Bu soruya cevap arıyorum, ama tabi ki tüm cevaplarım sorgulanabilir
İnsan beyninin, gelişimine tanıklık edelim; bunu çok da bilimsel esaslar üzerinden yapmayalım (laf aramızda! haddimizi aşmayalım).
Evella sağ elinizi, alnınıza götürün, başparmağınız dik durduğunda avucunuzun içinde kalan alın çizgileri bölgesinden, kafatasına geriye doğru oluşmuş, yaklaşık 10-20 cmlik bölgeye doğru, elinizle tarar gibi ilerleyin, burası bizim için çok önemlidir.
Burası, Yüksek Kavramsal Fonksiyonların (Prefrontal cortex) oluştuğu bölgedir. Geçtiğimiz elli milyon yılda, beyindeki bu bölge, insanlarda %30, şempanzelerde %17, maymunlarda %11,5 büyümüştür. (1)
Bunları neden mi anlattım?
Aşağıdaki tabloya bakalım, gelişim psikolojisinin önemli ismi Ericsona göre, doğuştan itibaren öğrendiklerimiz şöyle sıralanıyor:
0-2 Yaş: Güven - Güvensizlik
2-4 Yaş: Özerklik, şüphe, utanma
4-6 Yaş: Girişim, suçluluk
6-12 Yaş: Çalışkanlık, aşağılık duygusu
12-18 Yaş: Kimlik kazanma, şaşkınlık
18-25 Yaş: Cinsel faaliyetler, dışlanma
(Prefrontal cortex) Yüksek Kavramsal Fonksiyonların oluştuğu bölgedir. Özellikle 10-12 yaşlarında, detaylı plan yapma, uygulama ve engellerden sıyrılmanın geliştiği bir yerdir.(2) Bununla birlikte empati, suçluluk, güven ve davranış kontrolü içinde ana merkezi oluşturmaktır. Ayrıca yirmili yaşlara doğru sinirlerin gelişimi ile daha küçülür. Gelişim döneminde, sorulan temel soru Nasıl iken, daha sonra Neden sorusu yaygınlaşmaya başlıyor.
Peki benim ülkemin, 10-12 yaşındaki çocukları ne yapıyor, neyle uğraşıyor, ne izliyor ve en önemlisi kimden, ne öğreniyor. Nedenleri bilmeden nasılları öğrenen çocuklar var, artık çevremizde. O zaman bir yetişkin olarak ben soruyorum NEDEN? diye. Çünküleri bilirsek, sonuçları değiştirebiliriz, biliyorum, bu Mısır piramidi kadar yüksek bir konu, ama ne olur ben de bir adet, evet sadece bir adet doğru bir temel taşı koyabilsem?
Ya siz?
Bakın neler buluyorum
Eski bir Fransız atasözü, Herşeyi anlamak, herşeyi affetmektir.(3)
Erdemlerin, kazanma uğruna yok edildiği bir toplumdan bahsediyorum. Kazanma deyince aklımıza beynin sağ ve sol tarafında bulunan, Yunanca badem anlamına gelen, Amygdala geldi, tam da şakak kemiklerinin altına yakın gelir, nedir fonksiyonu, bakalım.
Beynin yaşamsal reflekslerinin oluştuğu bölge, yani korku merkezi. Yabana atmayın lütfen korku olmadan yaşayamayız. Bizi, diri ve tehditlere karşı uyanık tutar, milyonlarca yıl boyunca yaşayabilmenin altın anahtarı olarak uzak atalarımızdan bize miras kaldı. Tehlike veya tehdit büyükse kaç, küçükse saldır, oradan öğrendik.
Hayatı boyunca bir elin parmağından daha az anlamlı kitap okumuş biri için, okuyan ve yazanlar tehlikelidir, hem de çok, çünkü tehlike büyüktür. O nedenle fikir tartışması yapmaktan kaçılır. Ancak dünyanın en zeki insanı da olsanız, en okumuş insanı da olsanız, saniyede 781 metre yol alan bir mermiden kaçamazsınız. İşte silah sizi bu yüzden güçlü yapar. Ve özellikle de sırtından, arkasından vurabilirseniz, işte bu tadından yenmez. Gerçi bize, Karadeniz insanı merttir demişlerdi, hala da diyorlar?
Mert neydi, ne demekti? Bu arada bir kez daha hatırlasak mı?
Beyin sizin için olağanüstü bir ödül hazırladı, başarı sonrası gelen, vücutta üretilen adrenalin denizinden, bir dubaya güneş altında çıkmak gibi, zevk merkezi ve tek olmanın ödülü dopamin salgılayın, televizyonlarda, stadlarda ve evlerde
Neden diye bir kez daha soruyorum neden ve cevap akıyor satırlara?
Çünkü korkuyorlar, çünkü birey olmaktan korkuyorlar, kimse onlara sen, her şeyden önce bir bireysin bu nedenle, karşına çıkan her şeye otomatik reaksiyon göstermeyebilirsin diye bir şey öğretmiyor. Çünkü senin 10-12 yaşlarında gelişmesi gereken, Yüksek Kavramsal Fonksiyonların oluştuğu (Prefrontal cortex) bölgende sorun var.
