SÖZCÜK CAMBAZLIĞI
“Tak tak!”
“Kim o?”
“Gül.”
“Hangi Gül?”
“Ağlama da gül.” Böyle sorulu, yanıtı da uyaklı bir oyun vardır: “Sözcük Cambazlığı” derler adına. Sözcükleri en gülünç biçimde kullanan oyunu kazanır. Bizim de anlatma, konuşma devremiz bitti. Kimsede zırnık akıl kalmadı. Toptan üşüttük… Bari işi oyuna dökelim.
Kerli ferli adamlar, iki dirhem bir çekirdek kadınlar, mahalle karısı kılıklılar, kabadayı görünümlüler, kafası örtülüler, örtüsüzler, enteller danteller, her devrin gülleri - bülbülleri, aç gözlü doymak bilmez yiyiciler, yiyip içip semirenler oturup, ekranlara kurulup, kameralar önüne geçerek ges ges gerinerek, gözlerini devire devire, karınlarını hoplata hoplata, parmaklarını uzata uzata gözümüze, hem de ülkemizde, açıktan bölünmeyi konuşur oldular ya, pes artık bu kadarına! Ne demeli, bu derece aymazlığa, kinden gözü dönmüşlüğe, vatana yapılan bu tür bir kötülüğe? Söylenecek söz bulunamıyor.
Duyan duymayan anladı, bunlar kudurmanın son evresindeler. Ortalık çar çakala kalmış. Başlar ayak, ayaklar çoktan baş olmuş… Katil başıyla yatıp kalkılıyor, insanlık değerleri yerlerde sürünüyor. İt köpek ürüyor. Taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar… Görünen o ki, akıllar toptan gitti. Ortalık başsız bedenlere kaldı. Delirmek üzereyiz…
Meclisin yarıdan çoğu, ben Türk’üm demeyen, kendini Türk saymayan, yayılmacıların emellerini güden, sözün özü bölünelim diyenlerle doluymuş.
Niye bölüneceksin ki, zaten her güç sende! Her görev sende.
Cumhuriyet tarihinde, çok uzun yıllar boyunca, İçişleri Bakanlığı’nı hep ayrılıkçılara yaptırmışlar. İktidar elinizde, hükümette derseniz, durum aynı. Bölücü, bölücüyüm diye diye, kör gözüm gözüne, parti kuruyor. Önderim dediği katiller şahını, baş katili yüzü kızarmadan, insanlığından utanmadan övüyor, önderim diyor, ben de katilim, katillikten yanayım, devlete başkaldıranlar dostumdur diyor… Eşkıyalığını duyuruyor. Şehit bedenlerini çiğniyor, Türk tarihine, Cumhuriyete meydan okuyor! Ayrı konuşabildikleri, yazabildikleri ortak anlaştıkları bir dilleri bile yok! Kültür dili olmamış bir sürü yerel ağız… Kuzey Irak kukla devleti bile Arapçayı bırakınca, yerel ağzıyla eğitim öğretim yapamaz olmuş, İngilizceye dönmüş. Arapçaya sarılmış.
Bizdekiler, akıl almıyor, neye bölünecekler? Şu an kavuştukları olanaklardan daha büyük ne verilecek onlara? Her makama girmişler, her koltuğa oturmuşlar. Dilse, hangi dil? Kürtçe adlı bir dil mi var? Varsa ne bu TRT’deki yayınlarının başında yazılı Sorani, Zazaki... Kırmançi ne? Nerede görülmüş toplama ağızlara, hem de birbirini hiç mi hiç anlamayan ayrı ayrı ağızlara tek ad verildiği? Verdiğiniz ortak ad bile hileli. Aldatmaca. Uydurukça! Türkçeden çalma.
Hem isteyene okulda da öğretilmiyor mu, dersleri kursları yok mu yerel ağızlarınızın? Yirmi dört saat TV yayını yok mu?
Demek ki işin işinde başka iş var. Yayılmacılara, ülkemiz kaynaklarında gözü olanlara vatanı peşkeş çekmek var. Devletini, biriken yüzyıllık kinle yıkmak, parçalara bölmek isteği var. Her parçasını yayılmacılara lokma lokma yedirme güdüsü var…
Bu oyuna karşı duran, dur diyen olmayacak mı sizce? Bekleyelim görelim. Şakacıktan kafaları biraz da biz ütüleyelim:
“Tak tak!”
“Kim o?”
“Demirtaş.”
“Hangi Demirtaş?”
“Katil başı, başının tacı, yüreği taşlı, bölücü partinin başıdır, iktidarla it dalaşına kanma, yapılan danışıklı dövüş; Selahattin Demirtaş, bu oyunda öne sürülen en tehlikeli taş!”
“Tak tak!”
“Kim o?”
“Ala.”
“Hangi Ala?”
“Anayasa tanımayan Bakan Ala! Pekaka değil, yanlış anlama! Bu Bakan Ala!”
“Tak tak!”
“Kim o?”
“Akape!”
“Hangi Akape?”
“Pe kakayla masaya oturan, a kepaze, Akape derken anlamadığın ne?”
“Tak tak!”
“Kim o?”
“Yaşar.”
“Hangi Yaşar?”
“Cumhuriyete yetmiş yıllık zulüm diyen de var mıdır ar? Türkiye’de nedense böyleleri pek ünlü yaşar.”
“Tak tak!”
“Kim o?”
“Kılıçdaroğlu.”
“Hangi Kılıçdaroğlu?”
Bak, anlatıyor kendini:
“Atatürk’ün partisi Cehepe’ye bölücüleri doldurdum; danışmanım kefere, altı oku bir seferde kesiverdim keserle! Tunceli demeye dilim milim dönmeye… İktidara neden muhalefet edeyim, vatanı böldürmeye çoktandır niyetliyim.”
“Tak tak!”
“Kim o?”
“Demokrasi.”
“Hangi demokrasi?”
“Seçimden seçime konulan sandıkta, seçsizle, hileyle, seçimsiz seçim yaptırmanın adını bilmez misin? Rasim’e, demem o ki, demokrasinin demini at, “b” ile başlat, olsun sana bizdeki yalancıktan demokrasi, “bokrasi.”
“Tak tak!”
“Kim o?”
“Güven.”
“Hangi güven?”
“Kimseye kaldı mı ki toplumda güven? Gelen, içi güveli güven. En iyisi halimize, sen de şöyle bir yerinle bir “gülüv’en!”
“Tak tak!”
“Kim o?”
“Bölücü.”
“Hangi bölücü?”
“Teröristten başka var mı böcü?”
“Görürsün sen, eli kanlı, gözü dönmüş, öcü gönlünü kemirmiş, insanlıktan çıkmış gitmiş, pis ölücü! Ordum, askerim sence öldü mü?”
“Tak tak!”
“Kim o?”
“Yobaz.”
“Hangi yobaz?”
“Kara yobaz!”
“Kara yobaza kırk sopa az! Oyunun pek yakında bozulacak. Kork biraz!”
İşte böyle… Oyunu sürdür sürdürebildiğin kadar… Boş durmayın hadi, siz de başlayın…
"Tak tak!"
"Kim o?"
...
Feza Tiryaki, 5 Mart 2015