
İngiliz Savaş Kabinesi, ileride, 10 Ağustos’ta Fransa’nın Sevr kasabasında Osmanlılarla imzalanacak Barış Anlaşmasına koyacakları maddeleri görüşüyor.
Henüz Misak-ı Millî ilan edilmemiş, müstafi subay Mustafa Kemal’in elindeki tek güç Erzurum ve Sivas Kongreleri beyannameleri, ve o gün “Üzerinde Güneş Batmayan Büyük Britanya İmparatorluğu” korkusunu şöyle anlatıyor:
“Sorun, ‘padişahın sözünü dinlemeyen’ milliyetçi Mustafa Kemal, ve ileride karşımıza çıkacak bir milliyetçi hareket, ...”
Başbakan Lloyd George, Dışişleri Bakanı Lord Curzon ve Harbiye Nazırı Churchill üst düzey siyasiler, kararları verecek olanlar. 1915 Çanakkale savaşının mimarı Churchill, kendisini ve koca Britanya İmparatorluğu ordusunu ve donanmasını bir avuç Mehmetçikle rezil eden Mustafa Kemal’in verdiği kuyruk acısını bir türlü unutamıyor.
Bu toplantının tutanağını günümüzle karşılaştırarak göreceğiz ki emperyal güçler 1920’de Sevr Anlaşması ile Türklere ve Türkiye’ye getirmek istedikleri düzeni, ölesiye korktukları Mustafa Kemal’in ölümünden sonra adım adım yürürlüğe koymuşlar.
Toplantı tutanağı (yatık yazılar) şöyle gidiyor
TÜRK BARIŞ ANLAŞMASI
Toplantıda, Türkiye Barış Anlaşması ile ilgili elde üç belge vardı.
Dört ana madde üzerinde fikir birliği varıldı.
1- Prusya militarizmi gibi olan Türk militarizmi ezilmeli,
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin durumu gösteriyor halimizi, bu iş tamam.
***
2- Karadeniz’den Ege’ye kadar Boğazlar, tarafsızlığı ve serbest geçişi güven altına alacak uluslararası bir kuruluşa teslim edilmeli,
Gerek kalmadı, her türlü pisliğin geçişi serbest; her gün bir tanker faciası bekleyerek yaşıyoruz İstanbul’da.
***
3- Ermeniler Türklerin baskısında kurtarılmalı,
Ne baskısından bahsediyorsun, “Hepimiz Ermeniyiz” diyerek yürüyüşüler tertip ediyoruz biz artık.
***
4- Arap ve Suriye halkları tekrar Türk baskısı altına sokulmamalı,
Türk baskısı değil de şimdi emperyal güçlerin boyunduruğu altında Arapların çoğu; bunu kabul etmeyen Suriye’yi de kiralık katillerinizle cehenneme çevirdiniz.
***
Dışişleri Bakanı Lord Curzon ve M. Betheleot’un toplantıya alternatif planlar getirmeleri beklenirken yalnız Türklerin İstanbul’dan çıkartılmaları önerisi ile gelmeleri eleştirildi. Üstelik bu öneriye göre halifenin de orada kalmasına izin verilmeyecek.
Halifemiz yok şimdilik fakat bu konu üzerinde çalışıyoruz, “Pennsylvania” diye bir yer varmış, oradaki de zaten gelmiyor ama işi uzaktan çok iyi idare ediyor, maşallah nefesi çok kuvvetli.
***
Sömürgeler Bakanı’nın da onayladığı Hindistan Bakanı’nın önerisi olan ve Başbakan’ın 1913’de benimsediği, Türklere tüm toprakları üzerinde bağımsızlık tanınması fakat yönetimin Uluslararası bir Komisyon’a teslim edilmesi üzerinde durulmadan dışlanmış.
İçinde ABD’li “Uzman” olmayan bakanlık, devlet dairesi kalmadı; hatta Diyanet te bile adamları var artık, durum kontrol altında yani.
***
Türklerin yurtlarından atılmasının Hindistan’da yaratacağı etki üzerinde duruldu. Bu anlaşmanın imzalanması ile ilk defa olarak Hindistan’da, İngiltere’den tamamıyla ayrılmak için Sinn Fein (İrlanda’nı İngiltere’den ayrılması için savaşan örgüt) benzeri bir örgütle karşılaşılacağı anlaşılıyor.
Böylesine bir barışın kusurları da yükü de İngiliz İmparatorluğu üzerine kalacak, Fransızlar bundan sonuna kadar faydalanacak, daha şimdiden Fransız gazeteleri Müslümanların haklarının korunması Fransızlara kaldı demeye başladı.
