Said-i Nursi Fitnesi / Yusuf DÜLGER

Said-i Nursi Fitnesi / Yusuf DÜLGER

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Prş Eki 04, 2012 20:09

Said-i Nursi Fitnesi

AKP iktidarları döneminde bazı millet ve Cumhuriyet düşmanları “evliya-mazlum-şehit” diye tanıtılmaya, kabul görmeye başladı. Bu yazımızda onlardan birisi olan Said-i Nursî’yi kısaca anlatacağım.

Said-i Nursî (1878-1960) gençliğinde Abdülhamit’e, olgunluk çağı ve yaşlılığında Cumhuriyet’e/Atatürk’e karşıdır. Van’da “Kürtçe eğitim verecek” bir medrese açmasını istediği (Kürtçülük yaptığı) yahut akli dengesi bozuk olduğu için Abdülhamit II tarafından bir süre hapishanelerde tutulmuştur. Kafkas cephesinde Ruslara esir düşmüş, oradan Almanya’ya kaçarak esirlikten kurtulmuştur.

Said-i Nursî İstiklal Savaşımıza katılmamıştır

Said-i Nursî 1918-1922 yıllarında İstanbul’dadır. Milletimiz, Atatürk ve silah arkadaşlarının öncülüğünde, Mehmet Akif Ersoy, Denizli Müftüsü Hulusi Hoca, Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi, Ankara Müftüsü Rifat Börekçe gibi hocalarla İstiklal Savaşı verirken Said-i Nursî İstanbul Çamlıca’daki bir villada yeğeni ile oturmuş, Dar-ül Hikmet’ül İslamiye adındaki kuruluştan “görev karşılığı” para almış, “Haya ve Namus, Çocuk Düşürme” gibi konularda yazılar yazmıştır.

Said-i Nursî Cumhuriyet düşmanlarının yanındadır

Said-i Nursî işgal yıllarında, İngilizlerin desteğiyle kurulan “Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürt Yayılma Cemiyeti” gibi cemiyetlerin yanında olmuştur.
Bu yıllarda Said-i Nursî, “Teali-i İslam Cemiyeti/Cemiyet-i Müderrisin” gibi cemiyetlerde Mustafa Sabri, İskilipli Atıf Hoca gibi Milli Mücadele karşıtı kişilerle birliktedir. O’nun bu yıllarda tek olumlu hareketi, işgalcilere karşı bir risale yazması, Atatürk ve arkadaşlarının idamı için hazırlanan fetvanın ilmen geçersiz olduğunu açıklamasıdır.

Düşmanlar yurdumuzdan kovulduktan sonra, Atatürk kendisinin de fikirlerinden yararlanmak üzere Said-i Nursî’yi Ankara’ya çağırmıştır. Said-i Nursî Ankara’daki milli hükümete yardımcı olacağı yerde, “namaz kılmıyorsunuz, şeriatı kaldırıyorsunuz” diye karşı çıkmış, Atatürk’e “Deccal” (dinsiz) demiştir.

Said-i Nursî Şeyh Sait İsyanına destek vermiştir

Said-i Nursî, Şeyh Sait isyanı çıkmadan önce, namaz kılınmazsa isyan çıkacağını belirtmiş, bağımsız Kürdistan için kurulan “Azadi Örgütü”nün yetkilileri ile görüşmüştür. İsyana katılmadığını açıklamış olsa da şu tür açıklamalarda bulunmuştur: “Ben birader-i azamım Şeyh Sait Efendinin hayfını aldım. Birader-i Azamım Şeyh Sait Efendi, büyük bir şeref ve derece ile vazifesini tamamladı. Ben de bu hadisede onunla beraber cihada Diyarbekir’de şehadete nail olmayı arzuluyordum. –Şeyh Sait ile- beraber istişare neticesinde yardımlaşma esaslarını tesbit edebiliriz. Bir süre sonra Diyarbakır’ın Lice veyahut Piran mıntıkasında görüşmek şartıyla birbirimizden ayrıldık. Van’a, Bitlis’e gittim. Aldığımız kararları oranın şeyhlerine anlattım. Diyarbekir’e gittim. Fakat Şeyh Efendiyle görüşemedim.”

