gönderen borabey » Pzt Tem 14, 2008 14:13
Sayın Türk-Kan'a teşekkür ediyorum.
Son bir buçuk yıldır Türk Tarihinin Çıkış Efsanesi olan yüce bir kavramın,
Çete tanımlamasında kullanılmasının hesabını nasıl verecekler ? çok merak ediyorum..
Bu arada yeni nesil'in bilgilenmesi ve bilinçlenmesine katkıda bulunmak amacı ile,
GERÇEK ERGENEKON'un ne olduğuna dair tarihçi Yılmaz Hoca'da bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ne derlerse desinler,
Ne yaparlarsa yapsınlar,
Tarih hükmünü icra edecek
Son sözü TÜRK söyleyecektir.
En içten sevgi ve saygılarımla...
Türkün yeniden doğuş destanı
12 Temmuz 2008 Cumartesi
HAFTALIK DURUM
Yazan: Yılmaz ÖZTUNA
ALTAYLARDAN DÜNYAYA
Bumın Kağan, kardeşi İstemi Kağan ile Ergenekonda 96 yıl sıkışıp kalan milletini dağları eriterek Altaylardan indirdi. Onlara dişi bozkurt (asena) yol gösterdi, rehberlik etti.
TÜRK KİMLİĞİ BURADA OLUŞTU
Ergenekondan çıkışı başaran Bumın Kağan kardeşiyle Türk birliğini sağladı. Göktürk devleti ve hanedanı öyle bir prestij kazandı ki, artık bütün Türkçe konuşanlara Türk dendi. Millet ismimizin dayanağı da Göktürklerdir.
Ergenekon, Orta Asyanın kuzey-doğu kesiminde bir vâdînin adıdır. Sözlük anlamı sarp dağ geçididir. Altay Dağlarındadır Çinlilerin Tu-kü-e (Tukyu) dedikleri, kendilerine Kök Türük (Göktürk) diyen bir Hun boyu, Milâddan sonra 400′e doğru Çinin Şansi eyaletinin batı bölgesinde yaşıyordu. Başlarında Aşına (Kurt) sülâlesinden Hunların Mete hanedanından hükümdarları vardı. Türkler, Meteden inmeyen hiçbir kişiyi meşru hükümdar kabûl etmemişlerdir. Zira Türklerin Kök Tengrisi (Gök Tanrı) yalnız Mete soyuna kut vermiştir. Metenin şeref adı Oğuz Handır. İlk Osmanlı tarihçileri, önce Kayıhanoğulları olan Osmanoğullarının Oğuz Han soyu yani Mete torunu olduklarını özenle vurgulamışlardır.
Çin imparatoru Tay-vy (saltanatı 424-451), Kök Türüklerin Tsiu-kiu-şi dedikleri Aşına uruğunu kılıçtan geçirdi. Sadece 500 aile, Altaylara can atıp kurtuldu. Ergenekon vadisine sığındı ve vadi girişini kayalarla kapattı. Çinliler bulamayıp döndüler. Şansi batısında Altay Dağlarına kuzey-batıya doğru 2.200 kilometredir. Göktürkler, Ergenekonda demir madeni buldular. İşleyip silahlandılar.
EFSANE SANILIYORDU
Bu olay 439 yılında geçti. Bu tarihte Çinlileşmiş Türk asıllı, Türklerin Tabgaçlar dediği Kuzey Liang hanedanı, Çinin bu kesiminde imparatorluk kurmuşlardı. Kendileriyle aynı sülaleden inen Göktürkleri kılıçtan geçirdikleri anlaşılır. Özetlediğimiz olay, İslam devri tarihlerinde yazıldığı şekliyle, Türklerin bir destanı, yani efsane sanılıyordu. 1864′te Fransız sinologu (Çince bilgini) Stanislas Julien, 6.000 ciltlik Pien-o-tien adlı Çin kronikinde bu olayı bulup Fransızcaya çevirince, tarihi ve gerçek bir vaka olduğu anlaşıldı. Bilindiği gibi Çin kronikleri yıl yıl vaka-nüvislerce tutulduğu için, verdikleri bilgi kesindir (Stanislas Julien, Documents Historiques sur les Tou-kious T(Turcs), journal Asiatique, Paris 1864, VI. Seri, cilt II, s.348-9, tam tercümenin metni: III, 325-67, 490-549, IV, 200-42, 391-430, 453-477).
