http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/ya ... aber=13481
Biri sizi fişleyebilir...
Selcan Taşçı

Cumhuriyet Mitingleri’nde emperyalist kuşatmaya karşı çıkanları ‘halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek’le suçlayan iktidar, İsrail terörüne karşı devam eden sokak gösterilerini ‘halkın haklı tepkisi’ diyerek kutsuyor
TCK’nın Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenen ve Devlete Karşı Savaşa Tahrik eylemlerine karşılık gelen 304. maddesi şöyle: “(1) Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması için yabancı devlet yetkililerini tahrik eden veya bu amaca yönelik olarak yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği yapan kişi, on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
TCK’da böyle bir maddenin düzenlenmiş olmasının gerekçesi “dış barışın korunması”. Yasada “hasmane hareket” tanımı, “barış ilişkileriyle bağdaşma olanağı bulunmayan fiil ve hareketler”.
Birileri diyebilir ki; “One Minute” var... Davos’un fethi var... 30 cm. krizi var... Hangi barış ilişkisi... O zaman ben de derim ki; Tank ihalesi var... Heronlar var... Güneydoğu Anadolu’nun verimli topraklarının peşkeş çekilmesi var... Amerikalara kadar gidip savaş lobisinin elinden “Yahudi Cesaret Madalyası” almak var... Bir ülke, “devlet aklı”nı peynir ekmekle yemediyse, kendisini “düşman” saydığı bir devletin “güvenlik sistemleri” ile korumaz herhalde!
Savaşa girmese de sanık
Yine birileri diyebilir ki; İnsanlar bağırır bağırır susar nasılsa... Savaş mavaş deyip ne diye suyu bulandırıyorsunuz?
Öyle değil işte o işler! TCK’ya göre, “suçun tamamlanması için, Türkiye açısından savaşın gerçekleşmiş bulunmasına ihtiyaç yoktur” . Yani devleti, tahrik yoluyla savaşın eşiğine getiren, o suçu işlemiş sayılır... Kaldı ki, darbe yapmayanların, darbecilikten müebbet kere müebbetle yargılandığı ülkede bu tartışma abesle iştigalden öteye gitmez!
Türkiye İsrail’le savaşın eşiğine gelmiş midir? Gelmiştir! AKP, temelde Filistinliler’e ulaşmayı değil, bunu İsrail’e rağmen yapmayı hedefleyen bu hareketin hamiliğini, hem de sırf oya dönüştürme kaygısıyla üstlenmiş midir? Bence üstlenmiştir. Bu toplumda yaşayanların ne kadarının refleksini yansıttığı, ne kadarın hislerine tercüman olduğu, ne kadarının gözünde meşruiyeti olduğu tartışmalı olan bir örgütü “devlet”le özdeş hale getirmiş midir? Bence getirmiştir. Madem bu işi “devlet” eliyle yapmaya bu kadar hevesliydi, o zaman ne diye 1 yaşındaki savunmasız ve bana göre ebeveynlerinin tıbbi destek alması gereken çocukları “taşeron” olarak kullandı sormak gerekmez mi? Duyarlılık düzeyi, ancak, ABD askerleri Mehmetçiğin başına çuval geçirdiğinde “Ne notası müzik notası mı” diyecek kadar olan AKP iktidarının ivedilikle şahinleşmesi normal mi?
İşin, ’insaniyet namına Doğu Akdeniz’e açılan bu “vicdanlı” abiler ablalar, Irak sınırından ellerini uzatsalar dokunabilecekleri Türkmenler’e bir kaşık su verdiler mi bugüne kadar’ diye sormayı gerektiren apayrı bir boyutu var ki, ona girmiyorum bile...
Milli yararlara karşı
Madde 305 ise “Temel millî yararlara karşı fiiller” hakkında. “Temel millî yararlar” şunlar: Bağımsızlık, toprak bütünlüğü, millî güvenlik ve Cumhuriyetin temel nitelikleri...İHH’nın İsrail’in bütün uyarılarına rağmen AKP rüzgarını arkasına alıp “kafasına göre” takılmasından sonra yarın herhangi bir Yahudi kuruluşu da “kafasına göre” takılarak, Türkiye’nin bütün ikazlarına rağmen, “Türk ordusunun Güneydoğu’da yaptığı operasyonda siviller de zarar gördü” gibi bir kılıfla, bir kaç gemi yahut TIR’ı sınırımıza dayarsa ne olur?
İnancım o ki iktidar, fazladan üç beş oy uğruna, Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğine karşı işlenen bir suça ortak olmuştur. Hem de “ölü seviciliği” yaparak... Eğer burası hala hukuk devletiyse gereği yapılmalıdır!
Vicdani ret
Nihayetinde orada bu ülkenin vatandaşları, insanlar öldürülmüştür.
İsrail, bence de “katil devlet” tir!
İsrail, bence de “haydut devlet” tir!
İsrail, bence de “korsan devlet” tir!
Ama devlettir. Türkiye de, İsrail’in karşısına bir devlet gibi çıkmalıdır.
Yakınları ölenler, yakınlarından haber alamayanlar veya genel olarak İsrail’in işlediği insanlık suçlarına isyan edenlerin tepki göstermesi elbette normaldir de...
Tepkiler arası ayrımcılık yapan iktidarın tavrı, düne kadar şehit cenazelerine katılanları bile provokatör ilan eden medyanın tavrı anormal gelmiyor mu size?
Hepimiz biliyoruz ki... Mavi Marmara, TSK’ya ait bir gemi olsaydı, “katil Ordu” manşetleri atılacaktı dün.
İhmal hikayeleri anlatılacaktı.
Hepimiz biliyoruz ki, iki gündür sokakları dolduranlar, ellerinde Filistin değil de Türk bayrağı taşıyor olsaydı, yaptıkları “intifada” diye kutsanmayacak, halkı kin ve isyana teşvikten derdest edileceklerdi.
Cumhuriyet Mitingleri’nde tek tek fişlenen, “katılırsan terörist olursun” diye korkutulan insanların başına gelen buydu çünkü. Bunu yapan, iki gündür süren protestoları “halkın tepkisi” olarak kullanan, insanların acısından, yasından faydalanmaktan utanmayan bu iktidardı. Ona kimseyi konuşturma, yürütme, sindir diye tempo tutan dünkü galeyanla övünen medyaydı.
Bugün meydanları dolduran insanlar yaka paça Silivri’ye taşınmıyorsa tek bir nedeni olduğuna inanıyorum;
Öfkelerinin oya dönüşeceği umudu!
Eksilen bir canın matematiksel olarak azalan bir oy anlamına gelmesi gerekirken, her ölüm siyaseten çarpan değeri yüksek seçmene tekabül ediyor bu olayda. Ne kadar da insani değil mi?
Yine hepimiz biliyoruz ki, iki gündür sokaklarda “Ben de ’bu yolda’ şehit olurum” diyenler, İskenderun saldırı karşısında “vicdani retçi” de kesilebilirdi...
Ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, zihinlerini bu derece köleleştirmiş olanlara Allah’tan akıl fikir dilerim. Ama onları o “yola” kurban edenlerin, 30 yıl önce başka gençlerin sırtını sıvazlayarak, “şehadet” vaadiyle, “mücahit” olarak Afganistan’a gönderenlerden hiçbir farkı yok gözümde!
Ben de “vicdani retçi”yim bu aralar... Siyasi rant uğruna din ve vicdan sömürüsü yapanların, “suç” ve “ceza”yı sağladıkları faydaya göre her olayda sil baştan tanzim edenlerin ortağı olmayacağım...