
Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Refet Bele, Rauf Orbay, Adnan Adıvar, Halide Edip, Fevzi Çakmak, Fethi Okyar ve diğerleri
Kim bunlar?
«Sergerde» , «haydut» , «yılan» , «baldırı çıplak» , «figüran» , «kukla» , «siyasi deli» , «haşerat» , «çapulcu» , «şirret» , «türedi» , «serseri»
Milli Mücadele döneminde Mütareke basınının, Dersaadet'in satılmış kalemlerinin «ya istiklâl, ya ölüm» diyerek direnen yurtseverleri nitelerken kullandığı sözcükler bunlar işte
Örneğin Ali Kemal, Peyami Sabah'ta şöyle diyordu:
- «Teşkilât-ı Milliye sergerdeleri, bu mahlûklar kadar başları ezilmek ister yılanlar tasavvur edilemez. Düşmanlar onlardan bin kere iyidir.» (23.4.1920)
«Büyük Millet Meclisi üyeleri figürandır, kukladır. Bunların bu milletle, Anadolu Türküyle ne irfanca ne nesilce ne yazıca, ne fikirce ilgileri yoktur ki, başka türlü bağları olsun.» (1.9.1920)
«Harice karşı hukukumuzu müdafaa ve varlığımızı muhafaza için en birinci vazifemiz, ne emel beslediklerini hepimizin bildiği bu muzır neşriyattan, bu haşerattan, Kuvayi Milliye'den Anadolu'yu temizlemektir.» (6.5.1920)
«Bu türediler, bu serseriler yüzünden Anadolu baştan başa iktisaden harap ve türsap oldu. Anadolu yarın yine istilalara maruz kalır. Bütün bu sureti haktan görünen nasihatler, bu halkı esarette yaşatmak için bir nevi afyondur, esrardır.» (12.2.1921)
- «Kuvayı Milliye haydutları, bir tüfek bile atmadan, yükte hafif pahada ağır ne varsa alıp kahpece kaçtılar. Talat'ın yerini Mustafa Kemal aldı, yarın onun yerini başkası alır. Yapılacak tek şey artık memlekette baldırı çıplaklar tahakkümüne son vermektir.» (20.7.1920)
«Görüyoruz ki, Yunanistan, kısa zamanda Mustafa Kemal kuvveti denilen çapulcuları tamamen tenkil edecektir. Demek ki, ehil ellerde herhangi bir muntazam kuvvet, bu şirretleri tedip edebilecekmiş» (8.9.1920)
- «Avrupalılara sesleniyorum. Bu Anadolu haydutları arasında kaç tane Türk gösterilebilir? Yüzde doksan dokuz buçuğu Türk, hiç değilse Anadolulu değildir. Bütün Anadolu Türkü Kuvayi Milliye'ye lanet etmektedir. Mustafa Kemal tarihte siyasi deliler arasında nam bırakacaktır. Anadolu direnişi bir blöftür. Hükümet madem bunlarla başa çıkamıyor, Avrupa Anadolu'yu bu zavallı haşerattan temizleyecektir. Bunu müslüman ve Osmanlı menfaatlerine uygun bir hüküm saymaktayız.» (Alemdar, 11.7.1920)
«Darbeci» !
«Ulusalcı terörist» !
Görüldüğü gibi günümüzün satılmış kalemleri dedeleri kadar «yaratıcı» değil!
Oysa «darbeci» ya da «ulusalcı terörist» olarak damgalanmaya çalışılanların şu anda ne sizden ne de benden hukuk açısından bir farkı var mı? Adil bir yargılama sonucunda eğer varsa- suçu kanıtlanıp hüküm giyene kadar herkes masum değil mi? Bu hukukun en temel kuralı değil mi?
Örneğin Cumhuriyet gazetesi yazarı ve Ankara temsilcisi Mustafa Balbay «Silahlı terör örgütüne üyelik» ile suçlanıyor ve 15 yıl hapis cezası isteniyor.
Mustafa Balbay «terörist» mi?
Ergenekon davası sonuçlanana kadar ne Mustafa Balbay ne de diğer tutukluların hiçbiri suçlu değil Kimin suçlu, kimin masum olduğuna bağımsız yargı karar verecek! Artık dava ne zaman biterse tabii
Oysa günümüzün «Mütareke medyası» na bir bakıyoruz ki, yargılama çoktan bitmiş, hüküm verilmiş, yapılan itirazlar değerlendirilmiş, hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan başvurulardan bile yanıt alınmış sanki! Başlıklar, kullanılan söylemler dudak uçuklatacak cinsten
«Ergenekon terör örgütü üyesi» «Darbeci»
İddialar kamuoyuna öyle bir sunuluyor ki, insanın «ulan hâkime ve yargılamaya ne gerek var, sallandıralım o zaman birkaç tanesini, olsun bitsin» diyeceği geliyor!
Darbe yapacaklarmış!
Gençleri ayaklandıracaklarmış!
Medya desteğini alacaklarmış!
Orduyu yeniden yapılandıracaklarmış!
Suikastlar düzenleyeceklermiş!
Gazete okumuyoruz, haber izlemiyoruz, sanki «Binbir Gece Masalları» nı dinliyoruz! «Gazeteci» değil, masalcı bunlar Varsa yoksa miş, mış!
Madem «miş» ler, «mış» lar artık bu derece popüler, o zaman «Türkiye'de bir askeri darbe ideolojisi olan Kemalizm, gerçek bir demokrasinin önünü hep tıkadı» (Sabah, 10.6.1996)
«Kemalizm diktatörlük dönemindeki tek parti rejiminin ideolojisidir ve halk iradesine dayanmaz. Kemalizm'i unutup demokrasiyi talep etmedikçe bu işler düzelmeyecek.» (Sabah, 15.9.1997) diyen Mehmet Altan'ı ya da «Siz, dünün Kemalist söylemini seslendiren bir Atatürk'ün 1990'ların Türkiye'sinde bir genel seçime girse ne oy alabileceğini tahmin eder misiniz?» (Sabah, 14.5.1997) diye soran Mehmet Barlas'ı veya «Mustafa Kemal'in kurduğu ulus-devlet bitti. Lozan mükemmel bir ver-kurtuldur. İslamcılar Türkiye'de azınlıktı ve baskı gördükleri için demokrasi getiriyorlar» (Radikal, 5.4.2004) diye neredeyse zil takıp oynayacak olan Baskın Oran'ı ve daha böyle, gün sekiz hafta dokuz Kemalizm'e ve Atatürk dönemine küfür etmeyi marifet sanan ne olduğu ortada olanları, bilmem ki şimdi nasıl adlandırmalı?
Kemalizm düşmanlarının şeceresini çıkardığınızda, karşınıza Ali Kemal'ler, Refî Cevat'lar, Rıza Tevfik'ler çıkıyor!
Mehmed Kemal, «Şecere» isimli taşlamasında ne güzel betimliyor bu takımı:
Dedenin adı Satılmış
Babanın adı Satılmış
Seninki Satılmış
Ben senin sülaleni bilirim
Satılmış oğlu Satılmış
Serdar ANT, 4 Nisan 2009