gönderen Ram » Sal Tem 08, 2008 10:26
Kim sınıftan geçecek, kim geçmeyecek¿?
Bu ihanet ortamında, AYSEVER bütünlemeyle yırtabilir. EĞİLMEZ, mevzulara biraz daha dışarıdan bakıyor. İleride anlayacağız, tam olarak iç meselelerde oluşan hangi düşünceyi daha çok öne çıkardıklarını... AKİNAN'a uzun bir süredir üzülüyordum. İlk defa acıdım. Hem ayrışmayalım, dikkat edelim diyor, hem "laikçi" gibi bir tabir kullanıyor, hem de bunun karşısına Müslümanlar diye bir kitle koyuyor. Yazık tabii... Kendisine her ne söylendiyse, uzun süredir bunun teshiri altında, yürekten inanmış.
Tayyip ERDOĞAN haindir. "Hain, hıyanet, vatan haini" gibi kavramların mânâlaranı, Tayyip'in icraatları, söylemleri ve ilişkileriyle karşılaştırdığımızda, bu alenidir, su götürmez bir gerçektir. Tayyip, asla mazlum değildir. Tayyip, aynı zamanda bir piyondur ve elbette Türkiye'nin gtirildiği noktada baş sorumlulardan biridir. Türkiye'yi bu duruma getirenlerin, dış mihrakların yani küresel güçlerin varlığı Tayyip adlı vatan hainini aklamaz. Hatta bu küresel güçlerin, şu anda Tayyip'i deliğe süpürmek istemesi gibi bir düşüncesi varsa, bu da Tayyip'i aklamaz, aklayamaz.
AKİNAN, sınıfta kalmıştır. Kendi üstlendiği görevle, yanlış yönlendirilmektedir.
AYSEVER'in fazla, yani "bazı durumlarda gereksiz ve zararlı" demokrat olmasını, Mustafa Kemâlci düşünceden uzak olmasını yadırgardım. Fakat görüyoruz ki, Mustafa Kemâl'i suçlu duruma getirenlerin oyununda tartışılanlara binaen, söylenenleri ve söylediklerinin nereye gideceğini bilmeden konuşanlara karşı, Mustafa Kemâl'i savunan bu Enver Aysever olmuştur. Bu ne yazık ki acıdır ve Türkiye'nin battığı çukur noktasıdır.
Olağan şartlarda, Mustafa Kemâl'i ve fikirlerini felsefi açıdan analiz etmeye kalkacak ve bu analizde de olumsuz eleştirilere (doğrusu karalamalara) yer verecek olan kişi Aysever'dir. Bugün, birçok kişi, olmaması gereken yahut dile getirmesi beklenilmeyen tavır ve düşünceleri barındıran kişiler haline gelmiştir. Kimisi isteyerek ve bilerek dönüşmüştür, kimisi verilen görev çerçevesinde, kimisi ise zorlama yoluyla...
Ve yine olağan şartlarda, bu izlencenin bizim sitemizde yeri yoktur. Kimsenin, hele hele böyle bir ihanet döneminde, bırakın Mustafa Kemâl ve fikirlerini olumsuz eleştirmesini ve yine bırakın bu çizgide olmamasını, bu çizgide olduğunu iddia edip de Mustafa Kemâl değerlerine aksi tutum sergileyenleri dahi kabûl etmemekteyiz. Lâkin bu izlencenin buradaki yeri de, Aysever'in iyi yürekli(!) demokratlığına bir cevabımız olsun. Yeri olsun ki, daha iyi görelim; kim ne diyor, kim ne demiyor...
HACIR ve ekibinin de Enver Paşa'yı aklama faaliyetlerinde, Mustafa Kemâl'i aşağıya çekmelerini de dikkatle izlemekteyim. Ayrıca, Nutuk'un belge niteliği taşımaması ilginçliği, Enver olmasaymış Mustafa Kemâl hiçmiş imâları, Çanakkale'de yalnızca Mustafa Kemâl'in anlatılmasının olumsuz yönde eleştirilmesi (-ki Çanakkale'de mütemadiyen Mustafa Kemâl'in önemi örtülmeye çalışılmaktadır), yok Mustafa Kemâl'in TKP'lileri öldürtmesi gibi iddia ve ithamlar...
Ayrıca Akinan, kullandığı İslâmi dili, umarız edindiği görev kapsamında kullanmıyordur. Kullandığı bu dilde, "inşallah samimidir" diyor, geçiyoruz.
SIKAY, aklını başına devşir. Bu ihanet döneminde, bu dış tehditlerin had safhaya çıktığı dönemde, Mustafa Kemâl'e sarılmak yerine Mustafa Kemâl'e çelme takmaya kalma! Hele biraz sabredin. Şu ihanet dönemi bitsin, dış tehditler azalsın, sonra hep beraber oturup demokrat demokrat tartışırız. Sizler de bütün kurtlarınızı dökersiniz.
Akinan, İslâm'da yeri olmayan türbandan bahsetme artık. İslâm'da yeri tartışılan -esasen olmayan- baş örtüsünden de bahsetme artık. Gidip Ömer Lütfi Mete denen işbirlikçiyle muhabbet edeceğine; git Nadim MACİT ile, Yaşar Nuri ÖZTÜRK ile, Şahin FİLİZ ile muhabbet et. Büyük Ortadoğu Projesi'ni, Büyük Osmanlı Projesi olarak yutturmaya çalışan Mahir ve Ömer'i dinleyeceğine; Mustafa YILDIRM'ı, Mustafa ÖZBEK'i, Erol BİLBİLİK'i, Erdal SARIZEYBEK'i dinle! Kan Uykusu'nu hatırla Akinan, Kan Uykusu'nu...
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.
Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!