SELÇUK /KAZAN
Selçuk Kazan bir değil iki kişi : Sami Selçuk ve Turgut Kazan.
İki ünlü hukukçumuz.
Biri Halk Tv’de idi, ikincisi Tele 1’de.
Bunlar da iki ulusal kanalımız.
Sami Selçuk, Yargıtay Eski Başkanı (Eski Yargıtay Başkanı değil kuşkusuz).
Sunucuya göre hem hukukçu, hem sosyoloğ ve hem de dilbilimci. Oysa bir ‘Eski’ hukukçu ve sözcüğün tam anlamıyla bir ‘Burjuva hukukçusu’.
YSK ile ilgili bir soru soruluyor; -onlar yüksek yargıçlardır yasalara göre karar vereceklerdir diyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişimini başlatan Osman soruluyor; - yargıç dosyaya bakarak karar vermiştir, bir şey diyemem diyor.
Ardından ‘Yığın Psikolojisi’ (Kitle Psikolojisi) üzerine sağdan soldan örnekler vererek herkesi ‘sağduyulu’ davranmaya çağırıyor vb.
Sami bey sayın Selçuk’un Türkiye’de değil ama Fransa veya İtalya (ki en çok örnekleri oradan veriyordu) ya da en iyisi Finlandiya veya İsveç’te yaşıyormuş gibi bir izlenim edindim.
Kendi deyimiyle ‘Hukuk bilinci gelişmiş’ bir ülkede..
Çok açık bir biçimde ‘sağ’-duyulu olduğu ve her ne kadar kendisi ‘bağımsız’ diyorsa da, doğrudan ‘Burjuva Hukuku’nun bir temsilcisi olduğuna kuşku yok.
Burjuva hukuku ‘kötü’ müdür diyorsanız, hayır; gerekli ama yetersiz bir ‘hukuk anlayışı’dır diyelim.
Turgut Kazan’a gelindikte; bir Türk Hukukçusu olarak, ‘Burjuva hukuku’nu Türkiye koşullarında en iyi yorumlayan hukukçumuzdur dersem abartılı olmaz.
Onun YSK ile ilgili yorumu ise, kendi deyimiyle olmasa bile, ‘Gayri meşru’ olduğu izlenimi veriyor.
Her şeyden önce YSK’nın görev süresinin ‘1 yıl’ uzatılmış olması ve böylece 31 Mart Seçimlerini yönetmesi, ‘hukuk dışıdır’.
İkincisi bu YSK 24 Haziran seçimlerindeki en büyük ‘hukuksuzluk’un ötesinde, yönettiği tüm seçimlerde ‘hukuksuzluk’lar yapmıştır.
Buna başbakanlıktan ‘istifa etmeden’ seçim propagandası yapması da dahildir; ‘cumhurbaşkanlığı’ndan ‘istifa etmeden’ seçim propagandası yapmasına gözyumması da dahildir.
Yönettiği hiçbir ‘seçim dönemi’, Sami Selçuk’un savunduğu yasalara uygun olmamıştır.
En son aldığı ‘ara karar’lar hiçbir ‘içtihat’a uygun değildir.
Alacağı bağlayıcı karar da ‘Hukuksal’ olmayacaktır.
Turgut Kazan, Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik ‘linç girişimi’nin ise, ‘protesto’ kapsamında görülemeyeceğini yine yasa ve anayasadan örneklerle açıklamaya çalışmıştır.
Nitekim Ankara Barosu yaşananları ‘insanlığa karşı suç’ kapsamında değerlendirerek ‘suç duyurusu’nda bulunmuştur.
Gelelim bizim değerlendirmemize:
Hiçbir yazımda ‘Yığın Psikolojisi’ne dayanarak bir eylem konulmasını ne düşünmüş ve ne de önermişimdir.
Tersine planlı, örgütlü ve hedefi belli eylem yapılmasını önermişimdir.
Her ne kadar Türkiye’deki siyasal partilerin tümünün ‘düzen partileri’ olduklarını bilsem de; bunların içinde ‘en gerici’, ‘en azılı’, ‘en köktenci’ olan ikisinin oluşturduğu ‘iktidar bloku’nun yıkılmasını ‘ilerici’ ve hatta ‘devrimci’ bir eylem olarak görürüm.
Sonra, bunların ‘burjuva hukuku’ çerçevesinde ‘yumuşak iniş’ yapmayacaklarını ve ‘seçimle-meçimle’ gitmeyeceklerini tam on yıldır yazmaktayım ve yaşananlar hep benim öngörülerimi doğrular biçimde gerçekleşmektedir.
En son olarak da bunların bir ‘İç Savaş’ çıkarmak isteyecekleri ve apaçık olduğu üzere artık çıkaracakları belli olmuştur.
Çubuk Vak’ası bunun ilk provasıdır.
Eğer İstanbul seçimleri ‘yenilenecek’ olursa, ki yenileceği öngörülebilir, bu durumu hızlandırmış olmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
O zaman, eğer kavga kaçınılmaz ise ilk yumruğu atan bu ‘alçaklar’ olmamalıdır diyorum.
Sami Selçuk tipi ‘hukukçu’lara Kemal Kılıçdaroğlu gibi ‘politikacı’lar yakışıyor olabilir.
Oysa Turgut Kazan tipi ‘hukukçu’lara uygun, otantik politikacılara gereksinmemiz var.