Siz hala iyi şeyler olacak diye bekliyor musunuz?

Siz hala iyi şeyler olacak diye bekliyor musunuz?

İletigönderen Başkomutan » Çrş May 05, 2010 0:30

Siz Hala İyi Şeyler Olacak Diye Bekliyor musunuz?


Lanet olsun! Terör örgütü mensupları, yandaşları, ‘Onlar özgürlük mücadelesi veriyor’ diyerek terör örgütüne arka çıkan geri zekâlılar! Hepinize lanet olsun. Terörü, arkasındaki uluslararası destekleri yok etmeden, ‘Daha Çok Demokrasi ve Özgürlük’ ile yok edebileceklerini zannedenlere de Allah izan versin!
Bu arada bir yanlışa da değinmeden geçemeyeceğiz. Bazı kanlı terör saldırılarından sonra, medyada ‘Terör örgütünün kınandığı ya da protesto edildiği’ şeklinde haberlere şahit oluyoruz. Terör örgütü gayrı meşru bir yapılanmadır; kınanmaz ve protesto edilmez; adamlar hain, işlerini yapıyorlar. Terör örgütü yaptığı eylemler için sadece lanetlenir, telin edilir. Terör örgütünün yaptığı eylemleri lanetlemeyen gafilleri kınayabiliriz. Bu yanlış söylemin, terör örgütüne sanki ‘meşru bir mücadele veriyor’ görüntüsü kazandırdığına dikkat edilmelidir. Kimilerinin bu söylemleri dikkatsizlikle kullandıklarını biliyoruz fakat inanınız ki birilerinin bu kavramları bir Psikolojik Harp taktiği olarak özellikle kullandığına kuşku yoktur. Milletimiz bu kadar yoğun bir Psikolojik Harekâtla karşı karşıya bulunmaktayken; AKP iktidarının ‘Demokratikleşme’ propagandalarının etkisinde kalarak MGK’nın Psikolojik Harekata karşı koymak amacı ile kurulmuş bulunan dairesini kapattığını da hatırlatalım! Evet, ne acıdır ki, ‘Demokratikleşme’ günümüzde bu ülkenin bölünmesine hizmet eden bir silaha dönüştürülmüş bulunmaktadır.

İktidar partisi ‘Açılım’ yaparak meseleyi çözebileceğini sanmaktadır. AKP’nin sahip olduğu anlayışla bu meselenin çözülmesinin mümkün olmadığı artık anlaşılmış olmalıdır. Gelinen noktada biz şehitlerimiz için ağıtlar yakarken; Batılı ‘dostların’ baskıları ile verilen tavizler sebebiyle yaratılmış olan ‘Karşı Taraf’ da, etkisiz hale getirilen terör örgütü mensuplarına ‘şehit’ gözüyle bakmakta; ülkesine karşı ayaklanan, askerimize kurşun sıkan hainler için taziye törenleri düzenlenmekte, vekiller, Belediye Başkanları bu törenlere katılarak, öldürülen terör örgütü mensuplarının ailelerine baş sağlığı dilemektedirler. Bu ülke bu tür çelişkili görüntülerle varlığını daha ne kadar devam ettirebilir?

Sevindirici olan AKP içinde de şimdilik az sayıda olsa da bunu görebilen insanların varlığıdır. İşte Ankara milletvekili Zekai Özcan bu sağduyulu insanlardan birisidir. Uyarılarına kulak verilmeyince AKP’den istifa etmek zorunda kalan sayın Özcan’ın, bir mülakatında yaptığı şu tespitler dikkatle okunmalıdır: “Açılımın içinin boş olduğunu gördük. 2009 Aralık ayında KCK operasyonu oldu. Diyarbakır Belediye Başkanı “Meşenin dalları nerenize girdi Sayın Hükümet” diyebilmişti. Sözlerinin tamamını söylemekten utanıyorum (Biz hatırlatalım: Hükümete Hastir çekmişti). Meclis’te bir DTP milletvekili çıkıp ‘Bizim tutsaklarımızı serbest bırakın’ diyebiliyor.”
‘AK Parti’de parti içi demokrasi işliyor mu?’ sorusuna verdiği cevap şudur: “Hayır işlemiyor. Bir defa istişare deniliyor, kesinlikle yok. Birikimin, tecrübenin bilginin fazla önemi yok!”


İşte bir ülkenin yönetiminde birikim, tecrübe ihmal edilir de her şey biat kültürüne endekslenirse sonu budur.

