Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş: Beni öldürmediklerine pişman olacaklar

Genel & Güncel Konular

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş: Beni öldürmediklerine pişman olacaklar

İletigönderen İlteriş Kağan » Prş Oca 05, 2023 11:08

Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, öldürülen Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'in, "Sinan'ı şehit edenler beni öldürmediklerine pişman olacak" dediğini aktardı.
Resim
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, sosyal medya hesabından öldürülen eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in ailesiyle yaptığı görüşme hakkında bir açıklama yaptı.

Özdağ, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, öldürülen Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in sözlerine yer verdi. 

Özdağ, Ayşe Ateş’in, 'Sinan’ı şehit edenler beni öldürmediklerine pişman olacaklar.' söylediğini ifade etti. 

Özdağ, "Rahmetli Sinan Ateş’in Bursa’da baba ocağını ziyaret ettim. Annesine, babasına ve eşine başsağlığı dileklerimizi ifade ettim. Yüksek bir tevekkül içindeler. Eşi Ayşe Hanım şu ifadesini kamuoyu ile paylaşmama izin verdi: 'Sinan’ı şehit edenler beni öldürmediklerine pişman olacaklar' ifadelerini kullandı. 

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, öldürülen Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in, “Sinan’ı şehit edenler beni öldürmediklerine pişman olacaklar” dediğini aktardı.

"SİNAN’I ŞEHİT EDENLER BENİ ÖLDÜRMEDİKLERİNE PİŞMAN OLACAKLAR"
Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Özdağ şu ifadelere yer verdi:

"Rahmetli Sinan Ateş’in Bursa’da baba ocağını ziyaret ettim. Annesine, babasına ve eşine başsağlığı dileklerimizi ifade ettim. Yüksek bir tevekkül içindeler. Eşi Ayşe Hanım şu ifadesini kamuoyu ile paylaşmama izin verdi: 'Sinan’ı şehit edenler beni öldürmediklerine pişman olacaklar.' "
Resim
NE OLMUŞTU?
2019-2020 yılları arasında Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevini yapan ve doğrudan MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından görevden alınan Sinan Ateş, sosyal medya hesaplarında bir süredir Ülkü Ocakları mensuplarının hedefindeydi.

Mersin'de Sinan Ateş'e yakın olan eski Ülkü Ocakları İl Başkanı Çağrı Ünel, kendisine bıçakla saldırmak isteyen kişilere ateş açmış, bu sırada bir Ülkü Ocakları üyesi hayatını kaybetmişti. Ülkü Ocakları, bu nedenle Sinan Ateş'i suçluyordu.

Ateş'in kısa süre önce bazı İYİ Partili isimlerle fotoğraf çektirmesi de MHP içerisinde tepkiyle karşılanmıştı.

Sinan Ateş, arkadaşı Selman Bozkurt ile Çankaya ilçesi Çukurambar semtindeki Kızılırmak Mahallesi'nde 30 Aralık'ta bir binadan çıktıkları sırada, motosikletli iki kişinin silahlı saldırısına uğramıştı.

Saldırıda, Bozkurt omzundan yaralanırken, kurşunlardan üçü Ateş'in bacaklarına, biri karnına, diğeri ise başına isabet etmişti. Ateş, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2376
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

İşte "o gece" MHP'li Kılavuz'un evinde yaşanan anlar | Kılavuz'dan şüpheliyi almaya gelen polis ekibine: "Siz gidin, sahibini

İletigönderen İlteriş Kağan » Cum Oca 06, 2023 15:19

İşte "o gece" MHP'li Kılavuz'un evinde yaşanan anlar | Kılavuz'dan şüpheliyi almaya gelen polis ekibine: "Siz gidin, sahibiniz gelsin"
Resim

Tolga Şardan
Demirbaş'ın serbest bırakılması işlemi savcılık üzerinden gerçekleştirildi. Ve yine kritik bir işlem yapıldı: Polisin, "gecikmesinde sakınca bulunan hâl" kapsamında soruşturma savcısının sözlü talimatıyla gerçekleştirdiği gözaltı işlemine esas olacak dosyanın içi boştu!

