'ŞAKİRT'in Uyanışı' (msn mesaj kutuma geldi!!!)

Tartışma Alanı

'ŞAKİRT'in Uyanışı' (msn mesaj kutuma geldi!!!)

İletigönderen sessiz sedasız » Cmt May 02, 2009 16:20

bu yazı msn mesaj kutuma geldiği için kaynak gösteremiyorum.umarım kaynak göstermeyişim mazur görülür çünkü okunması gereken bir yazı.mümkünse de okuyan herkes burdan metni kopyalayıp msn deki bütün arkadaşlarına gönderirse yazının daha çabuk dağılmasını sağlayabiliriz.


ŞAKİRT ANLATIYOR

Ben bir 'ortaokul şakirt'iyim yani en kıdemli Fethullah talebelerinden biriyim.
Aşağıda anlattıklarımı bizzat yaşadım. Sizinle paylaşmak için yine kendim yazdım.

1990'lar ;

Orta birinci sınıftaydım ve Cuma namazlarına düzenli olarak giderdim.
Beni aynı semtte bulunan okulumdan ve gittiğim camiden takip ederek fişleyen
ve bir gün okul bahçesinde top oynamak bahanesiyle yanıma gelen o kişi ilk 'ağabeyim' idi.
Daha sonra bana ve okuldan seçtikleri fen, matematik ve Türkçe derslerinin toplam notu 21
(10'luk sisteme göre) olan arkadaşıma cami kütüphanesinde ders vermek bahanesiyle yakınlık gösterdiler.
Yakınlık daha bir samimiyete dönüşünce evlerine davet ettiler. Dersler evde devam etti.
Bu arada bizimle oyunlar oynuyor ve bol bol sohbet ediyorlardı.
Baştan futbol içerikli bu sohbetler yavaş yavaş dini mevzulara geldi.
Allah'ı tanımak, namaz kılmak derken 'Öğretmenin Not Defteri' gibi kitapları okumamızı istiyorlardı.

Buna 'Sızıntı' okumaları ve adını henüz bilmediğimiz o hocanın banttaki ses kaydını toplu olarak dinlemelerimiz eşlik etti.Bize yeterince itimat kazandıklarında o sesin 'Hocaefendi' ye ait olduğunu ve kendisinin çok ' mübarek' bir insan olduğunu anlattılar.

Artık 'işi' biliyorduk ve bize adam lazımdı. Okuldaki arkadaşlarımızı nasıl 'kafalayarak'
ağabeylerin huzuruna getireceğimizi öğrenmiştik.
Yıllar orta üçüncü sınıfa getirdiğinde bizi artık sınavlara hazırlanma vakti de gelmişti.
Bu tarihlerde Kuleli Askeri Lisesi'ne girmenin ne kadar önemli ve saygın bir iş olduğu sürekli telkin ediliyordu bize.erken tanıdığımız birkaç arkadaşımız orayı kazandı.
Biz ise devlet lisesine devam ettiğimizde okuldan arkadaş 'kafalamak' en büyük hedefimiz haline gelmişti.Okulumuzun hemen yanında bulunan 'nur evi' ne ders çalışma bahanesiyle getirdiğimiz arkadaşlarımıza yemekler veriyor onları mümkün olduğunca bu evlerde tutmaya çalışıyorduk. Bu kişilerle okulda ve başka yerlerde de 'ilgileniyor' yörüngemizden uzaklaştırmamaya çalışıyorduk.

Bunların durumlarını her hafta düzenlenen 'istişare' toplantılarında ağabeylerimize anlatıyorduk.Onlar da bize ne yapmamız gerektiğini, hangi yolları adım adım takip etmemiz gerektiğini,yapmamız gereken jestlere ve takınmamız gereken mimiklere kadar anlatıyordu.

Yılsonlarında gelen 'Sızıntı koçanları' nı bitirmemiz ve onlarca, hatta yüzlerce kişiyi Sızıntı'ya
abone etmemiz her birimizden bekleniyordu.

Biz ise kimisinin parasını kendi cebimizden vererek bu en kutsal yolda birbirimizle kıyasıya yarışıyorduk.Zaman aboneliği de yine bu şekilde cereyan ediyordu.
Haftada okumamız gereken Kuran miktarı, Risale-i Nur ve Hocaefendi Kitapları(Pırlanta Serisi) miktarı belliydi.
Bunlara ek olarak o zamanki adı 'Tuna Kırtasiye' olan 'NT Mağazaları'nda kaçak olarak çoğaltılan ve ağabeyimizin adını kullanarak arka bölümden aldığımız 'Hocaefendi Vaaz Kasetleri'nden de ağabeyimizin seçtikleri doğrultusunda dinlememiz isteniyordu. Bunların hepsinin ortak adı 'keyfiyet' idi. Bunu bir çetele halinde ağabeyimize
her haftaki 'istişare' de sunmamız isteniyordu.

