Sevr’e İnat Lozan!

Sevr’e İnat Lozan!

İletigönderen gamze köse » Prş Oca 12, 2012 23:18

Sevr’e İnat Lozan!

20 Ağustos 2003 tarihinde Sevr’in 83. yıldönümü dolasıyısıyla İsveç’te yapılan bir toplantıda gazeteci Baksi, Avrupalılara Sevr’in 62.ve 63. maddelerini hatırlattı ve şöyle dedi: “Avrupalılar Lozan’ın ayıbından, Lozan’ın ihanetinden, ancak Sevr Antlaşması’nı dayatarak kurtulabilirler”.

Aynı toplantıda söz alan Sol parti lideri Hoffman da, “AB, Türkiye’yi üyeliğe alacaksa Lozan Antlaşması’nda yapılan hatayı düzeltmeli, Kopenhag Kriterleri Sevr’in yerini tutmalıdır” demiştir.

Bütün bunlardan sonra, Batılıların Sevr-i unuttuğunu söyleyebilir misiniz?

Sevr Antlaşması’nı önemli kılan, Batılıların kafalarında çalar saat gibi çalan o ses, 1000 yılın kanını bugünlerde “Türkiye Cumhuriyetine” içirmek istemelerinin sebebi nedir?

SEVR’İN KANLI MADDELERİ:

İSTANBUL: “Türklerden alınacak” İstanbul milletler arası bir şehir olacak.

Günümüzde, batı dünyasının ne dediğine kulak verelim: “Fener Rum Patrikhanesi Ekümenliğini resmileştirmeli, Ruhban okulu açılmalı, İstanbul’u gerekirse tek başına AB’ye üye yaparız.”

BOĞAZLAR: “Uluslar arası bir komisyon tarafından boğazlar yönetilecek, komisyonda Türk üye bulunmayacak, merkezi İstanbul olan bu komisyonun ayrı bir bütçesi ve bayrağı olacak.”

Günümüzde ise ne deniliyor: “Türk ordusu çökertilmeli, zorunlu askerlik kalkmalı, Batı ile dost, İslam Ülkeleri ile düşman olunmalı.”

Doğu Anadolu: “Anadolu’nun doğusunda iki ayrı yeni devlet kurulacak.” Ermenistan ve Kürdistan.

Günümüzde ise bu madde için yapılan çalışmalar: “Kürt sorunu safsatasını dillendirmek, PKK ile mücadele yerine uzlaşma yoluna gitmek, Kürt–Türk çatışması yaratmak, Kuzey Irak’ta kurulan kukla Kürt devletini tanımak…

Ermeni soykırımını tanımak, Ermenistan sınır kapısını açmak.”


Batılılar bu isteklerini hayata geçirmek için uğraşa dursunlar. Biz, Atatürk’ün evlatları olarak bu kanlı maddeleri kabul etmeyip, gerekirse tarihte yaptığımız gibi ‘milli mücadele’ için savaş vereceğiz…

Kimse topraklarımızı almaya cesaret edemez. Bizler, kurtuluş mücadelesi vermiş milletin çocukları, gençleri, ana-babalarıyız…

Göğsümüzde taşıdığımız imanla, başımızda bulunan önderle topraklarımızı kazandık. Kolay kolay da “haçlı zihinlere” kaptırmaya niyetimiz yok.

Bu, haçlı zihinlere son söz; “birliğimizi, beraberliğimizi, bütünlüğümüzü korumak, SEVR-İ hortlatmamak, LOZAN-I yaşatmak ve bizi bölmeye çalışanlara inat “Ne mutlu Türk’üm diyene!”


GAMZE KÖSE
En son gamze köse tarafından Pzt May 12, 2025 19:52 tarihinde düzenlendi, toplamda 3 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
gamze köse
Üye
Üye
 
İletiler: 41
Kayıt: Prş Oca 12, 2012 16:30

Re: Sevr’e İnat Lozan!

İletigönderen borabey » Cum Oca 13, 2012 11:15

Değerli Gamze KÖSE,

1970 yılında Sevr'i yeniden diriltmeye yönelik Avrupa'da toplantılar yapılıp hain senaryolarını gündemden düşürmeyenşer odak noktaları ile ilgili olarak 2009 yılında yılına ait bir yazıyı bu vesile aşağıda paylaşmak istiyorum. Balık uzmanı Norveç Cumhurbaşkanının ziyareti vesilesi ile şer odakların başında gelen Norveç'in gerçek yüzünü görmemize katkıda bulunması dileği ile...

Arif DOĞU

2011'de İç Savaş Hazırlığı

Hasan Demir - Yeniçağ

Açik Istihbarat'in Resmi
E-Posta Grubu
AçikIstihbaratTürkiye'ye Üye Olun



http://www.acikistihbarat.com 24.12.2009





1970 yılında Paris’te Sevr’in 50. yıl dönümü nedeniyle “Sevr’i Canlandırma Toplantısı” adı altında bir toplantı yapılmıştır.