Kardeşim Şeyh Sait kıyama başladığı zaman Van’da mağarada idim. Kendisine bir mektup yolladım. Mektubumun cevabını alamadan duydum ki, kardeşim Sait ayaklanmıştır. Düşündüm ki, mağaradan çıksam bile bir faydası olamazdı. Sonra beni yakalayıp sürgüne gönderdiler. Altı yıl süre ile dizlerime vurarak esef çekip memleketimizde fiili olarak yapılan MUKADDES CİHATTAN mahrum kaldım.
Hapishane ve sürgünler benim elimi kolumu bağladı. Ben niçin Diyarbekir’de şehit edilen 46 kişinin içinde yoktum diye kederler ve gamlarla teessürümle ağladım.”


Şeyh Sait İsyanı’ndan dolayı sürgün edilip uzun süre bu suçlamadan dolayı hapishanelerde yatan Said’i Nursî’nin bu sözlerinden anlaşılacağı gibi, kendisi İngiliz destekli bu isyanın içinde doğrudan yoksa bile isyanın yapısını hazırlamada vardır.

Said-i Nursî Amerikancıdır

Biz 1918-1922 yılları arasında kurtuluş savaşı verirken Said-i Nursî ABD’nin İstanbul’daki siyasi komiserine varmış, “Kürt milli halklarının sağlanması konusunda yardımcı olmalarını” istemiştir.

Said-i Nursî diyor ki:

“Küre-i arz’ın en büyük devleti Amerika’nın bütün kuvvetiyle din hakikatlerine taraftar çıkması ve İslamiyet ile Asya ve Afrika’nın saadet ve sükunet ve müsamaha bulacağına karar vermesi ve yeni doğan İslam devletlerini okşaması ve teşvik etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırk beş sene evvel olan müddeayı (iddiaları) ispat ediyor, kuvvetli şahit olur.”

Said-i Nursî DP’nin ABD’ye destek vermesini, Amerikan elçisinin dediklerini kabul etmesini önermiştir. Said-i Nursî’nin Amerikancılığı o kadar ileri gitmiştir ki, 1950’de NATO’ya girmek için Kore iç savaşına asker gönderen DP’yi kastederek:
“Hükümet Kore’ye asker gönderiyormuş, eğer bana da izin verseler, 5000 genç Nur talebelerimle gönüllü olarak komünistlerle harp etmek için ben de giderim” demiştir.

Said-i Nursî’de bu kadar Amerikancılık olur da talebelerinde olmaz mı? Bugün de Fethullah Gülen denen birisi çıkar, Amerika’yı “dünya gemisinin kaptanı” olarak ilan eder ve gider, Amerika’ya yerleşir.

Said-i Nursî’ye göre Risale-i Nurlar ve Nurcular

Said-i Nursî’ye göre Risale-i Nurlar Kuran’ın hakikatleridir, Mehdi’nin programıdır, Kuran Risale-i Nur’a işaret eder. Said-i Nursî’ye göre Risale-i Nurlar ikinci dünya savaşına girmemizi önlemiştir, Risale-i Nurları çekirgeler ve kuşlar bile dinler, Risale-i Nurları okuyanların evleri yangınlardan korunur, Risale-i Nurlar, Kuran’ın cesedine girmiş Kuran ruhudur. Risale-i Nurlar Kuran’ın aynasıdır. Said-i Nursî’ye göre, Risale-i Nurlar kendisine “istek ve iradesinin dışında hissettirilmiştir, Risaleler kendi malı değildir, kalbine ihtar edilen risaleleri yazmak zorunda kalmıştır.
Said-i Nursî, “Nurcular, Nur şakirtleri/talebeleri” gibi kişileri “meziyet ve üstünlükleri olan kişiler” olarak tanıtır, Nurculara ayrı bir değer verir.

Bu iddialar karşısında Allah’ın söyledikleri

Allah’ın Kuran’da yaptığı açıklamalara göre:
Mutlak hakikat Hz Muhammed’e indirilen Kuran ayetleridir, Kuran’ın hiçbir ayeti Risale-i Nurlara işaret etmez, İkinci dünya savaşına girmeyişimizi Risale-i Nurlar değil zamanın devlet adamlarımız önlemiştir. Çekirge ve kuşların Risaleleri dinlemesi yalan ve evhamdır. Bir kişinin kendisine risaleler yazdırıldığı iddiası, kendisini “Rasül” yerine koyma sapıklığıdır. İslam’ın tevhit inancına göre Kuran dışındaki tüm sözler kutsal değildir, Vahiy Hz Muhammed ile sona ermiştir.
Nurcuların diğer Müslümanlardan üstün olduğu iddiası da asılsızdır. Bu tür iddialar bölücülüktür, dinen ve aklen hiçbir değer taşımazlar.