Hiç müzik dinlemezdik, kola içmezdik ve hep kumaş pantolon giyerdik. Kız arkadaşımız asla olmazdı, okulda yüzlerine bile bakmazdık. Sokakta hep yere bakarak ve hızlı hızlı yürürdük. Ağabeyimizin dedikleri ana-babamızdan önemliydi.
Mehmet Kafkas'ın 'Geçmişi Bilmek' ve 'Milli Mücadelede Öncüler' adlı kitaplarını okuyorduk.
Atatürk masondu, deccaldı. Atatürk Kemal'di,Kemal Ağa idi. Atatürk baş eğlencemizdi.
Okuldaki hocaların bazısı 'duruma uyanmıştı', biz 'tedbir dairesini' genişleterek okuldan çıkınca arka sokaktan dolaşarak nur evine gidiyorduk, içeri birer ikişer giriyorduk ve asla toplu çıkmıyorduk.

Bize göre iki çeşit adam vardı; 'müspet ve solcu'. Solcunun bir adı da 'kom' du. Kom, 'komünist'in kısaltılmışıydı.Ve okuldaki bazı hocalar komdu. Özelikle de felsefeci.

Üniversite hazırlık dershanesi olan FEM'e lise ikinci sınıfta da kayıt yaptırdık.
Amaç hem iyi bir üniversite hem d e 'hizmet' para kazansın idi. Ortaokuldan beri ailelerimizi alıştırdığımız 'ağabeylerle ders çalışma' için onlarda kalmaya gitme faaliyetlerimize ayrı bir önem vermeye başlamıştık.Bu kalma dönemlerine biz 'kamp' diyorduk. Kamplarda ders çalışılır ve uzun vadeli projelerimizi ağabeylerimize anlatarak onların direktifleri doğrultusunda yaşamımızı planlardık.

Ailelerimizle ağabeylerimizi ne zaman ve nasıl tanıştıracağımızı ve her iki tarafın ne yapması gerektiğine varıncaya kadar her şey planlanırdı. Öyle ki tüm bu insanlara bir üstündeki 'not' verirdi.

Evlerin bir imamı vardı, yani evden sorumlu olan kişi. İki ya da üç ev bir semte ve semt imamına bağlıydı.Semtler bölgelere, bölgeler büyük bölgelere,büyük bölgeler ilçelere, ilçeler şehirlere, şehirler ülkeye, ülkeler kıtalara, kıtalar da en sonunda Hocaefendi'ye bağlıydı.

Hatta öyle ki O Muhterem Zat'a Dünya yetmez ve evrende başkaları da varsa oraları da 'hizmet'e katmak için ne gerekiyorsa yapılmalı idi. Bu insanl arın hepsi birbirini denetler, not verir ve bir üstündekine durumu iletirdi.
Yani şıkır şıkır işleyen koskoca bir sistem vardı.

Lise sonda FEM'in yurdunda kalmaya başlamıştık. Çekebildiğimiz kadar arkadaşı FEM'e kayıt ettirmiştik nasıl olsa sonra 'ilgileniriz' diye.Yurtta, odadaki durumdan pek haberi olmayan diğer kişileri de namaz kılma,çay içme ve türlü türlü bahanelerle yanımıza çekmeyi başarıyorduk. Yani ağabeylerle danışıklı dövüş şeklinde 'adam kafalama' tüm hızıyla devam ediyordu. Her birimizin 'ilgilendiği' arkadaşlar da zamanla 'şakirt' olma yolunda ilerliyordu.

Ağabeylerimizin düzenlediği maçlar, mangal partileri,çiğköfte partilerine artık not ortalamasına falan da bakmaksızın İslami görüşe yakın ailelerden çocukları seçerek getiriyorduk. Kola serbest oldu,kot pantolon giydik.

28 Şubat sürecinde Hocaefendi'nin video ve ses kasetlerini, kitaplarını evlerden alarak kendi evlerimizde sakladık ve evlere Atatürk ile ilgili kitaplar doldurduk. Evlerin çoğu yer değiştirdi. Bazı ağabeylerimiz 'tedbir' gereği takma isim kullanmaya başladı. Cep telefonlarının pilini istişarelerde söktük. Telefonda 'Hocaefendi, hizmet, sohbet' gibi kelimeleri kullanmayı yasakladık. Bunların yerine 'maç yapmak, çay içmek, çorba içmek' gibi önceden kodladığımız filleri kullanmaya başladık. Aslında yapılan her şey 'istişare' adı altında yukardan gelen emirlerin bize verildiği toplantılarda kararlaştırılıyordu. Yani 'istişare' yoktu, belki teferruatta vardı, ama her şey bir emir zinciri vasıtasıyla bizim önümüze konuyordu.

