Silivri Nasıl Çiğiltepe Oldu / Tğm.Mehmet Ali ÇELEBİ

Tartışma Alanı

Silivri Nasıl Çiğiltepe Oldu / Tğm.Mehmet Ali ÇELEBİ

İletigönderen TÜRKK » Prş Eyl 09, 2010 21:54

SİLİVRİ NASIL ÇİĞİLTEPE OLDU

[img]http://www.toplumsalhaber.com/hresim/15827.jpg[/img]

2. Ergenekon Davası'na ara verildi. Ara verilmeden önce savunma yapan sanık, davanın en genç tutuklusu Teğmen Mehmet Ali Çelebi idi. 2 yılın sonunda savunma sırası gelen Çelebi savunmasının girişinde herkesi ağlatan bir konuşma yaptı. Çelebi konuşmasında Silivri'yi Büyük Taarruz'un en kritik mevzilerinden Çiğiltepe'ye benzetti ve savunması boyunca Silivri'ye Çiğiltepe diyeceğini söyledi.

27 Eylül'de devam edecek savunmada Çelebi'nin avukatı Serkan Günel'in isteği gençlerin o gün Çelebi'nin yanında bulunarak kendisine destek vermesi.



İşte Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin herkesi ağlatan savunmasının ilk bölümü:

Dz.Yb.Ali TATAR, Dz.Alb.Berk ERDEN, J.Alb.Abdülkerim KIRCA…

Ben buraya bu şehitlerimizin yüreklerindeki duygularla,

Halkın ordusu olan TSK’nin milletimize olan sarsılmaz inancıyla,

Bu topraklarda hiç kaybetmeyen M.Kemal devrimlerinin gücüyle geldim.

Burası bizim için Silivri zindanı değil Alb. Reşat’ın, Mehmetçiğin ve şimdi de bizlerin milletimizin namusu, onuru ve bağımsızlığı için savunduğu ÇİĞİLTEPE’dir.

Buradan beni yetiştiren ve bu üniformayı bana lütfeden Yüce Türk Milletine, tüm silah arkadaşlarıma ve komutanlarıma sesleniyorum.

ÇİĞİLTEPE kaybedilmeyecek!

Gözünüz arkada kalmasın, burada biz varız. Burada M.Kemal’in subayları, Türk Milletinin askerleri var. Bundan sonra şehitler versek bile kaybedilmeyecek ÇİĞİLTEPE.



BAHRİYE ARMASI

Sayın Başkan,Yüce Heyet;

Ben Harbiye mezunuyum ama bugün Bahriye armasıyla buradayım. Evladı Gökçen’e çok çalışmasını salık veren bir ses duymuştuk, bir çığlık yüreklerimizi dağlamıştı:

“Ben bu hukuksuzlukla yaşayamam. Belki benim ölüm benim durumumda olanların aydınlığa çıkmasına vesile olur. Şunu bilin ki, en küçük suçu ve günahı olmayan ben bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum.” Diyerek bize korku salmaya çalışanları büyük küçümseyen, T.C.nin var oluşu için kendi yok oluşunun karşısına çıkabilen, Hasdal Askeri Ceza ve Tutukevinde bir süre kendisine zincir arkadaşlığı yaptığım komutanım Dz. Yb. Ali TATAR’ın hakikatte milletimizin kahraman ve vefalı göğsünde yattığını göstermek için bu armayı yüreğime iliştirdim.

Onunla birlikte Cumhuriyeti yaşatma savaşında şehit düşen Dz. Alb. Berk ERDEN, J.Alb.Abdülkerim KIRCA, Kuddisi OKKIR ve tüm Cumhuriyet şehitlerinin ruhlarına Fatihalar takdim ediyor, milletimize başsağlığı diliyorum.

