ÖZGÜR-DER'den 28 Şubat Şaklabanlığı

ARI, TESEV, Açık Toplum Vakfı, HYD, Genç Siviller, GTP, SODEV, Bianet, STGM, TÜSEV, MAZLUMDER, STEP, LGBTT, Barış ve Kardeşlik Forumu, Türk Demokrasi Vakfı, LDP, Küresel BAK vesaire...

ÖZGÜR-DER'den 28 Şubat Şaklabanlığı

İletigönderen Ram » Pzr Mar 01, 2009 13:29

İSTANBUL’da 28 Şubat ve Darbe Protestosu

Taksim'de toplanarak 28 Şubat askeri darbesinin 12. yılını da protestolarla karşılayan Özgür-Der mensupları, darbecilerin yargılanmasını ve Ergenekon bataklığının kurutulmasını istediler. Bin yıl da sürse darbelere direneceklerini ilan ettiler.

Yurdun birçok bölgesinde 28 Şubat darbesini ve Ergenekon çete düzenini protesto eden Özgür-Der, İstanbul Taksim'de de darbe düzenine ve çeteci oluşumlara sessiz kalmayacağını protesto eylemiyle bir kez daha ortaya koydu. İslami mücadeleyi tasfiye etmeye çalışan darbeci güçlere karşı mücadelemizden ve kimliğimizden vazgeçmeyeceğimizin ilan edildiği eylemde darbecilerin yargılanması ve Ergenekon çetesinin kökünün kurutulması çağrısında bulunuldu.

"28 Şubat Darbecileri Yargılansın; Ergenekon Bataklığı Kurutulsun!", "Ergenekon Çetesinin Köküne İnilsin; Militarizm Bataklığı Kurutulsun!" yazılı iki pankartın açıldığı eylemde çok sayıda da döviz taşındı. "Başörtüm mü Özgür mü? Hayır!", "Ergenekon Çetesi Özgür Dağıtıldı mı? Hayır!", "Yargı Askeri Vesayetten Bağımsız mı? Hayır!", "28 Şubatçılar Yargılandı mı? Hayır!", "28 Şubat Sürüyor (D)uyuyor musun?" gibi dövizlerin yanı sıra "Özgür-Der Kapatılamaz! Özgürlük Talebi Yargılanamaz!", "27 Mayıs – 12 Eylül – 28 Şubat / Susurluk, Şemdinli, Ergenekon! Kahrolsun Halk ve Hak Düşmanları!", "Halk ve Hak Düşmanı Cuntacılar, GATAkulli Yapıyorlar!", "Darbeci Zihniyetle Hesaplaşmadan Çeteci Zihniyet Bitmez!" vb. yazılı dövizler taşındı.

Eylemi yöneten Güney Uzun, 28 Şubat darbe sürecindeki hukuksuzlukları hatırlattı ve bin yıl da sürse Müslümanlar olarak bu sürece direnmeye devam edeceklerini belirtti.


28 Şubat Darbecilerinin Maskesi Ergenekon'da Düştü!

Eylemde ilk olarak söz alan Özgür-Der Beykoz Şubesi Başkanı Zehra Kaya, 28 Şubat'ın arkasında yer alan Ergenekoncu, darbeci kadroya dikkat çekerek "Darbeci paşalar masum gösterilmeye ve aklanmaya çalışılıyorlar. Ama darbeci paşaların masumiyetine inanmak salflıktan da öte düpedüz ahmaklıktır artık! Darbecilerin icraatları olanca çıplaklığıyla açığa çıkmış ve maskeleri düşmüş bulunmaktadır!" dedi.

Darbecilerden Soracak Hesabımız Var!

28 Şubat'ın arkasındaki çeteci zihniyetin ve statükonun 12 yıl aradan sonra çatırdamaya başladığını kaydeden Zehra Kaya, konuşmasının sonunda darbecilere seslenerek şunları söyledi: "Darbeciler, biliniz ki, kokuşmuş düzeniniz, çürümüş ideolojiniz yok olmaya mahkûmdur. Bekleyin ve görün! Çünkü er ya da geç yaptıklarınınzın hesabını vereceksiniz. Biz burada, bu hesabın sözcüsü olarak yine karşınızda dauracağız!


28 Şubat: Baskı, Yolsuzluk, Zulüm!

Eylemde bir konuşma yapan Haksöz Dergisi yazarı Hamza Türkmen, 28 Şubat sürecinde İslami değerlere yönelik baskılardan söz etti. Tarikat maskeli sanoryolarla TV ekranlarından İslami değerlere hakaret edilen süreçte; İHL'ler, Kur'an kursları ve başörtüsüne yönelik zulümleri hatırlatan Türkmen, Kemalist dayatma ve doğmalarla topyekûn bir halkın biçimlendirilmeye çalışıldığını ifade etti.