2000'ler ;

Üniversiteye girince artık biz de 'ağabey' olmuştuk. Evlerde kalmaya ve sistemi bizzat kendimiz daha büyük sorumluluk üstlenerek yürütmeye başlamıştık. Talebelerimiz vardı, onlarla ilgileniyorduk. Aksiyon okuyorduk,artık bandrollü ve sakıncalı yerlerinden temizlenmiş Hocaefendi kasetlerini koli koli alarak herkese ama herkese dağıtıyorduk. Hocaefendi hakkında yine 'hizmet'in başka yayın evlerinden çıkmış kitapları 'mütevelli olmuş esnaf ağabeylerimizin' katkılarıyla kolilerce alıp dağıtıyorduk. Kitaplar binlerce satıyordu.

Ramazanda zekât, kurban bayramlarında deri topluyorduk,kurbanlık parası topluyorduk. Amerika'dan, Hocaefendi'nin yanından gelen ağabey gelmişti bir seferinde.
O anlatıyordu biz ağlıyorduk. Ardından adam başına toplayacağı büyükbaş kurbanlıkların sözünü almaya ve kayıt ettirmeye başlamıştı. Her birimizden 60-70 belki de 100-120 büyükbaş kurban parası getirmemizi istiyor ve pazarlık bu rakamlardan açılıyordu.

Bazı tanıdıklarımızın yaptığı hiçbir iş yoktu. Evde de kalmazdı.Sonradan bu kişilerin görevinin 'çok özel' olduğunu öğrendik.Bunlar Türk Silahlı Kuvvetleri'ne girmek üzere olan öğrencilerle askeri okuldayken 'ilgileniyorlar' idi.
Hocaefendi'nin 'en önemli on gör evden biri' saydığı bu iş için seçilmiş insanlardı.Hepimizin en nefret ettiği yer Ordu idi.Bir toplantımızda bir ağabeyimizin Ordu, Danıştay ve diğer 'solcu' kurumlar için yaptığı tanımlama ilginçti.
Ağabeyimiz bu gibi kurumlar için 'artık fitne kurumlaşarak üzerimize geliyor, biz de bir an önce kurumlaşarak karşı koymalıyız' diyordu. Gazetemizi sürekli okumamız gerektiği de bir diğer telkin idi. Özkök Paşa'nın Genelkurmay Başkanı olacağı günleri ip ile çekiyorduk.

Aksiyon Dergisi'nin bir sayısında 'Ergenekon' diye bir grup kapak yapılmıştı. Bu sayıdan çok sayıda fotokopi çekerek hepimizden okumamız istenmişti. Yazıda, devlet içinde gizli bir birimin oluşturulduğu ve bu birimin amacının Arjantin benzeri sosyal patlamaların önüne geçmek,devlete zarar verebilecek oluşumlara müdahale etmek olduğu yazılıydı.
Ağabeylerimiz bunun bize de müdahale edeceğini söylediler. Bu benim için bir dönüm noktasıydı.

Biz bu devletin bekasına, milletin dertlerine derman olmaya çalışmıyor muyduk?
Bizi solcular engellemiyor muydu?
Bizim mücadelemiz iman kurtarmak değil miydi? Bize ne toplumsal patlamaların önüne geçmek ve devleti korumak için kurulmuş bir gizli teşkilattan? Devlet hepimizin devleti değil miydi,neden korumasınlar ki?
Hem bize ne diye düşman olsunlar ki?

Uyanışım;

Artık her şey saçma geliyordu bana. Biz bir emir kuluyduk ve ne denirse yapıyorduk.
Çünkü toplu olarak cennete girecektik. Sorgulama yoktu, körü körüne bağlanma ve emri ne kadar çabuk yerine getirdiğine bağlı olarak sahte bir samimiyet vardı. Ama bu sahtelik genellikle bize emir verenler ve onların üstünden başlıyordu. Tabanı samimi ve bir o kadar da cahil (beyni etkisizleştirilmiş anlamında) insanlar oluşturuyordu. Bu insanlar dürüst,
çalışkan ve edepli insanlardı. Ama uyuyorlardı. Üstelik biz uyutmuştuk yıllarca çocuklarını, kendilerini, karılarını, tüm yakınlarını.

Sırf 'solcularla' inatlaşma uğruna yaptığımız birçok saçma iş vardı.
Bunlara en iyi örnek Yeni Yüzyıl gazetesinde Hocaefendi'nin röportajının çıktığı zamandı. Bu gazeteyi sırf solcular 'Hocalarının röportajına bile sahip çıkmıyorlar' demesinler diye balya balya aldık ve Zaman gazetesinin depolarında çürümeye bıraktık,
sonra da imha ettik. Bazı yerlerde Zaman gazetesinin içine koyarak dağıtıldığını duyduk. Gazete hiçbir yerde bulunmaz olmuştu. Üç günlük röportajı on beş güne yayarak ve tirajını da ona katlayarak gazete büyük kar etti sayemizde.
Bir sefer de Süleyman Demirel'in Fatih Üniversitesi' nin açılışında 'burayı doldurabilir misiniz' demesi üzerine iş-güç, okul-sınav demeden koştuk ve doldurduk orayı. Hocaefendi istiyor diye daha yeni okuduğumuz kitapları bir kere daha okuduk.

