Konuşmalar yorumsuz yazıldı. Okuyun bir karara siz varın...)
Sen Sahip Olursan

Geçen yıl, bir dizi nedeniyle tanıdım bu televizyonu. Kanal 99. Akşamları saat on birden sonra Uzakdoğu’da geçen altı yüzlü yılların bir devlet kurma öyküsüne takıldık ailece. “Büyük Kral” adlı Çin dizisine. Akşamları bir saat gerçeklerden kopuyor, döğüşlü, savaşlı, hileli düzenli eski Çin tarihine takılıyorduk. Sonra Türkler de konu oldu filmlerine. Türk lider, oradaki Türk topluluğu. O zaman dizi daha da ilgimizi çekti. Türklere karşı Çin seddi kuran Çinliler günümüzde Türkleri nasıl görüyorlar, tarihte nasıl anlatıyorlar, doğrusu bunu bilmek isterdik…
Bu arada dizi izlediğimiz bu kanalın özelliklerini araştırdık. Bir partiye ait olduğunu, bu partinin dinî öncelikli bir parti olmasına karşın devlet kuran Atatürk’le görünürde sorunu olmadığını, toplantılarında Atatürk resmi astıklarını, bağımsızlık yanlısı, iktidar karşıtı yayın yaptıklarını öğrendik.
En çok şaşırdığımız bir dizide, yabancı bir dizinin ülkemizdeki yayınında defalarca, hem de dizinin başrol oyuncularının ağzıyla, Türkler için, “barbarlar, pislikler, adiler, aşağılık barbarlar… denmesi, bu sözlerin açık açık Türkçeye çevrilip yayınlanmasıydı. Türkleri kadın düşkünü, beyinsiz, keyif düşkünü, boğazına düşkün, gurursuz bir toplum olarak gösterdiler. Bunların beylerinin (Çinlilerin) peşinden giden, akılsız, düşüncesiz, yalnızca emir alan, boyun eğen kişiler… Türklerin adları da Türkçe değildi. Bilmem ne dağlıları diye anıldılar. Muço mu neydi dağın adı. Liderleri de oranın kurdu. Bir tek kurt sözü, Bozkurdu, Türkleri çağrıştırıyordu, diğer sözlerin hepsi aşağılama… Bu bölümler ne sansürlendi, ne değiştirildi. Aynı yayınlandı. Millîyetçilikle bu küfürlerin ilişkisini, bu dikkatsizliğin nedenini bilemedik o zaman.
Günümüzde yine bu kanala başka bir konu nedeniyle takıldık, aylardır, ara ara izliyoruz: “Millî Kahramanları Anma Günü.” Bağımsız Türkiye Partisi lideri (Haydar Baş) kent kent dolaşıyor, büyük salonlarda toplantılar yapıyor. Bu programın adıyla halkla buluşuyorlar. Kahramanmaraş buluşmasını baştan sona izledikti. Coşkuyu gördük. Kalabalığa şaşırdık…
Ertesi günü bu haberi hiçbir yerde bulamayınca acaba gördüğümüz düş müydü, diye şaşırmadık değil. Sonra gördük ki hiçbir toplantıları basında, yayında yer almıyor.
En son, dün gece bu toplantıların birini izledik evde. Bütün televizyon kanalları kendilerine verilen yemeği yiyor, aynı bayat sözleri sakız gibi çiğniyordu. Burada yine “Millî kahramanları anma gecesi” vardı. Bu kez Trabzon’da.
En son, Sabahattin Önkibar, Rusya’ya çağrılan, orada Rus meclisinde konuşma yapan Haydar Baş’tan köşe yazısında söz etmişti. Fethullah Gülen’i çağırsalar ortalık yıkılırdı, şimdi ise nedense herkes suskun demişti… Dün gece ellerinde bayrak sallayan kadınları, erkekleri, çocukları bir salonda görünce, şimdi kimi anıyorlar, neyi kutluyorlar, kim bunlar, neler oluyor, diye yayının başından kalkmadık…
Konuşmaları kısa kısa not alarak yazdım.
Neyin ne olduğunu bilemem, yalnızca gördüğümü, dinlediğimi yazdım buraya. Değerlendirmek sizin işiniz…
Gördüğüm şu:
Toplantı salonlarına dev Türk bayrakları asılıyor. Kürsünün ardında, karşıda büyük boy bir Atatürk resmi mutlaka var.