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin soruşturma sürüyor.

Olayla ilgili yürütülen tartışmaların odağında MHP Milletvekili Olcay Kılavuz var. Kılavuz'un bulunduğu adreste yakalanan cinayet zanlılarından birinin nasıl bırakıldığı merak konusu…

Ülkücü camia içinde büyük tepki çeken suikastın organizasyonunda görev yaptığı iddia edilen Tolgahan Demirbaş'ın yakalanması sürecinde yaşananlarla ilgili önemli bilgilere ulaştım.

Ülkü Ocakları Genel Merkez eski yöneticilerinden Demirbaş'ın, Ateş'in öldürülmesinde sorumluluğu olduğunu düşünen Ankara Polisi, aynı anlarda yaptığı cep telefonu sinyal bilgilerine ulaştı.

Demirbaş'ın kullandığı cep telefonun baz verilerini takip eden Ankara Emniyeti Asayiş Şubesi, şüpheli ismi yakalamak için belirlenen adrese gitti.

Asayiş Şubesi'nde müdür yardımcısı görevindeki bir emniyet müdürünün başında bulunduğu ekip, Demirbaş'ın bulunduğu adrese gittiğinde, evde aynı zamanda MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz'un da bulunduğunu gördü.

Özel görevlendirilen polis ekibi, ortaya çıkan yeni durumu hemen amirlerine bildirdi.

Kendilerine gelen "Eve girin, şahsı alın" emri üzerine polis ekibi, şüpheli Tolgahan Demirbaş'a yönelik gözaltı işlemi yapmak amacıyla eve gittiğinde, kapıyı MHP'li Kılavuz açtı.

Bu arada Kılavuz'un Ankara Emniyeti tarafından tahsis edilen polis korumaları da Ankara Emniyeti Asayişten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı tarafından görevlendirilen emniyet müdürü liderliğindeki sivil polis ekibine müdahale etmek istedi.

Fakat Asayiş Şubesi'nin ekibi müdahale edilmesine izin vermedi. Görevli emniyet müdürü bu kez MHP'li Kılavuz'un tepkisiyle karşılaştı.

Kılavuz, kendisinin milletvekili olduğunu ve gözaltı işlemi yapılamayacağını söyledi. Buna karşılık, Asayiş Şubesi'nin sivil ekibinin başındaki emniyet müdürü, "Sizi almayacağız, yanınızdaki şahsı alacağız" yanıtını verdi.

Bunun üzerine, Kılavuz sinirlendi ve "Siz gidin, sahibiniz gelsin" şeklinde hakaretvari sözlerle birlikte savcı talimatı getirilmesini istedi.

Ekibin yaptığı görüşme sonrasında polis ekibi, getirilen savcılık talimatı sonrasında Demirbaş'ı gözaltına alarak Ankara Emniyeti'ne getirdi.

İşlemler sürerken ortalık karıştı.

Zira bu gelişmelerden Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz'ın henüz bilgisi yoktu. Olayın sıcaklığıyla yaşanan bu gelişme nedeniyle başlayan ve siyasi baskılar sonucu olduğu düşünülen sürecin ardından Demirbaş, gözaltına alındıktan "sekiz saat sonra" bırakıldı.

Demirbaş'ın serbest bırakılması işlemi savcılık üzerinden gerçekleştirildi. Ve yine kritik bir işlem yapıldı:

Polisin, "gecikmesinde sakınca bulunan hâl" kapsamında soruşturma savcısının sözlü talimatıyla gerçekleştirdiği gözaltı işlemine esas olacak dosyanın içi boştu!

Yani, Demirbaş'ın gözaltına alınmasını sağlayacak gerekçeye evrakta yer verilmemesi, şüpheli Demirbaş'ın salıverilmesinin önünü açtı.

Böylece, Demirbaş elleri kelepçeli hâlde götürüldüğü emniyetten elini kolunu sallayarak çıkıverdi.

Yeniden yakalanacak mı, hakkında bir işlem yapılacak mı, göreceğiz.