Sonuç:

1) Said-i Nursî, kendisinin iddia ettiği gibi Allah tarafından görevlendirilmiş biri değildir. Nurcuların ve din sömürücüsü siyasetçilerin inandıkları gibi Said-i Nursî mübarek birisi de değildir. O, kendisini ağıra satmasını bilen, inanç bozan birisidir.

2) Milli kahramanlarımız ve milletimiz işgalci İngiliz, Yunan ve İtalyanlara karşı cephelerde savaş verirken Said-i Nursî milli mücadeleye katılmamış, İstanbul’daki bir villada oturmuştur. Düşüncelerinden yararlanmak isteyen devlet adamlarını dinsizlikle suçlamış, tehlikeli girişimlerde bulunmuştur.

3) Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulma ve temellenme yıllarında Said-i Nursî emperyalist, bölücü/yıkıcı iç-dış şer odaklarına destek vermiş, TC’ne karşı başlatılan isyanda bulunamayışının acısını itiraf etmiştir.

4) Said-i Nursî Tam bir Amerikancıdır. Bu yüzden O, şimdiki Amerikancı hoca ve siyasetçilerin fikir babasıdır. Said-i Nursî, Müslümanların Batı boyunduruğuna girmeleri için elçilik ve katiplik yapmıştır.

5) Said-i Nursî tefrikaya düşmemizde, tevhit inancımızın bozulmasında, Kuran’ı bırakıp şirke yönelmemizde rol sahibidir. Yani O, hayatı ve düşünceleriyle Müslüman Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin fitnesidir.

6) Biz Said-i Nursî fitnesini sağduyulu davranarak, Kuran Müslüman’ı olarak önleyebiliriz. Yoksa, “nurculuk fitnesi” bizim külümüzü savuracaktır.

Not: Said-i Nursî ile ilgili bilgi ve belgeleri kaynaklarıyla birlikte verecektim. Bu durum yazımızı çok uzatacağından yararlandığım kaynakları ismen veriyorum: Emirdağ Lahikası (Said-i Nursî), Said-i Nursî Fethullah Gülen ve Laik Sempatizanları (Alpaslan Işıklı), Meczup Yaratmak (Mustafa Yıldırım), Cumhuriyet Tarihi Yalanları 2. Kitap (Sinan Meydan)

Yusuf DÜLGER, 2 Ekim 2012
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Re: Said-i Nursi Fitnesi / Yusuf DÜLGER

İletigönderen İstiklâl » Cmt Eki 06, 2012 6:09

Kur'an'ı tercüme edecek kadar iyi okuyup analiz edebilenler üstüne bir de risale yazanlar, şu aşağıdaki ayetten ve benzerlerinden %100 haberdar olan şahsiyetler nasıl olur da Amerikalıların, İngilizlerin, onun bunun peşine takılıp da güya İslam'ı yüceltmeye çalışırlar anlamam.
Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. 5:51


O Deccal dedikleri Mustafa Kemal Atatürk bakalım ne söylemiş:
Hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.


Bunların yanı sıra; belli bir etnikten kesimleri kışkırtmak, ayaklandırmak ve maddi manevi destek vererek kendilerini dost gibi gösterip istedikleri herşeyi yaptırmak için gazeteci kılığında ülkemize /doğuya yerleşmiş fitneci yabancı ajanların da sayısı az değil. Hollandalılar? ve/veya yakın dili kullananlar çoğunlukta benim farkettiğim, maskeleri ise; İnsan Hakları Savunucusu, Kadın Hakları Savunucusu, araştırmacı-gazeteci, Bölge Sorumlusu...

Son derece iyi organize olmuşlar, öyle bir yazıları var ki belli kesimleri nefrete, kine, isyana sürüklemeye, başkaldırmaya birebir. "Niye dağa çıkmıyorsunuz?" diye sorulur mu gençlere, bir yazılarında saatlerce bu konu hakkında tartıştıkları geçiyor, çıkmaması kabahatmiş gibi. Barış diyerek özgürlük, özerklik, ana dil kavramlarını öyle bir işliyorlar ki gençlerin beyinlerine...

