Said-i Nursi'nin Türk Düşmanlığı

Genel & Güncel Konular

Said-i Nursi'nin Türk Düşmanlığı

İletigönderen CessA » Cum Kas 09, 2007 20:04

“Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün”

Yalnızca bir dakika durup düşünün. Yukarıdaki tümceyi kim söylemiş olabilir? Apo mu?

Aklınıza hemen Apo geldiyse, aslında bir bakıma başarılı oldular demektir. Görünen düşmana karşı Türk’ün savaşması zor olmaz.

Ama saf Türk halkının görünmeyen sinsi düşmana karşı savaşması çok daha zordur.

Yukarıdaki tümceyi söyleyen kişi amansız bir Türk düşmanı olan ve son soluğuna kadar Türkiye toprakları üzerinde bir Kürdistan kurma düşüyle ölen Kürt Said ya da çoğunun bildiği adıyla Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi’dir.

Bu tümce, bir zamanlar çıkarılan ve kime hizmet ettiğini herkesin çok iyi bildiği Özgür Ülke gazetesinde yayınlanmıştır.

Yine bu gazetenin ifadesinde ve diğer Kürtçü yayın organlarında Kürt Said için “devrim şehidi” ifadesinin kullanılması nurculuğun hangi ereğe hizmet ettiğinin en kesin kanıtıdır

Nurculuk savaşla ulaşılamayan bir hedefin sinsi bir düşünce yapısı ile başarılması uğraşıdır. Bu uğraşın ana hedefini de Türkiye’nin doğusunda bağımsız bir Kürdistan kurmadır.

Yukarda da anlattığımız gibi bu işi ilk başta savaş ile başarmaya çalışmışlar fakat devlet ve ordu gelenekleri olmadığından dolayı sonları hep bozgun, hezimet olmuştur.

1876 yılında Bitlis’in Nurs köyünde dünyaya gelen Said-i Nursi bağımsız Kürdistan çalışmalarına II. Abdülhamit zamanında başlar.

Bu zamanlar, Türk topraklarının birer birer elden çıktığı zamanlardır.

Said-i Nursi de bu durumdan yararlanmak için Abdülhamit’e bir dilekçe ile başvurur.

Dilekçede Kürdistanın geleceği (!) için Kürdistan olarak adlandırdığı bölgede 3 tane medrese açılmasını ve bu burada Kürt gençlerinin eğitim görmesini ister.

II. Abdülhamit bunun altındaki sinsi planı hemen fark eder. Bu dilekçeden sonra Said-i Nursi’yi önce sürgüne göndermeyi düşünür fakat akli dengesinin yerinde olmadığını anladığından tımarhaneye kapatılması kararlaştırılır.

Said, “Zalimler için yaşasın cehennem!” sözünü Abdülhamit için söyler.

31 Mart ayaklanmasında da Kürt Said, Volkan gazetesi ile beraber yeniden sahneye çıkar.

İngilizlerin tek bir kurşun atmadan bir Türk toprağı olan Kıbrıs’ı ele geçirmesinden büyük bir sevinç duyarlar.

İnsanın midesini bulandıracak şekilde, Volkan gazetesinde İngiliz propagandası yaparlar.


Çünkü umdukları şey Kürdistan için İngilizlerden görecekleri yardımdır.

31 Mart ayaklanmasında birçok Türk subayını vahşice katlettikleri halde Hıristiyanları n kapısına birer nöbetçi koyarak onları korurlar.

Yağmalanan Türkler ise umurlarında değildir. Fakat Mustafa Kemal’in kurmay başkanlığını yaptığı Yıldırım Orduları çok geçmeden bu isyanı bastırınca Isparta’ya sürülür.

Bu andan itibaren Kürt Said Mustafa Kemal’i artık unutamayacak ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı tüm kinini kusacaktır.

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkınca Said-i Nursi tekrar sahneye çıkar.