Yaşanan o gecenin sonuçları

Olay gecesiyle ilgili elde ettiğim bilgiler böyle.

Şimdi gelelim o gece yaşananların değerlendirmesine ve sonuçlarına:

Aldığım bilgilere göre; aslında Kılavuz'la Demirbaş'ın birlikte bulunduğu adres, Kılavuz'un ailesiyle yaşadığı ev değil. Başka kişilerce de zaman zaman kullanılan bir adres. Dolayısıyla, milletvekili Kılavuz'un içeride bulunmasına karşın polisin içeri girmesinde yasal açıdan sıkıntı yoktu.
Kaldı ki; yürürlükteki yasaya göre, gecikmesinde sakınca bulunan veya suçüstü koşulu oluşması hâlinde polis, savcıdan yazılı talimatı peşi sıra almak şartıyla gözaltı işlemi yapabilir.
Bu durumda polisin Demirbaş'ın yanı sıra MHP Milletvekili Kılavuz'u da gözaltına alma olanağı vardı. Ancak Kılavuz'un bilhassa İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz'la yakın ilişkilerinin, operasyonu yapan polis ekibinin geri adım atmasına neden olduğu yorumları yapılıyor. Sonuç itibarıyla suikastta adı öne sürülen ve bir dönem Ülkü Ocakları yöneticiliği yapmış Demirbaş'ın serbest kalmasıyla soruşturma sekteye uğratıldı.
MHP'li Kılavuz ile ilgili bir işlem var mı, şüpheliyi sakladığı iddiasıyla hakkında işlem yapılıyor mu, belirsiz.

Demirbaş hakkındaki evrakın "boş" olarak savcılığa gönderilmesi, "Adil Öksüz'ün firarı"nı akıllara getirdi doğal olarak. Hatırlayalım, 15 Temmuz'un kilit ismi Öksüz'ün mahkemeden salıverilmesinin gerekçesi, hakkındaki dosyanın boş olmasıydı! Kılavuz'un kullandığı evden cinayet şüphelisinin gözaltına alınmasının yarattığı siyasi kriz, kurnazlık ile çözülmüş oldu.
Ayrıca, güvendiği ilişkilerinden kaynaklanan güçle Kılavuz'un eve gelen polislere ağır sözlerle sözlerle yanıt vermesini de not etmek lazım.
Sinan Ateş'in öldürülmesi olayında adı gündeme gelen MHP'li Kılavuz'un olaydan dört gün önce İçişleri Bakanı Soylu'yu makamında ziyaret etmesini ve ziyaretle ilgili fotoğrafı kendisine ait sosyal medya hesabından yayımlamasını da unutmamak gerek.

Soruşturmada farklı yaklaşım iddiaları

Çukurambar cinayetinin yaşanmasının ardından özellikle Ankara Emniyeti'nin yürüttüğü soruşturma sürecinde farklı yaklaşımlar ortaya çıktığı bilgisi önemli.

Evet, güvenlik bürokrasisinde Bakan Soylu'nun biçimlendirmesiyle kilit noktalarda MHP'ye yakın duran polis müdürleri görevde. Hâlen görevdeki üst düzey polis müdürleri arasında MHP'ye yakın olmayanlar da bulunuyor elbette. Ancak bu isimler de gerek Bakan Soylu, gerekse Soylu'ya emniyet teşkilatını biçimlendirmekte yardım eden kimi isimlere yakın duruyor.

Bu yakın duruş, bir zorunluluk hâlini almış halde.

Ortaya çıkan tablodan hareketle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünkü "Seçimi erken tarihe alabiliriz" açıklamasıyla beraber ülkenin iyice seçim atmosferine girmesi, hele ki seçim sonuçlarının mevcut iktidar lehine şimdiden öngörülememesi; Ateş'in öldürülmesi olayının soruşturmasında görev alan kimi polislerin, siyasetin beklediği istikamette hareket etmediğini ortaya koyuyor.

