Pardon, Fethullah Hoca'nın adını duyamadım!

Pardon, Fethullah Hoca'nın adını duyamadım!

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Oca 18, 2009 2:07

Pardon, Fethullah Hoca'nın adını duyamadım!


Dünkü Hürriyet'te Saygı Öztürk imzalı bir haber Tuncay Güney'in dört DVD'lik 'Ergenekon seti'ndeki açıklamalara ilişkin çelişkili durumları ortaya koyuyor. Bir an önce aydınlatılması gereken çelişik durumlara bakalım.

Emniyet ifadenin 2001 yılında alındığını beyan etmesine rağmen, tanık avukatları çok ilginç iki detay yakalamışlar:

* Bunlardan biri Güney'in yaşıyla ilgili. Bir gazetenin reklam müdüründen bahsederken, 'Benden üç yaş küçük, şimdi 33 yaşındadır' diyor. Tuncay Güney resmi kayıtlara göre 1972 doğumlu. Reklam müdürünün 33 yaşında olması için, Güney'in ifadeyi 2008'de vermesi gerekiyor. İddialardan biri Güney'in Türkiye'ye gizlice getirilip ifadesinin alındığı...

* Bir diğer çelişkili durum da Veli Küçük'ün 2005 yılında bir yerel yönetimle yaşadığı problemi anlatırken ortaya çıkıyor. Güney bu konundan bahsederken '2005 yılı' diyor. 2001 yılında, 2005 yılında yaşanacak bir problemi anlatması pek mümkün değil herhalde. Doğu Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz de bu bilgiye dayanarak Tuncay Güney'in 2005 yılında Türkiye'ye getirildiği şüphesinin oluştuğunu söylüyor.

İfadenin neden ve nasıl alındığı da çok ilginç. Dünkü gazetelerin tamamı Tuncay Güney'in bir 'oto yolsuzluğu'ndan içeri alındığı haberini vermişti. Oto hırsızlığından gözaltına alınan biri sekiz saat boyunca içine Veli Küçük'ten Cumhuriyet gazetesinin hisse devrine, oradan Sabancı suikastına kadar uzanan konular hakkında nasıl ifade verir? Her oto yolsuzluğuna karışan için geçerli midir bu?

Nitekim Güney'in oto yolsuzluğuyla ilgili davası gıyabında sürüyor. Kendisi televizyonda rüşvet vererek yurtdışına kaçtığını gururla anlatıyor. Eğer vermeseydi pasaport kontrolünde kaçakçılıktan içeri alınacaktı. Türkiye'ye geldiği anda da sınır kapısında oto kaçakçılığından yakalanacak.

Bu yüzden sorguya alınan birinden Ergenekon soruşturmasının kodlarını aydınlatmasını beklemek ne derece güvenilir?

Zaten her şeyden önce, kendisi ne kadar güvenilir ki? Mesela haham olduğunu iddia ediyor. Ne Amerika'da ne de Kanada'da onu kabul eden Yahudi Cemaati var.

Dünkü Milliyet'te Acar Baltaş, onu 'sosyopat' olarak tanımlamış: 'Güney'in polis sorgusundaki rahatlığı dikkat çekici. Elini çok sık yüzüne götürmesi, gözünü sertçe ovması, boynunu kaşıması ve tüm bu hareketleri yaparken de çok net ifadelerle konuşmasını sürdürmesi, yalan söylediğinin göstergesi.'

Hadi her şeyi sineye çekelim, kabullenelim ve Güney'in sekiz saatlik ifadesini 'meşru' kabul edelim. Bu ifadenin hakikaten de bizi Türkiye'nin karanlık yıllarını aydınlatacak bir işaret gibi görelim.

Ama bütün bunları kabul ettiğimizde bile hala ortada çok şaibeli bir durum var.

Güney'in ifadesinin servis edilen bölümlerinden Fethullah Gülen ve Mehmet Eymür'le ilgili kısımlar tamamen çıkarılmış.
Bu filtreleme işlemini, eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın açıklamalarıyla birleştirelim:

'Bizzat Emniyet kaynaklı bazı bilgiler geliyor ki, Emniyet içerisinde filat tipi yapılanmalar oluyor. İstihbarat diyorlar, tamamen F tipi. Bunu söyleyen Emniyet mensupları. İşler bu raddeye gelmişse, bu belki Susurluk döneminden daha vahim bir gelişmedir. Burada her türlü manipülasyona açık olmak lazım. Eğer orada böyle bir yapılanma, böyle bir yuvalanma hakikaten söz konusu ise, bu iddialar doğru ise, o zaman durum belki 12 Eylül öncesinden daha vahimdir.'

Tuncay Güney'in sözlerini doğru kabul edeceğiz de, Mesut Yılmaz'a güvenmeyecek miyiz?

Mesut Yılmaz'ın sözleriyle ifadelerden Fethullah Gülen'le ilgili kısımların çıkartıldığı gerçeğini birleştirdiğimizde bütün bu olayın bir 'Cemaat operasyonu' ve Mehmet Eymür 'tasarımı' olduğunu düşünmemek mümkün mü?


Çankaya'da içki içmeyen sinemacı kim?


Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'nin şöhretlerini ağırladığı Çankaya Sofraları'nın son konuğu sinemacılardı. Yücel Çakmaklı, Erden Kıral, Sinan Çetin, Türker İnanoğlu, Gani Müjde, Zuhal Olcay, Lale Mansur ve Şener Şen katıldı.

Yemekte bol bol sinema konuşuldu, ama Gül özel olarak sanatçılarla ilgili yorum yapmadı. Basına yansıyan Şener Şen'in filmlerini beğendiği bilgisi dışında özel iltifatlardan kimse nasibini almadı.

Epey zengin bir mönü hazırlanmıştı, yemekte beyaz şarap da içildi. Yücel Çakmaklı içkiden muaf konuklardandı. Asıl şaşırtıcı olansa Sinan Çetin'in içki içmemesiydi. Çetin, yemek de yemediği gibi sofrada sadece çayla yetindi.

Gül sinemacıların şikayetlerini sadece dinledi, yanıt vermemeyi tercih etti. RTÜK hakkındaki şikayetler hakkında bir yorum yapmadı. Dizilerin neden 90 dakika olduğunu sordu, rating meselesini anlamaya çalıştı.

Türkiye'de film çekmek isteyen yabancı yapımcılara yönelik ağır vergilerin kaldırılması gerektiğine dair önerilere ise kulak kabarttı. Vergiler kalkınca Türkiye'ye, Avrupalı ve Amerikalı filmcilerin geleceğini öğrenen Gül bu konuda bir çalışılma yapılması gerektiğine ikna oldu. Bir buçuk saatlik yemeğin en verimli tarafı buydu.


Özür dilemedim!

Son derece saçma olduğunu düşündüğüm ve bu köşede de eleştirdiğim 'Ermeniler'den özür diliyorum' kampanyasına birileri benim de adımı yazmış. Bu kampanyayla ilgili kim bilir kaçıncı sahte imza bu. Elbette ne imza attım ne de özür diledim.

İmza sahtecilği yapanların, bu sahte imzalara bel bağlayarak listeyi kalabalık göstermeye çalışanların özürlerinin samimiyetine güvenilir mi?



Oray EĞİN, 16 Ocak 2009
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x