28 Şubat sürecine sermayenin katkısının azımsanmayacak derecede olduğunu söyleyen Hamza Türkmen darbeci paşaların OYAK eliyle nasıl semizlendiğini anlattı. 28 Şubat darbecileriyle iş tutan sermayenin ve birçok TÜSİAD patronunun bankaları dolandırarak Türkiye'yi de küresel kapitalizmin ipoteği altına soktuklarını ifade eden Türkmen; darbe şakşakcısı kartel medyası ve darbecilerin 5. kolu gibi çalışan bazı patron ve işçi sendikalarının da en fazla bu süreçte palazlandığının altını çizdi.


"28 Şubat Zulümüne Karşı Kimliğimizle Varolacağız!"

Darbe sürecindeki yolsuzlukları da hatırlatan Türkmen, BÇG'ye ve yüksek yargı mensuplarının asker brifingleriyle nasıl şekillendirildiklerine değindi. "Zorbalığa ve dayatmalara karşı çıkanlar için el altından ölüm ve işkence kokuları yayıldı. İstanbul'un varoşlarında ve Kürt illerinde gerçekleştirilen yargısız infazlar boşuna değildi. Bu süreçte 100 bine yakın başörtülü kardeşimizi üniversitelerden atmaya kalkıştılar. Dünyanın hiç bir yerinde, dün de bugün de üniversite düzeyinde böyle bir zulüm yaşanmamıştır. Ama bu zulüm Türkiye'de yaşanmıştır ve yaşanmaktadır." diyen Türkmen, 28 Şubat mantığına, zulme, şirke, her türlü haksızlığa ve 28 Şubat sürecinin devam eden çetelerine dün olduğu gibi bugün de şahitlik bilinciyle meydanlarda olmanın önemine dikkat çekti.

"İslami kimliğimize, duruşumuza ve mücadelemize karşı darbeleriniz, çeteleriniz sökmüyor. İslami diranişlerimiz karşısında küresel kapitalizm de sökmüyor. Amerikan emperyalizmi de sökmüyor. Irkçı siyonizm de sökmüyor, sökmeyecek. Biz buradayız ve siz mutlaka yargılanacaksınız. Ve özellikle sizden fiili suç işleyenler öyle brifinglendirilmiş mahkemelerde değil, halkımızın adalet mahkemelerinde adaletli bir şekilde yargılanacaksınız. Bu ülkede adaleti yeniden tesis ettiğimiz gün sizin bin yıllık sürecinizin hayal olduğu ortaya çıkacak ve patlayacak." diyen Hamza Türkmen, "Bizler hayat kitabımız Kur'an'ın bütünlüğünden çıkarttığımız şiarlarımızla var olacağız." vurgusuyla sözlerine son verdi.


Darbelere Karşı Direniş Adalet Özgürlük!

"Darbelere Karşı; Direniş Adalet Özgürlük!", "Ne Ergenekon Ne Genelkurmay; Darbeciler Halkı Yıldıramaz!", "Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz!", "Bin Yıl Sürse de Direneceğiz!", "Ergenekon Çetesi Dağıtılsın!", "Darbeciler Yargılansın; Gaspedilen Haklar Geri Verilsin!", "Hortumcu Paşalar Hesap Verecek!", "Darbeciler Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!", "Yaşasın İslami Mücadelemiz!" vb. sloganların atıldığı eylemde sık sık da tekbirler getirildi.

Eylem son olarak darbecilerin ve çetecilerin özgürlük türkülerimizi susturamayacaklarını ifade eden Grup Yürüyüş'ün söylediği Özgürlük Türküsü ile sona erdi.

Hamza Türkmen’in Taksim’deki 28 Şubat eyleminde yaptığı konuşmanın bant çözümü

Bundan tam 12 yıl önceydi. Yani 12 yıl önce bizi kuşatan batıcı cahili sistemin aldatıcı maskesi indirilip İslami değerlere doğrudan saldırıldığı günlerdi.

İlk önce tarikat maskeli senaryolarla TV ekranlarından İslami değerlere hakaret edildi. Sonra İHL’leri ve Kur’an kurslarını kapattılar. Akabinde de başörtüsüne saldırarak başörtülüleri yaşam alanlarından kovmaya çalıştılar. Laiklik diye emperyalist batılı yaşam tarzını dayatırken, ilahiyat fakültelerini budadılar ve İslami eğitimin içini boşaltıp Kemalist dayatma ve doğmalarla biçimlendirmeye çalıştılar.