Bu isimler işini namusuyla yapanlar. İsimlerini biliyorum. Önümüzdeki dönemde bu isimlerin başına gelebilecek olumsuzluklar Büyüteç'in konusu olacak, şimdiden söyleyeyim.
"Soruşturmaya KOM baksın" talimatı iddiası

Soruşturmayla ilgili bir iddia daha var.

İddiaya göre; Sinan Ateş'in öldürülmesi soruşturmasının önce Ankara Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şubesi'nce yapılması talimatı verildi. Talimatı veren Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz.

Soruşturmanın KOM Şubesi'ne verilmek istenmesinin gerekçesi, şubeden sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı'nın Alp Aslan olması!

Polis müdürü Alp Aslan, Büyüteç okurlarının yabancı olmadığı bir isim. Adil Öksüz'ün firarına ilişkin davanın sanığı. Beraat alıp bugünkü konumuna geldi. Ankara'nın yeraltı dünyasının önde gelen isimlerinden Şahin Turgut'un polisler tarafından ağır biçimde dövülmesi olayına adı karıştı.

Aslan, yakın çevresine kendisini "Ülkücü" olarak tanımlıyor. Hem Ankara Emniyet Müdürü Yılmaz'ın sağ kolu olması, hem de ülkücü kimliği nedeniyle çevresine MHP Genel Merkezi'ne yakın görüntü veriyor.

Ancak, - belki de birbiri ardına yaşanan gelişmeler sonrasında– soruşturma dosyası, Asayiş Şubesi'nde kaldı şimdilik.

Savcılığın dosyayı polisten tamamıyla teslim alıp, iddianame hazırlaması sonrasında sürecin nasıl yürüdüğü, dış müdahaleler olup olmadığı daha net görülecek.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2376
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Çukurambar cinayeti ve Mersin'deki "ülkücü çatışması"ndan yansıyanlar

İletigönderen İlteriş Kağan » Cum Oca 06, 2023 15:21

Kulislerde konuşulan iki iddia: İlki, soruşturma çerçevesinde MHP'nin bir isminin evinden yapılan gözaltı işlemi. Bu ismin evinden bir kişinin gözaltına alınması Ankara Emniyeti'nde kriz yarattı. Yapılan gözaltı işleminden Emniyet Müdürü Yılmaz'ın bilgi dışında olduğu ve sonrasında söz konusu kişinin serbest bırakıldığı emniyette dilden dile konuşuluyor dünden bu yana. İkincisi ise, olayın ardından bir Suriyeli'nin gözaltına alınması
Resim

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, yeni yıla iki gün kala başkentte muhafazakâr kesimin adresi olarak bilinen Çukurambar'da öldürüldü.

Suikast, son dönemde sıkça tercih edilen motosikletli eylem ekibince gerçekleştirildi.

Ülkücü camia içinde sevilen ve epeyce taraftara sahip olan Ateş'in öldürülmesi, suikastın yaşandığı günden itibaren soru işaretlerine neden oldu.

Aradan geçen sürede; cinayet soruşturması hakkında ortaya atılan sorulara yanıt bulunamadığı gibi, üstüne üstlük kulislerde çok farklı değerlendirmeler yapılmaya başlandı.

Yazının ikinci bölümünde bu konuya geçeceğim. Ancak öncelikle geçen martta Mersin'de ülkü ocakları merkezinde yaşanan bir olayın detaylarını aktarmak, Çukurambar cinayetini okumak için faydalı olacak.
Resim

Mersin olayı iddianamesinden yansıyanlar

Mersin'de 15 Mart günü Eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel'e yönelik saldırı gerçekleşti, anımsarsanız.

Ünel, kendisini darp etmeye yani yumruklu saldırıyı yapanlara karşı kendisini korumak amacıyla taşıdığı ruhsatsız tabancayı ateşledi ve Emrullah Kaplan'ı öldürdü.

Mersin Ülkü Ocakları Eski Başkanı Ünel'in önemli konumu var. Zira kendisi, öldürülen Sinan Ateş'in ekibinde.

Saldırıdan sonra Büyüteç'te 18 Mart'ta kaleme aldığım yazıda olayın perde arkasını anlatmaya çalıştım.

