Rusya’nın Suriye’de kararlı duruşu / Cüneyt MENGÜ

Rusya’nın Suriye’de kararlı duruşu / Cüneyt MENGÜ

İletigönderen Balasagun » Pzr Eki 04, 2015 15:52

Rusya’nın Suriye’de kararlı duruşu -1-

Resim
Beş yıla yaklaşan Suriye krizi geçtiğimiz günlerde Rusya’nın Suriye’de dünyayı şaşırtan askeri atağıyla yaşanan gelişme ile bir taraftan uluslararası siyasi gündemin başında yer alırken diğer taraftan ABD ve rejim muhaliflerine destek veren ülkelerin şiddetli tepkilerini de çekti.

Rusya’nın Suriye ile olan ilişkileri Sovyetler Birliği döneminden gelen yakın ilişkilerin devamıdır. Yakın geçmişte ekonomik sebeplerden dolayı bir süre kesintiye uğrayan Rusya-Suriye ilişkileri, 2005 yılında Beşar Esad’ın Moskova’ya ziyaretinin ardından iki ülke arasındaki ilişki yeniden beklenmedik bir şekilde gelişti ve gün geçtikçe de farklı boyutlara ulaştı. İç savaş öncesi Suriye’nin İsrail ile olan direkt çatışma hattında bulunması, savaş sonrası ise rejimin yönetimin başında kalma mücadelesi ve Rusya’nın bölgede söz sahibi olabilme meseleleri iki ülkenin stratejik hedeflerinin başında yer almaktadır. Bilindiği gibi 2011 yılında Suriye’de iç savaşın başlamasının ardından ABD ve Türkiye başta olmak üzere batılı ülkeler muhalifleri desteklerken Rusya ve İran Suriye rejiminin yanında yer aldılar.

Haziran 2013 tarihinde Suriye’nin bazı bölgelerinde kimyasal silah kullanıldı diye Suriye krizi zirveye tırmanmıştır. Bu bağlamda Suriye’ye, Irak ve Libya’ da olduğu gibi askeri müdahalenin yapılması ABD ve müttefikleri tarafından kabul görmüştür. Gelişmeleri yakından takip eden Rusya’nın sert tepkisi ABD idaresi tarafından dikkate alındı ve müdahale yerine Rusya’nın ileri sürdüğü öneri doğrultusunda 15 Şubat 2014 tarihinde II. Cenevre Konferansı düzenlenmiştir. Konferansa Suriye rejimi yetkilileri ve muhalifler başta olmak üzere Güvenlik Konseyi, Arap Birliği, AB, İslam Ülkeleri Birliği teşkilatlarından oluşan 29 ülke katılmışlardır. II. Cenevre Konferansından olumlu sonuç alınmamasına rağmen Rusya açısından başarılı olduğu kayda geçmiştir. Son gelişmeyle ilgili olarak Rus ordusuna bağlı birliklerin Suriye’de Esad’a bağlı birliklerin yanında muhalif gruplara karşı çatışmaya girdiği bazı kaynaklar tarafında ifade edilirken Rus makamları Moskova’nın askeri hareketliliği ile ilgili çıkan haberleri Esad yönetimi ile mevcut olan anlaşmalar kapsamında mühimmat ve askeri donanımın yollanmaya devam edileceğini gizlemediler. Rusya ne yapmak istiyor? Ortadoğu’da bir harita değişikliğinden söz ediliyor ve ayrıca ülkeler arasında bir dizi pazarlıklar da devam ediyor. Rusya Suriye’de askeri varlığını artırarak bölgede konumunu güçlendirmek için sahil şeridindeki Tarsus kentinde yapacağı üs, önemli tek üs konumunda olacak ve Rusya’nın Akdeniz’de donanmasına ev sahipliği yapacaktır. Diğer önemli bir husus ise Lazikiye kentinde bulunan uluslararası havaalanı ise yine üs haline getirilecektir. Bu bağlamda Lazkiye’de şu ana kadar Rusya’nın konuşlandırdığı savaş uçağı sayısının 28’e çıktığı iddia ediliyor.