Ülkenin nereye doğru sürüklendiğini hala daha göremeyenlerin artık uyanmalarını umuyoruz. Önce şu, bir Psikolojik Harp kavramı olarak kullanılan ‘Demokratikleşme ve Özgürlük’ masalının büyüsünden sıyrılmamız gerekiyor. Kafaları karıştırılmış bazı insanlarımızın terör örgütünün gerçekten ‘özgürlük’ mücadelesi verdiğine inandırılmış oldukları bir vakıadır. Giresun’da yaşanan son terör olayında bölgeden destek alınmaması mümkün değildir. Terör örgütünün, işte bu kafaları karıştırılmış insanlarımızın arasından işbirlikçiler bulduğu açıktır. Bu işbirlikçiler nasıl bir ihanete ortak olduklarını artık anlamalıdırlar. Karşı karşıya olduğumuz hadise basit bir ayrılıkçılık hadisesi değildir; özgürlük mücadelesi ile ilgisi yoktur. Ülkemizdeki haksızlıklar, hukuka aykırılıklar sadece Kürt asıllı vatandaşlarımızı mı hedef almaktadır? “Ama Kürtler kendi dillerinde eğitim yapamıyor” diye itiraz edenlere cevabımız şu olur: “Örnek aldığınız Avrupa ülkelerinin hangisinde etnik kimliklere bu ülkedeki kadar hak tanınmaktadır?”

Önce şu gerçeği tespit edelim: “Dünyadaki bütün ayrılıkçılık hareketlerinin arkasında Dünya Hakimiyeti peşinde olan emperyalist güçler vardır. Geçmişteki SAĞ-SOL, İLERİCİ-GERİCİ kavgasının arkasında da bu güçler vardı; günümüzdeki LAİK- İSLAMCI çatışmasının arka planında da bu güçler vardır. Onların amacı hedef aldıkları ülkelerde istikrarsızlık yaratmak sonra sözde ‘Barış ve Demokrasi’ için ülkedeki dengeleri bozmaya yaramaktan başka bir işe yaramayan akıllar satmaktır!
Ne yazık ki, ‘Avrupa Birliği Üyeliği’ masalı ile bu ülkenin bütün millî standartları gevşetilmiştir. Türkiye Batılı ‘dostların istediği kıvama nihayet sokulabilmiştir. Her şeyin sorumlusu tabiî ki, sadece bu iktidar değildir; önceki iktidarların katkılarını görmezden gelemeyiz. Mesela Gümrük Birliği’ne nasıl Meclis kararı olmadan girdiğimizi; 57. Hükümet dönemindeki 15 günde 15 yasa hadisesini unutabilir miyiz? O Gümrük Birliği anlaşmasının imzalanması gafletini rahmetli Prof. Ayhan Songar’ın -ki muhafazakar düşünceleri ile tanınan bir insandı- “Müjde Manda Oluyoruz” diye değerlendirdiğini hatırlıyoruz.
Yıllardır ‘Askerî Vesayet’ var diyen ve sözde buna karşı mücadele edenlerin, Batı’nın ekonomik ve siyasî vesayetine ses çıkarmamaları üzerinde düşünmek gerekmez mi?

AB Baş müzakerecisi Egemen Bağış’a bağlı Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, ‘AB’nin faziletlerini cemaate anlatmak için’ hutbe taslakları hazırlamış. Bu taslaklar Diyanet İşleri Başkanlığı’na sunulacakmış! Başkanlık onayladığında AB’nin Türkiye için ne kadar iyi ve gerekli bir şey olduğu cemaate anlatılacakmış!

Vesayetin boyutlarını anlatabilmek için başka söze gerek var mı? Ne diyelim? Allah yardımcımız olsun! AB üyeliği macerası artık ülkemizin bütünlüğünü tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Bu kuruluşa bizi hiçbir zaman tam üye olarak almayacaklarını anlatabilmek için adamlar daha ne yapsınlar? Bize biçtikleri statünün ‘İMTİYAZLI ÜYELİK’ olduğunu açık açık söylemiyorlar mı? Tuhaf olan şey muhalefet partilerinin bile ‘ONURLU ÜYELİK’ diye tutturmalarıdır!
‘Batı Hayranlığı ve Batı’ya karşı kompleks’ Osmanlı aydınlarından Cumhuriyet aydınlarına bulaşan çok tehlikeli bir virüstür. Bu virüsün etkisiyle pusulaları bozulan ve kıbleleri kayan aydınlarımız ‘Batı’ya benzemek’ ve Batı tarafından takdir edilmek uğrunda aydın olarak bu millete önderlik etmek işlevlerini kaybetmiş bir durumdadırlar. Bu tespitimiz, Batıdan ithal sağ ve sol kavramlarla kendilerini tanımlayan bütün aydınlarımız için geçerlidir. Necip Fazıl, Kemal Tahir, Cemil Meriç ve Attila İlhan gibi, ‘Bu Milletin Aydını’ olmayı başarabilenlerin sayısı ne yazık ki oldukça azdır. O hep eleştirdikleri, 15 yıl gibi, bir insan ömrü içinde bile son derece kısa olan Mustafa Kemal Paşa’nın Tek Parti Dönemi, bu devletin ne yapması gerektiğini en iyi bildiği ve yaptığı yegane dönemdir.