Özellikle 10-12 yaşlarında, detaylı plan yapma, uygulama ve engellerden sıyrılmanın geliştiği bir yerdir, demiştik. Empati, suçluluk, güven ve davranış kontrolü içinde ana merkezi oluşturmaktadır, demiştik.
Çünkü ancak başkalarına tutunarak bir bütünün, yığının, kitlenin parçası olmayı becerebiliyorlar. Onları bazen 1 Mayıs gösterilerinde Kadıköyde binaların camlarını kırarken, arabaları yakarken görüyoruz. Kimi zaman, aynı kıyafetleri giyip, aynı barlarda, aynı müziklerle, aynı çevrenin içinde kokuşmuşluktan beslenen halde görüyoruz. Bazen de, elinde bir bomba, çaresiz ve kendi halindeki insanları Sinagoglarda, bankalarda havaya uçururken görüyoruz.
Çünkü, birey olarak kimlikleri yok, insan olarak değerleri yok. En önemlisi geleceği olumlu yönde değiştirebilmek yolunda 10-12 yaşındaki çocuk beyni kadar, plan yapacak biçimde gelişmiş, bir beyinleri yok. Çaresizlik içinde, uyuşturucu kadar sanal bir güç yaratan silahlar sayesinde, dopamin salgılayacak en iyi ortamlarda insanları ezerek, herkesi küçük görme girdabına çekerek yaşıyorlar.
Merak sorusu 1: Neden Karadeniz insanı silah taşımaya bayılır?. Acaba sürekli tehdit altında mıdır, değilse bu biraz hastalıklı bir durumdur. Eğer sürekli tehdit altındaysa, tehdit korkuyu tetikler. Karşıda hep hasımları vardır. Çevrede hep hasım varsa, herkes birbirinin hasımı ise, kimdir mert olan. Kimdir uzlaşmayan, hep diğerleri hep karşı taraf mı?
Bu durumda Hasımla konuşulacak bir şey yoktur, sadece gücün göstergesi olan silah vardır. Amaç hayatta kalmak ise, Amygdala görevini canla başla yerine getirir, sonuç caydırmak için silah taşımak ve mutlaka bir gün vurmaktır, her iki tarafta da silah olduğuna göre mutlaka pusu gerekir, bu işte uzmanlaşmak gerekir. Hasım en zayıf anında olmalıdır, çaresiz olmalıdır ve atak yapamadan vurulmalıdır. Bu da herkesin ailesinin başına geleceği için, çevrede bizimkilerden başka dost yoktur, sadece en yakınlarına güvenilir, sadece onların söylediklerine biat edilir. Hem zaten ceza yasası da buna çok uygun bir nemli ortam yaratmaktadır.
Katolik Rahip, bizden değildir o zaman vurulur, yaş 16 iken, Ermeni yazar bizden değildir o zaman vurulur yaş 17 iken
Neden bu yaşlarda bu kadar yıkıcı olabilir insan, biraz daha anlamaya çalışalım
Sağ Ventral Striatum.
[img]http://pic1.resimupload.com/r2/thumb_850141907.jpg[/img]
Yukarıdaki grafik tasarımın, bir bölümünde söz edilen şudur, kısaca; 13-19 yaş arasındaki çocuklar ödül veren kumar oyunlarından fazla haz etmezler. Buna karşılık riskli fakat daha büyük ödüllü işleri tercih ederler (dükkandan çalma ve uyuşturucu) çünkü bu beyin bölgesi fazla aktif değildir. Kapkaç suçluları, yankesiciler için de aynı konular geçerlidir.
Gelişen dünyada, gelişmeyen, gelişimi red eden bireyler, doğal biçimde daha ilkel kalırlar. İlkel topluluklarda olduğu gibi tehdit algısı toplumsal paranoya biçimine dönüşebilir.
Tüm bunları neler engeller, eğitim, eğitim, eğitim
Bir ülkede eğitim -en azından bugünkü siyasi düzende- devlet eliyle verilmektedir. Yeni kuşaklara eğitimi eski kuşaklar, eskiden kalma, eski düzende geçerli olan başarısı ispatlanmış dahi olsa dünün sorunlarını çözen bir anlayışla dizayn edilmektedir. Bu yapan kurum da Milli Eğitim Bakanlığıdır. Lütfen dikkat edin sadece iki Bakanlık millidir, bizde; biri eğitim, biri savunma
Tüm bunlar olup biterken, Milli Eğitim Bakanı ne mi yapıyor?
[img]http://pic1.resimupload.com/r1/thumb_338889037.jpg[/img]
Milliyet Gazetesine Teşekkürler
Bakan adının yazdığı çorapları giyiyor. Onu da anlamaya çalışıyorum, taraf tutmak yok.
Özgüven, beklenti ile başarı arasındaki ilişkidir. (4)
Eğer, bireyin yaşamdan düşük bir beklentisi varsa ve elde edilen yüksek bir başarı ise bireyde narsist duygular devreye giriyor, kimbilir belki de benzer duygular, hepimiz gibi onun için de söz konusudur.