İngilizlerin güdümünde Kürt Teali Cemiyeti’ni kurar ve İngilizlerin işgal planlarına uygun olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yeniden Kürdistan düşleri görmeye başlar.

“Uyan ey Selahattin Eyyübi’nin torunları Kürtler!”

diyerek Kürtleri ayaklanmaya çağırır.

16 Eylül 1919’da İkdam gazetesinde bir bildiri yayınlayarak, Türk Ulusunu Kuvayı Milliye’ye destek vermemeye, hatta onlara karşı mücadele etmeye çağırır.

Cumhuriyet’in ilanından sonra da Kürtlerin isyan dalgası devam eder.

Said-i Nursi de bu isyanlara katılır.

“Biraderi azamım” dediği Şeyh Sait’in isyanına katıldığından dolayı yeniden sürgüne gönderilir. Onun biraderinin,

“Bir Türk öldürmek yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür”

sözü Said-i Nursi’nin düşünce yapısını dolaylı yoldan bize gösterir.

Şeyh Sait Türk Ulusu’na karşı bu hainliğinin bedelini darağacında sallanarak öder.

Said-i Nursi bunu asla unutmaz.

Hasta yatağında yatarken şimdi Hakpar Başkanı olan Abdülmelik Fırat’a

“Biraderi azamım Şeyh Sait’in öcünü alacağım.”

der.

Öcünü almak istediği kişi, yaşamını Türk’ü sırtından vurmakla geçiren, İngilizlere ruhunu satarak Musul ve Kerkük’ün Türklerin eline geçmesini engelleyen, Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalayarak bir Kürdistan kurma düşü olan kişidir.

Sıkça hezeyanlara kapılan Said-i Nursi’nin bir hezeyanı ise Atatürk ile ilgilidir.

Emirdağ Lahikası’ndaki

“Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlığını Mustafa Kemal’e vermediğim için bana hücüm ediyorlar.”

sözü, en koyu ikinci cumhuriyetçilerin bile akıllarına getiremeyecekleri ve kargaları bile güldürecek kadar komik bir laftır.

İslam ile çelişkileri

Said-i Nursi’nin düşünce yapısı da İslam inanışı ile çoğu yerde çelişki gösterir.

Ve bu çelişkiler İslam alimi olmayanlar tarafından bile hemen anlaşılacak şekilde çok açıktır.

Hiç evlenmemesi, Cuma namazına gitmemesi, kendisine Kuran öğreten hocalarına karşı gösterdiği saygısızlık gibi.

Ne Yunus Emre ne de diğer İslam büyükleri kendilerini yetiştiren hocalarına karşı “Sen bir şey bilmiyorsun.” lafını kullanmamıştır.

Belki de bundan dolayı Said-i Nursi ders almak üzere gittiği tüm medreselerden kovulmuştur.

Cuma namazı kalabalık olarak kılındığından ve kendisinin kalabalık yerlerde namaz kılmaktan huzur bulmadığını söyleyen Said’in durumu son derece ilginçtir. Çünkü Cuma namazı inananlar için müminlerin bir araya toplandığı bir andır ve cemaat ile kılınması zorunludur. Üst üste üç Cuma namazı kılmayan bir Müslümanın cenaze namazı bile kılınmaz.

Risaleleri ile ilgili söylediği sözler bile İslamı nasıl yorumladığını bizlere gösterir.

“Risale-i Nur okumak ona hizmet etmek bir ibadettir. Ona hizmet üç aylarda yapılan zikirlere bile tercih edilmelidir.”

Kısacası Said-i Nursi kendi yazdığı kitapları okumanın Allah’a karşı yapılan ibadetten daha hayırlı olduğunu söyler ve İslam’a yeni bir yorum getirir.

Bu noktada akla İngiliz casus Hempher’in anıları geliyor.

Az sayıdaki İngiliz casusa verilen “İslam’ı Nasıl Yıkarız” adlı kitapta da cihadın geçici bir farz olduğu ve artık cihad yerine başka işlerle uğraşmasının Müslümanlar için daha iyi olduğu propagandasını n yayılarak İslamiyetin zayıf düşürülmesi öneriliyordu.