Vatan mihrabına kollarını bacaklarını vermiş olan yarı-şehitlerimiz gazilerimizi, Cumhuriyeti ilelebet yaşatma görevini nöbet mahalimiz Hasdal Sathında icra eden zincir arkadaşlarımı selamlıyor, koşulsuz destekleriyle yanımızda olan gerçeğin sarsılmaz takipçilerine saygılarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum.

24 aylık bir dönem sonunda kürsüye ulaşabilmenin buruk mutluluğunu yaşıyorum. Bu gencecik yaşımda, dünya üzerinde geçirdiğim sayılı yılların iki tanesini, sözde örgütün sözde yöneticiliği iddialarını çürütmek adına yüce Türk adaletinin karşısına çıkmak için bekleyerek geçirdim.

Her zaman bildiğim, her zaman bilinen suçsuzluğumu; bu en yüce ve doğru gerçeği dile getirebilmek için neden iki yıl beklemek zorunda kaldım, hiç bilemiyorum. Neden sorusu karşısında geceleri duyduğumuz o anlamsız sessizliği ve boşluğu hissediyorum. Üzülüyorum ama bu üzüntünün benliğimi teslim almasına asla izin vermiyorum.



MUSTAFA KEMALLER 20 YAŞINDADIR

Sadece Soruyorum! İki yıl boyunca neden bu savunmasızlık, neden bu korunmasızlık içerisinde bırakıldık! Bu soru burada, bu adalete-geç-kalmış mahkeme salonunun her köşesinde yankılanıyor. Biz yokken bile bu soru burada bir hayalet gibi geziniyor.

Bu süre zarfında “Vatan yoksa evladın hükmü kalmaz.”anlayışını terketmeden bu haksızlığa sabır ve metanetle granit gibi dayanan aileme, avukatlığımı yapan ancak tutuklanan Sayın Yusuf ERİKEL’e,sonrasında tereddütsüz vicdani Saiklerle avukatlığımı üstlenen Sn. Celal ÜLGEN’e, Sn. Hüseyin ERSÖZ’e, Sn. Serkan GÜNEL’e, sizlerden önce bizi yargılayıp suçlu bulan Mondros basınının üflediği sis perdesinin ardından gerçekleri gören ve bizi asil desteklerinden mahrum bırakmayan Cumhuriyet okurlarına, iddialara prim vermeyen tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen muvazzaf personeli görevlerine başlatan, namuslu ellerinde beni yetiştiren kurumum TSK’ne teşekkürü bir borç bilir, şükranlarımı sunarım.

Bir akşam kendisine nazı geçenlerden biri M.Kemal’e şöyle söyler:

-Düşünmelisiniz ki eğer ölürseniz; heykelinizi paramparça ederler. Yaptıklarınızın hiçbiri ayakta kalmaz. Çok yaşamaya bakmalısınız .

Atatürk güler ve şu cevabı verir:

-Unutmayınız ki M.Kemaller yirmi yaşındadır.

Ben Mustafa Kemal yetiştiren Harbiye mezunuyum. Biz Harbiyeliler her 13 Mart Atanın Harbiyeye giriş törenlerinde apoleti 1283 okunduğunda “İÇİMİZDE” diye haykırırız. Bu kürsüden ettiğim askerlik yeminine, milletimin üzerimdeki emeğine, sevdiklerimin güvenine muhalif hareket etmemiş olmanın verdiği vicdan rahatlığı ile size şunu hatırlatmak istiyorum. M.Kemal’in ruhu içimde. Ben bir M.Kemal neferi olarak buradayım.

Atatürk yaptıklarıyla biten bir insan değildir. O her kuşakta yeniden başlar. Mustafa Kemal mirası bizim için kocaman bir ikmal deposu, cephe yığınağıdır. M.Kemal Türk Milletinin karşısında ne yapmışsa benden de onu göreceksiniz. O benim yerimde olsaydı nasıl davranacaksa ben de öyle davranacağım. Onun üniformasını taşıyorum. Türk Milletini M.Kemal adına selamlıyorum.