Atatürk’ten sonra başlayan bocalamanın daha bir süre devam edeceği anlaşılıyor. Sağduyulu seslerin dinlenmediği, insanlarımızın ‘Düşman Kamplara’ bölündüğü bu kargaşa ortamında dua edelim de, ülkemiz daha büyük felaketlere duçar olmasın.
Diğer yandan şu sorunun da cevabı üzerinde düşünülmelidir: Terör Örgütü’nün ‘Kürdistan’ diye tanımladığı coğrafya ile Karadeniz’in ne ilgisi vardır? Karadeniz Bölgesinde neden terör olayları meydana gelmektedir? Trabzon’daki rahip Santora cinayetini, TAYAD (Tutuklu ve Hükümlüler Yardımlaşma Derneği) isimli örgütün Trabzon’da yaptığı eylemleri hatırlayınız! Koramiral Atilla Kıyat’ın Arena programında, “ABD için Karadeniz’in önemi, Karadeniz’de en etkili donanmanın ülkemize ait olduğu, bu yüzden Deniz Kuvvetlerimizin yıpratılmak istendiği, Deniz Kuvvetlerimiz ile ilgili son operasyonların dikkat çekici olduğu” şeklindeki açıklamaları üzerinde durulmalıdır. “Yok canım, daha neler!” diyecek olanlara, bunları ‘paranoya’ olarak değerlendirenlere 1 Mart tezkeresi ile Trabzon ve Samsun limanlarının da ABD’nin kullanımına açılmak istendiğini hatırlatalım!

Yaşadığımız hiçbir hadise tesadüfî değildir. Bir senaryo uygulanıyor. Bu ülkedeki sözde demokratların yıllardır yaptıkları bir propagandayı hatırlatalım: “Ulus devletin sonu gelmiştir. Türkiye’yi daha demokratik yapmak için devletin ve ordunun rolünü azaltmaya dönük reformlar yapılmalıdır. Türk ordusu dokunulmaz bir kurum değildir.”

Bu yolda ne kadar mesafe aldıkları meydandadır. Bu sözde demokratların bir general tutuklandığında nasıl zıp zıp zıpladıklarını; bir general tahliye edildiğinde yargıya ne hakaretler yaptıklarını hatırlayınız. Bugün sadece Ordumuz değil Yüksek Yargımız da hedeftir!
İçinde bulunduğumuz durum gerçekten oldukça vahimdir. Bu duruma çare bulmak zorunda olan iktidar kendi geleceğini kurtarmak adına Anayasa değişikliği peşindedir. Bu konuda Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk’a kulak verilmelidir. AKP çevrelerine yakın bir isim olan sayın Selçuk son olarak yaptığı uyarıda şunları söylemektedir: “Türkiye’nin ortamı bu önemde bir anayasa değişikliğini tartışmaya ve uzlaşmaya elverişli değil. AKP lider kadrosunun yüksek yargıya yönelik hıncı, iktidar milletvekillerinde körlük, zihinlerinde karanlık yaratmıştır. Gafletten daha ağır sonuçları olan bir zafiyettir bu ve Meclis’teki iktidar çoğunluğunun inadı, ülkeyi çok tehlikeli maceralara sürükleyebilir.”
Giresun’da gerçekleşen terör olaylarının arka yüzü iyi değerlendirilmeli, iktidarın izlediği bu politikalarla bu ülkede hiçbir zaman ‘İyi Şeylerin Gerçekleşemeyeceği’ artık anlaşılmalıdır.

Diğer taraftan terör tabiî ki lanetlenmelidir fakat sağduyu asla yitirilmemelidir. Dış güçlerin ve yerli işbirlikçilerinin bu ülkenin insanlarını birbirine düşürme oyunlarına alet olunmamalı, sabırla seçimler beklenmelidi

toplumsalhaber.com / İsmail Şefik AYDIN
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Siz hala iyi şeyler olacak diye bekliyor musunuz?

İletigönderen Deli Haydar » Çrş May 05, 2010 0:57

İyi şeyleri gerçekleştirip ulusun bağımsızlığını yeniden sağlayacak olan yine ulusun azim ve kararlılığıdır.
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Siz hala iyi şeyler olacak diye bekliyor musunuz?

İletigönderen Urunguj » Çrş May 05, 2010 1:18

Yıllardır söylenen milletin sağduyusu(ulusun azim ve kararlılığı) artık iğfal edildi!

Turgut özal'dan bu yana artık çıkarına tapan bir toplum haline getirilmeye çalışılıyoruz.

Dürüstlük, bu toplumda çok önceden beri tukaka edilmeye başlandı! (Bakınız Kemal Sunal-Şener Şen filmleri)
Kullanıcı küçük betizi
Urunguj
Üye
Üye
 
İletiler: 222
Kayıt: Cmt Ara 05, 2009 0:44

Re: Siz hala iyi şeyler olacak diye bekliyor musunuz?

İletigönderen Deli Haydar » Çrş May 05, 2010 2:01

Urunguj yazdı:Yıllardır söylenen milletin sağduyusu(ulusun azim ve kararlılığı) artık iğfal edildi!

Kavramları doğru tanımlamada sıkıntı yaşarsak, uygulayacağımız yöntemde de doğal olarak düşünce birliğine varamayız. "Ulusun sağduyusu" ile "ulusun azim ve kararlılığı" tamlaması birbirlerini kapsamamaktadır.

Son kurtuluş savaşımındaki yöntemin ilkinden farklı olmayacağına olan inancım, sonuncusunun da ilki gibi zaferle sonuçlanacağına olan inancımla sarsılmaz ve ayrılmaz bir bütündür:

Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır!
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x