Sırma Saç, Badem Göz / Serdar ANT

Sırma Saç, Badem Göz / Serdar ANT

İletigönderen Güncel Meydan » Sal Ağu 02, 2011 21:25

SIRMA SAÇ, BADEM GÖZ!‏

Serdar Ant

Kel ölür sırma saçlı, kör ölür badem gözlü olur” demişler…

Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner, görev süresinin bitmesine daha iki yıl olmasına rağmen emekliliğini istediği (ya da istifa ettiği) için birdenbire “sırma saçlı”, “badem gözlü” oldu çıktı! Birkaç hafta önce Genelkurmay Başkanı’nı eleştirenler şimdi neredeyse “kahraman” ilan edecekler!

Örneğin Aydınlık gazetesi manşeti atmış:

Çuvalı Attılar!

Tam da Aydınlık’a yakışan bir manşet!

ABD, Türk askerinin kafasına 2003 yılı Temmuz ayında geçirmiş o çuvalı… Sonra Türk askerini Afganistan’da, Lübnan’da, Libya’da kullanmış, ama Kuzey Irak’ı yasak etmiş, PKK’ya da kol kanat germiş!

Bugün “Çuvalı Attılar” diyerek parlatılmaya çalışılan generallerimiz, 8 yıldır o çuvalla mutlu mesut yaşamışlar, hatta kafalarına çuval geçiren ABD’li generali Ankara’da kabul edip görüşmüşler! O “çuval”, son sekiz yıldır neden rahatsız etmemiş bu generalleri acaba?

Daha birkaç hafta önce Libya’ya yönelik emperyalist saldırıya destek verildiği için Genelkurmay Başkanı da örtük olarak (hatta kimi zaman açık açık) eleştirilmiyor muydu? Şimdi “antiemperyalist” ve “anti Amerikan” mı oldu Org. Koşaner?

Örneğin bugün “Çuvalı Attılar” şeklinde manşet atan Aydınlık, daha 10 gün önce (20 Temmuz) “çuvalcı general” ile Org. Koşaner’in beraber çektirdikleri bir fotoğrafa “Çuval Hatırası” diye fotomontaj yapıp bu resmi birinci sayfasına koymaktan çekinmiyordu!

Resim


Ama aynı Aydınlık, sadece 10 gün sonra, bugün, “İstifalar, Türk ordusunun ayağa kalkmasıdır; Türkiye’nin dönüm noktasıdır. Millet ve ordu, ABD-AKP tezgâhına devrimle yanıt verecek” diyor! (Aydınlık, 30.7.2011)

Bir tatlı şifadır aldanmak” diyen Tevfik Fikret’in kulakları çınlasın!

Devrim yapacak” denilen millet, son seçimde AKP’ye yüzde 47 oy vermiş! AKP’nin kuyruğuna takılan CHP ve MHP’yi de sayarsak, ABD ve NATO sistemi ile hiçbir sorunu olmayan bu üç partiyi destekleyenlerin halktan aldıkları oy oranı yüzde 80’i geçiyor!

Bu durumda “Ne devrimi?” diye sormamak elde mi?

Malum medyanın bu istifalara zil takıp oynaması anlaşılabilir bir şey… Zira bu gazeteci müsveddelerinin kökü de amacı da beslendikleri yer de malum!

Peki, antiemperyalist bir duruşu olan, NATO’ya ve NATO Paşalarına karşı olduklarını söyleyen yurtseverlerimiz neden bu kadar gözyaşı döküyorlar?

Kuşkusuz bu istifaların (ya da emeklilik talebinin) siyaseten bir anlamı var. AKP’ye yönelik bir protesto boyutu olduğu da açık…

Ama o kadar!

Bunun ötesinde ne “devrim” var, ne de ordunun antiemperyalist bir “ayağa kalkışı”!

İlginçtir, bu çevrelerde birdenbire Org. Koşaner’in “değeri” keşfedilirken, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanan ve 30 Ağustos’tan sonra da Genelkurmay Başkanlığına gelecek olan Org. Necdet Özel yerden yere vuruluyor!

Org. Necdet Özel’i hedef alanlara sorsak, hepsi ABD ve NATO’ya karşı… Hepsi antiemperyalist!

Oysa Org. Özel’in özgeçmişine bakıyorum, bugüne kadar NATO karargâhlarının hiçbirinde görev yapmamış. 0ABD’de ya da başka herhangi bir NATO ülkesinde bir askeri kolej ya da akademide eğitim görmemiş. Ne ABD ne de herhangi bir başka NATO ülkesi tarafından nişan ya da madalya ile ödüllendirilmemiş.

