Serdar Ant
“Kel ölür sırma saçlı, kör ölür badem gözlü olur” demişler…
Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner, görev süresinin bitmesine daha iki yıl olmasına rağmen emekliliğini istediği (ya da istifa ettiği) için birdenbire “sırma saçlı”, “badem gözlü” oldu çıktı! Birkaç hafta önce Genelkurmay Başkanı’nı eleştirenler şimdi neredeyse “kahraman” ilan edecekler!
Örneğin Aydınlık gazetesi manşeti atmış:
“Çuvalı Attılar!”
Tam da Aydınlık’a yakışan bir manşet!
ABD, Türk askerinin kafasına 2003 yılı Temmuz ayında geçirmiş o çuvalı… Sonra Türk askerini Afganistan’da, Lübnan’da, Libya’da kullanmış, ama Kuzey Irak’ı yasak etmiş, PKK’ya da kol kanat germiş!
Bugün “Çuvalı Attılar” diyerek parlatılmaya çalışılan generallerimiz, 8 yıldır o çuvalla mutlu mesut yaşamışlar, hatta kafalarına çuval geçiren ABD’li generali Ankara’da kabul edip görüşmüşler! O “çuval”, son sekiz yıldır neden rahatsız etmemiş bu generalleri acaba?
Daha birkaç hafta önce Libya’ya yönelik emperyalist saldırıya destek verildiği için Genelkurmay Başkanı da örtük olarak (hatta kimi zaman açık açık) eleştirilmiyor muydu? Şimdi “antiemperyalist” ve “anti Amerikan” mı oldu Org. Koşaner?
Örneğin bugün “Çuvalı Attılar” şeklinde manşet atan Aydınlık, daha 10 gün önce (20 Temmuz) “çuvalcı general” ile Org. Koşaner’in beraber çektirdikleri bir fotoğrafa “Çuval Hatırası” diye fotomontaj yapıp bu resmi birinci sayfasına koymaktan çekinmiyordu!

Ama aynı Aydınlık, sadece 10 gün sonra, bugün, “İstifalar, Türk ordusunun ayağa kalkmasıdır; Türkiye’nin dönüm noktasıdır. Millet ve ordu, ABD-AKP tezgâhına devrimle yanıt verecek” diyor! (Aydınlık, 30.7.2011)
“Bir tatlı şifadır aldanmak” diyen Tevfik Fikret’in kulakları çınlasın!
“Devrim yapacak” denilen millet, son seçimde AKP’ye yüzde 47 oy vermiş! AKP’nin kuyruğuna takılan CHP ve MHP’yi de sayarsak, ABD ve NATO sistemi ile hiçbir sorunu olmayan bu üç partiyi destekleyenlerin halktan aldıkları oy oranı yüzde 80’i geçiyor!
Bu durumda “Ne devrimi?” diye sormamak elde mi?
Malum medyanın bu istifalara zil takıp oynaması anlaşılabilir bir şey… Zira bu gazeteci müsveddelerinin kökü de amacı da beslendikleri yer de malum!
Peki, antiemperyalist bir duruşu olan, NATO’ya ve NATO Paşalarına karşı olduklarını söyleyen yurtseverlerimiz neden bu kadar gözyaşı döküyorlar?
Kuşkusuz bu istifaların (ya da emeklilik talebinin) siyaseten bir anlamı var. AKP’ye yönelik bir protesto boyutu olduğu da açık…
Ama o kadar!
Bunun ötesinde ne “devrim” var, ne de ordunun antiemperyalist bir “ayağa kalkışı”!
İlginçtir, bu çevrelerde birdenbire Org. Koşaner’in “değeri” keşfedilirken, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanan ve 30 Ağustos’tan sonra da Genelkurmay Başkanlığına gelecek olan Org. Necdet Özel yerden yere vuruluyor!
Org. Necdet Özel’i hedef alanlara sorsak, hepsi ABD ve NATO’ya karşı… Hepsi antiemperyalist!
Oysa Org. Özel’in özgeçmişine bakıyorum, bugüne kadar NATO karargâhlarının hiçbirinde görev yapmamış. 0ABD’de ya da başka herhangi bir NATO ülkesinde bir askeri kolej ya da akademide eğitim görmemiş. Ne ABD ne de herhangi bir başka NATO ülkesi tarafından nişan ya da madalya ile ödüllendirilmemiş.
Ama Org. Koşaner, NATO Savunma Koleji’ni bitirmiş ve hemen sonra İtalya- Napoli’deki Güney Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı’nda Karargâh Subaylığı yapmış! Daha sonraki yıllarda da İngiltere’de, Londra’da Savunma İncelemeleri Kraliyet Koleji’nden mezun olmuş!
Org. Koşaner’in özgeçmişinde dikkatimi çeken bir nokta da 1978 yılında Kara Harp Akademisinden mezun olduktan sonra kurmay subay olarak Genelkurmay Özel Harp Daire Başkanlığı’nda Karargâh Subaylığı yapmış olması… 12 Eylül’ün hemen öncesinde Özel Harp Dairesi’nin nasıl bir rol oynadığı anımsanırsa, belki de Org. Koşaner emeklilik yıllarında anılarını yazdığında Türkiye’yi 12 Eylül faşist darbesine götüren sürecin perde arkasında kalmış birçok olay hakkında farklı açıdan bilgi sahibi olabileceğiz!
Sonuçta demek istediğim şu ki, kimse “amigoluk” yapmasın! Çünkü devletin doruklarında yaşanan bu iktidar mücadelesi hakkında biz “ayaktakımının” sahip olduğu bilgi ekseriyetle nesnel değil. Mücadelenin taraflarının kamuoyuna sızdırdıklarıyla amigoluğa soyunanların bir psikolojik savaşın piyonu olma riski yüksek olasılıktır.
Örneğin Aydınlık okuyup konuşanlarla Taraf, Radikal ya da Star okuyup ahkâm kesenlerin söyledikleri taban tabana zıt, ama gerçeği hangisi yansıtıyor acaba? Belki de ne Org. Koşaner bu derece övülecek bir komutan ne de Org. Özel bu derece yerilecek bir general… En azından özgeçmişleri dikkate alındığında, bu tür amigolukların abesle iştigal olduğunu söylemek aşırı olmasa gerek…
30.7.2011