Kurtuluş Savaşı sırasında da İkdam gazetesinde Kuvayı Milliyecilerin İngilizlere karşı savaşmaması için bildiri yayınlayan Said-i Nursi’nin davranışının bir nedeni de bu olabilir mi?

Said-i Nursi,

“Risale-i Nur okumak ya da yazmak alim olmak için yeterlidir. Başka şey istemez.”

sözü ile Kuran’ı, hadisleri ve diğer tüm İslam bilimlerini bir çırpıda silmiş temel kaynak olarak kendi risalelerini koymuştur.

Hattâ Hizbullahın öldürdüğü Zehra Vakfı’nın bir üyesinin cenazesinde de Kuran yerine risale okuyacak kadar ileri gitmişlerdir.

Bu ve bunun gibi İslamdışı yorumlarından dolayı nurcular, diğer bazı tarikatlar tarafından “narcılar” yani cehennemlikler diye adlandırılmaktadı r.

Said-i Nursi’den sonra Bayrak Fetullah’ta

Said-i Nursi’nin ölümünden sonra nurcular kendi aralarında bölünmüş Fethullahçılar, Med Zehracılar, Kırkıncılar, Aczmendiler gibi çeşitli akımlar türemiştir.

Jandarma Genel Komutanlığı’nın hazırlamış olduğu rapora göre, nurcular dokuz gruba ayrılmış olup, içlerinde en güçlü konumda bulunan Fethullahçılardı r.

Ekonomik yönden inanılmaz bir güce ulaşan bu grubun en tanınan şirketleri ise Zaman gazetesi ve Samanyolu televizyonudur.

Finans sektöründe Asya Finans eğitim sektöründe ise yurdun her tarafına yayılmış olan dersaneler ve Fatih Üniversitesi ile faaliyet göstermektedir. Bu dershaneler ve üniversite Fethullahçılar için bir numaralı insan kaynağıdır.

Bu çalışmalar yalnızca yurtiçinde değil yurtdışında da sürdürülmektedir. Dünyanın neredeyse yarısında Fethullah’a bağlı şirketler aracılığı ile okullar kurrulmakta ve İngiliz kültürü adına önemli hizmetler verilmektedir.

Buna en güzel örnek olarak bir Türk yurdu olan Yakutistan’ı verebiliriz.

Ana dili Türkçe olan bu ülkede, Fethullah bir üniversite ve 5 okul açarak İngilizce eğitim vermeye başlamış ve nihayet 1999 yılında ülkenin resmi dili Türkçe yerine İngilizce olarak değiştirilmiştir.

İngiltere’nin Kazakistan Büyükelçisi 1995 yılında Fetullah’ın Kazakistan’daki okulları için

“Bu okulları açmak suretiyle İngiliz kültürüne yaptığınız hizmetler ve İngiliz kültürünü yaymakta gösterdiğiniz katkılar için İngiliz milletinin minnettarlığını bildiriyor ve teşekkür
ediyoruz”

diyordu. Londra’da Fethullah için düzenlenen ödül töreninde de Lord Rotherham Fethullahçıları n okul sayısını kendi okulları olarak kabul ile övünerek

“50’den fazla ülkede 500’den fazla okulumuz var.”

demiştir. Böylece Said-i Nursi gibi Fethullah’ın da kime hizmet ettiğini tüm Türk Ulusu görmüştür

Fethullah saf insanları etkilemek için üstadının taktiklerini birebir uyguluyor.

Sabah gazetesinde yayınlanan bir röportajında, cehennemin önünde kollarını acıp beklediğini insanların yığınlar halinde cehenneme doğru giderken kendi cemaetinden kimsenin olmadığını Allah’ın adını vererek yemin ediyor.

Böylece Fethullah İslam dünyasına Hıristiyanlıkta bulunan ruhbanlığı sokmuş oluyor.

