Sadaka Ekonomisi ve Sömürü

Sadaka Ekonomisi ve Sömürü

İletigönderen alieralp » Prş Şub 12, 2009 10:16

SADAKA EKONOMİSİ VE SÖMÜR܅
ALİ ERALP

Seçim yaklaşıyor. Belediyeler yoğun bir çalışma içerisinde. Kömür kamyonları vızır vızır… Sokaklarda, caddelerde… Yoksullar yol gözlüyor, garibanlar ellerini açmış, yardım bekliyor.

Varsa sadaka, yoksa sadaka!.. “Siyasal sadakat, (bağlılık) sadaka ile sağlanmaya” çalışılıyor.
İki kilo pirinç, beş kilo makarna, üç kilo nohut, 10 torba kömür dağıtarak “memleketi kurtaracaklarını” sanıyorlar. Bugün içinde yaşadığımız sosyal sıkıntılar, halkımıza uygun görülen “dilencilik yaşantısı” hep bu sadaka ekonomisinin sonuçlarıdır. Sadaka ekonomisi demek, ABD, AB, IMF egemenliği ve sömürüsü demektir. Sadaka ekonomisi demek, Deniz Feneri, Yimpaş, Kombassan ve çöp bidonlarından, semt pazarlarından yiyecek artıkları toplayan milyonlar demektir. Bunlardan birisi olmadan ötekisi olmaz.

Bir yandan yardım, öte yandan vurgun… Rüşvet, kayırmacılık, soygunculuk, yolsuzluk diz boyu… Almış başını gidiyor. Suçları kanıtlanmış nice dolandırıcılar, üçkâğıtçılar, büyük bir pişkinlik ve utanmazlık içinde, ellerini kollarını sallayarak, Türkiye’nin her yanında boy gösterirken; AKP’ye muhalif kişiler, kuruluşlar ve basın baskı altında. Sürekli izleniyor, tedirgin ediliyor, cezalandırılmaya çalışılıyor. Ülkesini seven, ülkesinin yabancılar tarafından talan edilmesini istemeyen çevreler, bireyler suçlanıyor, kovuşturuluyor. İnsan emeğine değer verenler, terörist ilan ediliyorlar. Ama ordu düşmanı, bayrak düşmanı, sömürge yanlısı vatansızlar el üstünde tutuluyor, ödüllendiriliyorlar.
Böyle bir uygulama, böyle bir düşünce yapısı, dünyanın neresinde görülmüştür? Nasıl bir anlayıştır bu?
Vatanın bağımsızlığını savunmak suç. Bayrağı savunmak suç. Hele hele Türkiye Cumhuriyetini ve Atatürk’ü savunmak en büyük suç… Günümüzde ulusalcılık suç olup çıkmış.

Ama ümmetçiler, liboşlar, mandacılılar, bölücüler baş tacı. Rüşvet alıp vermek, hayali ihracat yoluyla hazineyi zarara uğratıp, haksız kazanç elde etmek günlük olaylardan sayılıyor… Saf, temiz vatandaşların dini duygularından yararlanarak bağış toplamak, sonra da bunları iç etmek siyasal İslamcılar tarafından gelenek, görenek haline getirilmiş.

Ahmet Taner Kışlalı bir yazısında “Tanrıyı kim kullanır?” diye sorar, sonra da şöyle yanıtlar:
“Giordano Bruno ne güzel söylemiş: ‘Kötüler Tanrı’yı, Tanrı ise iyileri kullanır!..”

Tanrı peygamberleri kullanmış. Bilge kişileri kullanmış. Atatürk ve benzeri devrimcileri kullanmış.
Ya Tanrı’yı kimler kullanmış? Gerilere gitmeye ne hacet!.. Ne demiş Türkiye’deki Nurcuların önderi Mehmet kutlular: ‘28 Şubat sürecinin planları Gölcük’teki Deniz Kuvvetlerinde yapıldı. Depremin üssü de orası. Depremin olmasında başörtülü öğrencilerin okullara alınmaması da rol oynadı…”

Ne yazık ki bunlar Türkiye’nin gerçekleri. Din iman adına Müslüman Müslüman’ı kandırıyor. Dolandırıyor. İnanç hortumculuğu yapıyor. Servet, mal-mülk sahibi oluyor, siyasal çıkarlar elde ediyor.

Günümüzde “inanç hortumculuğu” ulusal olmaktan çıkıp; uluslar arası, sınırlar ötesi bir ün kazandı. Bu alandaki yeteneğimizi, becerimizi bilmeyen, duymayan kalmadı. Çok şükür!.. Alman basını Deniz Feneri Davasını “en büyük nitelikli bir dolandırıcılık davası” olarak tüm dünyaya tanıttı. Hollanda da dava açmaya hazırlanıyor.

Yeri gelmişken şunu da hemen vurgulayalım: Şu sıralar siyasal İslamcılar arasında en geçerli meslek “din ticareti”dir. Altın çağını yaşamaktadır. Oysa Türkiye’de gerçek ticaret, yani çarşılarda pazarlarda yapılan alışveriş bitmiş, tükenmiş bir durumda. Esnaf kan ağlıyor. Kepenkler iniyor, işyerleri bir biri ardı sıra kapanıyor. Köylü isyanlarda… Gençlerimiz iş bulma kuyruklarında, çile dolduruyor. İşsizlik, çaresizlik karabasan gibi çökmüş sevgili yurdumuzun üstüne. Üretim, istihdam, büyüme, enerji, su sorunları çözüm bekliyor. Dünyayı kasıp kavuran kriz kapımıza gelip dayanmış. Hatta içimize girmiş. Önlem alınması gerekiyor. Ama kimler alacak? Nasıl alacak? Hangi kafayla?..

Şu anda cari açık 57 milyar dolar. Bu bir rekor. Büyüme hızı 1,9’a gerilemiş. Oysa Türkiye her yıl yüzde 7 civarında büyümeli ki işsizlik azalsın. Ama ne gam!.. İktidara göre her şey yolunda gidiyor. Sorun yok. Her şey tozpembe…
Ne var ki gerçek bu değil. Çoluğu çocuğu ile açlığı iliğinde duyanlar biliyor gerçeği, en iyi. Bıçak kemiğe gelip dayanmış… Aydınlar, demokratlar, devrimciler bu çarpık gidişe ilgisiz kalamazlar artık. Bu inanç hortumculuğunu görmezlikten gelemezler. “Dinci faşizmin ayak sesleri”ne kulaklarını tıkayamazlar. Çünkü bu kavga cumhuriyetle Ortaçağın, şeriatla demokrasinin, küreselleşme ile ulusalcılığın, kısaca aydınlıkla karanlığın kavgasıdır.

Halkımızın boynuna dolanan ABD, AB, IMF ve siyasal İslamcı zincirleri kırılmadan kimse esenlik, mutluluk, özgürlük yüzü göremeyecektir…
Kullanıcı küçük betizi
alieralp
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Sal Şub 10, 2009 22:08

İletigönderen Türk-Kan » Prş Şub 12, 2009 10:25

Forum Kuralları yazdı:9. Forum düzeni açısından ve farklı anlamlara tekabül ettiğinden, tamamı "BÜYÜK HARFLERDEN" oluşan gönderi yazmak yahut ileti göndermek (KONU BAŞLIKLARI DA BUNA DÂHİLDİR) yasaktır.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x