ABD ise Suriye krizi başladığı günden itibaren Esad’sız bir yönetim istemiştir. Daha sonra fikirde bir yumuşama oldu ise de amaç değişmemiştir. ABD Dışişleri Bakanı Kerry geçen hafta yaptığı açıklamada Rusya ve İran’ın nüfuzlarını kullanarak Esad’ı müzakere masasına getirmesini umduklarını ifade ederken yine Beşar Esad’ın gitmesi gerektiğini açıkca vurguladı. Rusya yetkilileri, şu ana kadar Esad’a alternatif olabilecek bir siyasi yapının oluşmadığını ve Suriye bölünse bile Esad’ı desteklemeye devam edeceklerini hiçte saklamıyorlar. İşte denklem burada değişiyor. ABD Türkiye sınırında IŞİD’ in elinde kalan Cerablus hattının temizlenmesi için İncirlikten kalkan ABD uçakları YPG – PYD’yi destekleyecektir. Cerablus, Kürt koridorunun kantonları arasında olan ve Türkiye’nin kurmak istediği güvenli bölgedir. Ancak Amerikalılar Türkiye ile güvenli bölge kurulması konusunda her hangi bir mutabakatın olmadığını açıkça söylemektedirler. Türkiye zor bir süreçten geçmektedir.

Dr. Cüneyt MENGÜ, 27 Eylül 2015
cuneyt.mengu@mercanonline.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Rusya’nın Suriye’de kararlı duruşu / Cüneyt MENGÜ

İletigönderen Balasagun » Pzr Eki 04, 2015 15:59

Rusya’nın Suriye’de kararlı duruşu -2-

Resim
Rusya’nın Suriye’deki Lazkiye ve Tarsus kentlerine yaptığı askeri yığınakların ardından Rusya jetlerinin Hama ve Humus kentleri üzerinde hava operasyonları düzenlemesi, Moskova ile ABD’yi karşı karşıya getirirken uluslararası arenada hem kavram kargaşasına hem de bölgede yeni bir denklemin oluşmasına zemin hazırlamaktadır.

Bilindiği üzere, Suriye krizinin başladığı günden beri Rus yetkilileri her münasebette Esad’ın yanında yer aldıklarını, Esad’a alternatif olabilecek bir siyasi yapının oluşmadığını ve Suriye bölünse bile Esad’ı desteklemeye devam edeceklerini hiç de saklamamışlardır. Öte yandan Rusya, Suriye, İran ve Irak ile birlikte terör örgütü IŞİD ile karşı mücadele amacıyla biri Bağdat, diğeri Şam olmak üzere ortak kumanda ve bilgi merkezi tesis etmiştir.

Suriye’deki bu son gelişmelerin ortaya çıkmasının hemen ardından ABD Dışişleri Bakanı Kerry yaptığı ilk açıklamada “ABD’nin daha önce Esad’ın derhal görevi bırakması gerektiğine dair politikasından vaz geçtiğini, bunun yerine Esad iktidarının aniden değil, düzenli ve kontrollü bir “GEÇİŞ SÜRECİ!”nin bir parçası olarak makul bir süre zarfında görevi bırakmasının gerekli olduğunu” söyledi. Kerry’in ifadelerinde, bir yumuşama olmasına rağmen, nihai bir çözüm sürecinde Esad’ın yer almayacağı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda ABD Başkanı Obama’nın da BM’nin New York toplantısındaki ifadesinde çözüm için Esad’sız bir geçiş süreci hususu vurgulanmasına rağmen diğer taraftan Rusya ile işbirliğine hazır olduklarını ve hatta diğer Amerikan yetkililerince de Suriye konusunda İran ile görüşmelerde bulunabileceklerini ifade etmiştir.