Konuşmacılar halka, televizyon başındaki izleyicilere, Büyük Türk Milleti, Türk milleti diye sesleniyorlar…
Katılımcılarda dikkati çeken bir özellik, neredeyse tüm kadınların başının kapalı olması. Pardesülü olmaları. Alından şeritli, başta, yanakta tek kıl göstermeyen başörtüsü takıyor çoğu.
Erkeklerde çoğunluk sakallı. Gençler epey çok… Konuşmacılar, din adamlarından. Dinî eğitim almış ama çeşitli dallarda okumuş, Amerika’da , İngiltere’de de okuduğunun devamını okumuş, oralarda çalışmış kişiler… Hepsi profesör, doktor, mühendis, fizikçi, bilimci…
Bağıra çağıra, nutuk atarcasına konuşuyorlar.
Trabzon gecesinde benim izlediğim bölümde kadın konuşmacı yoktu.( Ahmet Erimhan'dan başlayarak yayını izledim. Önce yalnızca izleyiciydim, sonra yazmaya karar verdim.) Yayın neredeyse sabahın dördüne kadar sürdü. Oturan partililerin arasında da tek bir kadın görünmüyordu. Kadınlar dışlanmış…
En son bir toplantılarında genç ve güzel kadın konuşmacı, liderlerini överken şu anlama gelen bir söz demişti:
“Atatürk yüz yılda bir dünyaya gelen dahidir. Haydar Baş bin yılda gelen…”
Bu nasıl bir sözse, inanmak istemedim önce, yanlış duymuş olmalıyım dedim… Bunu diyemezler!.. Sonra aklıma bir şey daha takıldı:
Bu, Türkçeyi, vurgulu, ahenkli, çok düzgün konuşan, başı tarikat usulü, çepeçevre, pembeli çiçekli bir örtüyle örtülü kadın, Atatürk’e, Atatürk dedi mi, yoksa Atatürk’le sorunu olan, devrimlerini kabüllenemeyenlerin hep yaptığı gibi yalnızca Gazi Mustafa Kemal mi dedi, not etmemişim, bilemiyorum. Bizler Atatürk’e Atatürk diyen kuşağız. Bu günleri hayal bile edemeyen, Atatürk’e dil uzatılabileceğini aklına getiremeyen, hele hele bu anlayışın bir gün iktidar olabileceğini, Atatürk ve Türklük düşmanlarının Atatürk Türkiyesi’ni yöneteceğini rüyasında bile görse inanmayacak kuşak…Türklerin atası anlamındaki Atatürk soyadını çok severiz, her duyduğumuzda onurlanırız… Atatürk’e Atatürk dediğimiz için de, beynimiz yanlış demeleri bir anda değiştirir, doğrusunu duyurtur bize kendiliğinden…
Hem yine bizim kuşak, kimsenin önünde eğilmemiştir, el etek öpmemiştir. Kadın erkek eşit görmüştür tüm bireyleri…
Bir de, katılımcıların el öpmeleri, herkesin, genç yaşlı sıraya girip Haydar Baş’ın eline atılmaları vardı gecenin ortasında… Kadın erkek eğilerek, baş eğerek elini öptüler liderlerinin. Kimsenin el sıktığını, dik durduğunu göremedim… Aynı görünümü bir bayramda Devlet Bahçeli’de görmüştüm. Sıraya girip el öpüyorlardı. Kamu görevlileri, partililer…
Bazı konuşmacıların sözlerinden kısa kısa bölümleri yazdım. Bunları okuyunca daha iyi bir fikir edinebileceksiniz olan biten konusunda, eminim…
Avukat Ahmet Erimhan (Hukukçu, yazar)
“Bunlar terörist başı Apo’nun kapısında dilenmeye mahkum…”
Selim Kötil (Araştırmacı , yazar)
“Bu millet size,
Haydar Baş da dedirtecek!
Gazi Mustafa Kemal de dedirtecek!
İstiklal Marşı da söyletecek!
Hakan Şükür adlı bir futbolcu, başbakana baktı, baktı, baktı, baktı: “Yok!” dedi. “Ben Türk değilim!”
Amerikan Dışişleri Başkanı Türkiye’de. Davutoğlu konuşuyor. Bu kulaklığını çıkartmış. Bunun anlamı: “Ben seni dinlemeye değil, emretmeye geldim!” demek.
