Keşke, Öcalan'ın uçak konuşması, Türkçe'den Türkçe'ye doğru tercüme edilseydi

Keşke, Öcalan'ın uçak konuşması, Türkçe'den Türkçe'ye doğru tercüme edilseydi

İletigönderen Selçuk Tınaz » Cmt Kas 24, 2012 16:48

Basında halka anlatıldığına göre, hapisteki 683 PKK'lının açlık grevi Öcalan sayesinde bitirilmiş ve böylece sayın terörist, ülkemizde ve bölgemizde yeniden siyasi aktör haline gelmiş veya getirilmiş.

Onu, bölgedeki feodalizmi tehdit eden siyasi bir rakip olarak gören Iraklı Kürt feodal Celâl Talabani, "Türkiye Kürtlerinin bu adamın halâ arkasından gitmesini anlayamıyorum, senin bir izahın var mı ?" şeklindeki uzman sorusunu, tam da adamına sormuş.

Bu sorunun bize, "Körler sağırlar, birbirini ağırlar" atasözünü hatırlatan muhatabı Cengiz Çandar da, Öcalan'ın, yakalandıktan sonra uçakta yaptığı konuşmayı ve mahkemedeki savunmasını duyduğu zaman hiç beğenmediğini söylemiş.

Kendi gözünde, "isyan ettiği devlete teslim olmuş, boyun eğmiş bir lider" profili çizen Öcalan'ın ve dolayısıyla PKK'nın artık bittiğini düşünen Çandar böylece, bölücülük propagandası yapma işinde onların yüzünden yaşanan zorluklar geride kalacak diye duyduğu memnuniyetin coşkusuyla, diğer Kürtlerden kendilerine, Amerikan planlarına hizmet edecek yeni bir lider seçmelerini istemiş.

Askerin elinden alınarak MİT'e teslim edildikten sonra görülen, İmralı'daki U-Dönüşüne ve ABD planı doğrultusunda Suriye'nin kuzeyine toplanan Kürtlerin duvarlara Öcalan posteri yapıştırıp, boyunlarındaki madalyonlarda resmini taşımalarına bakılırsa, Amerikalıların onu kullanmayı bırakmaya henüz niyetli olmadıkları anlaşılır.

Belki de Amerikalılar, bütün yumurtalarını çürük feodalizm sepetine doldurmakla, ileride kendi projelerine büyük bir zayıflık ve hasımlarına da avantaj sağlayacaklarını, görebildiler nihayet.

Bölgeye getirilen yalancı baharlar eliyle Irak, Suriye ve Türkiye'den toprak çalarak, Nil'den Dicle ve Fırat'a kadar uzanan coğrafyada kurulmak istenen Büyük İsrail Devleti'nde gerçek bir halk baharı yaşanma ihtimali, onlar için çok korkutucu olmalı.

Öcalan, yabancı gizli servislerin elinde ülke ülke dolaştırıldıktan sonra, onlar tarafından öldürülme tehlikesinden kurtulmanın verdiği rahatlık ve güvenle, Türkiye'ye getirilmek üzere paketlendiği uçakta devlete bir teklifte bulundu.

Bu hiç de göründüğü ya da zannedildiği gibi zavallı, ezik ve pasif bir yalvarma değildi. Tam aksine, kendine güvenen, aktif ve saldırgan bir işbirliği önerisiydi. Öcalan diyordu ki ; "PKK, bölgedeki feodal sisteme karşı tepki olarak ortaya çıkan (en azından, ona katılanlar açısından böyleydi) ama, sonradan yabancı devletler tarafından Türkiye'ye karşı bir Kürt isyanına dönüştürülmeye çalışılan bir terör hareketidir. Devlet feodalizm ile mücadele etmeye karar verirse, ben de örgütü aslına çeviririm ve birlikte bu sorunun üstesinden geliriz".

Amerikalıların kendi planlarına hizmet edecek bir "Kürt Sorunu"na ihtiyaçları vardı. Bu yüzden Öcalan'ı, ABD'nin Türkiye'ye zarar veren düşmanca planlarını gören ve Avrasya seçeneğini düşünmeye başlayan askerin elinden alarak, kendi kontrolleri altındaki MİT'in eline düşürdüler. Böylece, feodalizmi gizlemeye de yarayan "Feodalizm Sorunu'nu, Kürt Sorunu'na Çevirme Projesi" gittikçe hız kazanarak devam etti ve bölgedeki feodal yapı ile işbirliği halindeki ABD'yi çok rahatlattı.