Peşinden darbeciler OYAK gibi imtiyazlı kurumlarla alabildiğine semizlenmeye ve şişmanlaşmaya başladı. 28 Şubat darbecileriyle iş tutan sermayenin ve birçok TÜSİAD patronunun bankaları dolandırdığı ve soyduğu günlere tanıklık ettik. 50-60 milyar soygun parası, katlamalı faizlerle Türkiye halkını çok büyük borç yükünün altına soktu. Bunlardan darbeci paşaların haberi vardı ve Türkiye’yi, Türkiye halkının sırtına yükledikleri borç yükünü katmerleyerek küresel kapitalizmin ipoteği altına soktular.

Darbe şakşakcısı, savunucusu kartel medyası ve darbecilerin 5. kolu gibi çalışan bazı patron ve işçi sendikaları da en fazla bu süreçte palazlandılar. Bu yolsuzluklar darbecilere rağmen olmadı. Bu yolsuzluklar emekli paşaların da içinde olduğu çetelerce ve 28 Şubat paşalarının bilgisi doğrultusundaki tetikçi mafya birimleriyle gerçekleştirildi.

28 Şubat’ta darbenin arkasındaki Batı Çalışma Grubu, helvadan yaptığı putları yiyen müşrikler gibi, kendi yasalarını, kendi hukuklarını çiğneyerek yüksek yargı mensuplarını bir firavun gibi, bir kral gibi, bir diktatör gibi ayaklarına çağırıp hem kulaklarını çektiler ve hem de onları birifinglendirdiler.

Bu ülkede hakkı, adaleti ve kurtuluşu arayan Müslümanların İslami değerleri aşağılanırken, yasaklanırken, darbeci düzen yargı kurumlarıyla, sermaye kurumlarıyla, aynen Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi çeteci örgütlenmeye gitti. Sistemin ürettiği yolsuzluk ve hukuksuzluk devasa büyüklüklere çıktı. Ve TSK’nın kudretli paşası ‘28 Şubat süreci 1.000 yıl da olsa sürecek!’ diyordu.

Bu zorbalığa ve dayatmalara karşı çıkanlar için el altından ölüm ve işkence kokuları yayıldı. İstanbul’un varoşlarında ve Kürt illerinde gerçekleştirilen yargısız infazlar boşuna değildi. Bu süreçte 100 bine yakın başörtülü kardeşimizi üniversitelerden atmaya kalkıştılar. Dünyanın hiç bir yerinde, dün de bugün de üniversite düzeyinde böyle bir zulüm yaşanmamıştır. Ama bu zulüm Türkiye’de yaşanmıştır ve yaşanmaktadır.

Ancak Türkiye’de haktan ve adaletten yana Allah’a verdiği sözün arkasında duranlar da vardı. Onların tehditlerine karşı meydanlarda ‘MGK Tehdidi Yıldıramaz Bizleri!’ diye ayak direten ve darbe şartlarında meydanlara dökülen tanıklıklar yaşadık.

Gözaltılara, işkencelere, tutuklamalara, coplara, zehirli gazlara vb. gibi daha onlarca zulme rağmen ‘Başörtüsü Kur’an’ın Emridir!’ ‘Başörtüsü İslami Kimliğimizdir!’ pankartlarıyla; ‘Direniş, Adalet, Özgürlük!’ haykırışlarıyla sinmeyen, teslim olmayan bir irade söz konusuydu. O iradeyi şimdi burada yaşatıyoruz. 28 Şubat mantığına, zulme, şirke, her türlü haksızlığa ve 28 Şubat sürecinin devam eden çetelerine ve bugünkü Ergenekon çetelerine karşı bugün de buradayız ve şahidlik bilinciyle meydanlarda hep var olacağız.

Aslında biz 1.400 yıldır buralıyız. Ve hatta belki de Hz. Adem’den bu yana... 1.400 yıldır Müslüman olan Arabıyla, Müslüman olan Rumuyla, Ermenisiyle, Gürcüsüyle, Zazasıyla; hem sonra Müslümanlığı buraya taşıyan Kürtleriyle, Oğuzuyla, Karamanıyla, Türkmeni veya Türkü ile, Boşnağı, Arnavuduyla biz buradayız! Ama onlar gidici. Biz hancıyız, onlar yolcu. Tarihte de böyle oldu!

Siz bizi 28 Şubat’ta sindiremediniz!