Hocaefendi çağırıyor diye pılımızı, pırtımızı topladık Amerika'da yaşamaya gittik bazılarımız. Buna da 'hicret' deniyordu.
Bir keresinde, bir arkadaşıma giden biri hakkında ne zaman döneceğini sorunca bana güldü ve dedi ki 'hicret bu,dönmek olur mu'. Benim bildiğ im hicret sayfası dinen kapanmıştır. Hele Türkiye gibi ibadetlerinizi rahatça yapabildiğiniz bir ülkede.

Merakım şu: Türkiye'de halkın %99'u Müslüman. Amerika ise kendi deyimiyle Müslümanlara karşı bir haçlı savaşı başlatmış durumda. Nasıl oluyor da burada rahat olunamıyor lakin orada istediğimizi yapmamıza izin veriliyor?
ABD her yere ajanlar sokarken, iki kişi bile kendi karşısında ciddi bir şeyler yapmaya kalktığında haberi olurken bu nasıl denli büyük bir oluşuma müsaade ediyor? Üstelik bu oluşumun biricik görevi insanları Müslüman yapmak iken.
ABD'nin yoksa insanları Müslüman yapmak gibi bir gizli amacı mı var?

Yoksa Hocaefendi ABD'nin de mi üzerinde büyük bir güce sahip ki bizimle uğraşamıyor? Garip işler bunlar.Bizden ABD'ye hicret etmemizi Fatih Koleji'ndeki bir barkovizyon gösterisi sonrası Hocaefendi'nin yanından gelen bir ağabey istemişti.

Ben de düşünmüştüm; bu resmen bir beyin göçü ve sermaye göçü...
O zamanlar Hocaefendi için evden bile dışarı çıkmıyor denmişti.
Ağabeylerimiz diyormuş ki 'hocam zaten çok hastasın, bari bir çık bahçede dolaş' ama Hocamız hiç çıkmıyormuş.
Aynı yıllarda (BİLMEMNE)adlı internet sitesinde Hocaefendi'nin boy boy dışarıda çekilmiş resmi yayınlanıyormuş da haberimiz yokmuş. Biz Hocamız'a üzülüp dua etmekle vaktimizi geçiriyorduk. Bir de tabi gelen emirleri eksiksiz yapmakla.

Hocaefendi'nin Latif Erdoğan'a yazdırdığı 'Küçük Dünyam' adlı kitabından en az bir kere yazılı sınav olmamış şakirt tanımıyorum ben. Anlamadığım bir nokta da bu işte. Yani sen ta Amerikalardan 'diğergamlık' üzerine,'hizmette önde mükâfatta geri durma' üzerine göğüslerimize salvolar savur, sonra da çıkıp kendini anlatan kitaptan bizi belki beş belki on kere imtihan et.
'İmtihan Dünyası' bu olmasa gerek. Halen 'hizmette' aktif olan ve son derece de teslimiyetçi bir arkadaşım bir seferinde şunları söylemişti,ben de yanlışı o zaman fark etmiştim: 'ne bu Hocaefendi, Hocaefendi ya...
Allah var, Peygamber var ya'

Hocaefendi, Hocaefendi, Hocaefendi.. . 'Hocaefendi ne diyor bu konuda,Hocaefendi'nin çok mühim tespitleri var bu konuda, Hocaefendi bugün ne diyor, Hocaefendi'nin dediklerini artık (BİLMEMNE)sitesinden günü gününe takip edebileceğiz arkadaşlar, Hocaefendi çok ciddi uyarıyor, Hocaefendi çok mübarek, Hocaefendi bizzat ilgilenmiş, Hocaefendi adını bizzat kendi
koymuş,Hocaefendi derhal yapılsın istemiş, Hocaefendi, arkadaşlar dikkatli olsun demiş, Hocaefendi, arkadaşlar artık evlensin demiş, Hocaefendi, çocuk yapın demiş, Hocaefendi, İŞHAD'ı güçlendirin demiş, Hocaefendi, gazete tirajının bu haliyle karşıma çıkmayın demiş, Hocaefendi başı açık 'ablalar' la da evlenilsin istemiş,

Hocaefendi, bir dua etmiş maçın ikinci yarısı Galatasaray iki gol atarak Real Madrid'i devirmiş, Hocaefendi, Allah depremde İkitelli Medyası'nı 'çiftetelli' gibi sallardı ama içlerinde mübarek gazeteler de var demiş, Hocaefendi üzülmüş, Hocaefendi çok kederlenmiş, Hocaefendi hastalanmış, Hocaefendi, Asya Finans Kredi Kartı alın demiş; Ulusal Televizyon ihalesi yapılacağı gün Asya Finans'ın kasasında o kadar para yokmuş, para lazımmış, Hocaefendi şunu demiş,Hocaefendi bunu demiş...' Bu konuşma tarzına sıradan bir 'ışık evi'nde her gün rastlayabilirsiniz.