Türk milletinin exodusu (hurûcu olan Ergenekondan çıkış, 535 yılındadır. Şu halde Türkler, Ergenekonda 96 yıl yani 3 nesil (kuşak) kalmışlardır. Çoğalmışlar, büyük demir madeninin hemen yanında yaşamışlardır. Ergenekona Girişte Türklerin başında Göktürk prensi Bilge Şad vardı. Ergenekonda ölünce yerine oğlu Tavu Şad geçti ve önce yabgu (kral), sonra uluğ-yabgu (büyük kral) unvanlarını aldı. Tavunun yerine oğlu Bumın geçti.
ERGENEKONDAN ÇIKIŞ
Bumın Kağan, elinde örs, çekiçle demir dövdü. Demirden dağlar ateşte eridi. Yol açıldı. Ama geçitler bitip tükenecek gibi değildi. Bumın, yanında at süren kardeşi İstemi, kâh kucağında kâh atının önünde gizli geçitleri bularak geçiren Bumının evcil dişi kurdu Börte Çine, kutlu bir günde Ergenekon vadisinden çıktılar. Bumın, kağan (hakan) unvanını alarak Ergenekonu boşalttı.
552 yılı, Göktürk döneminin başlangıcıdır. Bumın Kağanın kardeşi İstemi Kağanla tarihte az görülen bir âhenk içinde çalışarak Türk imparatorluğunu Japon Denizinden batıda Kırıma, kuzeyde Sibiryadan güneyde Himalayalara kadar yaklaşık 18 milyon kilometrekare büyüklüğünde bir cihan devleti kurmaları, bir buçuk asır sonra Bumın neslinden İlteriş Kutlu ve Kapgan Kutlu kardeşlerle Bilge Kağan ve Kül Tegin kardeşlerin ahenkli çalışmaları ile yüceldi.
TÜRKÇEDE BİRLEŞTİLER
Göktürkler, Türk tarihinin dönüm noktasıdır. Gerçek başlangıcımız olduğunu söyleyen tarihçiler de vardı. Osmanlı Cihan Devletinin uzak temellerini, bambaşka bir coğrafyada çok sağlam şekilde attığını derin tarihçiler bilirler.
Osmanlı Cihan Devletinin temelleri de Orhan Bey-Alâeddin Bey ve Süleyman Paşa Sultan Murad Kardeşlerin çok ahenkli çalışmaları ile atılmıştır. Kardeş kavgası başlayınca Devlet çetrefilleşmiştir.
Göktürklere kadar Türkçe konuşan her kavmin, boyun, oymağın ayrı isimleri vardı o isimlerle anılırlardı: Hunlar, Avarlar, Tabgaçlar, Uygurlar, Karluklar, Usunlar, Kanglılar ve daha sayabildiğiniz kadar sayınız. Göktürk devleti ve hanedanı öyle bir prestij kazandı ki, artık bütün Türkçe konuşanlara Türk dendi. Millet ismimizin dayanağı da Göktürklerdir. Göktürk adının Semavi Türkler manasında iddialı bir şeref adı olduğu açıktır. Ergenekona sınmış (yenik, mağlub) bir Hun boyu olarak giren Türkler, o cendereden bir asır içinde şuurlanarak Göktürk kimliği ile çıktılar. Osmanlıların gerçek atası, öncüsü, mürşidi ve müjdecisi olarak modern birçok Avrupalı tarihçi Göktürklerden Osmanlılara tabirini kullanmıştır.
DARDA KALIŞIN SEMBOLÜ
Gençlerimiz, yoğun şekilde Ergenekonun ne olduğunu soruyorlar. Bu yazımız bunun için ve aktüalite bakımından kaleme alındı. Gençlerimiz, nasıl tarih dersi okutuluyorsa, Ergenekonu duymuşlar, ne idüğünü bilmiyorlar.
Ergenekona Girmek: Edebiyatımızda, Türkün cendereye girmesidir. Tıkanıp kalmasıdır. Ergenekondan Çıkış: Türkün eski varlığına, büyüklüğüne dönmek için yaptığı tarihî hamledir. Bu bakımdan Mütareke döneminde (1918-1922) Anadolunun işgal altında bulunmayan kısmı Ergenekona benzetilmiştir. Büyük romancı Yâkub Kadri Karaosmanoğlu, bu yıllarda, İstanbul basınının büyük gazetesi İkdâmda Milli Mücadeleyi desteklemek için kaleme aldığı milliyetçi yazılarını 3 cilt halinde Ergenekon adıyla toplamıştır.
