Politika Üretemezsen Çarşafa Dolanırsın
Sencer Ayatanın yeni orta sınıf olarak nitelediği demokrasimizin geleceğinin güvencesi milyonları sokaklara, alanlara döken coşkulu Cumhuriyet mitinglerinin üzerinden şunun şurasında bir buçuk yıl bile geçmedi.
Eşine az rastlanır o coşkunun, böylesine çabuk unutulması olsa olsa olayın arkasının gelmemesi ve çok kendine özgü koşullar yüzünden, 22 Temmuz seçimlerinin umulmayan biçimde sonuçlanmasıyla açıklanabilir.
Ama bütün bunlar yaşanmışı yaşanmamış kılamıyor ve laik Cumhuriyetin sivil zinde bekçilerinin varlığını ortadan kaldırmıyor.
Katılımcılarının darbeye de, şeriata da aynı kararlılıkla karşı çıktıkları Cumhuriyet mitinglerinin en ilginç ve beni en duygulandıran ama şaşırtmayan yönlerinden biri de alanlarda zaman zaman gördüğüm laiklik pankartları taşıyan başörtülü hanım katılımcılardı. Benim gibi başkaları da, onların orada bulunmalarını yadırgamıyorlardı. Zaten nasıl yadırgayabilirlerdi ki?..
Sürekli anlatmaya çalıştığımız bir gerçek orada canlı olarak karşımızda duruyordu.
Laiklerin başörtülülerle, başörtülülerin laiklikle bir alıp veremedikleri yoktu.
Türkiyede bir başörtüsü sorunu da yoktu. Sorun olan onun kamu alanında, bir siyasi simge olarak, dinin siyasete alet edilmesi amacıyla kullanılmasıydı.
Türban sorununu siyaset gündemine sokanlar laikler olmadığına göre, çözecek olanlar da onlar değillerdi.
***
Konuyu yeniden gündeme getirmemin nedeni, CHPnin Genel Başkanı Deniz Baykalın, çarşafa altı oklu rozeti takmasını, sosyal demokratların başörtüsünü kucaklaması olarak yorumlayanların ileri sürdükleridir.
Aklı başında, sosyal demokratların ve de laiklerin başörtülü kadınlarla sorunları yoktu ki, şimdi onları kucaklıyor olsunlar.
Başörtüsü ile sorunu olmamak, kalkıp da kara çarşaflıya altı oklu parti rozeti takmayı da kabul edilebilir kılmıyor tabii ki.
Üstelik de o kara çarşafa o rozet, çarşafın içindekinin kocasının varoş belediyelerinden birine belediye başkan adayı atanması (dikkat buyurunuz, atanması diyorum, seçilmesi değil) dolayısıyla takılmıştır ve CHP belediye başkan adayı da eşine rozet takılması olayından kadının yeri evidir, oralarda ne işi var? diyen kayınpederinin rahatsız olduğunu, kendisinin de onu haklı bulduğunu söylemiştir.
Bu durumda, Deniz Baykal İnsanların kafasının içine bakın derken CHPnin belediye başkanı adayının kafa yapısı da kendi sözleriyle çıkıveriyor ortaya.
CHP sosyal demokrat bir partinin gerektirdiği yapılanmaya sahip olmadığından, katılımcı üyelerinin katkılarıyla yerinde politika üretmeyi bunu halka götürüp onunla paylaşmayı başaramadığından bu duruma düşmektedir.
Bunun nedeni, herkese kapalı çarşafa açık, genel başkanının örgüt modelidir.
***
AKPyi başta desteklemiş olanlardan bazıları bile Tayyip Beyin partisinin miadının dolduğunu söylüyorlar ama çoğunlukla aynı fikri de paylaşıyorlar:
- AKPnin miadı doldu ama alternatifsiz olduğundan devam ediyor.
Burada konu ana muhalefet partisine geliyor.
Bugün Türkiyenin büyük ekonomik, politik, sosyal sorunları var, bunlara terörü ve onunla hem ilgili, hem de aynı zamanda bir ölçüde bağımsız Kürt sorununu ekleyebilirsiniz. Gelir dağılımındaki bozukluk büyük ekonomik kriz ile daha da yoğunlaşacak.
Bütün bu noktalarda, ana muhalefet CHP örgütlü bir partinin ortak aklının üreteceği politikaları oluşturmak ve bunu yine örgütü aracılığıyla halka ulaştırmak zorundadır.
Bunu yapsa, alternatif arayanlar, boşta kalmayacaklar. Ama Deniz Bey modeli yıllardır, ısrarla, yalnızca laiklikle sınırlı içeriksiz bir muhalefetle yetindi.
Son zamanlarda Kemal Kılıçdaroğlunun çıkışlarıyla kokuşmuşların üstüne giderek biraz puan toplar gibi oldu ama sonu getirilemedi.
Yaratıcı örgütlü politikalar üretemeyenler de sonunda işte böyle çarşafa dolanırlar.
Bu politikayla oy alınacağını sananlar yanılmaktadırlar. Kimse aslı dururken taklidine itibar etmez.
Üstelik aslı, kömür ve erzak veriyor. Sen ne verebiliyorsun?
Ali SİRMEN, 22 Kasım 2008