
Türkiye’ nin tüm komşularıyla anlaşmazlıklarını karşılıklı görüşmelerle çözüp, sıfır sorunu hedeflemesini savunan Ahmet DAVUTOĞLU, son hükümet değişikliğinde TBMM dışından Dış İşleri Bakanlığına atandı
Kelimelerin büyüsüne, hipnoz gücüne inanırım. İçeriği sıfır olsa da kitleleri etkileyen, o güne kadar niçin akıl edilemediğine hayıflandığımız sihirli sözler vardır. Komşularıyla sıfır sorunlu Türkiye sözü de insana son derece çekici geliyor, içerdiği anlamı düşünmeden benimseyiveriyoruz.
Bir dönem TÜSİAD, sonrasında YDH (Yeni Demokrasi Hareketi ) Başkanı Cem BOYNER, PKK’ya karşı operasyonları kastederek, dünyada Türkiye Cumhuriyeti’ nden başka kendi dağlarını bombalayan devlet olmadığını söylemişti. Kendi dağlarını bombalayan T.C sözü o dönem çok tutmuştu! Boyner alkışçılarından hiç birinin aklına da; “ İyi de terör örgütü militanları o dağlarda barınıyorsa niçin bombalanmasın” demek gelmemişti! Dedik ya bazı kelimeler efsunludur, insanı büyüler, aklını da başından alıverir!
Telif hakkı Tayyip Erdoğan’ a ait olan; “Çözümsüzlük çözüm değildir” kelamı da bu türün klasikleri arasında yerini çoktan almıştır. O güne kadar KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ ı Kıbrıs davasının savunucusu bilen halkımız, başbakanın beyanıyla çözümsüzlüğün kimden kaynaklandığını anlayıp boşu boşuna Rumların günahını almaktan vazgeçmişti! Denktaş’a çözümsüzlükte diretip Türkiye’ nin başına iş açmanın, önünü tıkamanın, Kıbrıs’ ı Türkiye’ nin kamburuna dönüştürmesinin cezası kesilmiş, koltuğu altından çekilivermişti!
Komşularıyla mevcut sorunların sorumlusu ve uzlaşmaz tarafı olarak Türkiye’ yi gösteren anlayış şu an iktidar koltuğundadır. Atlantik ötesinden ve Brüksel’ den kulaklarına üflenen reçeteler doğrultusunda sorunları sıfırlamak için mesai sarfetmektedirler!
Bu uzun girişten sonra bazıları Osmanlıdan miras sorunların nasıl sıfırlanabileceğine gelelim:
Suriye Hatay’ ın 1939’ da Türk toprağı haline gelmesini hala kabullenememiştir. Halen Hatay’ ı Suriye sınırları içinde gösteren haritalara yer vermektedir. PKK’ya gelişip serpilme döneminden başlayarak yıllarca destek olmasının temel nedeni Hatay’ la birlikte Fırat’ ın sularını istediği gibi tasarruf edebilmeye yöneliktir. Türkiye Hatay ve Fırat konusunda Suriye istemlerini kabulle sorunu sıfırlayabilir!
Yunanistan’ la sorunları sıfırlamaya gelelim: Ege’de Yunan karasularının 12 mile çıkarılması, Patriğin Ekümenikliğinin kabulü ile İstanbul’ da bir çeşit devlet başkanlığına yükseltilmesi, Ege’ nin uluslar arası hava sahasında jetlerimizin uçurulmaması, Kıbrıs’ tan birliklerimizin geri çekilmesiyle ada Türklerinin Kıbrıs Rumlarının insafına bırakılması, karşı tarafın başkaca talepleri olursa onların da sorun çıkarmadan yerine getirilmesi.
Ermenistan’ la sorunların sıfırlanması içinse; öncelikle koşulsuz olarak sınırın açılması, Azerbaycan’ ın devreden çıkarılması, Karabağ işgalinden söz bile edilmemesi, soykırımcı olduğumuzun en yüksek düzeyde itirafı, karşı tarafın talep edeceği tazminat ve toprak taleplerinin de dikkate alınacağının taahhüt edilmesi.
Sıfırcılığı bir an için bırakıp tarihin ve bilimin prizmasından ortaya çıkan tabloyu değerlendirelim isterseniz: Günümüz Türkiye’ si, cemaatçilikten etkilenen bir anlayışın devlete hakim olması durumunda ortaya çıkacak faciayı yaşamaktadır. Çağdaş devletle ilkel cemaat kültürü ve hiyerarşisi doku uyuşmazlığı içindedir. Cemaatin çıkarları ile ulus devletin çıkarları çatıştığında devletin pes ederek cemaat hakimiyetini kabul edip cemaatleşmesini zorunlu görmektedirler. Bu nedenle çağdaş devletle cemaat anlayışı arasındaki uzlaşmaz çelişkide kendi ulus devletine karşı emperyalist devletlerle ittifaka girmekte hiç bir sakınca görmemektedirler. Cemaat atmosferi içinde ulus devlete karşı intikam, rövanş hıncıyla yetişen kadrolar gelinen aşamada kendi ulus devletlerini tasfiye edecek, dönüştürecek güce ulaştıklarını düşünmektedirler
Komşu aşiret ve cemaatlerle kan davası, yaylak kışlak vs. ihtilafların çözümündeki toplu yemek sonrasında kutsal kitaba el basarak kasem etmenin, andlar verip kucaklaşmanın devletler arası ilişkilerde de geçerli bir yöntem olduğunu düşünmektedirler. Edilen yeminden, verilen sözden, cemaat liderinin, aşiret önderinin bir kelamıyla dönülebilir. Devletlerarası antlaşmaların bağlayıcılığından, yaptırımından habersiz kravatlı cemaat mensuplarınca sıfır sorun aşkına verilen ödünlerle gerçekte sıfırlananın ne olduğunu bir düşünelim:
Emperyalistlere ve onların donatıp üzerimize saldığı Yunanistan’ a karşı verilen bağımsızlık savaşıyla kurulan, Lozan’ da varlığı uluslar arası hukuk tarafından tescil edilen Atatürk Türkiye’sinin saygınlığı, güvenilirliği, ciddiyeti, kısacası itibarıdır sıfırlanan!
Komşularla sıfır sorun söylemiyle isteneni fazlasıyla veren bir Türkiye’ nin öncelikle itibarı sıfırlanıp yerle bir olur. Sonrasında varlığının sıfırlanmasına sıra gelecektir elbette!
Emperyalistlerin umuma açık karnelerinde bizim sıfırcıların sıfırlama komedisine 10 üzerinden 10 verdikleri görülüyor. Siz siz olun, sistemin efendilerinin gizli karnesinde bizim sıfırcıların baştan aşağı sıfır çektiklerini sakın unutmayın!
Emperyalistler, halkından kopmuş, ulusunun çıkarlarını savunmayan işbirlikçileri, sıfırcıları her devirde kullanırlar ama asla saygı duymazlar. Basarlar sıfırı!
Av. Hüseyin ÖZBEK, 7 Eylül 2009