Ama Org. Koşaner, NATO Savunma Koleji’ni bitirmiş ve hemen sonra İtalya- Napoli’deki Güney Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı’nda Karargâh Subaylığı yapmış! Daha sonraki yıllarda da İngiltere’de, Londra’da Savunma İncelemeleri Kraliyet Koleji’nden mezun olmuş!

Org. Koşaner’in özgeçmişinde dikkatimi çeken bir nokta da 1978 yılında Kara Harp Akademisinden mezun olduktan sonra kurmay subay olarak Genelkurmay Özel Harp Daire Başkanlığı’nda Karargâh Subaylığı yapmış olması… 12 Eylül’ün hemen öncesinde Özel Harp Dairesi’nin nasıl bir rol oynadığı anımsanırsa, belki de Org. Koşaner emeklilik yıllarında anılarını yazdığında Türkiye’yi 12 Eylül faşist darbesine götüren sürecin perde arkasında kalmış birçok olay hakkında farklı açıdan bilgi sahibi olabileceğiz!

Sonuçta demek istediğim şu ki, kimse “amigoluk” yapmasın! Çünkü devletin doruklarında yaşanan bu iktidar mücadelesi hakkında biz “ayaktakımının” sahip olduğu bilgi ekseriyetle nesnel değil. Mücadelenin taraflarının kamuoyuna sızdırdıklarıyla amigoluğa soyunanların bir psikolojik savaşın piyonu olma riski yüksek olasılıktır.

Örneğin Aydınlık okuyup konuşanlarla Taraf, Radikal ya da Star okuyup ahkâm kesenlerin söyledikleri taban tabana zıt, ama gerçeği hangisi yansıtıyor acaba? Belki de ne Org. Koşaner bu derece övülecek bir komutan ne de Org. Özel bu derece yerilecek bir general… En azından özgeçmişleri dikkate alındığında, bu tür amigolukların abesle iştigal olduğunu söylemek aşırı olmasa gerek…

30.7.2011
Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12

Burun Kıvırıcı Aydınlar ve İstifalar

İletigönderen avrasya » Sal Ağu 02, 2011 23:02

Burun Kıvırıcı Aydınlar ve İstifalar

Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının istifalarından sonra, üç tip değerlendirme oldu.

Birincisi, Amerikan savaş makinesinin, yandaş ve Bizans medyasının, RTE’yi yücelten ve istifaları küçülten, değersizleştiren, sıradanlaştırmaya çalışan yorumlardı

Esas itibari ile bunlar yorumdan ziyade, militan çığlıklarıydı. Bu militan gazeteci ve yorumcular beslendikleri yer için havladıklarından değeri de, sadece o kadardı.

İkinci tip ve özellikle bağımsızlıkçıların değerlendirmesi ise; Amerikancı F-Tipi Örgütlenmenin, gladyo vasıtası ile Türk Ordusuna karşı açmış olduğu savaşta, Ordu Kumanda kademesinin Amerikan işbirlikçilerine karşı, meşru bir direnç gösterdikleri ve Amerikan Çuvalını kafalarından çıkardıkları yönündeydi.

Birinci ve ikinci tip yorumlar, doğrudan birbirlerine karşı savaşan tarafların yorumlarıydı.

Üçüncü ve en berbat değerlendirme ise; bizim örgütsüz aydın dediğimiz, mücadelenin kıyısında köşesinde dolaşan, ne yapılırsa yapılsın dudak büken, aldıkları tavır ve değerlendirmeleriyle, kendileri istemese bile iktidarın ve dolayısıyla, Amerika’nın paraleline düşen aydın yorumlarıydı.

Bunlara tuzu kuru aydınlar da diyebiliriz.

Türkiye’nin bağımsızlığı adına ne yaparsanız yapın, bu beylere ve hanımlara beğendiremezsiniz.

Onların kafasında tek bir şey vardır. Amerika çok güçlüdür.

Dolayısıyla, Amerika’nın Türkiye’deki temsilcilerine karşı da bir şey yapılamaz.

Yapılanların da kıymeti harbiyesi yoktur.

Bunların nezdinde, bağımsızlık adına yaptığınız tüm girişimler, eleştirilmeye mahkûmdur.

Onun için bu tip “burnu yukarıda” aydınlar sadece eleştirmek için vardırlar. Gelin şu girişimi ya da eylemi yapalım dediğinizde, hiçbirisini yanınızda göremezsiniz.

Her zaman kendilerine göre makul bir gerekçeleri vardır.

Onlar sadece eleştirirler.


