Eski mücahitlerin çoğunun on yıldır müteahhit olduğunu bilmeyenimiz yoktur ama eski şeriatçıların en baba demokratlara dönüşmesi Darvin'i kıskandıracak kadar köklü bir evrim sürecidir.
En klasik hikayedir, doksanlarda batıya şiddetle karşı çıkanlar şimdi batıya sarsılmaz bir tutkuyla bağlanmıştır.
Bu muazzam dönüşüm sadece politikacıları değil toplumun her kesiminden genç yaşlı milyonlarca zihni işgal etmişti.
Kuran kurslarında Allah'ın sonsuz kudret sahibi olduğunu öğreten hocalar artık Amerikasız denklem kurmanın mümkün olmadığını gencecik çocuklarımıza nakış nakış işlediler.
Irak'ta,Afganistan'da katledilen milyonları görmezden gelirken Avrupa Birliği'nin müzakere tarihi lütfetmesini Ankara'da havai fişeklerle kutladılar.
Son birkaç yılda nihayet batının en büyük arzusu olan müslümanı müslümana öldürtme noktasında mutlak itaat göstererek Suriye'de içsavaşın çılgın destekçileri oldular.İyi ki özgür gayrimeşru ordusu çuvalladıkça batı inancını kaybetti de Suriye normale dönmeye başladı. Muhafazakar demokrasinin yegane önderi Abd kazanmış olsaydı milyonlarca müslüman kadınımız Ebu Gureyb nakaratını tekrarlayacaktı,Hamdolsun kaybettiler...
Büyük ortadoğu projesinin Suriye ayağı başarısızlıkla sonuçlanınca Mısır kaynatıldı.
'Kaynamış Mısır' kimsenin kayıtsız kalamayacağı hoş bir koku yaymaya başlamıştı,bir lider devriliyor ve halkı kefenlerle sokağa dökülüp sonuna kadar destek veriyordu.
Romantizmin en güzel karelerini beraber izliyoruz da çok muhterem Mısır halkı sözümona şeriatçı Mursi bir yıllık iktidarı boyunca Clinton ve Obama'nın kanatları altında izzet umarken hiç mi rahatsızlık duymadı?
Amerika'nın biricik müttefiki Erdoğan'ın kongresinde Barzani ile beraber icazet alırken hiç mi utanmadı?
Hem Türkiye'de hem Mısır'da iki liderden aynı sözler dökülüyor...
milli irade!
Şimdi Mursi iktidardan indirilince propaganda yöntemi batının demokratik kavramlarından doğunun İslami kavramlarına kayıyor
Mursi ayeti kerimeye sarılıyor: üzülme Allah bizimle!
İyi de sen iktidardayken neredeydi Allah?
Türkiye'de de yöntemler aynı çünkü iki isim de aynı merkezden yönetiliyor.
Aynada kendisini güçlü gördüğünde sandıktan ve milli iradeden bahseden Erdoğan da herhangi bir konuda çuvalladığı anda İmam Hatipli kartvizitini çıkarıp Ya Allah Bismillah sıyrılıveriyor.
Akp tabanının bir sloganını çok beğeniyorum: dik dur eğilme! bu millet seninle!
Bir kitle liderine neden dik durmasını söyler ki?
Bunun tek bir açıklaması var ki aslında taban da omurgasız siyasetin gayet farkında!
Tabanı Başbakanın eğilip bükülmesinden şikayetçi ki eğilme diye uyarıyor...
Peki herkes her şeyin farkındaysa bu ulusal akıl tutulmasını nasıl izah edeceğiz?
Dört bir yandan zihinsel işgale maruz bırakılmış bir toplum olduk.Doğrunun değil çoğunluğun peşine takılan orta çağ zihniyetine dönüştürüldük.
Mesela,tırnak kesmek orucu bozar mı gibi sorular üzerinde uzmanlaşmış hocaların,onlarca televizyon kanalının sipariş haberlerine itibar ederek Mısır ve Suriye konularında karavana sallamaları nasıl bir sorumsuzluktur!
Bazı müslümanların mide bulandıran başlıca özelliği de benzer olaylara karşı iki yüzlü tavır sergilemeleridir.
Evet,Mısır'da batının atadığı Sisi katliam yapıyor, masum insanlar ölüyor ve Türkiye'den nefret kusuyoruz.
Taksim olayları da elbette dışardan körüklendi ama niçin orada öldürülen genç kardeşlerimiz için feryat edenlerle Mısır'da öldürülen kardeşlerimiz için feryat edenler aynı kimseler değil?
Acaba öfkeyle karşı çıktığınız şey insanların ölmesi mi iktidarın gitmesi mi?