Amerikalılar, bir yandan PKK'ya etnik kimlik kazandırarak onu iyice ırkçı bir çizgiye oturttular, diğer yandan da satın aldıkları ve/veya kandırdıkları Türkiyeli basına sürekli olarak, "Kürt Sorunu" dedirttiler.

Sanki Kürtler Türkiye'de, örnekleri Avrupa ve Amerika'da görülen cinsten bir azınlık sorunu yaşıyorlarmış gibi propaganda yaptırdıkları basında, ne yazık ki var olan sorumsuzluğu, düşüncesizliği, tembelliği, devlete karşı olan kindarlığı, intikamcılığı ve hainliği, hayli etkili bir şekilde kullandılar.

Bugün artık bu konuda kibarlık edip, sözümüzü esirgeme lüksüne sahip değiliz. Eğer basınımız namuslu ve akıllı davranabilseydi, her gün şehit cenazeleri taşımak zorunda kalmaz ve devlet yönetimini ellerine geçiren bazı hain imamlar tarafından şu anda, devletin ve milletin cenaze namazına hazırlanıyor olmazdık.

Maalesef, kendisine ezberletilen kalıpların dışına çıkarak, "PKK'lı Kürt teröristler, feodal Kürt köylerini basıp feodal Kürtleri öldürüyorlar. Bu yüzden devlet, koruyamadığı Kürt köylerini boşaltmak zorunda kalıyor. Bölgedeki Kürtlere ait feodal yapının silahlı gücü olan Kürt korucular, devletin yanında Kürt teröristlere karşı savaşıyorlar. Feodal Kürt Yapısı'nın içinde ezilen de Kürt, ezen de. Çatışmanın her iki yanında da Kürtler var, bu ne biçim 'Kürt Sorunu' ?" diye soramadı, US Dollar'lı ve sloganlı hipnoz altındaki basınımız.

Soruyu sormayı akıl edemeyenler malûlen, akıl edebilen ama işine gelmediği için soramayanlar da taammüden, bu cinayetlere ortak oluyor ve bir Yahudi kehanetinin peşinden sadistçe, mazoşistçe veya enayice gidiyorlar.

Geçmişte, yabancı devletler hesabına Türkiye'de devlete karşı topluca isyana kalkışan feodal Kürtlerin bu ihanet hareketini önlemek maksadıyla alınan tedbirleri ve isyancılara çıkarılan doğru veya yanlış faturaları, bugün artık geçerli olmasalar da, bir propaganda aracı olarak halâ kullanıyor ve "30.000 kişi, PKK tarafından kimlik ve kültürel haklar için öldürüldü" anlamına gelen sözler sarf etmeye, devlet içinde devlet kurmak sanki demokratik bir hakmış gibi, insanları aptal yerine koymaya devam ediyorlar.

İktidara geldikten sonra, vatana ihanet suçunu kanunlardan çıkarmakla işe başlayan AKP, güvenlik güçlerimizin elini kolunu bağlayan AB'ye uyum yasaları sayesinde, terörle mücadeleyi engelledi ve vatan evlatlarının bir Amerikan projesi uğruna, birbirlerini öldürmelerinin önünü tamamen açtı.

Suriye ve İsrail yönetimlerine karşı sahnelenen saldırı tiyatrosunda esas oğlanlığa soyunan ve kendi ülkesinde en az Ortadoğu'daki diktatörler kadar baskıcı olan AKP hükumeti, İsrail'deki bütün yönetimlerden daha kanlı ellere sahip.

Kan görmekten zevk alırcasına, kan kokusu aldığı her yerde şiddeti artırmak için çalışan AKP'nin girdiği kılığa bakınca, insanın aklına bazı sorular geliyor ;

"İsrail ile yaptığı danışıklı dövüş marifetiyle üzerine giydirilen kamuflaj kıyafetine, şimdilerde ABD ile ağız dalaşına girerek bir de şapka ekleyen başbakan, Vaşington'un dünyada yapmak istediği her işte bir koçbaşı gibi mi kullanılıyor ?"...

"ABD, BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya ve Çin vetolarını aşmak için, yeni bir düzenleme yapma peşinde mi acaba ?"...

