
“Ergenekon Destanı” Türk’ün destanıdır.
Destan, ulusların eski çağlardaki olağanüstü kahramanlık öykülerine denir.
Destanlar koşuk (nazım) şeklinde söylenip yazılmıştır.
Türklerin en bilinen, en önemli destanlarından biri Ergenekon Destanı’dır.
2007’de “Ergenekon Destanımız” ile düğmeye basıldı. Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalayıp dağıtma için. Ordumuz, öncü aydınlarımız tutsak alındı. Kafalar karışsın diye de, tutsak alınanların arasına bir iki adi suçlu karıştırılarak, halk bu şekilde aldatılarak kahramanlarımızın onurlarıyla oynanarak bu günlere gelindi. Daha öncelerde de “Türk’ün Diriliş Bayramı”, bölücülerin olay çıkarma, ortalığı birbirine katma gününe dönüştürülmüştü.
“Yeni Gün”, “Doğan Gün” ‘Nevruz” adıyla asırlardır Türklerin kutladıkları bu bayram ülkemizde teröristlerin gösteri gününe çevrilmişti.
Ayrı, bir kahramanı olmayan, geçmişte ayrı tek bir devleti olmayan, kendilerine özgün tek bir ayrı dili bile olmayan, Türk Ulusu’nun bir parçası olan bir toplum kullanılarak, bu toplum teröristlerin eline, onların insafına bırakılarak,Türkiye’yi bölme planları yapılıyor.
2013’te oyunda son perdeyi oynatmak niyetinde olan küresel çete, bu yıkımı nasıl Türk’ün destanıyla başlattıysa, oyunun bitişini de, Türk’ün Ergenekon’dan çıkma, “Diriliş” gününde, bu 21 Mart’ta hainlere oynatacak. Halkı da, eli kanlıların yöneteceği, baş kanlının ortalıkta utanılmadan övüleceği, sözlerinin okutulacağı bu tertibe, korkutarak, umarsız bırakarak ortak edecekler.
Beş yıldır sahnede bu oyun. Açıktan sahneleniyor. Üç gündür de kapalı gişe oynuyor.
Üç gündür bölüm bölüm oynanan oyunun 21 Mart’ta son perdesi oynanacak.
Üç günlük son bir oyun bu.
18 Mart:
Çanakkale’de, Türk’ün dünyaya “Çanakkale geçilmez” dedirttiği, yedi düveli dize getirttiği gün, ülkeyi yönetenler, Türk adını, Atatürk adını bir kez bile anmadan sözüm ona bu zaferi kutladılar. Bu zaferi Türk’ün elinden aldılar.
Yine aynı gün, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nde, bu zaferin yıldönümünde, bu zaferin temsilcisi kahraman Türk Ordusu’nu, “Ergenekon”dan suçlu buldular. Ordumuzun eski komutanına, askerlere, Ağır hapis cezaları, ömür boyu hapis cezaları verildiği duyuruldu.
Aynı gün bu nasıl bir rastlantıdır ki, katilbaşıyla kim görüşecek acı gülmecesinin yeni dalgası salıverildi ortalığa.
19 Mart:
Bölücü azgınların önü iyice açıldı. İstedikleri yerde azgınlık gösterileri yaptılar. Çaputlu, katil başı resimli. Karşılarında karşı duracak kimse yoktu!
Yine aynı günün gecesi yeni bir gülünçlük ortalıkta. Orada burada bilmem ne silahıyla ateş açılmışmış, patlama olmuşmuş. Acaba bunu kim yapmışmış?
Ertesi günü olanlar insan aklıyla alay etme.
20 Mart:
Artık kudurmuş bölücüler, terör örgütü sevicileri salyalarını toplayamıyor. Katilbaşını ömür boyu yatacağı hücresinden ta Meclis’e sokuyor, Meclis’te paltosunu kimin tutacağını tartıştırıyor, insanlıktan çıkan biri, yandaş gazete denen paçavralar da bu sözleri yazıyor!
