Şiddetle ekonominin ne bağlantısı olabilir, ama var.

Genel & Güncel Konular

Şiddetle ekonominin ne bağlantısı olabilir, ama var.

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzt Mar 02, 2020 21:14

Şiddetle ekonominin ne bağlantısı olabilir, ama var. Öyle olmasa medyada sürekli şiddetin ne işi olabilir. Dizilerde, haberlerde, gazetelerde, video kanallarında sürekli bir şiddet. Çünkü medyanın en çok kâr edilen alanıdır şiddet. Küçük bir mahalle kavgasından bile gerilim görüntüleri çıkarmaktan geri kalmayan bir medyadan bahsediyoruz. Eğer bu şiddet görüntülerinden ders çıkarılsaydı, aynı suçlarda bir azalma olması gerekirdi. Ancak toplumsal algılamada farklı bir işleyiş var, bunu iyi çözümlemek gerekir. Ama medya patronları en çok toplumdaki bu şiddet patlaması halini seviyor. Devletin bu patronlardan farklı düşünmesi, önlem alması gerekir. Bunu da en çok çocuklarımız için, sağlıklı bir gelecek için yapmalı.

Medyada şiddet kullanımı Çünkü kuruluş ve yükseliş aşamalarında daima bir şiddet söz konusudur. Şu anda bunu da bireysel silahlanmalarındaki durumlarından ve tartışmalarından anlayabiliriz. Orada durum tamamen ekonomik, şiddetten beslenen iki önemli sektör: Medya ve silah.

Şiddet içerikli yapımların, haberlerin maliyeti düşük, getirisi ise fazladır. Şiddet dışındaki yapımlar hem zordur, hem de ciddi senaryolar gerektirmektedir. Oysa şiddetin dili her yerde aynıdır ve pazarlaması da kolaydır.

Şiddet içerikli yayınların toplumdaki yansımaları farklı olabilir demiştik. Örnek olarak, bir zamanlar "Deli Yürek" ile günümüzdeki "Kurtlar Vadisi" dizilerinden, yasal olmayan yöntemlerle de toplumda hürmet edilen, saygın bir kişi olunabileceği algısı çıkarabiliyorsunuz. Ya da kendinize belirlediğiniz doğrular için her yolu mubah kılabilirsiniz.
Bu sonuçları yine kendi medyalarının haber bölümünde izletip karıncadan yağ çıkarmaya devam ediyorlar çaktırmadan.

Kocası tarafından bıçaklanarak öldürülen Şefika Etik cinayetinde de olayın veriliş şekli eleştirilecek cinsten. 7 Ekim 2011 tarihli Habertürk Gazetesi'nde "Kadına şiddette son nokta" başlığıyla sırtında saplanmış bıçakla yüzükoyun yatmış halde resmini mozaikleştirmeden kullanmışlardı; bu da kamuoyunda infiale yol açmıştı. Sıradan bir olaymış, herhangi bir magazin haberiymiş gibi konan bu fotoğrafın yerine şiddeti uygulayanın fotoğraflarının konulması gerekmez miydi?
Resim
6 Ekim 2011’de, kocasının 20 bıçak darbesiyle katlettiği iki çocuk annesi, Habertürk gazetesinin sürmanşetine taşıdığı cansız bedeniyle günlerce konuşulmuştu. Zaten sorun tam da burada düğümlenmiyor mu? Medya, kadına şiddet meselesinde bir gram ilerleme kaydetmeye niyetli olsa, bu davanın takipçisi olurdu... Kadın cinayetlerinin salt adli bir suç değil, aynı zamanda bir nefret suçu olduğunu bilir, haberi buna göre değerlendirirdi.
“Daha fazla kadın ölmesin, dövülmesin, şiddet görmesin” temennileri ancak o zaman samimiyet içerirdi! ...... Yalanlar ceza indirimi için
Peki medyanın unuttuğu Şefika Etik davasında neler oldu? Avukat Meriç Eyüpoğlu’nun belirttiği gibi, sanki katil kocanın değil, öldürülen kadının yargılandığı bir davaydı bu...
Bir kez daha, hepimizin iyi bildiği bir dekor kuruldu. Sanığın hafif cezayla kurtulabilmesi için her şey, hunharca öldürülen kadının “bunu nasıl da hak ettiği” üzerine kuruldu!
- Manisa’da görülen davada dinlenen tanıkların hepsi, sanık İbrahim Etik’in akrabaları ve çocuklarıydı. Düşünsenize, baba anneyi katletmiş, bir de utanmadan çocuklarını “tanık” sıfatıyla mahkemeye çıkartıyor!
- İbrahim Etik’in 20 bıçak darbesine savunması “anlık öfke”ydi... Tabii ki o meşhur “erkekliğe hakaret” iddiasını da öne sürdü. Evi yakmanın bahanesi ise “hızını alamamak”tı!