Başka bir açıdan bakarsak Suriye'de 'silahlı' ayaklananlar niçin aktivist idi? Taksim'de 'silahsız' ayaklananlar niçin terörist?
Taksim'de ayaklananlar terörist ise,dağda mübarek Mehmetçiğimizi şehit edenlere ne isim bulacağız?
Eğer siz teröre karşı iseniz onbinlerce şehidimizin katiliyle neyin pazarlığını yapıyorsunuz?
Eğer evlatlarımız ölmesin derdindeyseniz neden 10 yılın sonunda 1200 şehit verdikten sonra?
Aslında her sorunun cevabı aynı...
Hükümet olan biteni sadece seyrediyor,her şeyi yöneten rejisör!
Yıllardır Pkk'yı besleyen de açılımı servis eden de aynı rejisör!

Başa dönecek olursak,samimi bir müslümanı kontrol altına alıp Siyonizmin oyuncağı haline getiren sihirli kelime 'demokrasi'
Mısır'da olup biteni 28 Şubat'a benzetmek çok trajik...
28 Şubat'ta batının çarklarına çomak sokulduğu için Abd kriptosu ile batı çalışma grubu devreye girmiş ve hükümet safdışı bırakılmıştı.Sürecin en hararetli günlerinde bile Başbakan çıkıp 'Ordu bizim ordumuzdur' diyerek sükuneti sağlamıştır

Türk siyasetinin en verimli seçim yatırımı öfkedir.
E-muhtıra tiyatrosunu hatırlayacak olursak Akp bir sayfalık metinle bir büyük zafer kazanmıştı.
Bugün Mısır'da da aynı mağduriyet sahnesi kuruldu üstelik birçok masum insanın kanı üzerinden yürütülüyor
Batının isteklerini tam manasıyla karşılaması için Mursi'nin tıpkı Erdoğan gibi puanını yükseltmesi gerekiyor ki Mısır da batının üssü haline gelsin.
Times dergisinin sponsorluğunda Ortadoğunun model lideri Erdoğan'a biat edenlerin başında geliyor Mursi.
Mümin olmakla muhafazakar olmak arasındaki fark bu olsa gerek...
Mümin olup Kuran'ın emirlerini yerine getirmeyi faydalı bulmayanlar,
muhafazakar olup Cia'nın emirlerini yerine getirmeyi kazançlı görüyorlar...
referansı İslam olanlar Allah'ın rızasını arzularken,
referansı demokrasi olanlar da Pentagon'un rızasını gözetiyor...
Siyonist ideologların en iddialı projesi olarak tüm ortadoğuda aynı sivilleşme masalları satılıyor.
Muhafazakar liderler de 'ne kadar sivilleşirsek o kadar başarılıyız' oltasına takıldılar.
Rejisörler dün darbelerle yaptığı işi bugün darbe karşıtlarıyla yapıyor
Burada en gösterişli madalyaları hak eden kişiler hiç şüphesiz en sivil kalemler olacak.
Bunlar Avrupa bataklığında hayat bulan sinekler...
en güzel tabirle 'sivilsinekler'