BU İDDİANAMEDE HUKUK YOK

Sayın Başkan, Saygıdeğer Heyet;

Bu iddianamede benim için iki şey kesin olarak yoktur: Birincisi hukuktur, ikincisi ise bu iddianamede ben yokum. Orada ben, ben değilim.

Ben bu iddianamede yaratılan canavar değilim. Yaşamımı baştanbaşa karıştırın. Kötü niyet izlerine rastlayamayacaksınız. Buna karşılık belki de biraz çokça iyi niyet izleri kalmıştır.

Peki ben kimim? Ben bu devlete 30 yıl bankacılık sektöründe emek vermiş devletin trilyonlarına sahip çıkmış bir babanın, yine bu devlete 30 yıl cezaevlerinde gardiyan ve başgardiyan(infaz koruma memuru) olarak hizmet etmiş bir ananın evladıyım.

Annem ağabeyimi kucağında beni sırtında işe götürüp soğuk gece vardiyalarında, devlete hizmet ettiğini anlatırdı. Hatta bir keresinde karlı bir günde sırtından yola düşmüşüm, bir amca beni araba altında kalmaktan kurtarmış. Evladını oralarda büyütmüştü. Kaderin cilvesi şimdi evladı zindanda onsuz büyümeye devam ediyor.

Ama kendisi de biliyor ki Mustafa Kemal’in anası, hepimizin anası Zübeyde Hanım’dan bizlerin anaları daha şanslı. O evladının idam fermanını duyduğunda ağlamaktan gözleri kör olmuş, daha sonra da bedenine felç inmişti.

Ben kimim?

Yurduna tapınan, idealist ruhunda ulus ve yurt uğruna çok büyük işler yapmak tutkusu kaynayan genç bir subayım. Şu ana dek orduya ve millete faydalı bir uzuv olmaktan başka hiçbir vicdani emel edinmedim. Bundan sonra da memlekete zararlı olmaktan Allah beni korusun.

Buradaki en genç sanığım. İstemeden de olsa genç olmamın getirdiği bazı aşırılıklar, hamlıklar gösterebilirim. Bu doğaldır. Türk Milletinin karakterini kendinde toplamış olan yüce heyetin hoşgörüsünü umuyorum. Şunu da belirtmek isterim ki zulme isyanımız bile bize öğretilen edep ve saygı içerisinde olacaktır.

Sayın Başkan, Saygıdeğer Heyet;

Tanık olmak isterken kendimi yalanlarla kuşatılı buldum, iftira gölgeleri etrafımı sardı. Bizleri hastalıklı ilan ettiler, korku dağları yarattılar çevremizde, en yakınlarımız dahi bizden uzaklaştı.

Kutsal kabul ettiğimiz değerler üzerinde saygısız ve duygusuz bir iddianameyle karşılaştım. İddianameye yazılanların çokluğu ve aleladeliği karşısında gerçeklerin azlığı ve saptırılmışlığı beni devletim adına üzdü. Hakikati riya ile örtmek, gerçeği boğmak, bazı ihtirasları meşru ve süslü göstermek için hayli gürültü yapılmıştır.



SÖZDE TSK

Bu iddianame hukuktan firar eden, sağlam dayanak yoksunluğundan ürkütücü kelimelere sarılan en karanlık kötülüğün eseridir…

Bu iddianame yazılış mantığıyla, yazılış biçimiyle, içeriğiyle, ekleriyle ve başından sonuna kadar sergilediği gerçekleri saklayan “hukuksuzca-mahkum-etme” zihniyetiyle bir adaletsizlik mucizesidir. Bu iddianame rahatlıkla hukuku yok etme adına tarihin gördüğü en büyük sanat eserlerinden birisi sayılabilir.