Çeteleriniz sindiremedi. Mafyanız sindiremedi. Sermayeniz ve semayedarlarınızın tekliflerinin albenili ayartmaları sindiremedi. Elenenler elendi ama biz buradayız. Ve biliyoruz ki onuruyla ayakta duranlar geleceğin mimarlarıdırlar. Hani, 28 Şubat sürecinde üzerimize panzerlerinizi sürmüştünüz... TV ekranlarına yansıdı... O kareler zihinlerimizde... Kur’an’ımıza, başörtümüze, Filistin direnişine karşıydınız. Hani, bir gün Beyazıttan Aksaray’a doğru yürüyorduk ve siz panzerlerle üzerimize geldiniz. Pis ve renli tazyikli su sıkmaya balşlamıştınız. Özgür-Der’in kurucularından rahmetli Özlem Özyurt kardeşimiz şemsiyesi ile karşı duruyor, şemsiyesi ile panzere karşı direniyor ve mücadele ediyordu. Kur’anî bir bilinç ve direniş kararlılığıyla... O şimdi aramızda yok. Rahmetli oldu. Ama aramızda artık onlarca Özlem, inşaallah belki yüzlerce Özlem var. Yarın inşaallah Özlemlerimiz binlerce, on binlerce olacak.

İslami kimliğimize, duruşumuza ve mücadelemize karşı darbeleriniz, çeteleriniz sökmüyor. İslami diranişlerimiz karşısında küresel kapitalizm de sökmüyor. Amerikan emperyalizmi de sökmüyor. Irkçı siyonizm de sökmüyor, sökmeyecek. Biz buradayız ve siz mutlaka yargılanacaksınız! Ve özellikle sizden fiili suç işleyenler öyle brifinglendirilmiş mahkemelerde değil, halkımızın adalet mahkemelerinde adaletli bir şekilde yargılanacaksınız. Bu ülkede adaleti yeniden tesis ettiğimiz gün sizin bin yıllık sürecinizin hayal olduğu ortaya çıkacak ve patlayacak!

Bizler hayat kitabımız Kur’an’ın bütünlüğünden çıkarttığımız şiarlarımızla var olacağız. Biz o şiarların yolundayız. Bilincinde ve kararlılığındayız. O şiarlardan en önemli olanlardan birisi "Tevhid, Adalet, Özgürlük”tür. Allah günleri insanların, toplumların arasında döndürüyor. Ve bu toplumda tevhidin ne demek olduğunu, adaletin ne demek olduğunu, özgürlüğün ne demek olduğunu mutlaka ama mutlaka göreceksiniz!


ÖZGÜR-DER Basın Açıklaması
28 ŞUBAT DARBECİLERİ YARGILANSIN, ERGENEKON BATAKLIĞI KURUTULSUN!

28 Şubat 2009

İnsan onurunu ayaklar altına alan, adalete ve özgürlüğe düşman silahlı cuntanın, darbeler zincirine bir halka olarak eklediği 28 Şubat darbesinin 12. yıldönümündeyiz. Türkiye halkının hiç de yabancısı olmadığı asker-sivil cuntaların "Topyekûn Savaş" naraları atarak bütün bir ülkeyi karanlığa boğduğu önemli bir tarihtir 28 Şubat!

Askeri Bürokrasinin brifing ve andıçlarla yeniden organize edip savaş durumuna soktuğu sermaye, yargı, siyaset, üniversite ve medya kesimleri eliyle "irtica ile mücadele" adı altında İslami değerlere ve halka karşı yürütülen bir seferberlik sürecidir 28 Şubat darbesi. MGK kararlarıyla Kırmızı Kitap'ta "İç Düşman" ilan edilen İslami duyarlılık sahibi geniş toplum kesimlerinin öncelikle okul ve kamu kurumlarından tasfiyesi hedeflendi. Ardından İmam Hatip Liseleri, ilahiyat fakülteleri, Kur'an kursları, cami, dernek ve vakıflar üzerinde bir abluka oluşturuldu. Milli Askeri Stratejik Konsept doğrultusunda bütün vatandaşların ancak Türkçü, Atatürkçü ve laik bir hayat tarzını benimsedikleri oranda makbul ve muteber vatandaşlar olarak kabul edileceğine ilişkin Psikolojik Harekât planları yürürlüğe sokuldu.