“Sevr’in ölü bir anlaşma olmadığı ve canlandırılması gerektiği” nin dile getirildiği bu toplantıyı Paris’in uluslararası sorunlarda ağırlığı olan Congere Internationaux tertiplemiş, toplantıya 600 dinleyici katılmıştır. Katılanlar arasında Paris valisi ve bölge kaymakamları da vardır.

Siz ister paranoya deyin ister komplo teorisi.

Elin oğlu boş durmuyor.

Batı, Sevr’de o kadar ısrarcı ki kararı bu topraklarda yaşayan Türk ve Kürde de bırakmış değil, o öylesine “İlle de Sevr” diyor ki, Amerika’sı ile Avrupa’sı ile bu topraklarda bir “iç savaş” çıkartmayı bile göze almış durumda.

Ey millet uyanınız, bunlar bir iddia değil, elle tutulur gözle görülür gerçekler.

Ortalıkta dolaşan haritaları bir tarafa bırakalım, bugünkü DTP’nin geçmişi olan DEHAP’ın o zamanki Batman İl Başkanı Mehdi Öztürk’ün, Amerikalıları kastederek,

“Bize gelen heyetler, ’Farklılıklarınızı ön plana çıkarın, milliyetçiliği körükleyin’telkininde bulunuyorlardı”

dedikten sonra kendisinde oluşan kanaati şu kelimelerle özetlememiş miydi:

“-Irak’ta oynanan oyunun benzeri Türkiye için oynanıyor. Yıllardır yaratılmaya çalışılan bir Türk-Kürt kavgasıdır.”

Üzülerek ifade edelim ki Amerika bu konuda yalnız değildir. Avrupa da bu tezgâhın içersindedir.

Paris’lerde bir yandan “Sevr’i Canlandırma” platformları oluşturulurken diğer yandan da kardeşi kardeşe kırdıracak bir “iç savaşın” gayreti de yine Avrupa ’dan neşet etmektedir.

Yine AB metinlerinde bir yandan Türkiye’ye, “Yerel ve bölgesel özerkliğin geliştirilip yaygınlaştırılması” telkin edilirken diğer yandan da “2011 yılında iç savaş” için düğmeye basılmış bulunmaktadır.

Örnek çok da biz bir tane verelim anlayan anlar.

Bakınız Muharrem Bayraktar 24 Mayıs 2005 tarihinde Yeni Mesaj gazetesinde kaleme aldığı, “Türkiye’de iç savaş çıkarmak istiyorlar” başlığı altındaki yazıda bizi hangi gerçeklerle yüz yüze getiriyor:

“Sefa Yüksel Norveç’te yaşıyor. İskandinavya Türk Dili Konuşan Ülkeler Enstitüsü Direktörlüğü yapıyor.

Üç hafta önce, Meltem TV’de yaptığım Diyalog Programının konuğu idi. Programda ’Batılı dostlarımızın’dehşet verici bir tezgâhına nasıl şahit olduğunu anlattı:

‘- Belçika Stratejik Araştırmalar Kurumu’nda görevli bir uzmanı dün ziyaret ettim. Yakinen tanışıyorduk. Bana kalın bir dosya getirdi.

-Bunu oku- dedi.

Dosyayı karıştırmaya başladım. Türkiye’de çıkarılması planlanan bir iç savaşın nasıl tetikleneceğine dair senaryolar yer alıyordu. İç savaşın çıkması için öngörülen tarih 2011 yılı idi.”

Bu satırların üzerinden 5 yıl geçti..

Şunun şurasında 2011’e ne kaldı?

Birileri Sevr demekle Sevr mi olacak, birileri Sürgünde Kürt Parlamentosu kurdularsa bu Kürtlerin ayrı bir devlet isteği anlamına mı gelir, Diyarbakır’ı başkent ilan etmekle Diyarbakır başkent mi olur diyenler olabileceği gibi Belçikalı bir uzman 2011’de Türkiye’de iç savaş çıkartılacak demekle iç savaş mı çıkar diyenler de çıkabilir, ama durunuz, Safa Yüksel’in sözleri henüz bitmiş değil.

Safa Bey diyor ki:

“- İşin daha vahim boyutu, bu dosyanın Avrupa Başkentleri’nde ilgili birimler tarafından değerlendirmeye tabi tutulduğu idi...”

Sözün özü. Ortalıkta Sevr haritaları dolaşıyor.

Avrupa Başkentlerinde Sevr toplantıları yapılıyor.

ABD’li diplomatlar Türkiye’de ayrılıkçı gördükleri Kürtleri,

“Türklere düşman olun” diye körüklüyor, Avrupa başkentleri 2011’de Türkiye’de çıkartılması düşünülen bir iç savaşın nasıl tetikleneceği üzerinde en az beş yıldır kafa yoruyor...