Bu iddianame subay paketlediğini iftihar ederek söyleyenlerin, namusu olan subayları hakkında yalan beyanda bulunmak üzere adam ayartmaya çalışanların, hukuk adamı olmasına rağmen masumiyet karinesini ihlal edip bizlere “Sözde TSK” diyerek siyasal eğilim ve endişelerinin hukuk bilgisini yenmesine müsaade edenlerin, ebedi önder M.Kemal Atatürk’ü tarihin şanlı sayfalarından kopararak terör sayfalarında küçültmek isteyenlerin ürünüdür.Türk hukuk tarihinde böyle bir katliamın benzeri yoktur.

En trajik olan da bu iddianameye göre insanın insan olması suçtur. Bu iddianamenin mantığıyla terörist sayılamayacak tek bir insan bile bulunamaz bu dünyada.

İnsan böylesi kara mucizeler ve böylesi yoğun nefretler karşısında ne yapabilir ki! İnsan nasıl olur da bu kara-duygululuk karşısında sessizliğe ve iç dünyasına çekilmez. Nasıl olur da insanın bu zulüm karşısında, bu korkunç eziyet karşısında nutku tutulmaz!

Yine de biz yüreğimizin haklı isyanını sabretmeye, haklılığın inadına ve sükutun erdemlerine dönüştürmesini bilmekten büyük mutluluk duyuyoruz.

Bu mutluluğun kaynağında Türkiye Cumhuriyeti devletine ve üniformamıza koşulsuz saygımız ve sevgimiz bulunmaktadır. Bizi masumiyet karinesi gibi hukukun en temel ilkelerinden birisini yok sayarak “Sözde TSK” olarak nitelemek isteyen -sözde hukuk adamlarının- varlığında bile bu saygı ve sevgiyi lekeletmeyeceğiz.

Sokrates’in en önemli buyruğu “kendini bil” dir. Kendini bilmek bir yerde hakkını, haddini yani sınırını bilmektir.

Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Yekta Güngör ÖZDEN hukukçu kimliğini şöyle tarif ediyor: “Türk yargısında görev alan erdemli, namuslu bir kişi, hiçbir zaman hiçbir nedenle kimseye yanaşmaz, yalvarıp yakarmaz, yan tutmaz, yaranma çabasına girmez, bağımsızlığı gölgelemez, yargının, ulusal onur olduğu bilinciyle yüzü ak, alnı açık dimdik durur. Kimsenin uydusu, uşağı, yamağı ve çomağı değildir.”

Hukuk devleti herkesin karşısındakinin hak ve özgürlüğüne de saygı gösterdiği, hukukun üstünlüğü ilkesinin içtenlikle benimsendiği devlet değil midir? Hukukun sayılmadığı yerde sayılacak hiçbir şey kalmaz. İbretle izlediğimiz bu olay hukuksallığın çekinilmeden göz ardı edildiğinin ve çaresizliğin kanıtıdır.

Bilinmelidir ki çaresizliği her zaman taşıyanlar yalnızca korkaklar, gerçek suçlular ya da iftira atanlardır. Onların en iç duygusudur çaresizlik. Oysa bizim tertemiz duygularımızın şelalesinde yalnızca ve yalnızca şeref, onur ve gurur akar.

Sadece ve sadece şeref, onur ve vatana bağlılığın yegâne biçimleri olan sabır, kararlılık ve erdem yansır zihinlerimizden. Bunlardan gayrısı bizim için ölmekten beterdir.



SİLİVRİ HARP MEYDANI

Sayın Başkan, Saygıdeğer Heyet;

Artık yalanın, hukuksuzluğun daha çok kıyım yapamayacağı an gelmiştir. Gerçeklerin ortaya çıkacağı an…Beni duyan sadece siz yargıçlarımız değildir. Türk Milletinin ruhu Silivri Harp meydanının kenarında el bağlamış durmaktadır. Şu an gözlerini buraya çevirdi, kulak kesildi sizlerin şahsında en doğru hükmü verecek. Milletten aldığınız vekalet doğrultusunda adalet yerini bulacak.