Haydar Hoca’yı görünce Rus, “Ben Türküm diyene” derse… Orada Rus vekilleri ayakta, insanlık ayaktaydı… 1905’te kurulan Duma’ya ilk kez bir yabancı davet ediliyor. “Ne mutlu Türküm!” diyorlar.
Bu gelen Mustafa Kemal’in ayak sesidir!
Bu gelen Ehli Beytin nefesidir!
Bu gelen milletin kendisidir!..”
İbrahim Berk (Hukukçu)
Üç elma düştü. Biri Kandil’e. Biri Tayyip Erdoğan’a. Biri Pensilvanya’ya.
Apo’nun bir elinde havuç, bir elinde sopa. Havuç: Başkanlığın elimde. Sopa: Yakarım, yıkarım!”
Dediklerine inanmayın diyor, “Apo’yla görüşen kalleştir!” demiyor muydun?
Merdiven ikiliymiş. Bir taraftan Öcalan tırmanacak, diğer taraftan Erdoğan tırmanacak!
Başbakan, Türk millîyeti anlayışı ayaklar altındadır diyor, suç işliyor. Türk Ceza Yasası’nın 301’inci maddesine göre suçlu.
Bu zihniyeti, bu anlayışı ayaklarımızın altına alıyoruz!
Şehit veren karadenizliler öyle bir ağırbaşlılık gösterdiler ki BDP’liler buraya giremediler.
Buraya BDP’li vekil sokmadığınız gün değil, uyanış, buraya AKP’li vekil sokmadığınız gün başlar!
Binlerce etten duvar ol, AKP’ye tabelasını göster!
Türk eşittir islamdır bize göre.
Bağımsız Türkiye Partisi’ni görmezden gelenlere sesleniyorum:
Dünya ve Türkiye çağın Yusuf’unun doğuşunu bekliyor. Bu lider Haydar Baş’tır!
Mehmet Emin Koç (İlahiyatçı, yazar)
Türk Milleti adını gök kubbede inleten Haydar Baş Bey,
Trabzonlular,
Aziz Türk Milleti,
Sizleri selamlıyoruz…
Haydar Baş, Türk Milleti’nin büyüklüğünü göstermiştir. Başbakan yapacaksınız!
Başbakan Türk kelimesini kullanmakta zorlanıyor. Hakan “Tanrıyaşükür” de ben Türk değilim, diyor.
İkisini “Ne mutlu Türküm diyene!” diyenlerin, Haydar Baş’ın yanına iki dakika koyacaktık. Cemaat halinde ,”Ne mutlu Türküm diyene!” diyeceklerdi…
Medya Haydar Baş Bey’den haber vermiyor.
Avrupa Birliği’yle yatıyor, Amerika’yla kalkıyorlar!
PKK ile yatıyor, Apo’yla kalkıyorlar!
Türk kelimesinden korkuyorlar. Avrupa kapısında beklerken amuda kalktı. Putin’e bizi Şangay’a alın teklifinde bulundu.
Avrupa’nın, Putin’in, kapısına geldiği lider, Haydar Baş’tır.
Sen kimden ders aldın? Putin’den, işgalci Obama’dan, haçlı Merkel’den ...
Bu cevap seni kurtarmaz. Otuz bin fitteyken( Fit:(Feet)Yabancı dilde uzunluk birimi) Dubai dönüşünde otoyollarla ilgili 5,7 milyon dolara ihaleyi verdik, vatana ihanet diye vazgeçtik, diyor.Ara sıra vazgeçtiği bu ihanetlerden sayın başbakanı kurtaracağız.
Baştürk geliyor!
Yaşasın Türk Milleti!
“Ne mutlu Türküm diyerek, millî ekonomi mimarı, bu vatanın başında, bu vatan bizim diyor, bizim kalacak, diyor!
O, çok yakında Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı!”
( Bu arada salona Haydar Baş giriyor. Ortalık karışıyor, uğultu, gürültü… Konuşmacı ara verip devam ediyor.)
“Hürmetler arzediyorum ve toparlıyorum:
Tekelin bir birimini 292 bin dolara sattın. Onu alan iki yıl sonra 810 bin dolara aldı. Ardından onu alan 3,3 milyon dolara satmadı mı? Bunu nereye koyacaksın?
İhanet kefesine mi? Hizmet kefesine mi?
51,2 milyon değeri olan SEKA’yı elli kat aşağıya, 1,1 milyon dolara vermediniz mi?
Nereye koyacaksın?
İhanet kefesine mi? Hizmet kefesine mi?