Yazıya bu linkten ulaşmanız mümkün.

Olayın ardından Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı ilginç bir iddianame hazırladı.

"İlginç" dedim; çünkü, iddianamenin hiçbir yerine olaya karışanların siyasi kimlikleri yer almıyor. Ne Ülkü Ocakları var, ne de MHP.

Olayı bilmeyen bir kişi, iddianameyi okuduğunda yaşananları "sıradan bir sokak kavgası" olarak niteleyebilir. Oysa, 15 Mart'ta Mersin'de yaşanan Ülkü Ocakları içindeki "eski" ve "yeni" ekip çatışmasında dökülen kan, Çukurambar suikastının ana gerekçelerinden birisi olarak tarihe geçti.

Soruşturma savcılığınca hazırlanan ve mahkemece kabul edilen iddianameden kısa özetleri, sürecin daha net anlatılması amacıyla alıntılıyorum.

Önce savcılık değerlendirmesine bakalım:

"(...) Şüpheli Çağrı Ünel'in sosyal paylaşım sitelerindeki paylaşımları nedeniyle Özgür Adar arasında internet üzerinden tartışma yaşandığı, yaşanan tartışma nedeniyle taraflar arasında husumet oluştuğu, 14.03.2022 tarihinde Hüseyin Coşkun Akgöllü'nün, Nurullah Saraç ve maktül Emrullah Kaplan'la birlikte Selim Anlı'nın yanına geldiği, o sırada Adana ilinde Alperen İbicioğlu'nun da kendilerini yanına geldiği, Adana ilindeki buluşmaya Salih Kaplan, Tuğcan Sönmezler, Ahmet Atan İlyas Çiftçioğlu, Cenk Gece ve Özgür Adar'ın da katıldığı,

Tarafların, şüpheli Çağrı Ünel'in paylaşımlarından rahatsızlık duymaları nedeniyle Ünel'e yönelik kasten yaralamak ve bu sırada eylemi görüntü altına almaya karar vererek 14 Mart 2022 tarihinde Adana ilinden Mersin iline üç ayrı araçla gelerek Mersinli Ahmet Caddesi üzerinde faaliyet gösteren Dilara Otel isimli işyerinde konakladıkları,

15 Mart 2022 tarihinde daha önceden kararlaştırdıkları şekilde, Ünel'e yönelik kasten yaralama eylemi gerçekleştirmek üzere konakladıkları otelden ayrıldıkları, şüpheli Ünel'in para yatırmak için Tozkoparan Mahallesi Kuvayi Milliye Caddesi üzerinde bulunan Ziraat Bankası'nda saat 12:30 sıralarında gittiği, kasten yaralama eylemi gerçekleştirecek şüphelilerin soruşturma kapsamında elde edilen delillere göre Ünel'in Ziraat Bankası'na gideceğini ne şekilde öğrendiklerini tespit edilemediği,

Ancak bu durumu bile şüphelilerin, Ünel'in Ziraat Bankası'ndan çıkmasını bekledikleri, bu sırada şüphelilerin bir kısmının araç içerisinde, bir kısmının sokak başında, bir kısmının ise bankadan çıkacak olan Ünel'in arkasında bulundukları, şüpheli Ünel'in Ziraat Bankası'ndan çıkarak aracı da doğru yürüdüğü sırada daha önceden sosyal paylaşım sitesi üzerinden tartışma yaşadığı Özgür Adar'ın şüpheli Çağır Ünel'in arkasından gelerek yumruk attığı,

Ardından köşe başında bekleyen şüpheli Tuğcan Sönmezler ve Ahmet Atan'ın kavgaya dahil oldukları, kamera açısına göre banka istikametinden gelen Selim Anlı'nın cep telefonu ile yaşanan kavga olayını kayıt altına aldığı, ardından Alperen İbicioğlu'nun da Selim Anlı'nın ardından gelerek kavgaya dahil olduğu, sokağın başından banka istikametinin ters yönünden maktül Emrullah Kaplan ile Nurullah Saraç'ın koşarak kavganın bulunduğu yere gelerek, Çağrı Ünel'e vurmaya başladıkları,