Komutanların bu istifalarını da eleştirdiler. Komutanların daha fazlasını yapmadıklarından, daha iyisini yapmadıklarından ötürü eleştirdiler. Daha da ileri gidip, Komutanları sanki RTE ile işbirliği yapmış gibi takdim ettiler.

Yanlıştır, ayıptır.

Bağımsızlıkçı aydına yakışan, onların bu onurlu eylemlerini alkışlamak, onların arkasından gelenlere moral vermektir. Halkı bu mücadelenin arkasına yığmaktır.

Bu istifalar, arkadan gelenlere örnektir. Bu noktadan daha geri düşen düşünce ve tavırlar halk içinde itibar görmez.

Bu aydınlara konuyu anlamaları için söylenecek tek söz; Amerika’nın işbirlikçileri ile birisi mücadele ediyorsa, nasıl mücadele ettiğine bakmaksızın onları desteklememiz gerekir.

Ordumuzdan yana olmayacağız da, Amerika’dan yana mı olacağız?


Unutmayın. Kemalizm’i tasfiye etmek için ant içmiş olanlar, hala YAŞ Toplantısından önce, Anıtkabir’i ziyaret edip, oraya bir şeyler yazmak mecburiyetindeydiler.

Hala meşruiyetini Kemalizm’den alıyorlar.

Henüz Anıtkabir’i yıkamadılar.

Çakmak salonunda şurada, ya da burada oturmak değil, esas olan Anıtkabir’de esas duruşta olmaktır.

Bülent Esinoğlu
İLK KURŞUN
Kullanıcı küçük betizi
avrasya
Üye
Üye
 
İletiler: 279
Kayıt: Prş Oca 15, 2009 23:08

Re: Burun Kıvırıcı Aydınlar ve İstifalar

İletigönderen Türk-Kan » Sal Ağu 02, 2011 23:19

Bülent Esinoğlu yazdı:Üçüncü ve en berbat değerlendirme ise; bizim örgütsüz aydın dediğimiz, mücadelenin kıyısında köşesinde dolaşan, ne yapılırsa yapılsın dudak büken, aldıkları tavır ve değerlendirmeleriyle, kendileri istemese bile iktidarın ve dolayısıyla, Amerika’nın paraleline düşen aydın yorumlarıydı.


Biz ona örgütsüz demiyoruz, YULARSIZ diyoruz! Ne yapılırsa yapılsın dudak bükmüyoruz ama SAZAN gibi "Yaşasın Devrim Oldu" diye ota boka atlamıyoruz.

Amerika'nın paraleline düşenleri görmek istiyorlarsa örgütlerine baksınlar. Kitaplar yazıyorlar Arap Baharları'na :) Yine aynı paralelde PKK aklıyorlar.

Bülent Esinoğlu yazdı:Henüz Anıtkabir’i yıkamadılar.

Çakmak salonunda şurada, ya da burada oturmak değil, esas olan Anıtkabir’de esas duruşta olmaktır.

Züğürt tesellisi bu olsa gerek!

Resim
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Sırma Saç, Badem Göz / Serdar ANT

İletigönderen Sabırlı_Vatandaş » Çrş Ağu 03, 2011 8:26

Serdar Ant'ın bu tespitlerine ben de imzamı atarım. Zira ilk günden beri diyorum "heyecan yapmayalım". Haklıyız da aslında, bir işaret fişeğine muhtacız(!); fakat atılan fişeğin "kime" çağrı olduğunun da farkında olmalıyız.

Generallerin istifaları; zamanlama, 1 önemli eksikle yapılması ve ardından getirdiklerini dikkate almazsak gerekli bir hamleydi, kabul. Ancak AKP' nin önünü açmak bakımından süreci hızlandırmış olması ve aslında hiçbir gerçek mücadeleyi içermemesi, istifa edenlerin çok kısa geçmişlerine dahi bakarak kimden yana oldukları dikkatlerden kaçmamalıydı. Komutanların istifaları ne kazandırmıştır bunu iyi tespit etmeliyiz. Yoksa "mızmızlanmaktaki" amaç örgütsüzlük veya Türk-Kan'ın çok güzel dediği gibi yularsızlık değil; ota boka atlamamak ve züğürt tesellisine kanıp uyuşmamak.

Konu ile ilgili Fatma Sibel Yüksek'in son yazısını okuyunuz. Sadece okumayın ve o gözle 29 Temmuz'dan beri yaşananlara tekrar bakınız. Oku
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Kullanıcı küçük betizi
Sabırlı_Vatandaş
Salık Takımı
Salık Takımı
 
İletiler: 101
Kayıt: Cmt Tem 31, 2010 9:42


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 6 konuk

cron

x