Bütün bunlar geçmişte olmuşsa ve biz “Yine deniyorlar, yine olabilir” dediğimizde, niye elinde devlete dayattığı şartlar ve üstünde üniformayla Kandil’den inen teröristten daha kötü oluyoruz, sahi niye?

(26/10/2009)
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

Re: Sevr’e İnat Lozan!

İletigönderen borabey » Cum Oca 13, 2012 11:22

Sevr'den girdik Norveç'ten çıktığımıza göre Norveç'le devam edelim...

Arif DOĞU


Norveç'in Rolü Ne?

Nazım Güvenç - Bizim Anadolu Gazetesi



http://www.acikistihbarat.com 24.12.2009



(Açık İstihbarat : Yazar; 2011'de İç Savaş Hazırlığıbaşlıklı yazıdaki rapordan bahsediyor)

Bu 35 sayfalık planın Norveç'te devlete ait bir enstitüde bulunması rastlantı mı?

Kesinlikle değil. Gerçi bu planı hazırlayan kurumun Norveçli olmadığı açık.

Bu plan muhtemelen ABD veya İngiltere'de hazırlanmış. Ancak metnin İngilizce orjinalinin Amerikan İngilizcesi olduğu dikkate alınırsa, ABD'deki kurumlardan birinde hazırlandığı düşünülebilir. Bunun ille de CIA olması gerekmiyor. RAND korporasyondan başlayıp bir alay stratejik ilişkiler enstitüsüne dek uzanan bir yelpazede bu tür planlar hazırlayan, senaryolar yazan uzmanlar var.

Bu da onlardan biri ama içeriği ve hedefi itibariyle hafife alınacak sıradan bir siyasal analiz veya öneri düzeyinin çok üstünde bir önemi var.

2003 yılında ABD Başkanı Bush'un zamanında hazırlanmış olması nedeniyle bugün Başkan Obama'nın bunu ne ölçüde sahiplendiği de sorgulanabilir.

Lakin şu da bir gerçektir ki ABD, hele dış ilişkilerinde ve bu planda öngörülen konularda belki de İngiltere'den sonra "derin devlet"inin en çok güdümünde olduğu bir devlettir. ABD'nin tarihinin kısa olduğu hep söylenir ve bu doğrudur. Bununla birlikte, ABD'de devlet aygıtı özellikle stratejik hedef ve planlarını en az 50 yıllık bir perspektifle hazırlar ki doğrusu da odur ve ne yazık ki bizim devletimiz Atatürk'ten sonra bu uygulamayı boşlamıştır.

Bu da ayrı konu.

Norveç'e gelince. Bu devlet, Danimarka ve diğer İskandinav ülkeleri gibi birçok konuda "ABD'nin taşeronu" işlevini görmektedir. Böylece ABD'nin güvenlik şemsiyesi altında olmasının bedelini ödemektedir. Güya sosyal-demokrat bir görünüm taşımaları, nüfusu ve askeri güç olarak küçüklükleri bunlara "kamu diplomasisi" yürütmekte suret-i haktan görünme kolaylığı sağlamaktadır.

Aynen Danimarka gibi, Norveç de son yıllarda "terörizmle mücadele"de etkin bir rol oynamaktadır ama bu çift yönlüdür. Bir yönüyle İslamcı terör örgütleri ile mücadele adı altında Batı'yı rahatsız eden İslam ülkelerine karşı sıcak savaş hattında değil ama psikolojik savaş hattında rol oynamaktadır. "Sivil toplum kuruluşları" da denen güya "hükümet dışı örgütler"in içinde yer alan gayrı-resmi ajanların (yerli ve yabancı) her bakımdan kullanılması işi bu devletlerin sırtındadır.

İkinci yönü ise Norveç'in "terör örgütü" PKK'ya açık ve gizli destek vermesidir. Unutmayalım ki, AB dışında kalan fakat NATO üyesi Norveç, PKK'yı resmen de "terör örgütü" olarak kabul etmeyen bir devlettir ve bu tavrında NATO'yu kilitlemek pahasına ısrarlıdır.

Dolayısıyla söz konusu raporun adı geçen Norveç Enstitüsü'ne de gönderilmiş olması kadar doğal bir şey yoktur.

Kürt Açılımı"nın en başında hatırlanacağı üzere Cumhur reisi, "biz bir an önce ne yapılması gerekiyorsa yapalım yoksa başkaları yapacak" mealinde bir uyarıyla bu açılımın ne kadar önemli ve ne kadar acil olduğunu vurgulamak istemişti.

Zaten hemen ardından büyük bir aceleyle "Açılım" paldır küldür eldeki malzemeyle yürürlüğe kondu.

Kim bilir belki bu ve benzeri planlar bizim devleti yönettiklerini sananların da kulağına kar suyu kaçırmıştı? 2011'e şunun şurasında ne kaldı?



Açık İstihbarat @ 2009
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06


Şu dizine dön: Sizin Makaleleriniz

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x