Sömürülmek Ya Da Sömürülmemek, İşte Bütün Mesele Bu

Tartışma Alanı

Sömürülmek Ya Da Sömürülmemek, İşte Bütün Mesele Bu

İletigönderen İrfan Tuna » Pzt Oca 31, 2011 13:24

ABD MÜTTEFİKLERİ ÇÖKÜYOR

Bazı Türk aydınlarında tuhaf bir bakış açısı hakimdir. Her şeyi ABD’den bilirler. ABD’nin gücü ve bilgisi dışında hiçbir şey cereyan edemez onlara göre. ABD’nin çöktüğünü görseler bile, “ABD bilerek çöktü, bu bir oyun, altından Atlantis çıkacak” derler!

İşte bu Türk aydınları, şimdi de, Tunus ve Mısır’daki halk hareketlerini, Gürcistan ve Ukrayna’daki gibi Sorosçu darbeler olarak değerlendirmektedirler. Hatta bir kısmı, düğmeye İsrail’in bastığını bile iddia etmektedirler.

Wikileaks belgeleri ortaya çıktığında da, diplomatik mektupların, ABD ve İsrail tarafından bilerek sızdırıldığını, hedefin de Erdoğan olduğunu dile getirmişlerdi…

Tunus ve Mısır’daki olayların ABD planı olduğunu iddia etmelerine dayanak oluşturan olgu ise olaylarda yer alan kimi NGO’ların, ABD’den fonlanmış olmaları… Tunus’taki NGO’lar da, tıpkı başka ülkelerdeki NGO’lar gibi ABD ve AB’den fonlanıyorlar elbette. “Sivil toplumculuk” anlayışının 1980’lerde piyasa sürülmesinin nedeni de, batıdan beslenen “sivil toplum kuruluşları”nın, yerel olan “demokratik kitle örgütleri”nin yerini almasıydı zaten.

Bir halk hareketini, içinde yer alan bazı unsurların NGO olması nedeniyle, toptan ABD planı içinde görmek, aslında gerçeği görememektir. Tunus halk hareketi, içinde yer alan NGO’lar nedeniyle Amerikancı olunca, halk hareketinin yıktığı Tunus lideri Bin Ali de doğal olarak anti-Amerikancı oluyor kuşkusuz. Nasılsa, kimse Bin Ali’nin nasıl iktidara geldiğini hatırlamaz, bilmez diyorlar herhalde…

BİNALİ CIA GÖREVLİSİDİR

Anımsatalım: Bin Ali Tunus’un, Habib Burgiba’ya karşı 1987 yılında ABD darbesiyle iş başına getirilmiş 23 yıllık diktatörüdür. ABD’nin istihbarat okulu olan “The Senior Intellegence School at Fort Holabird”de eğitilmiştir. CIA görevlisidir. ABD’nin Tunus’taki bir numaralı müttefikidir.

İşte Tunus’da ABD’nin beslediği NGO’lar da, Bin Ali sonrasının kontrolü için Washington’un olaylar başladıktan sonra devreye soktuğu, diğer alt müttefikleridir. Görevleri, tepkilerin salt Bin Ali’yle sınırlı kalmasını sağlayarak, ABD’nin çıkarlarını koruyacak bir ara süreci yaratmaktır.

Mısır’da da Nobel ödüllü Baradey’in “halk hareketinin lideri” olarak devreye sokulması, aynı anlayışın sonucudur. Müslüman Kardeşler ya da “antiemperyalist” bir örgüt iktidarı devralacağına, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanlığı yapmış, Nobel ödülüyle taçlandırılmış, “laik” görünümlü Muhammed El Baradey’in Mısır’da iş başına gelmesi, Washington’un çıkarınadır.