Park halinde bulunan beyaz renkli Toros marka aracın arkasında arbedenin devam ettiği, bu sırada Ünel'in üzerinde bulunan ruhsatsız tabancayı çıkardığı, tabancayla ateş ederek Selim Anlı'yı ayağından kasten yaraladığı, Selim Anlı'nın sekerek olay yerinden uzaklaştığı, bu sırada Ünel'in silahını yeniden ateşleyerek maktül Emrullah Kaplan'ı göğsünden bir ateşli silah yarası ile yaraladığı,

Maktül Emrullah Kaplan'ın yaralanmasının ardından olay yerinden uzaklaştığı, Ünel'i kasten yaralayan tüm şüphelilerin, ateş edilmesi üzerine kaçıştıkları yalnızca Nurullah Saraç'ın olay yerinde Çağrı Ünel ile kaldığı, Ünel'in elinde bulunan tabanca ile Nurullah Saraç'ın ayağına doğru birden fazla kez ateş ettiği, ancak isabet olmaması sebebiyle Nurullah Saraç'ın da koşarak olay yerinden kaçtığı,

Ardından Ünel'in sokağın başında bulunan park halindeki aracına bilerek olay yerinden ayrıldığı, 112 acil numarasını arayarak kendisine Toroslar Ziraat Bankası önünde saldırıldığını, üzerindeki silahla iki üç kişiyi vurduğunu, ne yapması gerektiğini, ölen olup olmadığını bilmediğini, üzerine çullandıklarını beyan etmesi üzerine kolluk görevlileri olay yeri yakınında teslim olduğu, teslim olurken de üzerinde taşıdığı ruhsatsız metalik gri renk tabancayı kendi rızasıyla teslim ettiği, (...)"
Eylem için özel organizasyon

Savcılık değerlendirmesinden de anlaşılacağı üzere, Eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Ünel'i dövmek amacıyla Osmaniye – Adana – Mersin güzergahında on kişilik organizasyon yapıldığı, eylem ekibinin üç ayrı özel araçla Mersin'e gelip otelde kaldıkları ve ertesi gün planlı şekilde saldırıyı gerçekleştirdikleri görülüyor.

İddianamenin geneline bakıldığında, hazırlık soruşturması sırasında eksiklikler göze çarpıyor hemen. Az önce üst bölümde okuduğunuz üzere, olaya katılanları siyasi kimlikleri yok. Ayrıca, bilakis saldırı ekibinin bağlantılarının ortaya çıkarılması için gereken cep telefonlarının sinyalleri üzerinden geriye dönük verilerden hazırlanan HTS raporu mevcut değil. Dosyada varsa bile iddianamede bir atıf yapılmamış.

Saldırı ekibinin, Ülkü Ocakları veya MHP içinde kimin tarafında olduğu iddianamede yer almayan diğer unsur.

Ünel'i öldüresiye döven saldırganların Mersin'de kaldıkları otel parasının kim tarafından ödendiğini araştırılmadığı iddianameden anlaşılıyor.

Şimdi yargılama başlayacak, bakalım hangi yeni bilgiler ortaya dökülecek?
Çukurambar cinayeti ve yaşananlar

Gelelim, Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; Ateş'in öldürülmesi, faili kim olursa olsun Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı'nın konumu nedeniyle "siyasi bir cinayettir", sıradan bir silahlı saldırı değildir.

Cinayeti sıradanlaştırmak, hele ki mafya organizasyonuna dönüştürmenin ülkücü camia içindeki karşılığı çok farklı olur.

Soruşturmayı yürüten polis ve savcılık bu durumun farkındadır umarım. Bu nedenle soruşturmayı sıradan cinayetleri soruşturma görevi bulunan Asayiş Şubesi yerine, siyasi olayları kovuşturan Terörle Mücadele Şubesi'nce yürütülmesi daha sağlıklı sonuç verebilirdi.

Ancak; Ankara Adliyesi ile Ankara Emniyeti olması gerekeni değil, olmaması gerekeni tercih etti.