Nurettin Veren'e gelince; 'o ne pis bir adam öyle, tipi kayık, pis bir çıkarcı o, yalancı herifin teki' gibi yakıştırmalar yapıyorlar.
Ve size şu kadarını söyleyeyim, bu insanları asla şartlandırıldıkları haricince bir şeye inandıramazsınız.Belki size abartı gelir ama ben biliyorum ki Hocaefendi bugün atlayın ve ölün dese sayıları binlere varabilecek kadarı bu emri de hiç çekinmeden yerine getirir. Nurettin Bey bu konuda ne söylese azdır. Hiçbir şey bu gerçek kadar sıra dışı değildir, yine bu gerçeğin tasvirleri bile.

Sonuç ;

Aklı başında herkesin de anlayabileceği gibi bu bir karşı devrim örgütlenmesidir.
Devlet içinde koskoca bir devlettir.
ABD ve AB çıkarlarına koşulsuz hizmet etmektedirler. Ayrıca birçok yerde yazıldığı gibi dergileri,radyoları, televizyonları , üniversiteleri, vakıfları, ışık evleri vs.her şeyleri vardır. Öyle ki savcıları, kaymakamları, valileri, emniyet müdürleri, öğretmenleri, doktorları, istihbaratçıları (ki bu konuya doymak bilmeyen bir iştahla yanaşmaktadırlar) ,askerleri, milletvekilleri,bakanları vardır.
Hemen hemen her büyük partinin de desteği ile bu noktalara gelinmiştir.
Bence yegâne çözüm bu örgütün tüm malvarlığına el konmasından geçer.
Ama sorun şu ki; kim koyacak?

Diğer insanlardan tüm bu olan bit en son derece profesyonelce saklanmaktadır. Hatta çıkan yalan haberler bile buna en güzel şekilde hizmet etmektedir.Yok, Fethullah komandoları varmış; yok, kendilerini patlatacaklarmış ,yok,hücre evleri varmış; tabancalar, tüfekler, bombalar varmış...

Bu atmosfer onlara en çok yarayan ortamı oluşturuyor ve kendilerinin terörist olmadığını 'muhabbet fedai'leri olduğunu insanlara yaymalarına yarıyor.

Bu kişilerin ne yapmaya çalıştıkları çok iyi bilinmeli ve o kanaldan mücadele verilmelidir.
Örgüt deşifre edildiğinde, ABD yerine başkasını bulmak için faaliyete geçecektir ve bu zannımca on yıl on beş yıl kadar bir zamanı alacaktır. Bu bir bölünme süreci olarak da yansıyabilir Fethullahçılara. Çünkü kurulu mekanizma en güzel şekilde işletilmektedir.

Bir daha böyle bir mekanizmayı kurmak çok çaba gerektirir. Bölüp bir kısmını yine ABD emriyle kamuoyunda kötülemek diğer kısmıyla yola devam etmek ile de bu mücadeleyi verebilirler. Her ne yapılacak ise bu darbeden hemen sonra yapılmalıdır. Yani bir daha güçlenmesine fırsat verilmeden 'meydana getirdiği boşluk' doldurulmalıdır.

Ama dediğim gibi ilk iş; oyunu açığa çıkarmak ve 'Ağababası' olan ABD'nin işlerliğini yitiren bu beşinci kolunu gözden çıkarmasını beklemek olacaktır
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

İletigönderen bozkurtlar diyari » Cmt May 02, 2009 17:33

Sessiz sedasiz arkadasim basindan sonuna kadar sana
gönderilen iletiyi okudum. Bu sana gönderilen iletiyle Nurettin
VERENin anlattiklari tipa tip benziyor.Yani bunlarin birer gercek oldugu kesin.
Bunu okuduktan sonra cikarttigim ders, bu sümüklü hoca kendince bir din yaratmak istemesi.
Bu sirket yada örgüt kücümsenecek kadar basit bir örgüt degil anlasilan.
Yaliniz arkadasim bu adamin"sümüklü hocanin" bu bilgiye ve yetenege sahip olmadigi kesin.
Bir tek olay kaliyor gene o gizli düsman sahnede yani emperyalist serefsiz amerika.
Anlasilan o ki bu örgüt hazir bir sekilde karsimizda bekletiliyor. pkk biter bitmez yada onlar bitirince
karsimizda öyle bir örgütle karsilasacagizki buda öyle gösteriyorki bölünmemize yol acacak gibi.
Anlasilan o ki ayrilikci kürtler ve din yobazlari isbirligi icindeler.
Peki ben kendi kendime soruyorum TSK bunun farkindami bence farkinda neden frenlemiyor?
Yarin sonucuna katlanamayacagimiz olaylar yasayacagiz.
Bu resmen öyle lanse edilecekki inananlar vede dine karsi olanlar.
Cok ama cok tehlikeli bir dönemin icindeyiz galiba.
Paylasim icin tesekkürler.