ABD SÜREÇTEN YARARLANMA PEŞİNDE

ABD’nin Mısır’da, göstericilere destek veren açıklamalarını, iddialarına ikinci dayanak yapan bu aydınların görmediği bir başka gerçek ise Amerikan pragmatizmidir. ABD, hem göstericileri desteklemiş, hem de Mübarek’ten halkın değişim beklentilerini yerine getirmesini istemiştir. ABD, çok açıkça, iddiaların aksine, planlamadığı bir süreçten yararlanmanın peşindedir. Ki Bin Ali gibi Mübarek de, ABD’nin müttefikidir. Hatta Hüsnü Mübarek, ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli müttefikidir! İsrail boşuna telaşa düşmemiştir!

İran Dışişleri Bakanlığı’nın durumu “Mısırlıların gösterileri bir adalet arayışıdır” şeklinde değerlendirmesi de, Mübarek’in ABD’ye “yardım edin, yoksa çökeriz” diye yalvarması da en önemli olgulardır!

HALK HAREKETİ GÜCÜNÜ NEREDEN ALIYOR?

Peki Tunus’ta başlayan ve Yemen ile Mısır’da süren halk hareketleri, gücünü nereden almaktadır?

ABD’nin BOP yenilgisinden, Ortadoğu’da güç kaybından ve geri çekilmesinden! Çöken kuvvetin önce safraları ortaya serilir, sonra müttefikleri dökülür. Wikileaks’le safraları ortaya serilen ABD’nin, şimdi bölgedeki müttefikleri iktidardan düşüyor.

Aslında ABD, 2.5 savaş konsepti olarak bilinen askeri doktrininden vazgeçtiğini ve yeni bir strateji belgesi kabul ettiğini açıkladığında, bu gidişatı ortaya koymuştu. Biz de o günlerde ABD’nin 13 cephede kaybettiğini göstererek, ABD’nin çöküşe başladığını belirtmiştik. Kısaca anımsamak gerekirse; ABD, Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesine yanıt veremedi; Karadeniz’e giremedi; Doğu Avrupa’ya füze kalkanı kuramadı; Irak’ta batağa saplandı, güney ve orta Irak’tan çekildi, kuzey Irak’a yerleşiyor; Irak’tan sonraki hedefleri olan Suriye, Kore ve İran’a saldıramadı; Orta Asya’daki askeri üslerinden çekilmek zorunda kaldı; Afganistan’dan çıkışın peşinde; Pasifikteki müttefiki Japonya’yı Çin’e kaptırdı; AB’yle arasında mesafe oluştu; arka bahçesi olan Latin Amerika’da Bolivarcı iktidarlara teslim oldu; üstelik ekonomisi batakta!

En yenisi ise ABD’nin Lübnan’da yenilmesidir!

Bu yenilgiler, bölge halklarının elini güçlendirdi.

Peki Tunus’ta Bin Ali devrildi ama iktidar boşluğunu kim dolduracak? Mısır’da Mübarek yıkılacak mı? Yıkılırsa yerini kim alacak?

Bu soruların yanıtları ise halk hareketi unsurlarının örgütlü gücüne bağlı artık… Yeni iktidarın batı karşıtı mı yoksa batı yanlısı mı olacağı, laik mi yoksa İslamcı mı olacağı, hatta daha mı iyi yoksa daha mı kötü olacağı bile, bundan sonraki kuvvet mücadelesine göre belirlenecek.

Mehmet Ali Güller - 31 Ocak 2011 - Ulusal Kanal

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------


HOSNİ MUBAREK DE SEÇİMLE GELMİŞTİ…

Diktatörler genellikle seçimle iktidara gelirler. Sonra belli bir zümrenin çıkarlarını savunurlar. Zaten onu iktidara getirenler de onlardır. Onların menfaatlerini takip etmeye başlarlar. Daha son da, çalışanlar ürettiklerinden gerekli payı alamaz. Çünkü diktatörlerin yönettiği ülkelerde gelir dağılımı hızla bozulur.

Diktatörün ilerleyen dönemlerinde, diktatörler mutlaka Amerika’dan destek alırlar. Buna mecburdurlar. Onu destekleyen zenginler, aracılar parayı Amerika’dan alırlar. Diktatör ile Amerika bir müddet sonra, birlikte yaşarlar.

Bunlar zaten bildiğiniz şeyler. Yeni bir şey yok.

