Bir talan savaşının tam ortasındayız. Petrol ganîmetlerinden payına düşen lokmaları almak isteyen sabırsız Batı hegomanyası kirli ellerini ovuşturmaya, demokrasi ve özgürlük havarileri eşliğinde mazlum kanı ile adalet dağıtmaya devam ediyor.

Sevk ve idare hükmünü yerine getirmesi beklenen Türkiye’ye, ABD’nin seçilmiş infaz memuru vazifesi yüklenmek isteniyor.

Kurulacak darağacında yağlı urgan bu defa Suriye’nin boynunda...

Bilinen o ki, İşbirlikçiler hakîkat gerçeğini gözardı edecek kadar nefis ve arzularının esiri olmuşlar.

Doymak bilmeyen kan emici baronlar daha çok para istiyor, daha çok ihtişam, daha çok zenginlik...

Kaynakları tükenmekte olan batı, Arap’tan daha Arap, Türk’ten daha Türk görünümlü yeni "Lawrence’ler" yetiştiriyor.

Kimyasal silahlar, iç savaşlar, insan hakları, özgürlük ve demokrasi söylemleri...

Ve tüm bunlar olup biterken asıl savaş sebebi asla dillendirilmiyor.

Basın yayın organları Somali’de yoksulluk ve sefalet içinde kıvranan çocukları gösterdiğinde hep bir ağızdan elimiz böğrümüzde üzülmüştük. Oysa aynı basın yayın organları: petrol ve doğalgaz yataklarından, Süveyş Kanalı-Kızıl Deniz trafiğinden ötürü Asya sevkıyatını doğrudan kontrol etmek için oldukça önemli bir stratejik nokta oluşundan, Amoco, Chevron ve Conoco gibi ABD menşeli dev petrol şirketlerinin arama ruhsatları ile birlikte özgürlük ve demokrasi söylevlerini petrol kuyuları başında taçlandırdığından hiç bahsetmemişti öyle değil mi?


Aynı Amerika Irak’a adalet getirdi. İnsanlık ve demokrasi adına bütün insanlık suçlarını o masum halk üzerinden temize çekti. 1,5 milyon insanı hunharca çocuk, genç, yaşlı demeden katletti. Yetmedi namuslarına göz dikti. Bizler sıcak yataklarımızda uyurken, kaç genç kız tecavüze uğradığı için henüz ölmeden her gece bin defa öldü.

Bu zulme karşı alkış tutanlar Felluce’nin çığlıklarını hiç duymadılar.

Afganistan’a barış ve huzur götüren de Amerikan askeriydi. Bastıkları köylerde bi çare mazlumları ne olduğunu bile anlamadan bir gece yarısı kadın, çocuk, yaşlı demeden silah ile taradılar. Oysa varlığına duacı olduğumuz aynı Amerikan askeri değil miydi! "Kuran" ayetlerini hiç utanmadan yakan?

Aynı insani kaygılar gene Libya için dile getirilirken, bakın ne diyordu Amerikalı ünlü emlak kralı Donald Trump: "Libya’nın petrolü savaş ganimetimiz. Almazsak asiler bizden daha zengin olacak” ve hatta daha ileri giderek bir itirafı, üstelik hiç utanmadan bir temenni niteliğinde dillendirecekti: “Bütün yükün altına biz giriyoruz, NATO’yu ekonomik ve askeri olarak biz destekliyoruz, ülkemiz iflas ediyor, neden Libya’nın petrolünü biz almıyoruz? Biz Libya petrolünü almazsak, Libyalı isyancılar bizden daha zengin olacak."

Tüm bunlar olup biterken, her türlü insani müdahaleyi çeşitli gerekçeler ile meşrulaştıran Amerika, İsrail tarafından başına fosfor bombaları yağdırılan Gazze halkı için tek bir kelime sarf etmeyecek, Obama "İsrail’in kendini savunma hakkını destekliyoruz" diyecekti.

Bu defa bir başka pencereden bakın, gelin; uygar dünyanın "Ortaçağ Barbarlarına" Suriye’yi harcatmayın.

Nilgün BAŞTUĞ, 6 Nisan 2012
nilgunbastug@gmail.com