Neyse ben sadece Said-i Nursi neden risalesinde veya beyanatlarında işgalcileri yadsıyan, Atatürk'ü savunan açıklamalar yapmış, onu merak etmiş, sormak istemiştim. :) Ama yazarın kendisi burada yok galiba. :(

O’nun bu yıllarda tek olumlu hareketi, işgalcilere karşı bir risale yazması, Atatürk ve arkadaşlarının idamı için hazırlanan fetvanın ilmen geçersiz olduğunu açıklamasıdır.
En son İstiklâl tarafından Pzr Eki 14, 2012 12:31 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
İstiklâl
Üye
Üye
 
İletiler: 10
Kayıt: Pzt Tem 16, 2012 22:50

Re: Said-i Nursi Fitnesi / Yusuf DÜLGER

İletigönderen Ram » Çrş Eki 10, 2012 4:17

Kur'an'ı tercüme edecek kadar iyi okuyup analiz edebilenler üstüne bir de risale yazanlar, şu aşağıdaki ayetten ve benzerlerinden %100 haberdar olan şahsiyetler nasıl olur da Amerikalıların, İngilizlerin, onun bunun peşine takılıp da güya İslam'ı yüceltmeye çalışırlar anlamam.

Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. 5:51


Biraz Arapça bilen, Türkçeyi doğru düzgün bilmeyen, kendini bilgin sanıp gerçek biginlere saç baş yoldurtan, gülünç duruma düştüğünde pişkinlik eden ve atıp tutmaktan başka bir şey yapmamış kimselerden ne beklenebilir ki?

Bugün de benzer değil mi? Örneğin -örnek verilen âyet gibi- ne yazık ki "meal (anlam)" adı verilen birçok çeviri yukarıdaki eksik veya yanlıştır.

Sorulsa, yurttaşların çoğu inançları nedeniyle onlara kin besler. Gelgelelim özgüven eksikliği ve yozlaşma sonucu "yapamayız, edemeyiz; onlar yapar onlar eder" demesini bilirler. Yabancıların çıkarına uygun, bizlerinkine ise aykırı olarak yapılan anlaşmalara, işbirliklere de ses çıkarmazlar. Kimisi destek de olur, ortak da olur.

Eğer söz konusu olan temel ve etkili neden inançsa -"dost (sevilen, güvenilen, yakın arkadaş)" sözcüğü yerine kitabın özgününde geçen "veli (iye, ege, sahip)" sözcüğünün yazılması gerektiği gibi- doğru çeviriler yapılıp benimsetilirse, kişilerin bakış açısı da değişecektir.

Yoksa bu tür çeviriler kişi usunda bayağı kin ve sızlanmak gibi sonuçlar doğurmaktan öteye gitmeyecektir.

Neyse ben sadece Said-i Nursi neden risalesinde veya beyanatlarında işgalcileri yadsıyan, Atatürk'ü savunan açıklamalar yapmış, onu merak etmiş, sormak istemiştim. :) Ama yazarın kendisi burada yok galiba. :(

O’nun bu yıllarda tek olumlu hareketi, işgalcilere karşı bir risale yazması, Atatürk ve arkadaşlarının idamı için hazırlanan fetvanın ilmen geçersiz olduğunu açıklamasıdır.


Zamanın Meczubu'nun Ulusal Güçler'e desteği(!) üçe ayrılır:

    1) Hutuvat-ı Sitte
    2) Söylem
    3) Dua

1) Hutuvat-ı Sitte:

Kimilerine göre Çanakkale Savaşı'nın başlarında, kimilerine göre Bağımsızlık Savaşı'nın başlarında Zamanın Meczubunca yaz(dır)ıldığı savlanmaktadır. Kaynak yoktur.

Bağımsızlık Savaşı döneminde kitapçıklar olarak dağıtıldığı savlanır. Kaynak yoktur.