Çayeli’ndeki Bakır İşletmeleri. Kaça sattın? Kime sattın?
Mezarda melek soracak: Sen kimden ders aldın?
İşgalcı Obama’dan, haçlı angelikan Merkel’den. Hatta Merkel’in askerlerini de ülkeme koydum dersen ahiretini de kaybedersin!
Muharrem Bayraktar ( Gazeteci, yazar)
“Bu salonu kalpleriyle ısıtan Türkiye sevdalıları,
Televizyonlarından bizi izleyen Türk milleti!
Kitabımın adını değiştireceğim: “Batının Kanatları Altında PKK “ adını, “AKP’nin Kanatları Altında PKK” yapacağım.
Hep onlara sizdeniz dediler…
AB’ye, Brüksel’e gittiler, Obama’ya, bizi deliğe süpürmeyin, dediler… Sizdeniz dediler…
Bir milyon Ermeni’yi kestik, dedi, nobel aldı.
Kimliklerini çıkarıp biz sizdeniz, diyorlar…
Haydar Baş’ı ise çağıran Rusya. Ey Haydar Hoca, biz sendeniz, dedi. Aradaki fark bu!
Bu olayları haber yapamayanlara:
Siz hayat süren leşler!
Sizi kim diriltecek?
Dünyanın en pahalı mazotu,
Dünyanın en pahalı benzini,
Dünyanın en pahalı gübresi bizde.
Dünyanın en pahalı sığırını sizler tüketiyorsunuz!
Dünyanın en pahalı doğalgazı bizde. Telefonu bizde. Dünyanın en pahalı samanı Türk topraklarında.
Dünyanın en pahalı burun damlası, ekmeğin mayası, pasaport harcı (beş yüz lira) bizde…
Dünyada vatandaşını böyle kazıklayan başka ülke yok!
Akçaabat Neyle Anılır?
Tarih 1810. Ramazan ayı. Oruç tutmuşlar, camide bayram namazı kılıyorlar.
Akçaabat, Kavaklı köylüleri. 17 Rus gemisi baskın yapıyor köye. Sargana Burnuna. Evlerde silahı olanlar toplanıyor. Sakaoğlu’nun hanımı Ulvi Hatun da, kadınları örgütlüyor. Bıçaklı, nacaklı kadınlar… Rus donanmasıyla savaşa başlıyorlar. Sonra askerler yetişiyor. 48 kadın, 921 erkek toplam 969 şehit veriyoruz. 1322 Rus’u öldürüyor, 127 Rus’u esir alıyorlar.
Akçaabat dedin mi köfte diyorlar.
Akçaabat denildiğinde Sargana’yı, Ulvi Hatun’u hatırlayacağız!
Bu millet, bu vatanın her köşesine destan yazan bir millettir. Yeter ki destan yazdıracak başlarla bir olalım!
Prof. Dr. Metin Tulgar
Bismillahirrahmanirrahim… Ne mutlu size, bu topraktan öyle bir vatan evladı çıkmıştır. Millî ekonomi kitabını yazıyor. Koskoca Rusya’nın daveti üzerine gidiyor, takdim ediyor, sunum yapıyor dönüyor, Rus vekillerine. Ne kadar gurur duysanız azdır!
Dr. Abdullah Terzi
Türk Milleti hedef alınmıştır…
Bu gün güneş Türkiye’den doğmuştur. Trabzon’dan doğmuştur. Beş yüz binlere ulaştık. Seçim sandıklarında on milyonlara varmaya var mısınız?
Allah hepimizi muvaffak eylesin!..
Prof. Dr. Ata Selçuk (Araştırmacı yazar)
(Euzü- besmele çekerek konuşmaya başladı)
Aleyküm selam,
Sevgili kardeşlerim, sizler kahramanlarsınız… Kahramanların evlatlarısınız…
Güneydoğu’da çok şehit verdik ama bir tane PKK’lı Karadeniz’e sokmadınız!
Yakında Rusya’dan geldik. İlim adamlarıyla Haydar Hocamız bir masaya oturdu. İki ulemayla oturdu: Biri Harun, biri Selim.
Gemilerimizi kaptansız,
Uçaklarımızı pilotsuz,
Ordumuzu komutansız bıraktılar!
Madenleri sattılar, suları sattılar… Hiçbir şey bırakmadılar… Bu insanlara gidip oy veriyorsunuz.