Hz. Muhammed bile sahabelerden en fazla 10 kişiyi cennet ile müjdeleyebilirken Fethullah tüm cemaatini cennet ile müjdelemektedir.

28 Şubat’tan sonra

28 Şubat sürecinde eski hastalıkları yinelediğinden ABD’ye giden Fethullah ne hikmetse bir türlü iyileşememiş ve ülkesine dönememiştir. Aradan 6 yıl geçmiştir.

Ezan sesini ve minareleri çok özlediğini söyleyen Fethullah her ne hikmetse Türkiye olmasa bile başka bir Müslüman ülkeye gidip bu özlemini gidermeyi akıl edememiştir. İnsanın aklına gelen başka bir soru da insanın bir emekli maaşı Amerika’da nasıl yaşamayı başardığıdır.

Bizim emeklilerimiz devlet hastenesine bile gidemezken kendisinin Mayo Clinic gibi tüm dünyanın bildiği bir sağlık kurumunda nasıl tedavi olduğunu açıklarsa en büyük hizmeti yapmış olur.

Fethullah şu an yaşamını Pensilvanya’daki bir çiftlikte CIA tarafından en düzeyde korunarak sürdürmektedir.

11 Eylül’ün ardından tüm dünyada Müslümanlar için sürek avı başlatan ABD neden Fethullah’ı korumak için en üst düzeydeki örgütünü görevlendirmektedir?

Bunun nedeni aslında çok açıktır. ABD’nin ılımlı İslam uygulaması için Fethullah biçilmiş kaftandır.

Irak-ABD savaşında ABD’yi desteklediğini açıklaması, savaşta ölen İsrailli çocuklar için üzüldüğünü söylerken, Iraklı çocuklar için tek laf etmemesi onu İslamı Protestanlaştı rmak için en uygun aday yapmaktadır.

ABD eski başkanlarından Bill Clinton’un danışmanı Eckelman da Fettullah Gülen’i “İslam’ın Martin Lutheri” olarak tanımlıyor.

Vatikan’ın bundan dolayı Fethullah’ı sevmesinden daha doğal birşey olamaz.

Vatikan’ın Türkiye temsilcisi Maroviç’in,

“O şeriatı getirmez çünkü ‘Muhammedun resulullah demeyen de cennetlıktır’ dedi. Onun için biz onu çok seviyoruz?”

diyerek bağrına basmıştır.

Türk Birliği’nin önündeki en büyük engel: Nurculuk

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından önce ABD, ortaya çıkacak yeni durumu çok iyi değerlendirmiş , tüm Türk dünyasının tek bir çatı altında birleşmesinin kendisi için en büyük tehdit olacağını anlamıştır.

İşte tam bu noktada doğan boşluğu doldurmak üzere Fethullah devreye girer. Orta Asya ülkelerinde birbiri ardınca İngilizce eğitim veren okullar açılır.

Katledilmeden önce Necip Hablemitoğlu, Fethullah’ın ABD adına üstlendiği rolü de yazdığı bir rapor ile ortaya çıkarmıştı:

“Bizzat kendi yandaşlarının açıklamalarına göre; hocaefendileri yakın zamana kadar Türk devletinin istihbarat örgütlerine ajanlık yapmaktaydı. Bir başka ifade ile gerekli ve önemli bulduğu sakıncasız bilgileri -sırf gizli ilişkilerin ve amaçlarının örtülmesine yönelik olarak (second cover)-Türk ilgili makamlarına iletmekteydi. CIA ile bağlantının gelişmesinden sonra bu tür enformasyon hizmeti, (double-agent) statüsü içinde bir süre devam etti. CIA bağlantısı, Fethullahçıları n ve de Hocaefendilerinin yerinde yani kendi vatanlarında taraf değiştirmesi (defection in place) sonucuna yol açtı. Ta ki bu çarpık ilişkiyi Türk Silahlı Kuvvetleri ve MIT farkedinceye kadar! CIA nezdinde tüm Fethullahçılar (walk-in) diye tabir edilen bir kategoride tutulmaktadır. Yani kendi ayaklarıyla ve gönüllü olarak ajanlık hizmetine talip olmuşlardır”



Kısacası kendi gizli amaçlarına ulaşmak için Fethullah, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve MİT’in işine yaramayacak bilgiler veriyor ve bu arada gerçek görevi olan CIA ajanlığını sürdürüyordu. Kısacası çift taraflı oynuyordu.

