
Öğrendik ki, TBMM İnsan Hakları Komisyonunun AKPli Başkanı Zafer Üskül, DTPlilerle birlikte İmralıyı ziyaret programı hazırlıyormuş. Üskül, bu heyete MHP milletvekillerinin de katılması için olağanüstü çaba sarfediyormuş. Akılları sıra, teröristbaşını muhatap almayı legalleştirecekler, insan hakları kisvesine büründürecekler. Efendim, Üskül, Akın Birdalın ısrarına dayanamamış da, bu ziyareti kabul etmiş!..Geçiniz efendim, Başbakan Erdoğanın izni ve bilgisi olmadan AKPde kuş uçmayacağını herkes bilir.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğun, Bakanlar Kuruluna verdiği, terör brifinginde konuşulduğu söylenenler, iktidara yakın üç gazetede aynı cümlelerle yayınlandı. Haberin kaynağının, Başbakan Erdoğana gölgesi kadar yakın bir bakan olduğu ilk bakışta anlaşılıyordu. Başbakanlık, bu haberi sözümona yalanladı ama sızdırılanlar gerçekten konuşuldu mu, konuşulmadı mı, herkesin kafasında bir tereddüt hasıl oldu. Sanki Başbakan, kendi temennilerini aktarıp, Türk Milletini adım adım yeni gelişmelere alıştırıyordu.
İktidar medyasındaki yalan haberde benim için en dikkat çeken mesaj, terörün sona ermesi için destekçilerle de görüşülebilir denmesiydi. Milletin, muhalefetin itirazına karşı Barzani ile zaten sarmaş dolaş olmuşlardı. Çankaya Köşkünde oturan Abdullah Gül ise, üstelik Cumhuriyet resepsiyonunda, AKPlileri, DTPlileri masaya oturtmanın arabuluculuğuna soyunmuştu. Zaten İmralıdaki de ikide bir, Benimle görüşmeniz şart değil, DTP ile de görüşülebilir deyip, duruyordu.
Acaba bu destekçilerden kastedilen başka biri daha mı vardı? Hani, Sayın dedikleri, PKKyı İmralıdan yönetmesini demokrasi saydıkları biri O birisinin, tam da bu günlerde Cumhurbaşkanının sırdaşı, aile dostu olan bir gazetecinin (Fehmi Koru kendisinin böyle bir isteği olmadığını söyledi) ismini telaffuz edip, benimle görüşmek istiyormuş demesi tesadüf müydü?
Kulisleri şöyle bir yoklayınca, yalan haberdeki mesajı algılamamızda, şüphemizde, maalesef hiç de yanılmadığımızı gördük. Öğrendik ki, Fehmi Koru değil ama TBMM İnsan Hakları Komisyonunun AKPli Başkanı Zafer Üskül, DTPlilerle birlikte İmralıyı ziyaret programı hazırlıyormuş. Üskül, bu heyete MHP milletvekillerinin de katılması için olağanüstü çaba sarfediyormuş. Akılları sıra, teröristbaşını muhatap almayı legalleştirecekler, insan hakları kisvesine büründürecekler. Efendim, Üskül, Akın Birdalın ısrarına dayanamamış da, bu ziyareti kabul etmiş!..Geçiniz efendim, Başbakan Erdoğanın izni ve bilgisi olmadan AKPde kuş uçmayacağını herkes bilir.
Teröristbaşını ziyaretin insan hakları kisvesine gelince; Başbakan, kötü muameleye maruz kaldığı iddialarını kesin bir dille yalanlamadı mı? Erdoğanın kefaleti yetmemiş olmalı ki, peşinden Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, cezaevlerinde 100 bini aşkın tutuklu ve hükümlü bulunduğunu belirtip, Bu hükümlüler içerisinde en rahat konumda olan Abdullah Öcalan'dır, terörist başıdır dedi.
Acaba Zafer Üskül, kendi Başbakanı ve Adalet Bakanına inanmıyor mu ki, böyle bir organizasyona girişiyor? Mümkün mü? Belli ki, tavşana kaç-tazıya tut politikası izleniyor, teröristbaşını muhatap almak için fırsat kollanıyor. Aynen Aktütün saldırısından sonra, millet dünyayı başına yıkmalarını beklerken, Barzaniyle masaya oturmaları gibi!..
Bu Kadar Şüphe Niye mi?
Çankaya Köşkündeki Gül ile Başbakan Erdoğanın 2002den önceki ve iktidarları döneminde, Kürt sorununa bakışını, DTPlilere gösterilen hoşgörüyü, bölücülük faaliyetlerini, düşünce ve ifade özgürlüğü saymalarını geçip, bazı icraatlarını hatırlayalım:
-AKP iktidarının daha ilk aylarında yeniden yargılamanın kapsamı genişletildi. Daha önceki iktidar, yeniden yargılamayı bundan sonra AİHMe açılacak davalar için kabul etmişken, AKP, AİHMde devam eden davaları da kapsama aldı. İlk etapta Zanagiller kurtarıldı. 2 sene sonra ise tam da AİHMin Öcalanla ilgili kararı arifesinde, sonuçlanmış davalar için de yeniden yargılama imkanı getirildi.