Şu sözler de, gariptir kimseyi şaşırtmıyor. Terör örgütünün istekleri adı altında, küresel çetenin yüz yıldır istedikleri, yapamadıkları yapılacak, Türk yurdu Türklerden alınacak:
“Bu saldırılar ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyor!”
Bu da yetmiyor. Aynı yerden bir açıklama daha:
“Olayların bir başka boyutu da Ergenekon’la olan bağlantısıdır!”
Üç günlük oyunun sonuna işte böyle geliniyor.
“21 Mart, Ergenekon’dan çıkış” Diriliş Bayramı!”
Neden bu gün hedefte? Neden bugün? Neden Ergenekon?
Ergenekon Destanı, Türklerin tarih öncesindeki egemenlik savaşlarının, yeniden diriliş mücadelesinin adıdır.
Göktürklerin öyküsüdür. Düşmanları Türkleri hileyle yendiler. Ergenekon’da Türk’ün yeniden türeyişi, doğuşu, çoğalışı… Dört yüz yıl sonra bulundukları yere sığmayan Türklerin dağı, dağın demirini eriterek çıkış yolu buluşunu, eski yurtlarına “ Bozkurt “öncülüğünde dönüşünü anlatır bu destan.
Sonunda, Türkler düşmanlarından öclerini alırlar, eskiden olduğu gibi bütün iller yeniden Türk buyruğuna girer.
Göktürk anıtında Bilge Kağan Türk Milleti’ne şöyle seslenir:
"Yaşaman ülkende birliğini korumana bağlıdır."
"Ey Türk milleti!.. Düşmanlarına kanmazsan, esirsen bağımsız, yoksulsan varlıklı, çıplaksan giyimli olursun. Yenildiğin veya esir düştüğün zaman neden yenildiğini, niçin esir düştüğünü bilmeli ve unutmamalısın. Bir daha bu duruma düşmemen bunu bilmene bağlıdır!"
Atatürk’ün öncülüğündeki Kurtuluş Savaşımız Ergenekon Destanı’na benzetilir. Bunu bazı yabancı tarihçiler de böyle söylerler. Yakup Kadri bu adla (Ergenekon) kitap yazmıştır. Millî Mücadele yıllarında yazdığı yazıları sonra bu adla derlemiş.
Atatürk yol gösteren Bozkurt’tur.
Dokuz sayısı, Türk tarihinde önemli bir sayıdır. Kimi anlatılarda 9 Mart Ergenekon ‘dan çıkıştır. Kimi yerde ise bu gün, 21 Mart diye geçer.
Ergenekon’dan çıkış günü her yıl bayram edilir. Bu gün kutlanır.
9 Mart’ta başlayan, 21 Mart’ta tamamlanan çıkış, Türk’ün dirilişi, yeniden doğuşu…
Kurtuluş Savaşı’nda yeniden dirilişimiz, 19 Mayıs 1919’da başlar.
Son kalan düşmanımızın 1922’de denize dökülüşüyle tamamlanır.
Bozkurt: Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
Ergenekon: Misak-ı Millî sınırlarımız.
Doğan Gün: 29 Ekim 1923.
Doğan Güneş: Türkiye Cumhuriyeti.
Bir yabancı tarihçi’nin (Lord Kinross) kitabının adına bakar mısınız? 807 sayfalık, tamamen Türk, İngiliz, Amerikan arşivlerinden alınmış belgelerle yazılmış bu çok kalın kitabın adı:
Bir Milletin Yeniden Doğuşu " Atatürk"
Tarihimizi, destanlarımızı iyi bilmeliyiz.
“Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr etmez. Bundan dolayı vatanımız ve milletimiz aleyhindeki hükümler ve kanılar kesin olarak iflâsa mahkûmdur. “K. Atatürk”
“Bir ülkenin, bir ülke halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Ama kendi soyundan, büyük tanıdığı insanlardan vefasızlık, fenalık görmesi ondan daha acıdır. Bu kalp ve vicdanlar için onulmaz yaradır. “K. Atatürk”
Feza Tiryaki, 21 Mart 2013