Ulusları ayakta tutan temel dinamikler vardır. Milletlerin tarihine, çevresine göre değişiklik gösteren bu dinamikler "toplumsal refleks"in temel yapısını oluşturur. Türk toplumunun temel dinamiklerinin en önemlilerinden ikisi sömürgecilik karşıtlığı (anti emperyalizm)ve milliyetçiliktir.
Milliyetçilik ve sömürgecilik karşıtlığı, benzer özellikler barındırmakla beraber farklılıklar da içeren kavramlardır. Asıl sorunumuz bu iki dinamiği ayrı ayrı kullanıp kullanmamaktır. Soğuk savaş döneminin Türk toplumu açısından en kötü etkilerinden biri de buydu. On yıllarca yaşanan gergin kamplaşma sonucu, sömürgecilik karşıtlığı ve milliyetçilik bayraklarını dalgalandıranlar, iki eliyle tuttuğu bayraklardan birini bırakıp boş elini karşıt gruba yumruk olarak kullanmaya başladı.
Yoğun Amerikan sömürgeciliğine karşı duranlar, Rusya'nın tarafından olup veya Rusya'dan destek alıp sosyalist bir kültürle kaynaştıkları için milliyetçilikle araya büyük mesafe koydular.
Türk milliyetçiliğini savunanlar ise "Türk" sözünü ağzına almayan, "enternasyonal" marşını Âkif'in dizelerine yeğleyen, Türk tarih ve kültüründen uzaklaşan, Sovyet sosyalist kültürü etkisi altındaki sömürgecilik karşıtı cepheyle kutuplaşarak, sömürgeciliği değil Sovyet Rusya'yı, Sosyalizm'i hedef tahtasına koydular! KMD ve MTTB'lerde kullanıldılar.
Soğuk savaş döneminin sona ermesi ve sağ-sol çatışmasının da bitmesiyle kısmen de olsa milliyetçi ve sömürgecilik karşıtı cepheler geçmişteki ideolojik hatalarının farkın varıp doğru adımlar atmıştır.
Örneğin "ulusalcılık" dalgası da bu doğrulma sürecinden doğmuştur.
Türkiye özellikle Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar'ın ortasında bir ülke olmasından ve tarihi milli hislerinin gücünden doğan başarılarla dolu olmasından dolayı milliyetçiliği ve sömürgecilik karşıtlığını birbirinden ayrı olarak öne çıkardığında bir kanadı eksik kuş gibi tökezleyecek bir ülkedir.
(Zaten hem milliyetçi hem sömürgecilik karşıtı olan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK döneminden sonra giderek yaralanmamızın nedeni de bu iki düşünce akımını değil ayrı ayrı öne çıkaran, hiçbirine sahip olmayan hükümetlerin gelip gitmesidir.)
Büyük Ortadoğu Projesi, "Arap baharı" adı altında Ortadoğu'daki rejim değişiklikleri, Kıbrıs meselesi, Kuzey Irak ve PKK terörü gibi özellikle son 10 yılda önem kazanan tehditler karşısında sömürgecilik karşıtlığı ve milliyetçilik, devlet politikamızın temeli olması gerektiği gibi milletimizin de öne çıkarması gereken iki temel dinamiktir.
Cumhuriyet rejiminin tehlikeye girdiği, sömürgeciliğin Türkiye topraklarında bir Kürt devleti kurma planı içinde adımlar attığı şu günlerde ulusça birleşmemiz gereken Atatürk ve Cumhuriyet ortak paydasının yanında sömürgecilik karşıtlığı ve milliyetçiliği bir potada eriteceğimiz bir anlayışı etkin kılmamız gerekmektedir.
Milliyetçiliğe hâlâ "faşizm" yaftası vuran enternasyoneller ve sol düşmanlığından kurtulamamış "sağcı"lar da bu birlik anlayışı etrafında toplanmalıdır.
Türk düşmanı sömürgecilerin ülkemiz üzerindeki proje ve hayallerini suya düşürmek ve de içerideki taşeron iktidarın cumhuriyet rejimini tasfiye edici uygulamalarına karşı halkı bilinçlendirmek için her yurttaşın elini taşın altına koyması gerekiyor.
Yarın çok geç olabilir.
Erhan SANDIKÇI