Riyakâr Yüzler

Her meslekte, bilhassa da siyasette mürai yüzlere rastlamak mümkündür. Fıtrat gereği güzel yaratılan yüzler, bir nevi insanın aynasıdır. Dolayısıyla yüz, fıtratın aksine bir işe alet olduğu zaman, o güzelliğini kaybeder ve abuslaşır. O zaman da albenisi yok olur, nefrete vesile olabilecek bir tablo oluşturur.

Riyakârlıkla perdelenmiş yüz taşıyanların, bir müddet için başarılara imza attıkları malumdur. Ancak herhangi bir vesile ile yüzdeki mürailik perdesi kalktığında, canavarlaşan doyumsuz ihtiraslarla dolu gerçek yüzleri ortaya çıkar.
Bunlardan öyleleri vardır ki, akademik kariyer sahibi ve kültürel derinliği olmasına rağmen, menfaat düşüncesiyle bunları da istismar etmekten geri durmazlar. Bir nevi sıfatları ile kendilerini adam yerine koydurmaya çalışırlar. Bunlar aynı zamanda kâzip şöhretler olarak bilinmektedirler.

Kendi beceri ve imkânları ile sonuç alamadıkları zaman da, başka yerlerdeki kapıları aşındırmaya koyulurlar. Böylece gerçek yüzlerini istemeyerek de olsa ortaya koyarlar. Siyaset alanında bu gibiler ziyadedir. Makam elde etme adına düşüncelerinden rücu eder, hatta hakaret ettiği muarızlarının kapısına gitmekten de geri kalmazlar. Aslında bunların çoğu profesör de olsa, doçent de olsa, doktor, avukat, mühendis de olsa takındıkları tavır itibariyle millet tarafından değer olarak kabul edilmezler.
Millet bu gibileri yalaka, dönme, gömlek değiştiren gibi sıfatlarla anar. Bu nevi hareket içinde bulunanlar ise kendilerini adam yerine koydurmak için TV kanallarının kapılarını zorlarlar. Basında yer almak için her türlü kılığa girmekten kaçınmazlar. Son zamanlarda televizyonlarımızda bunları görmekte ve millet olarak böylece tanımaktayız.

Bunlardan bazıları ise siyasi ihanet içinde bulunur. Şahsi menfaatleri için mensubu bulundukları partileri rayından çıkarmaya çalışır. Böylece içinde bulundukları partileri parçalayarak, kendi üsluplarına uygun partiler kurarlar. Önceki parti dönemlerinde hakaret ettikleri, fikirlerini yerdikleri, hatta muarız oldukları, parti genel başkanlarını firavun, tiran şeklinde tarif ettikleri partilere dahil olmak için, daha sonra silik şahsiyetlerine kıymet kazandırma adına, firavun olarak isimlendirdikleri kişilerin kapılarında kul olma gibi seviyesiz bir görüntü sergilerler.

Aslında bu nevi istikrarsız insanlar, ne pahasına olursa olsun iltifat edilmemesi, hatta elinin tersi ile itilmesi gerekenlerdir. Ne var ki, siyasette ivme kazanabilmek için zaman zaman bu nevi kâzip şöhretlere yer açılır. Ancak bunlar girdikleri yerde akrep misali kendilerine yakınlık gösterenleri ısırmakla işe başlarlar. Sonra da onları kabul eden parti genel başkanları kabul işinin doğru olmadığını anlayarak vahlanırlar. Ama iş işten geçtikten sonra hem zehri zerk eden ve hem de zehri alan siyasi hayatını mahvetmiş olur.

Yukarıda tarif etmeye çalıştığımız ölçülere uyan insanların son zamanlarda maateessüf siyasette çoğaldıklarını görmekteyiz. Bunlara alaka duyan ve bunlara kapılarını açan kişi ve kuruluşlara hatırlatmamız gerekir ki, kendi yuvasına ihanet eden insanlardan başkalarına fayda gelemeyeceğinin bilincinde olmalıdırlar. Yani kısmi bir siyasi menfaat adına, kendi siyasi gidişatlarını zehirleyebilecek zehri taşıyan böyle insanların kabul görmelerine meydan verilmemesi, siyaseten hayatta kalabilmelerinin gereğidir.

Hele bu konularda artık cumhurun bildiği ve cumhur tarafından damgalanan bu kişiler, kendilerini kamufle etmeye ne kadar çalışırsa çalışsınlar, marifetlerini, siyasi ihanetlerini ve dönekliklerini asla gizleyemezler.
Riyakâr yüzlü insanlar titri ne olursa olsun, ister genel başkan, ister profesör, isterse de başka meslekten olsun, kendi cephesini terk ederek, bir başka partiye sığınma talebinde bulunuyorsa, bu nevi yüzler iltifat görmemeli, tam aksine yerilmelidir.

İsmail MÜFTÜOĞLU, 19 Eylül 2012
i-muftuoglu@hotmail.com