Aynı süreçte halka karşı terör estirildi; İslami talep ve değerlere savaş açıldı; toplumsal kesimler birbirlerine karşı kışkırtıldı. Silahlı Bürokrasi bir yandan da bankaların içini boşaltmayı, yönetim kurullarındaki generaller eliyle kamu kaynaklarını soyup soğana çevirmeyi, mafya ve çetelerle girişilen işbirliği sayesinde haraç, kumar, uyuşturucu ve fuhuş organizasyonlarını da darbe sürecinin selameti açısından koruyup kollamayı ihmal etmiyordu.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu'nun "28 Şubat'ın Bin Yıl Süreceği" tehdidi ile Ergenekon Cuntası'nın "Kemalist Yüzyıl Projesi" birbirini tamamlayan iki zorbaca teşebbüstür. Özünde halka karşı zorbalık, İslam'a karşı düşmanlık ve yolsuzluk yatmaktadır ki bu özellikler Kemalist darbe geleneğinin vazgeçilmez nitelikleridir. Darbe teşebbüslerinin başarıya ulaşmasında yüksek yargı bürokrasisinin önemli bir rol oynadığı açıktır. 12 Eylül Askeri Cuntası karşısında esas duruşa geçen Anayasa Mahkemesi üyeleri ile 28 Şubat Askeri Cuntası'nın brifingleri doğrultusunda hukuk ve yasa ihdas eden Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay arasında hiçbir fark yoktur. Tıpkı Ergenekon sanıkları Org. Eruygur ve Org. Tolon'u GATA'dan verilen raporlara istinaden tahliye eden Nöbetçi Mahkemelerin mevcudiyeti kapsamlı bir darbe örgütlenmesi ile karşı karşıya olduğumuzu göstermesi gibi.

Susurluk ile meydana saçılan çetelere ait pislikler aynıyla Şemdinli'de, Atabeyler'de ve son olarak Ergenekon ile tekrar ediyor. Ergenekon davası vesilesiyle açığa çıkan belgeler ve ifşaatlar, 28 Şubat sürecinin sahiplerinden, planlayıcıları ve uygulayıcılarından, gerek kurumsal açıdan, gerekse de şahsi bazda işledikleri suçların, yürüttükleri kirli ilişkilerin hesabının sorulması gerektiğini açık biçimde ortaya koymaktadır. Bu kirli süreçte rol alanların pek çoğunun, dahil oldukları Ergenekon batağında ülkeyi karanlık bir tünele, bir darbe ve kaos ortamına sokmak üzere kirli faaliyetlerini devam ettirdikleri kesinleşmiştir. Parti kapatmakta, dernek ve vakıfları feshetmekte, ifade ve örgütlenme haklarına pranga vurmakta oldukça cevval davranan yargı bürokrasisi, darbelere ve darbecilere karşı mevcut yasaları işletmek bir tarafa her türlü kolaylığı sağlamayı boyunlarının borcu biliyor.

Üniversite ve sağlık kuruluşlarında olduğu gibi sermaye ve medya kuruluşlarında da Ergenekon cuntasının sözünü geçerli kılacak yeterli sayıda militanın varlığı her ne kadar karanlığın aydınlatılmasını, çetelerin dağıtılmasını, suçlulardan hesap sorulmasını geciktiriyor ve zorlaştırıyor olsa da 28 Şubat cuntası ve Ergenekon çetesi hesap vermekten kaçamayacaktır! Sahte sağlık raporlarıyla firar etme teşebbüsleri; Ergenekon'un emrine amade nöbetçi mahkemelerde iş bitirmeye çalışmaları; kapıkulu aydınlarla kendilerini vatansever, saygın kişiler olarak pazarlama girişimleri; karısını, kızını medya önünde acındırma sahneleri vizyona sokmaları; intihar sahneleriyle sözde onurlu insan profili çizme teşebbüsleri; evet bunların hiçbiri kâr etmeyecektir.

Davanın sulandırılmasına, üç-beş tetikçi ile dosyanın kapatılmasına, halka karşı işlenen suçların örtülmesine, askeri vesayet rejimi ile ülke üzerinde ipotek konmasına müsaade edilemez. Hükümet ve mahkemeler halkın güvenliğini tehdit eden hiçbir oluşumun varlığına seyirci kalamaz. Hükümet halktan aldığı siyasi desteğin arkasında durmakla, mahkemeler ise halk adına verdiği kararların adalete uygun olması ile mükelleftir. 28 Şubat olarak bilinen askeri ve yargı bürokrasinin sermaye ve medya sınıfları eliyle halka tahakküm ettiği bir zulüm düzenine boyun eğmeyeceğiz. Hakkın ve halkın düşmanlarını 28 Şubat darbesinin yıldönümü dolayısıyla bir kez daha lanetliyor; Ergenekon karanlığına karşı adalet ve özgürlük taleplerimizi her gün daha gür bir biçimde haykıracağımızı bütün kamuoyuna beyan ediyoruz.

ÖZGÜR-DER


Resimler


Kaynak:
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.ozgurder.org/v2/news_detail.php?id=707

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.haksozhaber.net/author_article_detail.php?id=9307
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: Türkiye Ağı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x