Dünyaca ünlü piyanist ve bestecimiz Fazıl Say'ın hakkında "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçunu işlediği iddiasıyla, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda dava açma hazırlığı varmış.
Sanatçıya yapılan bu saldırı hazırlığında, duyduğu ezanı profesyonel bir müzisyen olarak beğenmeyip sosyal paylaşım sitesi twitter'da eleştirmesi, bir bahane olarak kullanılmak istenmiş ama, gerçek sebebin Fazıl Say'ın lâik düşüncede olması ve AKP hükumetini yanlış politikaları nedeniyle eleştirmesi olduğunu tahmin etmek zor değil.
Zaten, din adına yapılan yanlışları eleştirmek dine zarar vermez. Tam aksine, hataları önleyerek yararlı olur ve onu korur.
Dinde 'ezan' diye bir şey yoktur. Ezan, insan icadı bir saat alarmıdır. Alarmı bozuk kalitesiz bir saatin üreticisini eleştirmek teknolojiye ne kadar zarar verirse, kalitesiz bir ezanı eleştirmek de dine o kadar zarar verir.
İnsanları, dine yararlı olacak biçimde yönlendirecek etkiler yaratabilme özelliği nedeniyle çok dikkatli ve özenli şekilde kullanılması gereken bir araç olan ezanı, normal zamanda bozarak uzun hava gibi sündürenlerin, Ramazan'da iftar sofrasına koşmayı düşünen komik telaşlar içinde kısaltıp, nasıl bir baştan savma havasına soktuklarını her sene üzülerek görüyoruz.
Dinle ilgili ve sanatı kullanan bir uygulama, insana zevk verebilecekken, sık sık bu özelliğini kaybederek dini itibarsızlaştıran bir rahatsızlık verme mekanizmasına dönüşüyor.
Fazıl Say'ı hedef alan davranış şeklinin başka bir din ile bağlantılı olması da, islamiyete aynı manada zarar vermekte.
Hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, sanatçımıza açılmak istenen dava, mahalle baskısı yaratmayı amaçlayan bir kindarlık örneğidir. Sanki iki yanlış bir doğru edermiş gibi, "Onlar da bize yapmıştı. Şimdi sıra bizde" zihniyetiyle hareket etmek kindarlıktır ve kindarlık da YAHUDİ ŞERİATI'dır.
Çok kolay öfkelenen ve hemen yıkıcı olabilen, aşırı kindar Yahudi tanrısı YAHVE, Yahudilere kindar olmalarını emreder. Onlardan, Yahudi olmayanlara karşı kin beslemelerini ve her zaman kindarlık yapmalarını ister.
İslamiyete kindarlığı sokarak onu Yahudileştirmek, islam peygamberinin yaptığı işi anlamsız ve lüzumsuz bir duruma düşürmektir. Bir şeyin aslı varken, taklidine gerek duyulmaz.
Din satarak, dindarlık pazarlayarak dünya malını ele geçirmek isteyenlerin din maskesiyle yaptıklarına aldanmayan, din ile kandırılan sürüye katılmayı ve güdülmeyi reddeden insanlara karşı din adına yapılan kindar saldırılar, dine en büyük zararı veren hatalardır.
Bu tür saldırıların kullandığı bahane olan "insanları dinden soğutma" başlığı kapsamına alınmak istenen her eylem, kendisinden soğutmanın bu derece kolay yapılabildiği bir dinin gerçek olma ihtimalini çok şüpheli bir hale getirirken, ona dayanarak yapılan haksız saldırılar, aklı başında olan insanları gerçekten de dinden soğutur.
Umarım, din adına hareket ettiğini zannederek dine çok büyük zararlar veren kişiler de, akıllarını başlarına toplamakta fazla geç kalmazlar.
Selçuk TINAZ, 29 Mayıs 2012