Yukarıdaki kuralı Hosni Mubarek için uygular isek, aynı sonuçlara varırız.

Diktatörlerin durumu sarsılınca da, ilk terk edenler bu dışa bağımlı tüccarlar olur.

Nitekim bu gün, Hosni Mubarek’in partisinden ilk istifa eden de, Mısırın en zengin tüccarlarından Ahmet Ezz oldu.

Halk kelle istemiyor ama rejimin değişmesini istiyorlar. Mubarek isyancıları susturabilmek için İç İşleri Bakanının kellesini halkın önüne attı. Ama yetmedi. Arkasından Hükümeti görevden aldı.

Bu anlattıklarım Mısır’da olan gelişmelerin sosyolojik arka planıdır.

Birde diktatörün bağımlı olduğu dış güç var. Amerika.

Amerika Mısır’da olaylar başlayınca, Mısırla ilgili bir kriz masası kurdu. Devletin üst düzey yetkilileri sürekli toplantı halindeler. Amerikan savaş makinesi CNN’de bir Sosyal Medya Karargahı oluşturdu. Dakika dakika Mısır’daki halk hareketini takip ediyorlar.

Fransız, İngiliz televizyonları da, pür dikkat olayları takip ediyorlar. Sanki olayın içindeymiş gibi yaşıyorlar.

Batı medyası sürekli, Mısır ordusunun tavrını Kahire’deki muhabirlerine soruyor. Aldıkları en ufak bir bilgi kırıntısını Sosyal Medyada değerlendiriyorlar. Amerika’nın alacağı tavır konusunda, halkın önünde strateji oluşturuyorlar. Bu bir habercilik çalışmasından ziyade, savaşın içinde mevzilenme şarlarını araştıran, bir savaş mangasının tavrını gösteriyor.

Batı medyası, kırılan yabancı bankaların, bankamatiklerini gösteriyor. Kalkışmanın içinde ki yabancı düşmanlığının derecesini anlamaya çalışıyorlar.

Öte yandan Obama olsun, Avrupalı devlet yetkilileri olsun, sürekli reformlardan söz ediyorlar. Şimdiye kadar kullandıkları Mubarek’e reformları yap diyerek, Mısır halkını kazanmaya çalışıyorlar.

Halbuki onlar da biliyorlar ki, Mubarek onların yap dediklerini yaptığı için bu duruma düştü. Halkı ile kaşı karşıya kaldı. Mubarek bakanlarını halkın önüne yem diye atıyor. Amerika da daha önce kullandığı Diktatörünü Mısır halkının önüne atıp, yeni kurulacak iktidarla işbirliği yapmaya çalışıyor. Halk harekatından sonra da Mısır’ı kullanmaya devam etmek istiyor.

Özetle Amerika, medyası ile daha önceden Mısır’da ele geçirdiği haberleşme ağları ile bu olağanüstü durumu kendi lehine çevirmeye çalışıyor.

Olayların sonu nereye varır, bu soruya cevap vermek şu aşamada mümkün görünmüyor.

Ancak şunu şimdiden söylemek mümkün. Baradey gibi batının desteklediği bir işbirlikçi Mısır’da iktidar olursa, olan yine Mısır halkına olacaktır.

Diktatörler seçimle gelir, halkla giderler. Bizim diktatörün de, Hitlerin de seçimle geldiğini unutmayalım. Diktatörler seçimle gitmezler. Çünkü sandıkları önümüze onlar koyar. Sandıktan da onlar çıkar.

Mubarek 30 yıl sandıktan çıktı.

Bülent Esinoğlu - 31 Ocak 2011- Ulusal Kanal

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

MÜBAREK RECEP

Her filmin bir başı bir de sonu vardır. Kuzey Afrika'da ve Ortadoğu'daki 60 yıllık kukla yönetimler AngloSkandinav teşvikiyle çökerken görünen o ki Türkiye'deki 60 yıllık kukla yönetim de son birhamle ile Haziran seçimleri ile paçayı kurtarma telaşında.