Not: pkk bizim icin acik bir tehtitdir, asil gizli tehlike olan IRTICAYI faliyetlerdir.
TÜRK GENÇLİĞİNİN ANDI !!!

EY TÜRK'ÜN BÜYÜK ATASI GAZI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK !!!

Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verip, kendimizi büyük Türk Milletine adarız.
Kullanıcı küçük betizi
bozkurtlar diyari
Üye
Üye
 
İletiler: 570
Kayıt: Cum Ara 19, 2008 11:27

İletigönderen sessiz sedasız » Cmt May 02, 2009 23:44

bozkurtlar diyari yazdı:Sessiz sedasiz arkadasim basindan sonuna kadar sana
gönderilen iletiyi okudum. Bu sana gönderilen iletiyle Nurettin
VERENin anlattiklari tipa tip benziyor.Yani bunlarin birer gercek oldugu kesin.
Bunu okuduktan sonra cikarttigim ders, bu sümüklü hoca kendince bir din yaratmak istemesi.


haklısın kardeşim.zaten onun anlattıkları ile bu metin uyuştuğu için koydum.ayrıca fetuş yaratmak istediği dinini zaten kurdu.sadece İslam adı atında oluşumunu sürdürmeye çalışıyor devlet içinde devlet olduğu gibi din içinde dini sürdürmeye çalışıyor.kendini de nurettin verenin kitabında da bahsedildiği gibi Kutbul Aktab mertebesine yükseldiğini müridlerine inandırmaya çalışıyor.bu mertebe Allah ile peygamberi arasında peygamberden daha yüksek bir mertebe imiş...

bozkurtlar diyari yazdı:Not: pkk bizim icin acik bir tehtitdir, asil gizli tehlike olan IRTICAYI faliyetlerdir.


ayrıca dediğin gibi pkk tehditinin büyüklüğü bilinsede çapıda bellidir.Türkiye Cumhuriyeti çıkarları için çalışan bir hükümet başa gelir de pkk'ya aktarılan kaynakları dış güçlere kestirirse, gereken yerlere gözdağı verirse ve duruşunda inandırcı olursa zaten pkk'yı kullanan devletler Türkiye'yi kaybetmemek için pkk'yı gözden çıkarırlar.en azından pkk'yı bugün kullandıkları gibi kullanmazlar.tehlikenin büyük olanı göremediğin,tanıyamadığın düşmandır.onun için evvela gereken kurumların fettullah hareketini baştan aşağı eline alıp, bizim bildiğimiz ama sınavından kaldığımız bir ders kitabına tekrar çalıştığımız gibi tekrardan çalışması,ne şekilde çalıştıklarını,insanları kandırmalarının bizim eğitim sistemimizdeki,aile yapımızda ki,din yapımızda ki hangi boşluktan meydana geldiğini,alınabilecek önlemleri,devlet içinde ki yapılanmalarını vs... iyi bir biçimde analiz edebilmeli ki,bu örgütle yapılacak bir mücadele niyet ve yöntem olarak gerçekçi olsun ve 40 yıldır dönen bu çarka çomak sokulabilsin.
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

Devlet ve Siyaset

İletigönderen jamesB07 » Pzr May 03, 2009 6:04

Yaziyi, basindan sonuna kadar okudum,kanim dondu,tuylerim diken diken oldu.ayrica;TSK'nin onemli yerlerine de
sizmislarsa,iste isimiz o zaman kotudur.Yoksa;Ordumuz bunlarin ne mal oldugunu en ince ayrintilarina kadar biliyor.
Ordumuz,bunlari yok etmek icin daha ne bekliyor anlamis degilim!
Turkiye'de bir Sivas olaylari vardir,o zamanlar bu olaylari fetullahcilar cikarttilar,o donemde sivasta bir deneme yaptilar,
ancak;korkutmak disinda basarili olamadilar,o donemki amaclari guc gosterisiydi,sivasta buyuk bir ayaklanma cikara-
bilselerdi,bunu diger illere de yayacaklardi.Ben bunlarin cok buyuk tehlikeler yaratacaklarini 1993 sivas olaylarinda anla-
mistim.O gun Sivas olaylarinda kendilerini denediler,ilerisi icin tasarilarini ve kurgularini onun uzerine yaptilar!Sonunda
bugunlere geldik! Isin ozeti budur.
Adamlar; Turkiye'yi ele gecirmisler,yazida soylenenlere gore,diger ulkelerde ve diger kitalarda ugrasiyorlar,buradanda;
isin ne kadar buyuk ve tehlikleli oldugu ortaya cikiyor.Kesinlikle ve biran once bunlari yok etmeliyiz,yoksa ulkemizde bir
ic catisma cikaracaklar diye korkuyorum!
Sonucta,bunlara inananlarda bizim ulkemizin insanlari,sokaktaki,evdeki,okuldaki vb...yerlerdeki bircok kisi var! Yani;
bir ic catismada kimin kimi vuracagi belli degildir,gercekten cok tehlikeli oynuyorlar,bunlarin hepsinide biran once yok
etmeliyiz!Ben; bu yaziyi bize gonderen arkadasa tesekkur ediyorum! baskalarina gondermeyelim,onlarin tanitimini ve
yaygarasini yapmis oluruz,yazik olur.bu yaziyi okuyanlar sonra silsinler!
Kullanıcı küçük betizi
jamesB07
Üye
Üye
 