Emsal teşkil etsin
- Oysa iddianamede, sanığın önceden eve benzin getirip sakladığı ve “aile meclisinde” konuşulduğu yer alıyor. Yani tasarlayarak ve bilerek işlenmiş bir cinayet bu. İfadeler, hukukumuzun yüz karası “namus” ve tahrik” indirimlerinden yararlanmak üzerine kuruluydu.
- Tahrik indiriminden yararlanmak için ölen kadının “birden fazla erkekle mesajlaştığı” ve “aldattığı” öne sürüldü. Böylece Şefika Hanım’ın ölüsü, bir kez daha çiğ çiğ çiğnenmiş, ayaklar altına alınmış oldu.
Resim
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2327
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Mafya Dizilerinin Toplumsal Mesajı "OPAK TOPLUM" * Hulki CEVİZOĞLU

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzt Mar 02, 2020 21:16

Şiddeti özendirme ve sıradanlaştırma.
Kriminal tipler, katil profilleri.
"Mağdur" mafya, "mağdur" çete liderleri ve üyeleri.
"Hırıltılar çıkararak" boğulan insanlar.
Takır takır sıkılan silahlar.
Acımadan öldürülen insanların öldürülmesini "meşrulaştırma" sahtekârlığı.
Kendi ölüsünü yüceltme, insanileştirme.

Çete liderlerini "Camiye" sokarak ayet ve sureler eşliğinde "inançla yasadışılığı özdeşleştirme", çete zihniyetini dinin kutsallığı üzerinden "temize çıkarma."
"Biz Koçovalıyız, unutmayız!" sloganıyla tüm insanlara ait olan hafıza özelliğini bir aileye/sülaleye mal ederek benlik narsizmini körükleyerek, çeteyi fetişleştirme (kutsallaştırma).

Bir mahalle üzerinden "mafya/çete felsefesi" üretme çabaları.
"Kurtarılmış bölge" ("Çukur") oluşturma.

Sınıf analizi yapıldığında ezilmiş, fakir, orta sınıf altı insanların yükselme ve zenginleşme yolunun "çetelere aidiyet" ve "suç işleme kariyerine sahip olma" olduğu algısı.
Sosyal ağlar ve sosyal ilişki modelini çeteler üzerinden inşa etme.
Tek "sosyal sermayenin" hapse girerek elde edilmesi.
Gençleri özendirecek duvar yazıları ile slogan terörizmi, beyinleri esir alma ve "mahalle tahakkümü" kurma.

NE TÜR BİR "KOLEKTİF ÖRGÜTLENME?"
Yukarıdakilerin hepsi şiddetin sahnelendiği TV dizilerinde mevcut.
Özellikle "Çukur" adlı dizide.
İnsanlar kan bağıyla ya da yaşam tarzlarıyla birbirlerine "bağlanırlar."
Buradaki temel soru şudur:
Sistematik şiddet içeren filmler ise toplumda ne tür bir "bağlılık" ve nasıl bir "kolektif örgütlenme" hedeflemektedir?

SESSİZ SUÇ ORTAKLIĞI
TV dizilerindeki şiddet, zihinlerimizde görünmeyen başka bir şiddeti doğuruyor: Simgesel şiddet!
Büyük sosyologlara göre simgesel şiddet, mağdurların ve şiddet faillerinin (saldırganların) bilinç dışı biçimde sessiz suç ortaklığıdır.
Tıpkı bizdeki şiddet filmleri üreticileri (yapımcılar), yayınlayıcıları (TV yöneticileri) ve severek izleyenlerin (büyük kitlelerin) ortak mutluluğu gibi.
Buradaki hata, bunun "sistematik" biçimde uygulanmasıdır.
Topluma ve özellikle genç kesime "yeni bir kimlik" ve "şiddetle özdeşlik" aşılanması "eli hafif iletişim hemşireleri" tarafından ustaca yapılmaktadır.
Hiçbir düşünce üretmeyen bu tür "sistematik filmler" bir "şey"i ise sürekli üretmektedir: Şiddet!

MEDYA YOLUYLA OTLAMAK!
Ünlü Fransız sosyolog Bourdieu'ya göre; medyanın özgül gücü, "simgesel ağırlığına" ve "simgesel egemenliğine" göre ölçülmektedir.
Bourdieu medyayı bir "otlak" olarak görmektedir.
Anılan türdeki medyanın "zihinsel otlakçılığından" kurtulmalı, "kenar mahalle" ya da "çöküntü mekânları" üzerinden senaryolaştırılan şiddet filmleri dönüştürülmeli ve "kültürel soylulaştırmaya" (cultural gentrification) tabi tutulmalıdır.

"OPAK TOPLUM" İNŞA ETMEK
Bu tür "sistematik şiddet filmleri" toplumu opaklaştırmakta, zihinleri dondurmaktadır.
Bu "toplumsal opaklık" (donukluk, bulanıklık) içinde kim neyi "avlamaktadır?"
Bir "yabancılaşma", şiddeti "meta" haline getirme, "şiddetin alıcısı" kitleler üzerinden milyon dolarlar kazanma ve "şiddeti fetişleştirme" (kutsallaştırma) sonucu insanlık dışı ve boğucu bir toplum inşa edilebilmektedir.
Kitlelerin "av" olduğu bu tür toplumları ben "opak toplum" olarak kavramlaştırıyorum.

Atatürk'ün tarihi görüntülerindeki sigaralarını bile sansürleten RTÜK bunlara niçin izin vermektedir?
Sigara yasakken silahlar niçin serbesttir?
Bu bir "devlet felsefesi" ya da "devletin denetim mekanizmasının gizli yansıması" değilse, merakla soruyorum, nedir?

Güncel toplumun "maskelenmiş çelişkiler" içine saplanıp kalması bir "devlet politikası" değilse, yine merakla soruyorum, bu "kültürel bataklıklar" nasıl oluşmaktadır?
Bilelim ki, kaybolmak da ölmektir!
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2327
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x