Ankara’nın durumu incelendiğinde, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın geçen hafta Rusya dönüşünde Suriye’deki son gelişmeler ile ilgili olarak yaptığı açıklamalarda, Esad’ın butik bir Suriye peşinde olduğunu, Suriye krizinin çözümü için düşünülen “GEÇİŞ SÜRECİ” ne Esad’ın dahil edilebileceği şeklindeki ifadesi hakkında gözlemciler tarafından farklı yorumlar yapılırken eş zamanlı olarak New York’ta bulunan Başbakan Davutoğlu ise bir basın toplantısında sorulan bir soruya Erdoğan’ın ifadesinin tersine, geçiş sürecinde Esad’ın kesinlikle yer almayacağını belirtmiştir. Ancak Davutoğlu daha sonraki açıklamalarında “Krizin çözümü ile ilgili olarak bizim ve Obama’nın vurguladığı gibi Esad’ın gidişini sağlayacak formülün kontrollü geçiş süreci olduğunu” ifade etmiştir. Görünürde yapılan farklı ve çelişkili açıklamaların etkileri incelendiğinde ABD’nin her ne kadar Esad konusunda ana fikri değişmemekle birlikte ancak nabza göre şerbet veren ve ince ayar diplomatik ifadelerin kullanılmasından ve Rusya’nın kararlı tavırlarından kaynaklandığı kanısındayım. Netice itibarı ile Suriye’deki iç savaşın ağır yükünü Türkiye taşımaktadır ve Türk ekonomisine ağır bir faturaya mal olmuştur. Dile kolay halen 10 milyar dolarlık faturanın yanı sıra yarattığı ve yaratacağı sosyal sorunların uzun vadeli sonuçları da göz ardı edilmemelidir.

Hesap tutmadı. Ne Esad gitti ne de Emevi Camii’nde namaz kılındı. Ortada bilerek ya da bilmeyerek kavram kargaşası ve farklı diplomasi girişimleri mevcuttur. Fransa Suriye’de Ankara’nın ortaya attığı uçuşa yasak bölge fikrine yeşil ışık yakarken, Almanya’dan “RET” yanıtı alındı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamalarda ise güvenli bölge konusunda ABD’nin fikrinin değişmediği vurgulanmaktadır. Amerikalılara göre, Rus uçaklarının hedef aldığı Humus ve Hama çevresinde IŞİD’den çok Özgür Suriye Ordusu bulunduğu belirtilirken, Ruslar ise Esad’a muhalif olan herkesi terörist olarak görmektedirler. Ayrıca bazılarınca özerklik yerine uluslararası hukukta yeri olmayan ve ticari anlamda kullanılan “butik” kavramı, bir yerde devletçikleri kabul etmek anlamına gelmektedir. Türkiye’nin arzuladığı güvenli bölge yerine ise yine uluslararası hukukta yeri olmayan temiz bölge ifadesi kullanılmaktadır.

ABD’nin PKK uzantısı PYG-PYD terör örgütlerini müttefiki olarak görmesi ve Türkmenlerin yoğunlukta bulunduğu Cerablus’un Kürt koridoruna katılması için dayatılan senaryolar ve Rus saldırıları ile de Hama’da bulunan yaklaşık yüzbinlerce Türkmenin yerlerinden tehcir edilmeleri için bir zemin hazırlanmasıdır.

Bunların hepsi yan yana konulduğunda Türkiye’nin zor bir süreçten geçtiğini, büyük bir oyun ile karşı karşıya kaldığını ve Suriye’de uygulanan politikaların dikkatli bir şekilde gözden geçirilmesi önem arz etmektedir.

Tezgah ve amaç bellidir. Türkiye için en ideal çözüm; bölgede özellikle Cerablus’ta güvenli bölgenin oluşturulması ve sınırlarımız içerisindeki ve batının korkulu rüyası haline gelen Suriyeli mültecilerin bir an evvel kendi topraklarında varlıklarını sürdürmelerinin sağlanması ve gerekirse de bazı batılı ülkelerin de dile getirdiği gibi Esad ile diyalog kurulmasıdır.

Dr. Cüneyt MENGÜ, 4 Ekim 2015
cuneyt.mengu@mercanonline.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x