Korkmayın! Korkacak birşey yok! Bankaya borçlandınız, borçlarınız istenecek diye mi?
Faiz borçlarınızı yok edeceğiz. Borçtan korkmayın! Borçsuz kalacaksınız!
İşsizlikten korkmayın! İş vereceğiz!
Satılan madenler geri alınacak! Satılan şirketler geri alınacak!
Apo geldi, gururumuz gitti. Terör bitmez! Ancak Haydar Hoca gelince bitecek!
Ünal Emiroğlu (Hukukçu)
Sizleri selamların en güzeli Allah’ın selamı ile selamlıyorum!
Nedir bu Hakan Şükür’den sizlerin çektiği? “Ben Türk değilim ya…” Adam ne güzel ödül alacaktı Fenerbahçe’den!
İstanbul Aksaray, İSKİ Genel Müdürlüğü, yıllar önce, Tayyip Erdoğan’la beraberiz. “Bundan sonra yer üstüne çıkacağız, “dedi.
Çıktın da ne oldu?
Yer altına düştün!
Bir Çin seferimiz var. Duanızı bekliyoruz…
Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu
“Muhterem üstadımız,
Sevgili Trabzonlular,
Ekranları başındaki Aziz Türk Milleti!
Hepinizi hürmetle selamlıyorum.
27 Şubat 2013 bir devrin kapandığı, bir devrin açıldığı gün.
Haydar Baş’ın Rusya ziyareti.
Bu günü ilerde tarih yadedecek!
2005’ten beri Rusya uyguladığı “Millî Ekonomi Modeli’ni” bizden aldı. Parti parti uyguladı.
Duma’ya gitmekle şeref duymayız, Duma, Prof. Dr. Haydar Baş’la şereflenmiştir. Bu tarih, kapitalizmin tarihten silindiği tarihtir. Bütün insanlığa müjdeyi veriyor. “ Millî Ekonomi Modeli” tam anlamıyla Rusya’da işleme giriyor.
Dünya yeniden kuruluyor. Dengeler yeniden kuruluyor.
Medyada hiç haberi yok!
Türkiye’de devrimciler vardır. Gazeteleri var. Onlar neden yazmıyor?
Türkiye’de millîyetçiler vardır. Gazeteleri var. Onlar neden yazmıyor?
Jirinovski, ”Ne mutlu Türküm! “ diye bağırırken niye yazmıyorlar?
Bunların demek ki hepsi aynı değirmenin taşları?
Türkiye’de demek ki bir tek devrimci, ulusalcı var: Haydar Baş.
(Burada sunucu yerel sanatçı Ali İhsan Üçtaşı sahneye çağırdı.)
Ali İhsan Üçtaş (Yerel sanatçı)
Ali İhsan Üçtaş , şehitlerimize rahmet diledikten sonra, bayrakları görelim diye seslendi. Bayraklar elde sallanırken şu türküyü okudu:
“Çok aşıklar geldi geçti, güzel yurdum toprağından.”
Tekrar bölümlerinde herkes bayrağını havaya kaldırdı, birlikte okudu:
“ Anamsın sen, babamsın sen,
Şanlı Türk bayrağımsın sen!”
Haydar Baş’ın konuşmasından önce de Grup Nefes sahneye geldi. Ayhan Aşan’la birlikte sahne önündekiler, dinleyenler herkes birlikte okudu şarkıları.
Böyle toplantılarda hemen popçuları, arabeskçileri çağırırlar müzisyen diye, bilirsiniz. Burada tam tersi. Halk Müziği, Türk Sanat Müziği çalındı, okundu.
İlk şarkının tınıları kulakları okşayarak, içimizi yakarak geldi:
“Nihansın dideden ey mest-i nazım / Bana sensiz cihanda can ne lazım…”
Çırpınırdı Karadeniz çalındı üçüncü şarkı olarak. Bu Türk’ün şarkısıdır. Yurt özlemi şarkısıdır. Bu şarkıda ağlamayan tek kişi kalmadı.
“Tuna nehri akmam diyor “ çalınıp söylenirken herkes ayağa kalktı neredeyse…
“Şanı büyük Kemal Paşa / Askerinle binler yaşa!” diye bitirdiler bu eski kahramanlık türküsünü… Sonra Mehter çalındı. En sonunda da okunan şiirin son dizeleri havada öyle asılı kaldı:
“Sahipsiz olan memleketin batması haktır.
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır!”
Feza Tiryaki, 3 Mart 2013