Bu bakımdan Ergenekon, bir milletin darda kaldığını, zorda bırakıldığını gösterir. Ama Ergenekon, aynı zamanda, bir küçük vadide Türk, 96 yıl çabalayıp kendini bulduğu ve çok şanlı bir geleceğe açıldığı için, şerefli bir isimdir.
Ergenekon, Türkün madene, tekniğe, silaha hakimiyetini ve milli iradesini de simgeler. Demirden dağlar eritilerek geçit açılıp cendereden çıkılmıştır. Üstün silahlar yapılarak Altaylardan inilmiştir. Geçidi Bumın Kağana, yanında at süren kardeşi İstemi Kağana, dişi bozkurt (asena) yol göstermiş, rehberlik etmiştir. Kurtun köpekler gibi eğitilerek yol gösterebileceği bugün kesin şekilde biliniyor.
BOZKURT
Bozkurt (Göktürkçe: Kök Böri) (kök=gök, semâvî, mavi boz renk), Mete Hanedanı destanında olduğu gibi zaten Bozkurt Sülâlesi Denen kut verilmiş Mete oğullarınca da kutsaldır. Bu milli sembol, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken aynen kabul edildi. Zira Göktürk bayrağında -bugünkü madeni ay-yıldız yerine- bozkurt başı olduğu biliniyordu. Kırmızı da, Türk büyük-hakanlık hanedanlarının ve sonunda Selçuklulardan Osmanlılara milli Türk rengidir ki bayrağımızın rengi olmuştur.
Ankara hükûmeti 1922′de 10 kuruşluk ve 1925′te 10 paralık posta pullarının üzerine -şüphesiz Atatürkün emriyle- Bozkurt koydu. 1925′te 5 liralık yıldız içinde büyük Bozkurt resmi bulunan banknotlar yayınlandı ve eski harfli olmasına rağmen 30′lu yıllarda tedavülde idi.
Atatürkün emriyle milli eğitim bakanlığının (o zamanki adıyla maârif vekâletinin) girişine Ratib Tâhire (Burak) yaptırılan muazzam bir Ergenekondan Çıkış tablosu asılmıştı ki at üzerindeki Bumın Kağana yol gösteren Bozkurt bütün haşmetiyle canlandırılmıştı. Acaba bu tablo kimin emriyle ne zaman kaldırıldı ve şimdi nerededir?
Atatürk devrinde üniversite gençliğinin teşkilatı Milli Türk Talebe Birliği ambleminde, üniversiteli gençlerin kasketlerinde bozkurt vardı. Daha pek çok askerî ve sivil kuruluşta, Kıbrıs Türk Mücâhid Teşkilâtında bozkurt simgesi kabul edilmiştir. İlkokul izcilerine bile yavrukurt denmiştir. Bizans kartalı, Britanya arslanı, Japonya güneşi neyse bizde de millî simgenin bozkurt olduğu anlaşılır.
ERGENEKONU KUTLAMAK
Türk hakanları asırlarca örste demir döverek Ergenekon Gününü kutladılar. (Bunun sonradan Nevrûz Gününe dönüştüğünü Prof. Abdulhalûk Çay uzun boylu anlatan bir kitap yayınladı.)
Ergenekonun kutlandığı, Türk birliğinin beraberliğinin sembolü olarak Türk devletini yönetenlerin sırayla örse çekiç vurmaları geleneğini asırlarca sonra Alparslan Türkeş canlandırdı. O günlerde, gazeteniz Türkiyeye yazdığım yazının son paragrafını aynen naklediyorum:
Bu vesileyle Alparslan Türkeş dostumu candan kutluyorum. Bir hakanlık otağının gölgesinde Cumhurbaşkanı Özalı, Başbakan Demireli, başbakan yardımcısı Erdal İnönüyü bir araya getirdi. Biz Batı Türklüğü ile Doğu Türklüğü arasında hoş bir mânâlı köprü kurdu. Altaylardaki Ergenekondan nasıl açık denizlere ulaştığımızı Antalyada simgeledi. Cenâb-ı Hak, emsâl-i kesîresiyle müşerref eyleye!