Merak etmeyin, salak Fransızlar, “Ermeni Soykırımı”na takıldılar, en az sizden nefret ettiğimiz kadar onlardan da nefret ediyoruz.
***
Avusturya’yı yıktık, sonu gelmeyen sorunlar çıktı, Türkiye’yi yıkmak ta felaket haline geldi. Türklere onları kontrol altında tutacağımızı fakat yardım etmeyi amaçladığımızı söylemeliyiz.
Siz daha “felaket”in ne olduğunu görmediniz, bekleyin kısa zamanda hep birlikte kına yakarsınız. Bu yardım işini de çok iyi becerdiniz vallahi; AB’ye girdik, giriyoruz, İngiltere “arkamızda” diye diye yardımınızdan son derecede memnunuz.
***
Boğazlardaki bütün müstahkem mevkileri yerle bir edersek, Türk ordusunu kısıtlarsak, Sultan gözümüzün altında olarak İstanbul’u kontrol edersek, Uluslararası bir komisyon ve Polis teşkilatı kurarsak Türkler çaresiz kalır, bir şey yapamazlar.
Bak işte burada gösterdiniz üstün becerinizi, hakkınızı vermek lâzım. Ordu gitti veya bitti, “Son Osmanlı Sultanı” diyen pankartlarla karşılanan Tayyip Allah’a şükür devamlı gözünüzün –hatta elinizin- altında, polis teşkilatı dersen hani o Pennsylvania’lı dedim ya o kurdu sizden önce, sizin işinizi yapıyorlar.
***
Sultan ve hükümetini, uzaklaştırmaktansa, İstanbul’da tutarsak çok daha etkili bir şekilde kontrol edilebilir. Bombay valisi George Lloyd Hindistan’a doğru yola çıkmadan önce Türklerin İstanbul’dan çıkarılması taraftarı idi, şimdi bunun çok büyük bir hata olduğu görüşünde.
Yine akıllı davrandınız; eğer bizi İstanbul’dan da çıkarmaya kalkışsaydınız, emin olun Mustafa Kemal sizleri diri diri yakardı; gördünüz ne yaptı Yunan ordusuna, 9 Eylül’de yüzme bilmeyen Yunan askeri kalmadı.
***
Genelkurmay Başkanı, Türkler üzerinde otoritemizi devam ettirmek istiyorsak Sultan’ı İstanbul’da tutmalıyız düşüncesinde. Çanakkale’deki müstahkem mevkileri bombalayıp yıktıktan sonra bir tehlike kalmaz ve limanda donanmadan bir gemiyle, kıyıda bir tek polis memuru boğazları güven altına almaya yeter.
İşte burada can damarımızdan girdiniz köpoğlular. Çanakkale’de bize ait “müstahkem mevki” zaten kalmadı; NATO’nun, yani sizin emrinizde hepsi, bu bir. İkincisi de, limanda geminizi bırakmanıza da gerek yok artık; sizin “HMS Illustrious”, 90 yıl önce Türkiye’yi işgal için gelen “HMS Ajax” adlı savaş gemisiyle aynı yere demir attı; bu ziyarette kraliçe daha önce “Şövalye” yaptığı kuklasını polis olarak görevlendirdi.
***
Anadolu’da özerk bir Türkiye fikrine karşı olduğumuz, Türkleri kelepçelemek istediğimizi söylemek doğru değil. Önerilen, Güney’de Kilikya ve Kuzey-Doğu’da Ermenistan ile sınırlı Anadolu’yu Türklere vermekti. Ayrıca, Trakya’da toprak vererek Yunanlıları İzmir’den çıkarmak umuluyordu. Türklerin öfkesinin ana sebebi Yunanlıların İzmir’i işgali idi.
Şimdi plan yeniden yürürlüğe konuluyor; “Özerk Kürdistan” ile başlayıp, sonra da Ermenistan’a biraz toprak veririz artık. Yine zekâ fışkırıyor, öfkenin sebebini iyi bildiniz; eğer sizin savaş gemileri Yunan askerini getirip İzmir’e çıkarmasaydı, bizim Mustafa Kemal biraz zorlanırdı halka anlatmaya, “Kurtuluş Savaşı”nın neden gerekli olduğunu.
Yalnız unuttuğunuz bir şey var; biz o öfke ile kalktığımızda neler olduğunu bütün cihan gördü; ite ite yine oraya getirdiniz bizi, korkun, çok korkun, sonu hayırlı olmayacak çünkü.
