Rusya sadece İran ve Suriye'yle değil ABD'nin uzun zamandır yakın müttefikleri olan S.Arabistan, Mısır ve Türkiye ile de güçlü siyasi ilişkiler arayışında.
Jacques Lévesque
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı

Putin ve diğer Rus liderler, buna dış işleri bakanı Sergei Lavrov'da dâhildir, o zamandan bu yana Rusya'nın bir ölçüye kadar müslüman dünyasının parçası olduğunu da iddia ediyorlar. Putin, el Cezire televizyonu'nun 16 Ekim'de yayınladığı bir söyleşide, Rusya'daki müslümanların, Batı Avrupa'da yaşayan müslümanların aksine, yerli olduklarını ve İslamın Rus topraklarına Hıristiyanlıktan çok önce girdiğini söyledi. Bu yüzden şimdi Arap ve müslüman dünyasıyla siyasi ilişkilerde imtiyaz talep ediyor ve daha çok Avrupalı bir devlet olarak, Batı ve Müslüman dünyası arasında aracılık yapmak gibi tarihi bir hizmetleri olduğuna inanıyorlar.
Bu iddiaların bazı sebepleri var. İlki, Çeçenistan savaşının hem Rusya'da hem de Dünya'daki zararlı etkilerinden kurtulmak. Amaç, müslümanlarda ülkeye aidiyet duygusunu pekiştirerek Rusya'nın etnik çoğunluğu ve müslümanlar arasındaki kutuplaşmadan sakınmak, hiç değilse bunu sınırlandırmaktır. Putin, el Cezire'de "İslamofobya'yı engellemeliyiz" demişti. Müslüman fundemalist olarak zan altında bırakmanın yoluna yordamına bakınca zor görünüyor ki sadece Çeçenya'da değil. Putin, "terörizmi hiçbir din, kültür ve gelenekle tanımlanmamalıdır" diye ısrar etmişti. Çeçen savaşçıları 11 Eylül öncesinde "müslüman fundemantalist teröristler" diye anmıştı; şimdi ise teröristlerden bahsederken "uluslararası suç şebekeleri, uyuşturucu ve silah kaçakcılarıyla" ilişkilendiriyor ve İslamın adını anmaktan imtina ediniyor.
İkincisi, Arap ve müslüman dünyasıyla özel bağlar tesis etmenin Rus dış politikasının "çok kutupluluğu güçlendirme", ABD hegemonyası ve tek taraflılığına direnç kutuplarının oluşmasını sağlama hedefleriyle ilgisi vardır. Arap ve müslüman dünyasında ABD dış politikasına karşı beslenen husumeti avantajına kullanmak demek bu. Sovyetler Birliği, kendisini emperyalist karşıtı, "sosyalist yönelimli" Arap devletlerin doğal müttefiki olarak sunmayı severdi. Şimdi de Rusya sadece İran ve Suriye'yle değil ABD'nin uzun zamandır yakın müttefikleri olan S.Arabistan, Mısır ve Türkiye ile de güçlü siyasi ilişkiler arayışında.
Ekonomik mülahazalar da önemli bilhassa da enerji sektörü ki Rusya'nın uluslararası sahneye dönüşünün ardında bu vardır. Kremlin, Rusya'ya teknolojide rekabetçi bir üstünlük sunabilecek ve onu ham enerji ihracatçısı olmaktan daha fazla bir şey kılacak nükleer enerji ve nükleer santral ihracında gelecek olduğuna inanıyor. Aynısı ileri teknoloji ürünü silahlar için de geçerli; 1990'larda yaşanan ciddi sıkıntılar öncesinde, Sovyet zamanlarında, en başarılı sektörlerden biriydi.
Kremlin, artık resmi müttefikler arayışında değil. Güçlü ama kısıtlayıcı olmayan siyasi bağlar istiyor. Mesela onu ABD'yle doğrudan karşılaşmaya itmeyen Şangay İşbirliği Örgütü (Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan'dan oluşuyor). Mânidardır, İran, tam üyeliği istemesine rağmen bu örgütte sadece gözlemci statüsüne sahip.
Müslüman dünyasına yönelik bu yeni politikanın bir diğer izahı, bir kimlik soruşturmasıdır, hem içeride hem dışarıda, Sovyet sonrası Rus kimliği soruşturması. Yani bu sadece politik fırsatçılık değildir. Sergei Rogov 2005 yılında dış işleri bakanlığının resmi dergisinde şöyle yazmıştı: "Rusya politikasında İslam etmeni, herşeyden önce bir kimlik meselesidir...Rusya işte bu yüzden hâla kelimenin tam anlamıyla Avrupadaki gibi bir ulus devlet olamaz...İslam dünyasıyla ilişkilerimizin güvenlğimiz üzerinde doğrudan etkisi vardır."