İngiliz İşgâl Kuvvetleri'nin başkomutanına gösterildiği, komutanın bundan çok etkilenip korktuğu, Zamanın Meczubu'nu yakalatıp öldürtmek istediği ve bu isteğinden -Zamanın Meczubu öldürülürse Doğu isyan eder uyarısıyla- caydığı savlanmaktadır. Kaynak yoktur.

Ömrü boyunca önce Ulusal Güçler'in sonra da Cumhuriyet ve Ulusal Ordu'nun karşısında yer almış, ussal dengesi düzgün olmayan yalancı, dönek, kaypak ve korkak bir hainin -hangi tarihte yaz(dır)ıldığı dahi belli olmayan- Hutuvat-ı Sitte adı altında yaz(dır)dığı satırları açıklamaya çabalayanların "Bağımsızlık Savaşı'na işte böyle destek verdi" gibi bir sonuç çıkarlamaları bir sayıklamadır.


2) Ülkemiz kurtulduktan yıllar sonra Zamanın Meczubu'nun yaz(dır)dığı satırlar.


3) Yunan kralı Aleksandors (1 Ağustos 1893 - 25 Ekim 1920) bir maymunca ısırılıp zehirlenmiş ve ölmüştür. Bunun nedeni ise kimilerine göre şöyleymiş: İngilizler ve Yunanlılar gizlice anlaşmış ve tam Anadolu'ya saldıracakken, bir cuma günü Zamanın Meczubu sabaha kadar uyumadan dua etmiş ve ertesi gün Yunan kralı ölmüş.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Said-i Nursi Fitnesi / Yusuf DÜLGER

İletigönderen İstiklâl » Prş Eki 11, 2012 7:20

Öncelikle aydınlatıcı ve bilgilendirici yanıtınız için teşekkürler. :) Ve evet, dediğiniz gibi o "meal"lerin içlerinde, tam olarak verilmesi istenen mesajı karşılayamayan kelimeler kullanılıyor, hatta ifadenin tümden yanlış yorumlandığı yerler de var, belki dikkatsizlikten, belki kasıtlı olarak, belki bilgisizlikten, belki öyle bilindiğinden... Bir ayet için mevcut 10-15 meali karşılaştırmalı olarak bir arada incelediğimizde bunu daha da net farkedebiliyoruz, hele ki bir "örtü" açmazı var ki hiç girmeyeyim. (yeni yeni okumaya başlayan birisi olarak fazlasıyla gözüme batıyor.)

Sözkonusu verdiğim ayetteki "dost" hususuna da katılıyorum, aslında zaten ayetler ait oldukları bağlam içerisinden cımbızla çekilip işimize gelen yerlerde bağımsız olarak kullanılmamalı diye düşünüyorum, neyse ki o ayetin hemen sonrasında Atatürk'e ait alıntıladığım söz niyetimi daha iyi anlatıyor.

Zamanın Meczubu denen İngiliz sevdalısı zatın, sizin de belirtmeniz üzerine -sağlam bir kaynağa dayanan- İşgalcilerin zararına, Ulusal Güçler'in yararına hiçbir artısı yok. O zaman bu başlıktaki ilk yazıda geçen üzerinde durduğumuz şu cümle havada kalıyor ve yanıltıcı oluyor gibi.

O’nun bu yıllarda tek olumlu hareketi, işgalcilere karşı bir risale yazması, Atatürk ve arkadaşlarının idamı için hazırlanan fetvanın ilmen geçersiz olduğunu açıklamasıdır.


Din ve Kur'an üzerinden taraftar toplayan ancak özünde Türk düşmanı olan kimi toplulukların peşinden ne yazık ki Türkler de sürükleniyor, Türkçe'yi sözde yücelten kimi etkinliklerle, son derece zekice kurgulanmış göz boyamalarla hem gerçek niyetleri, gerçek kimlikleri saklanıyor, hem Türklerin sempatisi ve desteği kazanılıyor, hem de maddi manevi her türlü kazanç sağlanıyor. Yalnız herşeyi bildikleri halde hala destekçi olan Türkler de mevcut, çıkar ve kazanç uğruna...

Konu hakkında şu başlık da okunasıymış, bilgi sahibi olmak isteyenler:
said-i-kurdi-nin-turk-dusmanligi-t19127.html
Kullanıcı küçük betizi
İstiklâl
Üye
Üye
 
İletiler: 10
Kayıt: Pzt Tem 16, 2012 22:50


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x