-Bir önceki Meclis reddettiği halde, Anayasanın 90.maddesi değiştirilip, uluslararası sözleşmeler, iç hukukumuzun üzerine çıkarıldı.
-ABnin 6 Ekim 2004 tarihli İlerleme Raporunda, AİHMin, teröristbaşı için yeniden yargılama kararı vereceği kehaneti yer aldığı halde, buna ses çıkarılmadı. Üstüne tam üyelik yolu kapatılarak, Türkiyeyi ağır şartlarla tamamen AB güdümüne sokan 17 Aralık kararları imzalandı.
Başbakan Erdoğan, AİHM kararı açıklanmadan bir-iki ay önce, kendilerine henüz resmi bir bilgi gelmediğini söyleyip, Partisinin MYKsı ve Bakanlar Kurulunun yeniden yargılamaya sıcak bakmamasına rağmen kendilerinin eğilim yokladığı itirafında bulundu ve medyadan gümbür gümbür destek istedi.
Kehanet gerçekleşti ve AİHM Mayıs 2005te, teröristbaşı için yeniden yargılama kararını açıkladı. Bunun üzerine, AİHMin kararlarına uymak mecburiyetindeyiz. Bu dosyayı kucağımızda bulduk. Köşeye sıkışacak olan hükümet değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olur. Herkes aklını başına alsın dediler.
Demokrat Paşa Hilmi Özkökün bile, Avrupadaki kadar yetki istiyoruz, acil dediği Terörle Mücadele Yasası değişikliği için tam 9 ay ayak süründü. Şehit cenazelerindeki feryatlardan sonra adeta kerhen TBMMye gönderilen tasarıda, teröristbaşının da etkin pişmanlıktan yararlanmasının öngörüldüğü ortaya çıktı. İktidar, güvenlik birimleri istedi dedi ama hem Genelkurmay, hem Emniyet yalanladı ve bu teşebbüs yarım kaldı.
İşte şüphelerimizin delilleri!.. Yetmedi mi?
Barzani, 22 Temmuz seçimlerinden hemen önce, aşırılır ve ulusalcılar değil, AKPnin seçimi kazanması halinde Türkiye ile diyalog mümkün olacak demişti. Gerçekleşti.
Talabani'nin Türkiye Temsilcisi Galali, Seçimden sonra PKKya kapsamlı bir af çıkacak demişti. AKP hakkında açılan kapatma davası birçok planı geciktirdi.
Ama önümüzde mahalli seçim var. Talabani ve Barzaninin şimdiden AKPye açık destek vermesi her şeyi açıklamıyor mu?
Başbakan, DTP ile ölümüne mücadele ediyor gözüküyor. Bu mücadele sayesinde, millet Doğu ve Güneydoğuda, 40 satır mı, 40 katır mı tercihine zorlanıyor, Başbakan milli hüviyete büründürülüyor, hepimiz, Kürt sorununu iliklerimize kadar hissedip, ilk etapta Türkiyenin milli yapısında tavize alıştırılıyoruz.
Hesaplar tutar, Erdoğan, Doğu ve Güneydoğuda istiyorum dediği illere ilave Türkiye genelinde yüzde 51in üzerinde oy alırsa Herhalde önce Anayasa Mahkemesinin yapısı, hemen ardından Anayasa değiştirilir Özbuduna hazırlattırılan sivil Anayasa taslağındaki, farklı kimliklerin tanınması, Kürtçe eğitim gibi üniter-milli yapımızı ortadan kaldıracak dinamit lokumları T.C. Devletinin altına yerleştirilir.
Ve Abdullah Gülün bir vakitler, İkinci Cumhuriyet, yeni Osmanlıcılık kavramları ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum dediği gibi, 2. Cumhuriyet resmen ilan edilir.
Görülüyor ki birileri, ümitle baktıkları geleceğe çok yaklaştılar.
Özellikle Başbakan Erdoğan ile ilgili bu şüphelerimden vazgeçmeye hazırım. Yeter ki, evvel emirde aynen iktidar olmadan 5 ay önce, 5 Haziran 2002deki gibi milletin huzuruna çıkıp, şu söylediklerinin gereğini yaptığına, yapacağına and içsin:
Başta Öcalan olmak üzere, cezaları ağırlaştırılmış müebbet hapse dönüştürülecek kişilerin, aftan, şartlı salıvermelerden, infaz indirimlerinde v.s. yararlanmaları kesinlikle önlenmelidir.
Meyyal Uygur, 5 Kasım 2008