Bunun anlamını kavramak önemlidir. Eylül 2003 tarihinde o zamanın dış işleri bakanı Igor Ivanov, Irak savaşının dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi Rus topraklarında da terörist saldırıları artırdığını söyledi. Beslan'dan öncesiydi fakat Rusya, Irak savaşının bir sonucu olarak terörist saldırıdan hâlihazırda çoktan korkmaya başlamıştı. Rusya, BM Güvenlik Konseyin'de (Güvenlik Konseyi, ABD'yi Irak savaşının meşruiyetinden yoksun bıraktı) uyumlu bir muhalefetten yeni çok kutuplu güç yapılanmasının doğacağını ümit etmişti.
Başta Putin ve Medvedev olmak üzere Rus liderler "medeniyetler çatışmasının" kendisini gerçekleştiren kehanet olmasından ciddi biçimde endişe ediyorlar. Rus liderler, Afganistan ve Irak savaşları ve İsrailin en olmadık politikalarına ABD'nin verdiği şartsız desteğe bakınca İrana karşı potansiyel bir ABD saldırısının felaket olacağına, Rusya'ya çok yakın İranda, çeşitli eski Sovyet cumhuriyetlerinde ve hatta Rusya'da istikrarsızlaştırıcı sonuçları olacağına hükmettiler.
Rusya'nın Tahranla olan zor ve karmaşık ilişkilerini anlamının anahtarıdır bu. İran, önemli bir jeopolitik ortaktır; Çin ve Hindistandan sonra Rusya'nın üçüncü büyük silah müşterisidir ve kontrollü nükleer santral ihracatının vitrinidir. İranlı liderler, Çeçenistan savaşçılarına destek ifadelerini dile getirmekten sakındılar. İran ve Rusya, Talibana karşı silahlı muhalefete ABD'den çok önce birlikte destek verdiler (Çeçenistan'ın bağımsızlığını tanıyan ve yardım öneren tek ülke Taliban yönetimindeki Afganistandı). Fakat Moskova, Ahmedinejad'ın İsrail hakkındaki sözlerini "utanç verici" diyerek kınadı ve BM Güvenlik Konseyinde ABD'yle birlikte hareket ederek ekonomik müeyyide -askeri tedbirleri dışlasa da - lehinde oy kullanarak Tahrana baskı uyguladı.
İranla ilişkilerinin kötüleşme riskini üstlenerek, iş nükleer silahların yayılması olduğunda sorumluluk sahibi olduğunu ABD'ye ve diğer batılı güçlere göstermek istedi. İran'ı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansıyla geçici bir uzlaşmaya ikna için de uğraştı.
Sınırlı ve tedrici müeyyidelere rıza gösteren Rusya, İrana karşı silahlı bir saldırı riskini mümkün olduğunca azaltmayı ümit ediyor. Rusya, nükleer silahlı bir İran görmek istemiyor yanı başında fakat İrana ABD saldırısının sonuçlarıyla yüz yüze gelmek yerine nükleer bir İranla birlikte yaşamayı tercih ediyor. Bu durumun yarattığı karmaşık duygular, İran'ın nükleer silahlara erişiminden endişe eden S.Arabistan ve Türkiye gibi ABD'nin geleneksel müttefikleriyle yenide dost olmasına katkı sağladı. Bununla birlikte Rusya gibi onlar da bir ABD saldırısına muhalefet ediyorlar. Bunun hem yurt içinde hem de yakın komşularında ortaya çıkaracağı sonuçlardan korkuyorlar.
Irak savaşının bir sonucu olarak Türkiye'nin yanı başında de facto bir Kürt devleti var ki istikrarsızlığa savrulmuş bir İran'ın ciddileştireceği bir problemdir bu. Rusya, Türkiye'yle ekonomik mübadelesi ve siyasi yakınlaşması- son iki yüzyılın en yüksek noktasına çıktığı bir zamanda bu durumu avantajına kullanmayı istemektedir.
Rusya, Saddam Hüseyine husumet duymasına rağmen Irak savaşına muhalefet eden (ancak üslerin kullanılmasına yine de izin vermişti) S.Arabistanla ilişkilerini de iyileştirme niyetinde. Putin, Şubat 2007 tarihinde S.Arabistanı ziyaret etti. Herhangi bir Rus veya Sovyet devlet başkanının ilk ziyaretiydi bu ve nükleer santral inşası ve de silah teklifinde bulundu. Hacc için daha fazla sayıda Rus vatandaşına izin verilmesini de rica etti. S.Arabistan'ın Çeçen savaşçılara 2002'ye kadar açıkça ifade ettiği destek sözleri aniden kesiliverdi (yalnız, bağımsızlığı tanımamışlardı).
