
Borçlar, cari açık, enflasyondaki artışları ekonomik riskler olarak belirleyen Fitch ve Moods’in, seçimlerden sonra risklerin değişmediğini ifade ettiler.
Cicili biçili, balonlu uçurtmalı seçimleri kazanmanın fazla bir şey ifade etmediğini bizler de biliyorduk.
Anlayacağımız, devleti arkasına alarak kazanılan seçimler, Batılılar için fazla bir anlam ifade etmiyor.
Onlar verdikleri borçların, faizi ile birlikte geri dönüşünde, risk olup olmadığına bakıyorlar.
Borçlardan ve siyasi istikrarsızlıktan ötürü, risklerin artığını, Arjantin, Yunanistan, Portekiz, İtalya gibi, Türkiye’nin de batağa gittiğini ekonomistler zaten biliyordu.
Ekonomik risklere, güney ve kuzeyimizde yaşanan savaşları da eklersek, seçimlerin bir şeyi değiştirmediğini görürüz.
Seçimlerin Erdoğan tarafından kazanılması, riskleri azaltmadı, hatta yükselti diyebiliriz.
Mart’ta yapılan Belediye seçimlerinde, alınmış oylardan, bir milyon daha az oy almış olmak, siyasal riskleri daha da çoğalttı.
Erdoğan’ın varlığı başlı balına risktir. Gerilimdir. Ayırımcılıktır.
Erdoğan seçimi kazandı diye,
*İşsizlik azalmadı,
*Borçlar azalmadı,
*Cari açık kapanmadı,
*Üretim artmadı,
*Satılmayan konutlar satılmadı,
*Büyüyen yüksek eşitsizlik ve gelir dağılımı düzelmedi,
*Toplumdaki bölünmüşlük, Erdoğan kazandı diye ortadan kalkmadı.
Velhasıl, ekonomik ve siyasi riskler aynen duruyor.
Siyasal riskler, bu gün dünden daha yüksektir.
Kredi değerlendirme kuruluşları ve Türkiye’ye yatırım yapanlar, Ali Babacan’ın görevine devam etmesinde ısrarlılar.
AKP’nin içinde baş gösteren bölünme ise, Ali Babacan’ı istemiyor.
Kredi değerlendirme kuruluşlarının “siyasi riskler artıyor” demesi hayra alamet değildir.
Sıcak paracılara, muslukları kısın, yatırımda dikkatli olun anlamını taşır.
Anlayacağımız, yeni bir siyasi ve ekonomik belirsizlikler dönemine girdik.
Erdoğan seçimi kazandı, ertesi gün Borsa tepe taklak oldu.
Yetmiş yıllık yaşamım boyunca şunu öğrendim.
ABD’nin ne dediğine bakılmaz. Ne yaptığına bakılır.
Obama demiş ki, “Erdoğan ile çalışmak için sabırsızız”
Galiba Rusya’ya uyguladıkları yaptırımlara bizi de dâhil etmek istiyor.
Yakında kokusu çıkar.
Bülent ESİNOĞLU, 11 Ağustos 2014
bulentesinoglu@gmail.com