Ayrıca bu konu ile ilgili olarak bir de, Milli Eğitim Komisyonu vardır. Bu konu ile ilgili ellerinde son derece gelişmiş yöntemleri inceleyebilecek araç ve bütçeler de mevcuttur -ya da en azından en çok bütçe buraya ayrılıyormuş, böyle diyorlar- her türlü gelişimi takip eder ve 10-12 ve üstü yaş gurubunun (Prefrontal cortex) bölgesini geliştirmeye yoğun biçimde çalışıyorlar.
Özellikle 10-12 yaşlarında, detaylı plan yapma, uygulama ve engellerden sıyrılmanın geliştiği bir yerdir, demiştik. Empati, suçluluk, güven ve davranış kontrolü içinde ana merkezi oluşturmaktadır, demiştik.
Yani toplumun temel amacı, toplumu oluşturan bireylerin, sistemin sunduğu olanaklarla, sağlıklı ve güven dolu mutlu bir yaşam sürdürmesini sağlamasıdır. Bu halde olması gereken nedir?
Cevap son derece basittir, olması gereken küçücük bir ceninden yaşama gelene kadar sürdürdüğümüz yolu Tanrı bize en güvenilir biçimde sunmakta -bu bile eşitlik içermeyen koşul ve sonuçlarla olur- ve bundan sonrasını da Adem oğlunun yapmasını beklemektedir. Bir sağlıklı düzen içinde, paylaşan ve gelişen insan toplumu üretmek insanlar bunu dinler, milliyetler, izmlerle yapmaya uğraş veriyor, binlerce yıldır. Temel beklenti ise karmaşık olmasa da bunu sağlamak gittikçe daha da kaotik hale geliyor.
Yani eşit bir hak düzeni, yani kamuya ait ortak haklar. Yani Res Publica, yani Cumhuriyet? (5)
O zaman yapılması gereken, bireyi sürüden ayıran, bilinç düzeyine yükselten ve doğduğu ya da doyduğu yere bağımlı kılmayan özgür iradeli vatandaş yetiştirme arzusu ve projesi olmalıdır. Biz de ne yazık ki, hala böyle bir bakışın izleri görülmüyor. Her yıl programlar değişiklikler ve ekler yapılır, yapılır da yapılır. Peki ne değişir?
Ayrıca bu konu ile ilgili olarak Milli Eğitim Şurası yapılır bu sene 17nci yapıldı. İlk onaltısından ne hayır gördük acep
Merak sorusu 2: Şurada Bakan konuşurken bile uyuyan, acaba geleceği İmam Hatiplerden başka bir odağından dışında görmeyen bir eğitim sitemi, beyinde Amygdala dışında nereyi geliştirebilir?
[img]http://pic1.resimupload.com/r10/thumb_104628940.jpg[/img]
Radikal Gazetesine Teşekkürler
Öyle detaylı ve titiz çalışıyorlar ki, Sağlık Bakanı?nın kızı bile, liseyi bu fakir bozuk düzende hizmet veren okullarda okumuyor. Balık nasıl kokar, hatırlayalım, tabi ki Başbakan çocukları da en lezzetli kontenjanlar sayesinde en iyi okullarda okuyor. Ama ilerleme büyük, gözlerim doluyor. Onları da anlamaya çalışıyorum ama, Fransız atasözünün tuzağına düşüp de affederim de göz yumarım diye denemiyorum bile?
Adam olmalıyız, adam, bu da eğitimsiz olmaz. Ne demek adam?, Adem insanın atası yani. (6)
Ağlamak çözüm değildir, öyle olsaydı binyıllara varan bir süreden beri, Yahudiler Kudüste bulunan Ağlama Duvarında ağlıyor, ancak bir santim bile duvar aşınmadı.
Ülkenin her şeyden önce, tüm zihinsel kapasitesi ile odaklanarak, bulması gereken cevabın sorusuna gelince; Sıfırdan bir hayat mı yaratacağız, yoksa bir hayattan sıfır mı?
Ya da acaba ilkel kazanma güdüsüne esir olup da Amygdala mı efendimiz olacak yoksa, Yüksek Kavramsal Fonksiyonların (Prefrontal cortex) oluştuğu bölge mi?
Eğer değer katabildiysen ne mutlu, katamadıysam affedin Fransız Atasözünde olduğu gibi
En derin Saygılarımla,
Fazıl Oral
12/02/07
-
(1) Awaken your strongest self (Neil Fiore. Ph. D.)
(2) newscientist.com/channel/being-human/teenagers
(3) Economist Dergisi, 19 Aralık 2006 Liberalism and neurology Free to choose
(4) Statü Endişesi, Alain De Botton
(5) Pazar Yazısı, Mehmet Ali Kılıçbay
(6) nisanyan.com/sozluk/search.asp?w=ADAM
http://www.fikiratolyesi.com/2007/02/12 ... an-sifir-m i/
Ben yazarı haklı buldum sizin düşüneceleriniz nelerdir?