Propaganda Savaşı

Propaganda Savaşı

İletigönderen sessiz sedasız » Prş Oca 28, 2010 10:31

Propaganda Savaşı

ZANNEDERSİNİZ Kİ, ülke bir yabancı devletçe istila edilmiştir ve işgal ordusuna karşı bir mücadele verilmektedir. İkinci Dünya Savaşı’nda öyle mücadeleler çok oldu; Fransa’da, Hollanda’da, Danimarka’da ve Yunanistan’da yeraltı mukavemet örgütleri böyle az savaş vermediler. Çoğu zaman bir çeşit şehir gerillası olarak ve gizli yerlerde basılıp dağıtılan bildirilerle, sığınılmış dış ülkelerden yapılıp evlerin tavan aralarından dinlenen radyo yayınlarıyla.

Türkiye’de yaklaşık altı-yedi yıldır süren mücadele, tam öyle değil. Pusuya düşürülüp öldürülen işgalci askerler ya da yakalanınca hemen kurşuna dizilen yeraltı direnişçileri de yok. Artık sinsilikten çıkıp açıktan açığa yapılan bir yıpratma mücadelesi var. Ama, en büyük fark başka. Büyük fark, yıpratılmak istenenin yabancının değil, bizim ordumuz, yıpratmak isteyenlerin de yine bizim insanlarımız olmasıdır. Asker, buna “asimetrik savaş” diyor ama tam o da değil. Çünkü, o ad daha çok şehir ya da kır gerillası için kullanılır ki, düzenli ordular için zor olan o savaş bile şimdi Türkiye’de yaşanmakta olan kadar çetin değildir.

Türkiye’de yaşanan bunların hepsinden farklı. Aslında, Cumhuriyetin kuruluşuyla başlamış bir eski düzen-yeni düzen çatışması söz konusu. Burada da “asimetri” var ama onun özünde kullanılan kavram silahlarının çok farklı oluşu yatar. Kemalistler, biraz da “Büyük Fransız İhtilali”nden esinlenen köklü bir “özgürleştirme” hedefine yönelik devrimlerle yeni bir toplum yaratmak peşindeydiler. Tutucular Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası gibi yanıltıcı etiketlerle ya da çarpıtılmış “hürriyet” ya da “serbestiyet” gibi kavramlarla direnişe geçmişti. Devrimciler, sonuçta o kavramları gerçekleştirmek için hukuk reformu, eğitim seferberliği, harf inkılabı gibi silahlarla amaçlarına yürümek istemekte ve “hakiki mürşit” olarak akıldan, ilimden, fenden söz etmekteydiler.

Hilafet ve aşiret düzenlerinden yeni çıkmış bir toplum içindeki tutuculuğa karşı pek elverişli silahlar değildi bunlar. Nitekim yıllarca dinci ve etnik kökenli ayaklanmalarla boğuşmak zorunda kaldı Kemalist Cumhuriyet. O döneme Başbakan’ın yaptığı gibi “tek parti sultası” demek hayret verici insafsızlıktan başka bir şey olamaz.

Asimetriyi arttıran ve bir bakıma o ilk dönem bozgunculuğundan da etkili olan, iktidarın iletişim ve medyatik propaganda olanaklarıdır. İtiraf edelim ki, özellikle bu olanakları kullanan bir yıpratma kampanyasına karşı ordunun gücü bazen yetersiz kalabiliyor. Unutmayalım ki Hitler’in en büyük gücü, yıldırım savaşları veren motorize zırhlı tugaylara ya da taktik saldırıları destekleyen Stuka filolarına değil, Göbells gibi usta bir propagandacıya sahip olmaktı.

Bereket, Türk halkının askere duyduğu güven öylesine köklü ve güçlü ki, en yoğun yıpratma kampanyaları bile onu yıpratıp Cumhuriyete bağlılığını ve bekçiliğini zayıflatamıyor.

Mümtaz Soysal
Cumhuriyet


Kaynak
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x