İletiler: 153
Kayıt: Pzr Eyl 28, 2008 2:39

Re: Devlet ve Siyaset

İletigönderen sessiz sedasız » Pzr May 03, 2009 11:01

jamesB07 yazdı:baskalarina gondermeyelim,onlarin tanitimini ve
yaygarasini yapmis oluruz,yazik olur.bu yaziyi okuyanlar sonra silsinler!


sebep :?:
amaç zaten onların tanıtımlarını doğru :!: bir şekilde yapmak değil mi :?: bunu yapamadığımız için insanlarımızı onlara kaptırmıyor muyuz :?:
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

İletigönderen bozkurtlar diyari » Pzr May 03, 2009 14:35

Sessiz sedasiz yazmis!!!
sebep
amaç zaten onların tanıtımlarını doğru bir şekilde yapmak değil mi bunu yapamadığımız için insanlarımızı onlara kaptırmıyor muyuz !!!!!

Bende ayni fikirdeyim
okuyunca herkesin kani donmali ve olan biten pisliklerden herkesin

haberi olmali ve Halkimiz uyanmali yada uyandirmaliyz.
Yoksa Nurettin VEREN'in anlattiklarini yada buna benzer iletileri silersek bu bilgi sadece bizde kalir
buda bilgi paylasimi olmaz sadece moloz yiyini olarak kalir.
Bence dogrusu bunlari paylasmak ve anlatmak gerek.
TÜRK GENÇLİĞİNİN ANDI !!!

EY TÜRK'ÜN BÜYÜK ATASI GAZI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK !!!

Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verip, kendimizi büyük Türk Milletine adarız.
Kullanıcı küçük betizi
bozkurtlar diyari
Üye
Üye
 
İletiler: 570
Kayıt: Cum Ara 19, 2008 11:27

İletigönderen İlteriş » Pzr May 03, 2009 18:41

Arkadaslar, benim de sizlere ufak bir elestirim olacak, lutfen alinmayin ama, su yazilanlara sasirmaniz da benim kanimi dondurdu.
Turkiye Cumhuriyetinin karsi karsiya bulundugu en buyuk tehdide iliskin, ozellikle sizler gibi memleket meselelerine duyarli insanlarin bugune kadar bazi arastirmalar yapmis olmalarini beklerdim.
Bu konuda temel bilgiler icin, Necip Hablemitoglu'nun "Kostebek" isimli eserini ve Zubeyir Kindira'nin "Fethullah'in Coplari" isimli kitaplarini okumanizi tavsiye ederim.
Pek cok kisinin dusuncesi Necip Hablemitoglu'nun bu kitabi yazdigi icin ve daha sonra yazabilecekleri yuzunden olduruldugudur. Rahmetli Hocamizin bilgi ve belge paylasimi icinde oldugu anlasilan Ihsan Guven'in de kendisinden kisa bir sure sonra yine faili mechul bir cinayete kurban gitmesi bu dusuncemizi destekliyor.

Fetö örgutu, uzunca bir sure yaptiklarindan hicbirinin kamuoyunda duyulmamasi icin caba gosterdi, hala da bu caba devam ediyor. Ornegin ulkemizdeki en yaygin medya agina sahip olan "Dogan Grubu"nun bu orgut ile bir anlasma yapmis olmasi olasiligi cok yuksektir. Cunku hala, evet HALA! bu serefsiz medya, bu orgutlenmenin ulke burokrasisindeki asiri boyutlara varmis ve adeta bir "Zumre Iktidari"na donusmus kadrolasmalarinin varligini "HABER DEGERI" yokmus gibi, televizyon ve gazetelerinde islememektedirler.

Butun bunlar,"sizler su yukarida anlatilan olaylari mumkun oldugunca gec duyun, duydugunuzda sasirin, ancak geri dondurebilmeniz icin artik cok gec olsun" diye yapildi.

