
Saygı Öztürk Sözcü 22 Ocak 2013
Paşaları tahliye edersen seni vuracaklar
“Balyoz” olarak bilinen davada 323’ü asker, birisi genel müdür, diğeri ise daktilo memuru olan 325 kişi hakkında 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezaları verildi. Adliye tarihinde en çok tartışılan davalardan birisi oldu. Başından beri darbeyi dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman’ın önlendiği öne sürüldü. Ancak, darbeyi önlediği öne sürülen kişilere “Sahi siz gerçekten darbe yapılmasını önlediniz mi? Eğer böyle bir girişim olduysa, zamanında niçin bu komutanlar hakkında gereğini yapmadınız?” diye sorulmadı. Gerekçeli kararda, darbenin Orgeneral Çetin Doğan’ın 31 Mart 2003’te kalp ameliyatı olması nedeniyle gerçekleştirilemediği yer aldı. Oysa bu durum iddianamede, mahkeme aşamasında, savcılık mütalaasında hiç gündeme getirilmemişti.
Tutuklama talebiyle dosyalar, Hakim Oktay Kuban’a geldi. Hakim, “delil” denilen belgelerin, asıllarının olmadığını gördü ve tutuklama taleplerini reddetti. İşte o andan itibaren “yandaş medya” tutuklu olanlar hakkında tahliye kararı vermemesi için hakim Kuban’ı hedef aldılar. Hakim Kuban’a uygulanan baskı ve tehdit sadece medyanın yaptıkları ile kalmadı. Bir meslektaşı, Kuban’a önce; “Ankara’dan emir olduğunu, bu askerlerin içerde tutulmak istendiğini, dört -beş yıl içeride kalır daha sonra çıkarlar, sen kendini tehlikeye atma. Ankara’dan, senin arkanda kimin olduğu, kime güvendiğinin de araştırılması istenmiş” diyor. İş daha da ileriye gidiyor. Kuban’a yeni görüşmede son mesaj ise şöyle oluyor: “Eğer, Çetin Doğan ve diğer paşaları tahliye edersen sokağa çıktığında seni vuracaklar. Darbe karşıtı göstericiler adliyenin etrafını saracak, sen dışarı çıkamayacaksın.”
Hakim Kuban, bu tehdit ve baskılara rağmen, belgelere ve vicdani kanaatine göre “tahliye” diyor. Bu tahliyeden sonra yandaş medya yine hakim Kuban’ı hedef aldı. Soruşturma savcılarının tahliye kararına itirazı üzerine, itirazı inceleyen mahkeme, “Tutuklama kararının kesinleşmiş olduğunu, bu sebeple tahliye kararı veren hakimin keyfi, sınırsız ve sorumsuz davrandığı” gerekçesiyle tahliye kararını kaldırarak şüpheliler hakkında yakalama kararı çıkardı. Yeni HSYK’nın göreve başlar başlamaz ilk icraatı, tahliye kararları veren hakimler Oktay Kuban, Tuncay Aslan, Yılmaz Alp ve Erkan Canak’ın görev yerlerini değiştirerek başka illere sürmek oldu. Bazıları, can güvenlikleri nedeniyle başka ile tayin istemiş ama ilk atama döneminde bunlar yerine getirilmemişti.
Davanın duruşmasının başlamasına kısa bir süre kala, mahkeme başkanı görevden alınarak Gebze’ye tayin edildi. Yargılama başlayınca mahkeme, duruşma salonunun kapılarını kapattırarak sanıkların tamamını tutukladı. Sanık avukatları, yargılama sürecinde mahkeme heyetinin, sanıkların önemli birçok talebinin kabul edilmediğini öne sürdüler, duruşmalara katılmadılar, savunma vermeyenler de oldu.
Balyoz Soruşturması’nda ve davasında görev yapan hakim ve savcıların durumunu merak ettim. Şu bilgilere ulaştım: Soruşturmayı yürüten ve tutuklama isteyen savcı Bilal Bayraktar Beykoz Başsavcılığı’na, savcı Süleyman Pehlivan Yargıtay üyeliğine, savcı Ali Haydar İzmir Başsavcı vekilliğine, savcı Mehmet Berk Küçükçekmece Başsavcı vekilliğine, savcı Savaş Kırbaş İstanbul Anadolu Başsavcı vekilliğine, savcı Hüseyin Ayar Bakırköy Başsavcı vekilliğine atandılar. Yargılama sırasında sanıkların tutukluluğun devamı kararlarına yaptıkları itirazları inceleyen ve tamamını reddeden İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimleri Metin Özçelik ve Mehmet Ekinci İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi başkanlıklarına atandılar. Önemli görevlerde bulunanlar üst göreve atanabilirler. Biz sadece durumu ortaya koymaya çalıştık. Tahliye kararları veren, tehdit ve baskı altında olan Oktay Kuban ise istediği zamanda değil, başka bir kararname döneminde Eskişehir’e tayin edildi. “Kendi istedi” denilecektir ama istediği tarihe ve yapıldığı tarihe de bakmak lazım…
Dikkat çeken önemli ayrıntılardan birisi, bu davanın soruşturma ve yargılamasında görev alan, tutuklama veren hakim ve savcıların istisnasız hepsinin terfi ettirilmesi, tahliye veren hakimlerin de yargıda daha alt olarak kabul edilen görevlere verilmesinin mutlaka açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Kuşkusuz, bu görevlere gelenler sıradan kişiler değildir. Ama tahliye kararı veren, tutuklama taleplerini reddedenlerin kızağa çekilmesi kafa karıştırıyor. Yargı çevresinde sıkça konuşulanlardan birisi, hakim Oktay Kuban’ı tahliye kararı vermemesi için gerçekten Ankara’dan emir verildi mi, yoksa o hakim Ankara’daki bazı yetkililerin adını kullanıp Kuban’ı baskı altına almaya mı çalıştı? Bunu, hiç konuşmayan Kuban’dan öğrenmek şimdilik zor. Eğer, Oktay Kuban konuşursa, yer yerinden oynar…
Tarih, hukuktan ve adaletten ayrılmayan yürekli hakimleri de mutlaka yazacaktır.
__._,_.___
.
__,_._,___