Bu ikiz soruların cevaplarını, onlarla kardeş olacak diğer soruların cevaplarıyla beraber, yakında duyarız herhalde. O zamana kadar ve ondan sonra da daima, basınımıza namus ve akıl, geri kalan vatandaşlarımıza da sabır ve kuvvet diliyorum.

Selçuk TINAZ, 24 Kasım 2012
Kullanıcı küçük betizi
Selçuk Tınaz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 101
Kayıt: Prş Oca 12, 2012 16:16

Re: Keşke, Öcalan'ın uçak konuşması, Türkçe'den Türkçe'ye doğru tercüme edilseydi

İletigönderen bezgin » Pzt Kas 26, 2012 19:04

Yazinizi begenmedim Selcuk Bey. Birincisi Öcalan teslim edildikten sonra caninin hicbir garantisi yoktu, bugün de yok. Yasamasinda hicbir cikar elde edilemeyecek bir bebek katilinin söyledikleri Türk Devleti ve Milleti icin ne anlam tasisin? Öcalan bir ruh hastasi ayni zamanda katil. Akli basinda olan hicbir devlet ya da devlet görevlisi bu mahlukla görüsmez. Görüsenlerin devleti getirdikleri yer ortada. Öcalan kendine güvenebilir, ruh sagligi dikkate alindiginda bu dogal karsilanabilir. Ama bir millet veya o milletin yararlariyla özdeslesmis bir yazar, düsünen kisi, bu mahlukun düsüncelerini ciddiye almaz, almamali.

"PKK Sorunu" derebeyligin etken oldugu bir bakis acisiyla degerlendirilemez. PKK, bir kiralik katiller sürüsüdür. Kaynagi buldugu sürece vurmaya-kullanilmaya devam edecektir, derebeylik olsun veya olmasin.
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Keşke, Öcalan'ın uçak konuşması, Türkçe'den Türkçe'ye doğru tercüme edilseydi

İletigönderen Selçuk Tınaz » Cum Ara 07, 2012 14:43

Ben de sizin keşkeleri çoğaltan yazınızı beğenmedim "bezgin" Bey (isminizi bilmiyorum, yazmamışsınız). Keşke, yazımı duygulu değil de düşünceli bir şekilde okusaydınız.

Sizin duygularınız bende de bol miktarda var. O yüzden devletin Öcalan ile görüşüp işbirliği yapması gerektiğini söylemiyorum. Düşünerek okursanız ve benim konu hakkında daha önce yazdıklarımı gördüyseniz, o fikri savunmadığımı zaten bilirsiniz.

Ama şunu da bilirsiniz ki, bir sorunun tanımını doğru yapamazsanız, neden o sorunla karşılaştığınızı da, çözmek için ne yapmanız gerektiğini de bulamazsınız. İçine düşürüldüğümüz durum budur, derim ben hep.

Sizinle ilgili kötü niyetli planları olan düşmanlarınızla her konuda aynı tanımları yapar, aynı sloganları kullanırsanız, tam da onların arzu ettiği şekilde düşünür ve sizi götürmek istedikleri her yere tıpış tıpış gidersiniz.

Bir katilin sözleri, başka katillerin yeni cinayetler işlemesini engelleyebilecek önlemler alınmasına yardımcı olduğu için, dünyanın her yerinde ciddiye alınır "bezgin" Bey. Yazımın geri kalanını bu bilgiyle okursanız, Öcalan'ın sözlerini o şekilde kullanmamış olduğumuzdan duyduğum rahatsızlığı dile getirdiğimi görebilirsiniz.

Son satırınızdan anladığıma göre, "Bu adamlar doğuştan katil, ne yapsak boş. Tek çare hepsini öldürmek" diyorsunuz. Sizin bakış açınız otuz senedir bir sonuç vermedi ve sorun ağırlaştı, hatta kimlik değiştirdi.

Derebeylik olmasın "bezgin" Bey, olmasın. Çünkü sorunun kaynağı o. Onu yok edersek başka bir kaynak bulabilirler belki ama, neden kullandıkları kaynağı yok etmeyelim ve onları başka kaynak aramak durumunda bırakarak işlerini zorlaştırmayalım.

Selçuk Tınaz
Kullanıcı küçük betizi
Selçuk Tınaz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 101
Kayıt: Prş Oca 12, 2012 16:16


Şu dizine dön: Selçuk TINAZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x