Bu süreçte; soruşturmayı yürüten polis biriminin asıl sorumlusu Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz'ın konumu çok dikkat çekici.

Şöyle ki; Yılmaz, MHP Genel Merkezi ile "çok yakın" diyalog halinde olan bir AKP dönemi bürokratı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun MHP yönetimi ile olan yakınlığını sağlayan isim demek yanlış olmaz. Fakat aynı Yılmaz, öldürülen Sinan Ateş'le de yakın. Bir dönem sıkça teması vardı. Hatta Ateş'le "sabah yürüyüşleri" yapacak kadar yakın olduğu bizzat Ateş'in yakın çevresince ifade ediliyor.

Tam bir "aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" vaziyeti. İki arada, bir derede kaldı Yılmaz.

Hafta sonu itibarıyla – MHP Genel Merkezi, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, AKP yönetimi, Emniyet kaynaklarının sessizliği dikkat çekse de - ortaya çıkan bilgilerde MHP'yi işaret eden iddialar mevcut.

Gazeteci Alican Uludağ, MHP İstanbul İl Başkanlığı yöneticisi ve Eski Ülkü Ocakları Maltepe Şube yöneticisi Ufuk Köktürk'ün gözaltına alındığını hafta sonu duyurdu. Böylelikle suikast soruşturmasında ilk kez MHP gölgesi belirdi.

Kaldı ki, söz konusu bilgilendirmeye karşın, soruşturmacı birimlerden aksi bir açıklama gelmemesi dikkat çekici.

Yeri gelmişken, kulislerde konuşulan iki iddiayı aktarayım.

İlki, soruşturma çerçevesinde MHP'nin bir isminin evinden yapılan gözaltı işlemi. Bu ismin evinden bir kişinin gözaltına alınması Ankara Emniyeti'nde kriz yarattı. Yapılan gözaltı işleminden Emniyet Müdürü Yılmaz'ın bilgi dışında olduğu ve sonrasında söz konusu kişinin serbest bırakıldığı emniyette dilden dile konuşuluyor dünden bu yana.

İkincisi ise, olayın ardından bir Suriyeli'nin gözaltına alınması. Altındağ'dan yaşayan ve "515 çetesi" adıyla bilinen grubun elemanı olduğu belirtilen Suriyeli'nin neden gözaltına alındığı ve sonrasında hangi gerekçeyle serbest bırakıldığı muammaya dönüştü.

Olayla ilgili gözaltında olduğu ifade edilen şüpheliler, Büyüteç'i yazdığım dün akşam saatlerine kadar Ankara Adliyesi'ne çıkarılmamıştı. Gözaltı süreci tamamlandığında nasıl bir tablo karşımıza çıkacak acaba?
Ateş, nasıl takip edildi?

Ateş'in öldürülmesiyle ilgili küçük bir not daha verip yazıyı bitireyim.

Motosikletli eylem grubunun İstanbul'dan geldiği iddiası var. Bu iddiayla ilgili de yetkili makamlardan bir açıklama yok.

Ankara dışından bir eylem ekibi gelip saldırı yaptıysa başkentte destek aldıkları bir yapı mutlak vardır.

Ayrıca, camiden çıktıktan sonra saldırıya uğradığı bilinen Ateş'in yerinin kim / kimler tarafından nasıl tespit edildiği ve eylem ekibine verildiği sorusunun yanıtı önemli.

Fiziki takip mi vardı? Yoksa teknolojik olanaklardan mı faydalanıldı?

Bu nedenle Ateş'in HTS kayıtlarına bakılıp bakılmadığının belirlenmesi gerekir. Acaba hangi meraklılar, Ateş'in GSM cell (hücre) kayıtlarına nasıl ulaştı?

Mersin'deki olayın iddianamesinde savcının, "kasten yaralama eylemi gerçekleştirecek şüphelilerin, soruşturma kapsamında elde edilen delillere göre; Ünel'in Ziraat Bankası'na gideceğini ne şekilde öğrendiklerini tespit edilemediği" değerlendirmesine bir de bu açıdan bakmanızı öneririm.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2376
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x