Türk tarihinde devletini, ulusunu satanların sonu her zaman bellidir.

Rapordaki bir tümce son derece dikkat çekicidir:

“Fethullahçılar, Türkiye’nin hasmı olan ülkeler için en uygun ve en zengin ajan borsasını oluşturmuşlardı r”

İngiliz kültürüne yaptığı çok büyük katkılardan dolayı ödül alan, yüzlerce yıllık Türk yurdu olan Yakutistan’ın ana dilinin İngilizce olmasını sağlayan Fethullah’tan bunları beklemek hiç garip olmasa gerek.

Fethullah’ın eğitim alanındaki hizmetleri yalnız yurtdışı ile sınırlı değildir.

Fethullah Heybeliada’daki ruhban okulunun açılmasının en büyük destekçilerinden birisidir.

Bu konudaki çalışmaları için Patrik Bartholomeos her seferinde ona teşekkür etmekte ve “Ona bir emrimiz değil ancak bir ricamız olur.” diyerek gözlerimizi yaşartan bir dostluk tablosu sunmaktadır.

Aynı Fethullah ise Batı Trakya’da yaşayan Türk yurttaşlarımızın eğitim hakkı için en ufak çaba göstermemektedir.

Hoş! Aslında bu çabayı gösterse ne için olacağı da oldukça açıktır.

Fethullah Türk milliyetçileri arasına girerek onları bölmeye çalışmakta ve nabza göre şerbet verme ustalığını en iyi şekilde kullanmaktadı r.

Askerliğinde Cemal Tural adlı komutanının milliyetçi olduğunu öğrendikten sonra bir anda milliyetçi söylemlere başlayan Fethullah tüm Türkler için “Peygamber Ocağı” sayılan ve bu görevi tamamlamayanlara kız bile verilmeyen askerlikten yırtmak için neler yaptığını anlatır.

Ona göre askerlik yılları tüm yaşamının en kabuslu yıllarıdır. Korkulu bir rüya gibi sürekli olarak askerliğinin bitmesini beklediğini söyler.

Herkesin 24 ay askerlik yaptığı bir zamanda 17 ay askerlik yaptığını böbürlenerek anlatır.

Zaman kime hizmet ediyor?

Tüm bu süreç içinde Zaman gazetesine biçilen rol ise Türk tezlerine karşı Ermeni ve Kürt tezlerini desteklemektir.

Sayfalarında Ermeni soykırımı masallarını büyük puntolarla duyuran Zaman, şehit haberlerini ise küçük puntolarla bir köşeye sıkıştırma gayreti içindedir. S

abrının sınırları zorlanan Türk halkının Bözüyük’te PKK sempatizanları na hak ettikleri karşılığı vermelerine

“Provokasyona gelmeyin”

diyen gazete, Türk insanı ile bir avuç PKK sempatizanına eşit uzaklıkta durduğunu son derece net şekilde göstermektedir.

Türk insanının PKK yandaşlarına nasıl davranmalarını bekliyorlardı ? Davullar calıp kurban keserek mi?

Samanyolu Televizyonu aynı yolda Türk insanına hizmetlerine (!) devam etmektedir.

Bilal Ercan adını çoğunuz duymamış olabilir.

Bu adam PKK propagandası yapan ve Türk Devleti’nin kapatmak için büyük uğraş verdiği Danimarkayı defalarca uyardığı Kürtçü ROJ TV’de düzenli olarak program yapan bir adam.

