
Medyadaki operasyon devam ediyor. Bir süre önce TRT 1den TRT 2ye alınan Banu Avarın Sınırlar Arasında programı, sözleşmesi devam etmesine rağmen sona erdirildi.
Uzun süredir çeşitli engellemelere rağmen devam eden Sınırlar Arasında programı, yayından kaldırılmasaydı, bu hafta Büyük Orta Doğu ve Asya Projesini sunacaktı.
Bilindiği gibi söz konusu projenin, 22 İslam ülkesinde haritanın değişmesi demek olduğunu ABD Dışişleri Bakanı Rice açıklamıştı. Proje, 2004 yılında ABD Başkanı Bush tarafından Tayyip Erdoğana resmen tebliğ edilmişti. Erdoğan, bu projenin eş başkanı olduğunu söylemiş hatta Diyarbakır, Büyük Orta Doğu projesinin yıldızı olabilir demişti.
TRT, çoktandır devlet televizyonu olmaktan çıktı cemaat televizyonu haline geldi. Dolayısıyla Sınırlar Arasında programına tahammül edemeyecekleri belliydi. Ancak bu operasyon, Türkiyedeki bütün milli/ulusal sesleri kesme adına yapılmıştır.

* * *
Kanaltürkün boğulması da böyle bir operasyonun sonucudur. Fakat Kanaltürkte doğrudan RTÜK ile ilgili bir durum daha var. Kanaltürk, bir ara Tayyip Erdoğanın eski konuşmaları ile şimdikileri kıyaslıyor diye cezalandırıldı! Daha sonra Maliye müfettişlerince ablukaya alındı, reklam verenler tehdit edildi.
Bir tekzip, 20 saniye geç yayınlandı diye kanala reklam alma yasağı konuldu!
Tuncay Mollaveisoğlu, Yolsuzluk ve Yoksulluk programında Almanyadaki Deniz Feneri Derneği ve Kanal 7ye yapılan baskınla tutuklananları gündeme getirdi. Alman polisi, Deniz Fenerinin yoksullara yardım diye topladığı 14 milyon Euronun kayıp olduğunu ve bu paradan 7 milyon Euronun Kanal 7nin Almanya şubesi Euro 7ye aktarıldığını tespit etmişti!
Mollaveisoğlu, RTÜK başkanı Zahit Akmanın Kanal 7nin kurucuları arasında olup, bu görevinden RTÜK üyesi seçildikten sonra 30 Eylül 2005te ayrıldığı, fakat Kanal 7deki hisselerini Alman polisi tarafından tutuklanan Deniz Feneri Derneği Başkanı Mehmet Gürhana devrettiği iddiasını da belgeledi. İddia, CHPli milletvekili Emin Koç tarafından meclis gündemine taşındı ve Devlet Bakanı Beşir Atalayın önünde soru önergesi olarak duruyor.
* * *

Türkiyede gayrimilli medya, devlet eliyle el bebek gül bebek büyütülmüş, beslenmiş, KİTlerin, bankaların reklam pastası, Amerikanın sesi gibi çalışan televizyonlar arasında pay edilmiştir. Türk subayının parası ile kurulan OYAK bile bu sütundan defalarca uyarmamıza rağmen milli kuruluşlara doğru dürüst tek bir ilan/reklâm vermemiş, sonunda yabancılara satılmıştır.
Yeniçağ Televizyonu da hiçbir maddi destek görmemiştir.
Türkiyeyi kuruluş felsefesinden çıkararak başka bir devlet veya devletçikler haline getirmek için kurulmuş medya organları, milletin parasıyla beslenirken, devleti ülkesiyle ve milletiyle bir bütün olarak tutmak isteyenler, devletin bütün kurumları tarafından yalnız bırakıldı.
* * *
Para her şey demek değildir ama İslâmiyetin tebliği sırasında Peygamberimiz bile paraya ihtiyaç duymuş, Mekkenin en zengin insanlarından olan Hz. Hatice ve Hz. Ebubekirin servetini kullanmıştır.
Mustafa Kemal Paşa da Samsuna çıkarken, belirli bir tahsisat almış, daha sonra Buhara ve Hive hanlıklarının Lenin üzerinden gönderdiği altınları, para veya silah olarak milli mücadelede kullanmıştır. Hint Müslümanlarının gönderdiği ve ihtiyat olarak bekletilen paralar ise İş Bankasının kuruluş sermayesi olmuştur.
Demek istediğim şu ki, millet elini cebine atmazsa, medya ele geçirildiği gibi yarın akarsular, ormanlar yabancılara satılırken de kimsenin sesi çıkmaz. Zaten medyadaki yabancılaştırmanın sebebi, Türkiyenin satışını bir an önce tamamlamaktır.
Sınırların ABD lehine değişmesi için, Yeniçağ TV, Kanaltürk gibi televizyonların kapanması veya susturulması, Ceviz Kabuğu,

Kaynak
..