşan bu yalan, iftira ve uydurmalara dayanan sözde “haberleri” bir kere daha okuyunca, yorum yapmaya bile gerek olmadığını gördüm.
İşte Aydınlık… İşte Aydınlık geleneği…
20 Temmuz 2011