
Yukarıdaki “Toplumsal Hata”mızı hatırımızda tutarak, günümüzün birbiriyle ilişkili iki konusuna, “Ana Dille Eğitim ve Yayın” ve “Eski 4 DEP Milletvekilinin Tahliyesi” konularına, yerimizin elverdiği boyutta, değinmek istiyoruz.
“Ana Dil” konusunda, Anayasa’mızın 3’üncü maddesini hep birlikte hatırlayalım:
“Madde 3. Türkiye devletinin... dili Türkçe’dir.”
Değiştirilmesi, teklif bile edilemeyecek bu madde mi değişti, yoksa ‘AB Afyonu’ yutmuş bizler mi uykuya daldık? Bu ülkede kim, hangi mahalli (alt kültür) dilini konuştu da “Sus’” dendi? Kimin mahalli kıyafetine, örf ve adetine yan bakıldı?
Ayrıca bilinmelidir ki, “Bu iş burada kalmayacak.” Bundan 15 gün önceki “WAN (Dünya Gazeteciler Birliği) toplantısında, Dünya Medya Patronlarının karşısına, “Türkiye’nin en büyük yazın ve düşünce adamı” olarak çıkarılıp konuşturulan Sn. Yaşar Kemal, bu konuda bakın ne diyor: “Okul olmadıktan sonra, radyo televizyon yetmez. Kürtler bunu kabul eder mi, etmez mi bilmiyorum.” (Milliyet. 7 Haziran). Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası Diyarbakır Şube Başkanı Hadi Erdoğmuş, “Kürtçe hutbe ve vaaz verilmesi gerektiğini” söylüyor (Hürriyet 12 Haziran). Okullarımız ve camilerimiz de ayrılacaksa, vay halimize!
Eski DEP milletvekillerinin tahliyesine gelince. Önce Sn. Leyla Zana’ya, tahliyesinden sonra basına verdiği ilk beyanatındaki sözleri için “Teşekkürler”. Umalım ki, takip eden tutum ve eylemler de, bu “doğru” yönde olsun. Fakat, daha şimdiden, garip “Talepler” var. Sn. Hatip Dicle, Gnkur. Bşk.na çağrıda bulunuyor: “Sn. Özkök, TSK’nin operasyonlarına son vermelidir.” Oysa, aynı tarihte, Hakkari ve Mardin’deki iki karakolumuza ve Şemdinli’deki iki polis noktasına, roketatarlar ve uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Bir gün sonra ise, Tunceli-Pülümür karayolunda, askeri konvoya saldırıldı, bir uzman çavuş şehit, iki er yaralı. Aynı günün akşamı, Gercüş’te kaymakamlık lojmanına açılan ateşte bir polis ve bir bekçi şehit. Ertesi günü, Tunceli-Ovacık karayolunda, uzaktan patlatılan mayınla, bir uzman çavuşla bir er şehit, bir uzman çavuş yaralı. İlk günde 5 şehit! Bu kanlı olayların sorumluluğunu, şimdilik, DEP’lilere yüklemek hata olur. Ama acaba, “Ateşkes!” talebini, TSK’ne mi yoksa, mahkumiyetlerine sebep olan yandaşlarına mı yapmaları gerekiyor?
Hanımlar, beyler, aklımızı başımıza alalım! Bu ülke, bu millet, Sümerler’den Troyalılara, Binanslılar’dan Araplara, kırk medeniyetin tortularından oluşmuştur. Ayrıca, Dobruca’dan Musul’a, Kafkasya’ya, Özbekistan’dan Çin’e kadar dünyanın dört köşesinde, işgale ve baskıya uğramış insanlar, bu toprakları “Anavatanı” sayarak kopup gelmiş ve ona sığınmıştır. Bu durum, bizim hem demografik ve kültürel zenginliğimiz, fakat diğer yandan da en büyük hassasiyetimizdir. Bu konuda, Rize’deki “Laz Kültür Derneği” Başkanının bir sözünü hiç unutamadık: “Biz” Lazlar, “Siz” Türkler’den, 2000 yıl önce buradaydık.”
Rumeli’den Güneydoğu Anadolu’ya, Arap Çöllerinden İstanbul’a kadar, bu ülkenin her yöresinin insanını, hem de kan ve ateş içinde, tanımak imkânına sahip olmuş ATATÜRK’ün, “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözündeki büyük ve derin anlamı, tekrar ve tekrar düşünmeli ve hareket tarzlarımızı ona göre tayin etmeliyiz. Aksi halde çok pişman oluruz, çok...
16 Haziran 2004, Akşam Gazetesi
kemal.yavuz@aksam.com.tr
kemal.yavuz@superonline.com