İddianamede insanlığın kanla büyük fedakarlıklar sonucu ulaştığı değerlerin, Türk milletinin yüksek kültürünün,TSK geleneklerinin, M.Kemal düşüncesinin en tehlikeli biçimde sorgulandığını gördük. Ancak savunmamda bu saldırıya uzun menzilli M.Kemal toplarıyla, filozofların insanlığa yol göstermiş zamana meydan okuyan düşünceleriyle cevap vereceğim.

Bu iddianame yalnızca atanların eline bulaşan bir çamur, bir iftira belgesidir.

Ben biliyorum ki hiçbir şey söylemesem yine de bu mesnetsiz iddialar benim suçlu bulunmamı sağlayamaz. Bu savunmayı akıl ve makuliyetin, doğruluğun yanlış düşüncelerle mücadeleye hazır olduğunu göstermek için yapacağım.

Savunmamın temeli, şahsımda TSK’ne dolayısıyla Türk Milletine kurulan tuzağın deşifresidir.TSK’nin nasıl hedef tahtasına oturtulduğunu göstereceğim.

Savunma hattım T.C.ne saldırı olan her yerdir. Çünkü “Hattı müdafa yoktur, Sathı müdafaa vardır ve o satıh sizin için Silivri zindanı bizim içinse ÇİĞİLTEPE olan şimdi, şu an üzerinde bulunduğumuz bütün vatan toprağıdır..”

Sayın Başkan kirli eller yürüttükleri asimetrik mücadele ile bizlerin kişiliğine değil, TSK’nin şerefine, ülkenin ulusal egemenliğine uzanıp ulusun boynuna kement atmaya çalışmaktadır.

Ancak Türk ulusunun vekaletini taşıyan, M.Kemal’in her daim şeref mevkiinde tutulmasını istediği silahlı kuvvetlere saldırı Türk Milleti’nin bağımsızlığına, namusuna saldırıdır.

28 Ağustos 2008 Genelkurmay Başkanlığı Devir Teslim Töreninde:

“Kurulduğu günden beri böylesine ciddi tehlikelerle aynı anda karşı karşıya kalmamış olan ülkemizin ulusal, üniter ve laik yapısını bozmak, birliğini ortadan kaldırmak ve sonuçta bölünmeye hazır bir Türkiye görmek isteyenlerin var olduğu bir gerçektir. Kararlı duruşuyla TSKni bazı çevrelerin planlarının karşısındaki en büyük engel olarak kabul edenlerin yürütmekte olduğu bu karanlık savaşı görmezden gelmek mümkün değildir. Her fırsatta silahlı Kuvvetlere ve onun mensuplarına karşı seviyesiz saldırılar yapılmaktadır. Bu seviyesiz saldırılar bizleri incitebilir ancak hiçbir şekilde Türk ulusunun Türk silahlı kuvvetlerine karşı beslediği ve bizim için en büyük güç kaynağımız olan güveni sarsamaz. Bu gerçeğe Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları büyük bir içtenlikle inanmaktadır.”

Türk ulusu bizlere beslediği güvene muhalif hareket etmediğimizi görecektir.

Siz bu devleti temsil ediyorsunuz. Ama ben de herhangi bir fertten fazla bir şeyim. Ben de şu anda bir temsilciyim. Her ne pahasına olursa olsun laik, ulus, üniter devleti, Atatürk’ün devrimlerini korumaya karar vermiş Türk gençliğinin ve her daim Türk milletine öncü olmuş Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir temsilcisi.

Bu nedenle asla şüpheniz olmasın ki adaletin en ufak bir şüpheden uzak olarak tecelli etmesi için çalışmak yüksek mahkemenize borcumdur.Tarihin huzuruna temeli Atatürkçü düşünceden beslenen bu yüksek ve dirayetli anlayışla çıkıyorum.



Odatv.com, 8 Eylül 2010
Kullanıcı küçük betizi
TÜRKK
Üye
Üye
 
İletiler: 152
Kayıt: Sal Mar 09, 2010 20:44

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x