
Bilgisunar sitesine baktım, henüz hiç yazı konmamış. Logosunda minicik yandan yukarı yazıyla “Yalana” karşı olduğu belirtilmiş, seçilemiyor. Böyle olmaz, puntolarda eşitlik olmalı ki anlam tamamlansın. Bu haliyle tek başına KARŞI kelimesi okunuyor ve bu haliyle negatif imaj veriyor.
Karşı yazısında Ş harfi de ters duruyor, ki bu, komiklik verir, ciddiyetsizliğe çağrı yapar. Hz.Muhammed’in Hayatı ders kitaplarındaki karikatürler gibi. Kâbe’nin yanında ondan daha büyük bir dünya karikatürü gördüğümüzde nasıl ki Kâbe’ye değer kaybettirirse, ciddi bir gazetenin adına ters yazılmış Ş koymak da öyle, ciddiyetsizlik getirir.
İsim seçiminde bir yanlış var; negatif çağrışımlı sözcüklerden isim olmaz. KARŞI, daha baştan okuru yanına alamaz.
Başyazarı Eren Erdem, reklamını Ulusal Kanal programlarında “Ezber Bozanlar” olarak vermişti. Beklediğimiz isim buydu. Çok daha oturmuş bir isimdi.
Şimdi geliyorum asıl eleştiriye. Türkçe’ye karşı bir başlıkla girdiler yayına, beni incitti bu başlık. Çünkü, Ş harfinin çivisini oynattılar.
Ş’ye birilerinin düşman olduğunu bilmiyor Erdem kardeşimiz. Türkçe’nin düşmanlarını bilmiyorlar demektir. Ş nasıl konuldu, anlatayım. Atatürk’ten bize devrimle emanet edildi Ş harfi.
Türkçe Alfabe oluşturulurken, Atatürk’le birlikte dilbilimcilerimiz ciddi çalışmalar yaptılar, bu işe kafa yordular. Türkçe’nin fonetiğini en kolay yoldan ifade edecek formüller buldular. Bunlardan biri de Ş harfidir. Latin Alfabesi kullanan hiçbir ülke Ş ve Ç sesini tek bir sembolle yazamazlar, biz yazıyoruz.
Ş harfimizin düşmanları vardır. KARŞI yazarken Ş’yi ters çevirip alaya almakla onların ekmeğine yağ sürmenin gereği yoktu. Eğer böyle incelikleri olmayan bir gazete çıkarılacaksa ben orda yokum, destek vermem. Eren Erdem’i ve arkadaşlarını ekranda izlemeyi tercih ederim.
Farklı ve daha mantıklı bir yorumla din bilgisi aktaracak olan bir gazete olacağı anlaşılıyor. Ama Türkçe’yi korumayacaksa ne işe yarar?
Türkçe’yi sokakta katledenleri onaylamak gibi bir durumdur. Örnek vereyim.
“Cafe” denilen, kahve içilen keyfevine (gayfi-evi), bir keyf kahvesi içmeye gidilen o yerlerin tabelalarına Türkçe yazmadıkları için hiç gitmiyorum. “Keyfevi” deseler eminim daha çok insan gelir.
Bu cafe’ciler, K harfi yerine çoktan C’yi koydular, şimdi Ş harfini kaldırmakla meşguller. Cafe’nin yanına içinde Ş olan Maşa, Paşa, Başka gibi bir isim buluyorlar, ama Ş yazmıyorlar, Almanca’dan Ş alıp SCH yazıyor, bunu Ş okuyalım istiyorlar. Ya da İngilizce’den SH alıyor, Ş okutuyor…
CAFE MASHA, CAFE PASCHA, CAFE BASCHKA…
Bakın şu aymazlığa. Sanki Türkçe’yi katlederseniz sizden az vergi alırız diyen var bunlara. Yeni görevleri Ş’yi katletmek. Hem de Türkçe itibarsızlaştıkça onlar sınıf atlamış oluyor, o tabelanın altında oturmakla itibar kazanıyorlar; psikolojik harp ürünü.
İçimize sokulan W, Q, X harfleri yetmedi, şimdi bizim fonetiğimize ait harfleri atmaya yol yapıyorlar.
Oysa Atatürk, Harf Devrimiyle getirdiği Ş,Ç, gibi harflerle dünyada çok kısa sürede en kolay yoldan okuma yazma öğretmeyi başarmıştı. Şimdi yeniden zorlaşacak, kaos yaşanacak. Eğik yazılar yetmedi, bozuk harfler geliyor…
Biz bu işi kolay etmiştik, neden filmi ters sarıyoruz şimdi?
Kültür emperyalizmi Türkçemizin Ş harfini cafe’ler eliyle yok ederken, Ş’yi ters yazarak çivilerini oynatmak Eren Erdem’e yakışmaz. Kötü niyeti yok belki ama, cehennemin yolları da iyi niyet taşlarıyla döşelidir, o bunu bilir.
Gazetenin antikapitalist söylemi olacağını biliyoruz, gezi parkı direnişine verdiği destekte afişlerini görmüştük. Fakat bu kadarı kapitalist din piyasasına “karşı” olmaya yetmez, her türlü kapitalist–emperyalist yıkıma da karşı olmak gerekir. Bir sızı gibi oturdu içime; “ters Karşı” bir anlamda karşının tersidir, yani onaylamakla eştir...
Şimdi kendisine soracağım bir şey var. Hz.Muhammed’in Hayatı ders kitabını incelemesi için kendisine verdim, oradaki bozuk Arapça ile yazılmış besmeleyi sayfanın dibine itilmiş halde gördü, aynı sayfanın yukarısında da cemaatin Türkçe Olimpiyat reklamını gördü. Bu konuda Ulusal Kanal’daki programında bir şeyler söylemesini, hatta dilerse beni kitaplarla ilgili konuk almasını rica ettim, düşünecekti. Hala düşünüyor. Bana bu kadar süre düşünmek için oldukça uzun geldi, bu kitapları okuyan milyonlarca öğrencinin velisine acilen diyecek bir şeyleri olmalıydı.
Bu hafta Hz.Muhammed’i aşağılayan ders kitaplarını İlahiyat Fakültelerinde görevli ilahiyatçılarımıza e-posta haber verdim, Ankara’da bir türbanlı anne-veli 6.sınıf kitabına Ankara İdare Mahkemesinde iptal davası açtı, hepsi biliyor şimdi, cevap bekliyorum. Bu bir haberdir. Eren Erdem’den de bunu haber etmesini bekliyorum, bakalım Ş’si ters Karşı gazetesinde bunu haber edecek mi?
Bilgilendirdiğim İlahiyat Fakülteleri içinde kendi memleketiminki yok, çünkü RTE Üniversitesinde İlahiyat bölümünde sadece bir tane e-posta adresi var. Fakat bugün, yeni kitabı Takkeli Firavunlar’ı imzalatırken Sabahattin Önkibar’a gösterdim karikatürlü sayfayı, bunu haber edeceğini söyledi. Onun benden daha fazla Karadenizli okuru vardır, oradan duyurulmuş olur.
Kanal B televizyonunda 6 Şubat (2013) sabahı canlı yayında İslam Sanat Tarihçisi Prof.Nusret Çam hocamızla birlikte Hz.Muhammed’in Hayatı adlı kitaplarındaki yanlışları göstererek anlattık, video kaydını bilgisunarda izlemek isteyenler için bağlantı adresi veriyorum.
Eğitimci-Yazar Mahiye MORGÜL, 10 Şubat 2014
http://www.mahiye.net
mahiye@gmail.com