Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, Ergenekon davasının siyasallaştırıldığını belirterek Bu davanın savcısı da vardır, yargıcı da, avukatları da... Dışarıdan bu makamlara özenmek yanlıştır. Herkesin her gün yargıçların yerine geçerek hüküm kurması ise bir facia dedi. Selçuk, Ergenekon davasının Fransada büyük tepki yaratan ve halkın sokaklarda gösteriler düzenlemesine neden olan Dreyfus davasına dönüşmesinden kaygı duyduğunu ifade etti.
Selçuk, niteliği nedeniyle Ergenekon diye adlandırılan davadaki suçun, öğretideki adının, siyasal güdü ile işlendiği için siyasal bir suç olduğunu kaydetti. Ancak suçun siyasal olması ile davanın siyasallaştırılmasının başka konular olduğuna dikkat çeken Selçuk, şunları dile getirdi:
Dava, adı konurken basın tarafından siyasallaştırılmıştır. Bu davanın savcısı da vardır, yargıcı da, avukatları da. Dışarıdan bu makamlara özenmek yanlıştır. Herkesin her gün yargıçların yerine geçerek hüküm kurması ise bir facia. Herkesin susması gerekirken, basın olayların akışını vererek bilgilendirme yerine yorumlarla ve görüşlerle dolu. Bunlar sakıncalı ve yasak. Türk Ceza Yasasının 288., 277. ve Basın Yasasının 19. maddeleri iyi okunmalı.
Ergenekon gibi davaların kamuoyunu ilgilendirdiğini kaydeden Selçuk, bu davalarda özellikle hukukçuların, savcıların ve yargıçların yasaları uygulamada ve yapılanları değerlendirmede daha duyarlı ve özenli olmaları gerektiğini kaydetti. Davanın Dreyfus davasına dönüşeceği kaygısı içinde olduğunu belirten Selçuk, herkesin ödev bilinci içinde yargıya yardımcı olması ve güvenmesi gerektiğini belirtti.
Selçuk şöyle devam etti: Kimilerinin Ben de savcı olsam, bu davayı açardım demesi bile hem boş bir söz hem de yanlış. Çünkü davayı açıp açmamak savcının takdirinde değildir. Kanıtlar suç kuşkusunu doğruladığı anda savcı davayı açmak zorundadır. Açmazsa görevini savsaklamış, suç işlemiş olur. Yanlı olur. Çünkü bu sözün karşıt kavramından kimilerinin davayı açmayabileceği sonucu çıkar. Savcılık ne kahramanlığı, ne yürekliliği gerektirir. Savcılık, yasa hükümlerine göre görev yapmayı zorlar. O kadar. Savcıların dava açma zorunluluğu sisteminde takdir yetkileri yoktur. Olamaz da. Kişisel olarak bir yasal hükümden savcı, yargıç hoşlanmayabilir. Ancak ona uymak, onu uygulamak zorundadır. Beğenmiyorsa bir makale yazar. Herkes de yararlanabilir. Ama, onları uygulamaktan kaçınamaz.
YETKİ KULLANIMI KAHRAMANLIK VE GÜÇ GÖSTERİSİNE DÖNÜŞMEMELİ
Ceza yargılamasının temel amacının yaşanan maddi gerçeğe ulaşmak olduğunu belirten Selçuk, ancak hak ve özgürlüklerin hoyratça yıkılıp dökülerek ne pahasına olursa olsun gerçeğe ulaşmak olmadığını kaydetti. Yasaların verdiği yetkilerin ölçülülük ilkesine göre uygulanması gerektiğini dile getiren Selçuk, Her şeyi kırarak dökerek değil. Verilen yetkinin kullanılış biçimi, üslubu çoğu zaman kullanana bağlıdır. Yetkiler çirkinleştirilerek değil, güzelleştirilerek kullanılmalı. Yetki kullanılması, kahramanlık ve güç gösterisine dönüşmemelidir dedi.
Ön soruşturmada gizlilik kurallarına uyulması, insanların haysiyetlerinin korunması ve insanların lekelenmemesi gerektiğini kaydeden Selçuk, şunları söyledi: Bu konudaki kuşkular yargılamayı gölgeler, yansızlığı örseler. İddianamenin uzunluğu, sakatlık nedeni değildir, ancak iddianame kavramıyla çelişir. Yargılamayı zorlaştırır. İddianame özettir (fezlekedir), olayın özetidir, ama asla olayın hikâyesi değildir. Böyle bir iddianame bilgisayar iddianamesidir. İki kişi arasındaki konuşma, hiçbir iddianamede olduğu gibi iddianameye aktarılamaz. Sık sık yinelenen bir şey daha var. Esas, usule kurban edilemez kaygısı. Bu hukuk dışı bir görüştür. İkisi de önemlidir. Hiçbiri öbürüne feda edilemez. Usul özgürlüklerin güvencesidir.
MAHMUT LICALI/Cumhuriyet