Ekonomik göstergeler, IMF, Dünya Bankası, Amerika'dan ithal prensler, gizli servislerin 1978'de peydahladığı sahteimamlar, sahte patronlar klubü, sahte muhafazakar basın, sahte terörörgütleri, sahte ideolojik savaşlar, sahte türban tartışmaları derken artık Türk kamuoyu da 60 yıldır kendisi üzerinde oynanan oyuna karşı tepki vermeye başladı. Tekel işçilerinin eylemi bir milad oldu.

Tuhaf olan uyanmak için Türkiye'yi model almış, iyi eğitimli Tunus'un uyanmasının bu zincir reaksiyonu başlatmasıdır. Onlar başardı, tarihe olumlu ve barışcıl şekilde geçtiler.

Mısır için felaket yeni başladı, çünkü Amerika'nın köprübaşı kabul ettiği bir ülke olarak Gladyo benzeri rezil bir silahlı koruma dahi sunmuştu Amerika bu büyük Kuzey Afrika ülkesine.

Sırada Libya ve Cezayir var. En son Fas.

Her hafta 1 dikta rejiminin devrildiğini, her hafta Amerika'nın kümesinden 1 tavuk eksildiğini görebiliyorsanız, Şubat sonuna doğru Türkiye'nin de fazlasıyla hareketleneceğini öngörebilirsiniz.

Türk milletine darbeler ve sahte demokrasi palavralarıyla zorla yutturulan 60 yıllık mevcut rejimin Mübarek rejiminden hiçbir farkı yoktur. Eğer fark vardır diyorsanız, o da şu olabilir: Mısır'da diktatör 1 tane idi, Türkiye'de gelmiş geçmiş tüm iktidarlar; Ecevit hariç.

60 yıl...dile kolay. Bir ömür. Amerika'ya kölelikte birbirleriyle yarışan, birbirinden janjanlı karizmatik liderler, sultanlar, başkanlar, krallar, Amerika'dan ithal prensler, eşleri, çocukları, hırsızlar ve dalkavuklar şebekesi, katiller ve kasaplar çetesi.

Bir hatırlatma daha, 2011 yılı emtia fiyatları açısından toplumların açlıkla başbaşa kalacağı bir döneme giriyor. Petrol 100 doları aşmak üzere. Avro veya dolar arasındaki savaştan, Yuan gibi yeni bir güç yükseliyor.

Türkiye'de ise 60 yıllık kukla yönetimlerin sonuncusu BAŞKANLIK sistemi gibi bir yapay tartışma konusu ile ülkeyi oyalamak, eğer tutarsa Amerika'nın kümesindeki son ve de altın yumurtlayan tavuk olma yolunda yeni kukla bir sistemin inşaası için bushbeyinli seçmenini yeni illüzyonlarla güdümlemeye çalışıyor.

İlginçtir, devrik liderler hep Amerika veya Londra'ya kaçıyor. Ya da geçici olarak Fetocuların ruh ikizi şarlatan Vahhabi himayesinde, Suudi Arabistan'da konaklattırılıyor.

Son bir hatırlatma, Sudan bölündü, Somali de 3'e bölünüyor. Somalialand isimli ülke özerk bir şekilde hatta bağımsız devlet olarak yaşamını refah içerisinde devam ettiriyor Irak'In kuzeyi misali. Blackwater bankacılık sistemini bile kurmuş burada.

Bilgi güçtür. Hem elde etmesi, hem geliştirilmesi, hem korunması, hem yayılması ve tabiki varoluşu GÜÇ demektir.

Soru şu: 60 yıllık Gladyo hükümetlerinin sonuncusu giderken geride nasıl bir ülke kalacaktır?

Bir gerçek var ki, Afrika için en kara ve aydınlık evreye girilirken, sadece Amerikan markası olan tüm "mübarek"ler için gerisayım hızla sürmektedir.

Gelecek şahsiyetli T.C. Vatandaşlarının ve de öncelikle gençlerimizin olacaktır.

Mete Akıncı - 28 Ocak 2011 - Ulusal Kanal
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x