***
Çok eleştirilen finansal kontrol için geçerli sebepler var; savaş öncesi Osmanlı bonolarını ellerinde tutanların Türkiye’den alacakları yıllık faiz 3,75 milyon İngiliz Lirası. Türkiye maliyesini kontrol altına almadan işgal ordularının masraflarını nasıl karşılayabiliriz? Üstelik Türkiye bir keşmekeşe sürüklenirse, İngiltere Krallığının ticaret imkânları da elden gidecek. Savaştan önce bizim ihracatımızın %26’sı Türkiye’ye gidiyordu; Almanya’nın %14 ve Fransa’nın %12 idi; yani diğer büyük devletlerin neredeyse iki katıydı İngiltere’nin ticari çıkarları. Anadolu pazarının elden gitmesi Manchester’da binlerce kişinin işini kaybetmesine sebep oldu.
Bu konuda içiniz rahat olsun; biliyorsunuz, Maliye Bakanımızı burslu olarak bünyesinde Kürt Enstitüsü olan sizin Exeter’de okuttunuz, cebine de Birleşik Krallık pasaportu koydunuz. Artık size kıyak yapmayacak ta kime yapacak yani.
***
Halen İstanbul’da olan Dışişlerinden iki görevli, Mr. Hohler ve Mr. Ryan da Türklerin İstanbul’dan çıkarılması görüşünde. Mr. Hohler’den gelen mesajda, “tarihten ders alınmalı; bırakın başka devletleri idare etmeyi, Türkler kendilerini idare etmekten aciz… İslam inancını gözünüzde fazlasıyla büyütmekle bir risk alıyorsunuz, Türkler doğuştan entrikacı kişiler, yüzyıllardır Avrupa’nın başında bir bela ve lanet olmuşlardır; bu kapanmayan yarayı söküp atma fırsatı çıktı ortaya” diyor.
Bakın yine istemeden haklısınız diyeceğim size bir konuda; “Türkler kendilerini idare etmekten aciz” diyorsunuz. Mustafa Kemal’in ölümünden bu yana, bizi idare etsin diye başımıza getirdiğimiz her adam ya size, ya da başka emperyal güçlere teslim oldu, kimisi ise tam bir kukla haline geldi.
İslam inancını “gözünüzde büyütmeyin” demeyin; bakın sizin yardımlarınızla çarpıtılmış tarafı Suriye’de karşınızda; “büyütmemekle” çok daha büyük risk aldınız.
Türkler entrikacı diyorsunuz, hiç aynaya baktınız mı siz?
Yüzlerce yıldır Avrupa’nın, Avrupa halklarının başına bela olan emperyal güçlerdir, İngiliz veya Türk, kimliği önemli değil.
***
Sorun, ‘padişahın sözünü dinlemeyen’ milliyetçi Mustafa Kemal. İleride karşımıza çıkacak olan da, bir milliyetçi hareket; Türklerin İstanbul’da kalmalarına izin verdiğimiz için bu tehdit arttı mı azaldı mı? Bu tartışma götürür bir nokta. Onları orada bırakırsak bütün İslam Âlemi “sonunda biz kazandık” diyecek. İtilaf Devletleri şimdiye kadar iki defa Türkleri oradan atmaya karar verdi. Birincisi, savaşın başlarında, Ruslar oraya el koyacaktı. Kerensky bu haberi verdiğinde kimseden ses çıkmadı. İkincisi, 1917’de uluslararası bir konferansta, Mr. Balfour ABD’ye durumu anlatıp, Türklerin oradan çıkarılmasında ısrar ettiğinde idi.
Evet, burada baltayı taşa vurduğunuzu siz de biliyorsunuz. Siz Türkleri yurtlarından atmaya kalkarken Mustafa Kemal ve onun uyandırdığı milliyetçi hareket sizin uşaklarınızı İzmir’den denize döktü; dua edin size de aynı işlem uygulanmadı, arkanıza baka baka İstanbul’u terk ettiniz.
***
Başbakan, 3 Ocak 1918 Savaş Kabinesini toplantısı tutanaklarından aşağıdaki noktalara dikkati çekti. “Türklerin savaşa devam etmelerinin sebebi, ülkenin parçalanacağı ve İstanbul’u kaybetme korkusu idi. İmparatorluğun Türklere ait kısmını elde tutabileceklerini bilselerdi çok daha az savaş eğilimli olurlardı.
Yine doğru teşhis; Kurtuluş Savaşı’na gerek kalmazdı, bugünkü sınırlarımız içinde bizi rahat bıraksaydınız.
***
*****
Şimdi yeniden bir tartın bakalım, ben de tekrar hatırlatayım;
Biz o öfke ile kalktığımızda neler olduğunu bütün cihan gördü; ite ite yine oraya getirdiniz bizi; korkun, çok korkun, sonu hayırlı olmayacak çünkü.
Kaynak: The National Archives
Catalogue Reference: CAB/23/37
Image Reference: 0018