Berat Kandili nedeniyle Samanyolu televizyonu bu adamı programına çağırıyor. Ve bu adamın kasetlerinin reklamı, Fethullah’a bağlı kırtasiye mağazalarının vitrinlerini süslemekte.

Bir PKK sempatizanını Samanyolu neden ekrana çıkarıyor dersiniz?

Yanıt oldukça basit.

Çünkü Fethullah’ın şiirlerinden birini bu adama bestelemiş. Bundan dolayı bu adama sponsor oluyorlar. Etraflarında herhalde PKK sempatizanı olmayan bir besteci bulamamış olsalar gerek…

AB üyeliği uğruna Apo’yu salıverdiklerinde de Samanyolu’nda kahramanlık türküleri okuturlar artık.

22 Eylül 2005 tarihli Zaman gazetesinde şöyle bir yazı geçmekte:

“…Bize karşı yapılanlara karşı devleti bir sorgulamaya kalksak çoğu zaman dengeyi koruyamayız. Farkında olmadan devletine karşı milletin güvenini sarsmış oluruz…”

Bu sözlerin kime ait olduğunu hemen anladınız herhalde.

Yani Fethullah diyor ki:

Bu devlet bana karşı haksız davrandı, ben bana yapılan haksızlıkları açıklarsam millet galeyana gelir, devletinden soğur. Doğrusu gözlerim yaşardı. Ne yurtsever ne mazlum insanmış Fethullah.

Ama burada ince bir nüans var. Fethullah aslında aba altından sopa gösteriyor. Yazının devamında milletin güveninin sarsılması halinde anarşi doğacağını söylüyor.

Yani bana yapılan haksızlıkları bir açıklarsam Türkiye Cumhuriyeti anarşiye boğulur diyor Hocaefendi.

Artık Türk gencinin böyle laflara karnı tok.

Atatürk’ün dediği gibi içteki düşmanlar hiç ara vermeden calışmaktadır.

Eğer günün birinde Türk toprakları üzerinde bir Kürdistan görmek istemiyorsak, nurculuk gibi ABD çıkarlarına hizmet eden sapık tarikatların oyunlarına karşı dikkatli olmalıyız.

Bu yurdu atalarımızdan aldığımız şekilde çocuklarımızı da bir Türk yurdu olarak bırakmak için nurcu hareketi engellemek her Türk için bir namus borcudur.


kaynak
Resim
Kullanıcı küçük betizi
CessA
Üye
Üye
 
İletiler: 1164
Kayıt: Prş Nis 26, 2007 14:50
Konum: Rohan

İletigönderen Ram » Cum Kas 09, 2007 21:19

CESSA, yalan, iftira bunlar. Seni zındık seni. :imam:

:)
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen CessA » Cum Kas 09, 2007 21:24

Ram, :mrgreen: :mrgreen: ben bildim böyle bi yorum yapacağını abi

Seni zındık seni. :imam:


:mrgreen:
Resim
Kullanıcı küçük betizi
CessA
Üye
Üye
 
İletiler: 1164
Kayıt: Prş Nis 26, 2007 14:50
Konum: Rohan

İletigönderen Türk-Kan » Cum Kas 09, 2007 23:05

Bediüzzaman Said-i Nursi hazretleri yüzyilimizin yetistirdigi en büyük Islam alimidir. O nurlu hazrete bu tür kirli iftiralarda bulunan zindiklari Allah cezalandiracaktir. :twisted:
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen |Kuralsız| » Cum Kas 09, 2007 23:57

“Risale-i Nur okumak ona hizmet etmek bir ibadettir. Ona hizmet üç aylarda yapılan zikirlere bile tercih edilmelidir.”

:?:
Kısacası Said-i Nursi kendi yazdığı kitapları okumanın Allah’a karşı yapılan ibadetten daha hayırlı olduğunu söyler.