Bu adamlar bu isi 30 yildir surduruyorlar. 1996'da ortaya cikan kasetlerden beri pek cok yurtseverin bu durumdan haberi var. "Adliye'de Mulkiye'de kadrolasalim", "Arkadaslarimizin mevcudiyeti bizim o unitelerde garantimizdir", "kuvvet dengesini buyuk oranda lehimize cevirmeden kuvvete basvurmayalim", "Onemli olan hukum giydirmek, gerekirse hakim satin alalim, yargic satin alalim" gibi korkunc ifadeleri bizzat Aglakzadeden duyali 13 sene gecti. Halen de "Fethullah'in Gercek Yuzu" basligi altinda bu goruntuler youtube sitesinde yayinlanmaktadir.

Bu ifadelerin arasinda haber degeri yok mudur? Elbette vardir, her demokratik ulkede bu konusmalar halkta tepki uyandirmaya yeter. Ancak sozumona "laik ve ilerici" dogan medyasi 13 yildir bu haberleri hasiralti etmektedir. Haber politikalari bu yondedir. Washington tarafindan tepeden uzlastirilmistir taraflardir bunlar.

Saygilar.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen bozkurtlar diyari » Pzr May 03, 2009 20:21

Sevgili arkadasim GÖK-TÜRK MEHMET.
Sana yerden göge kadar hak veriyorum haklisin.
Bence sermaye el degistiriyor, önceden fasit kapitalist olan sermaye
simdi dinci gruplarin eline gecmeye az kalmis görünüyor.
Dogan gurubu ve futullah gurubu savas veriyor.Bence fetullah gurubu savasi alcak gibi gözüküyor.
Karsindaki düsman teke düserse bizim isimizi dahada kolaysatiracaktir.
Birakalim yesinler bir birlerini, ikiside emperyalist sömürgeci fasit amerikacidir.
Saygilar.
TÜRK GENÇLİĞİNİN ANDI !!!

EY TÜRK'ÜN BÜYÜK ATASI GAZI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK !!!

Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verip, kendimizi büyük Türk Milletine adarız.
Kullanıcı küçük betizi
bozkurtlar diyari
Üye
Üye
 
İletiler: 570
Kayıt: Cum Ara 19, 2008 11:27

İletigönderen İlteriş » Pzr May 03, 2009 21:54

bozkurtlar diyari yazdı:Sevgili arkadasim GÖK-TÜRK MEHMET.
Sana yerden göge kadar hak veriyorum haklisin.
Bence sermaye el degistiriyor, önceden fasit kapitalist olan sermaye
simdi dinci gruplarin eline gecmeye az kalmis görünüyor.
Dogan gurubu ve futullah gurubu savas veriyor.Bence fetullah gurubu savasi alcak gibi gözüküyor.
Karsindaki düsman teke düserse bizim isimizi dahada kolaysatiracaktir.
Birakalim yesinler bir birlerini, ikiside emperyalist sömürgeci fasit amerikacidir.
Saygilar.


bozkurtlar diyari arkadasim,
Sanirim bu konuda yazdiklarim gorusumu kesin olarak ortaya koyamamis. Ben Dogan grubu ile Fethullah'in savas-ma-digina inaniyorum.
Fethullah'i elestiren, gercek yuzlerini kamuoyuna anlatan adamakilli kac haber gordun dogan medyasinda?

Bence aralarinda saglam bir "SALDIRMAZLIK" anlasmasi var. Su son donemde tayyiple aralarinin bozulduguna bakma. Cemaat ile Dogan grubu siir gibi anlasiyorlar. Dogan grubu feto'nun yapmak istediklerini genis kitlelere 1 hafta duyursa fethullah orgutu catirdar Turkiye'de. Ancak bununla beraber Dogan da cokertilir. Bu bakimdan karsilikli olarak birbirlerine dokunmayan iki ekonomik grup var. Savas filan yok aralarinda. Onlar anlasmislar.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen srdr » Pzr May 03, 2009 22:00

Yeni bir guncelmeydan üyesi olarak hepnize iyi geceler diyorum.
Bu konuya gelirsek,bence de en iyi tespiti göktürk mehmet yapmış.Yalnız işin şöyle bir boyutu var ki bu oluşumun büyümesinde devletin büyük ihmali var.Örneğin ben üniversiteyi kazanıp İstanbula geldiğimde yurt olmadığı için bir sene cemaatin yurdunda kaldım,çok şükür bizi kandıramadılar ama cemaat yapılanmasına eklemlenen çocuklar da çok oldu.Bir de maddi durumu iyi olmayan ve okumaya çalışan çocuklar içincemaat bir kurtuluş gibi geliyor.Bu yüzden ya bu ülkenin aklı başında zenginler bir sivil toplum örgütlenmesiyle bu işi çözücek ya da devletn bu işe el atması lazım ki şu an devletin durumu belli olduğuna göre herkesin üzerine düşeni yapması lazım.Ayrıca sosyolojik açıdan da bakarsak cemaatin Anadoluda bu kadar dallanıp budaklanmasının bir sorumlusu da senelerdir kendilerine aydın diyen insanların bu insanlara tepeden bakmasıdır.
Kullanıcı küçük betizi
srdr
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Cum Nis 10, 2009 22:30


Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x