:idea:

Yani anlayabiliriz ki bu mahlukat Allah'a değil kendisine tapılmasını istemiştir. Ve bazı aciz kullar da ''Allah'la kulun arasına kimse giremez'' ilkesinin aksine bu şahsı Allah'la aralarında bir elçi gibi görmüş ve zamanla Allah yolundan uzaklaşıp bu şahsa körükörüne bağlanmışlardır.

:arrow: Şu konuyu araştırın.Bunların kimlere hizmet ettiğini anlayacağınızı umuyorum.


İm (Kod): Tümünü seç
Neden Türkiye'deki Tarikat Şeyhleri ''Türk'' değil de  Kürt(%80) ya da Arap ?
''Hayattaki yegane üstünlüğüm Türk doğmaktır! Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i asli'yi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin."
Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk

Ruhun Şad, Mekanın Cennet Olsun Türklüğün Yüce Başbuğu ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
|Kuralsız|
Üye
Üye
 
İletiler: 2244
Kayıt: Pzr Şub 25, 2007 13:25
Konum: Gecenin Kıyısından Karanlığın Tam Ortasından |K@yse®ciyes|

İletigönderen |Cansu| » Cmt Kas 10, 2007 9:00

Ruh hastası Türk düşmanın teki adamından dindan imandan da haberi yok bir amacı vardı ama dengesi yetmedi :P :P töbe töbe ölmüş adam başka bişi demeyim :twisted:
Irak’ta savaşan ABD’li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.”
“We further hope and pray that the brave young men and women return home with the lowest possible casualties, and the suffering in Iraq ends as soon as possible.”
By Recep Tayyip Erdogan
The Wall Street Journal
March 31st, 2003
Kullanıcı küçük betizi
|Cansu|
Üye
Üye
 
İletiler: 2689
Kayıt: Cmt Nis 21, 2007 16:43

İletigönderen MedceziR » Çrş Kas 14, 2007 14:33

Sağlam kaynak
olmadan inanmam. Kaynak diye verilen site nerden edinmiş acaba bu bilgiyi?
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Kas 14, 2007 14:40

MedceziR, tam olarak hangi bilgiyi kastettin kardesim?
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen MedceziR » Çrş Kas 14, 2007 14:45

Yukarıda Said-i Nursi ile ilgili verilen bilgiler nereden edinilmiş onu kastettim abla...
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Kas 14, 2007 14:59

MedceziR, yok, orasini anladim :) ama yukarida bir cok bilgi var. cogu kendi risalelerinde. ayrica osmanli belgeleri var. sen tam olarak hangi bilgiyi kastetmistin, ona göre kaynak gösterilsin :)
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen MedceziR » Çrş Kas 14, 2007 15:06

“Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün”

Yukarıdaki tümceyi söyleyen kişi amansız bir Türk düşmanı olan ve son soluğuna kadar Türkiye toprakları üzerinde bir Kürdistan kurma düşüyle ölen Kürt Said ya da çoğunun bildiği adıyla Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi’dir

Said, “Zalimler için yaşasın cehennem!” sözünü Abdülhamit için söyler.

31 Mart ayaklanmasında birçok Türk subayını vahşice katlettikleri halde Hıristiyanları n kapısına birer nöbetçi koyarak onları korurlar.

“Uyan ey Selahattin Eyyübi’nin torunları Kürtler!”

diyerek Kürtleri ayaklanmaya çağırır.

Said-i Nursi,

“Risale-i Nur okumak ya da yazmak alim olmak için yeterlidir. Başka şey istemez.”

sözü ile Kuran’ı, hadisleri ve diğer tüm İslam bilimlerini bir çırpıda silmiş temel kaynak olarak kendi risalelerini koymuştur.

Cuma namazı kalabalık olarak kılındığından ve kendisinin kalabalık yerlerde namaz kılmaktan huzur bulmadığını söyleyen Said’in durumu son derece ilginçtir

Görebildiğim kadarı bunlarabla, bu bilgiler nereden edinilmiş merak ettim doğrusu?
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x