
Kararın Siyasi Yönü Ağır Basıyor.
Davanın esas konu başlıkları Güney Çin Denizindeki ilgili devletlerin haklarının dayanağı, bölgedeki ada, adacık, kayalık atol, resif ve diğer coğrafi formasyonların hukuki durumu ile Çin’in bölgedeki çeşitli faaliyetlerinin hukuki statüsünü ilgilendiriyordu. Kararın hukuki boyutundan çok siyasi yönü dikkat çekiyor. Zira küresel hukuk düzeni halen Avrupa-Atlantik merkezli paradigmanın gölgesinde kalmaya devam ediyor. Hukuk, bu yapının Çin’i çevreleme (containment) stratejisinin bir parçası olarak kullanılmaya devam ediyor. Ancak kararın hukuki yönünü de Çin’in dikkate alması beklenmiyor. Çin’in davaya katılmaması, Çin’in dışında oluşturulan Hakemlik Mahkemesinin davaya bakmasını ve karar vermesini engellememiştir. Bu durum davanın siyasi yönünü açıklamaya yetiyor. Deniz Hukuku uzmanı, Profesör Hüseyin Pazarcı’ya göre Ege sorunu bakımından kararın ilk etkisi, eğer Sözleşmeye taraf olunursa zorunlu yargı sisteminden kaçmanın pek kolay olmayacağını göstermiş olmasıdır. Dolayısıyla, Ege sorununda karşılıklı Türk-Yunan görüşmelerinin geldiği noktada Türkiye’nin konuyu uluslararası yargı ya da hakemliğe götürmedeki tereddütlerinin vardırdığı 1982 Sözleşmesine taraf olmamasındaki tutumunun ne kadar doğru olduğunu teyit eder niteliktedir.
Tarihsel Haklar Belirleyici Değil.
Filipinlerin Güney Çin Denizinde haklarının dayanağının belirlenmesini istemesi, aslında egemenlik sorunu olup mahkemenin yetkisi içinde olmamasına rağmen Hakemlik Mahkemesi bunu incelemiştir. Mahkeme ayrıca, Çinin 1946 dan beri uyguladığı 9 nokta hattının herhangi bir deniz sınırlandırılması olmadığını bildirmiştir. En önemlisi Hakemlik Mahkemesi, Çin’in davaya katılmamasına rağmen kararının Çin için de bağlayıcı olacağını ifade etmiştir. Çin bölgedeki tarihsel haklarını 2000 yıl geriye giderek savunurken, mahkeme tarihsel koy, tarihsel haklar ve tarihsel sular kavramlarını ayırmıştır. Tarihsel sular kavramının yalnızca iç sular için geçerli olduğunu, ve tarihsel hakların varlığı için bunu iddia eden devletin bizzat bu yöndeki eylemlerini kanıtlaması gerektiğini açıklamıştır. Balıkçılar gibi vatandaşların eylemlerinin tarihsel hak doğurmayacağını belirtmiştir. Halbuki Çinin en büyük dayanağı Çinli balıkçıların 2000 yıldır bu suları kullanması ve sahiplenmesiydi. Mahkeme daha ileri giderek tarihsel haklar kazanımının sadece karasuları içinde olabileceğini ve tarihsel balıkçılıkla gemiciliğin karasuları dışında dayanak oluşturamayacağını belirtmiştir.
Ekonomik Varlık ve Kıta Sahanlığı İlişkisi.
Mahkeme ayrıca devletin karasuları dışında kalan su altındaki coğrafi formasyonlara sahip olamayacağına hükmetmiştir. Sürekli su üstünde kalan kayalıklar ile sürekli kalamayanları ayırarak birinci grubun “ada” kapsamına girdiğini teyit etmiştir. Adaların, üzerinde sürekli tarımsal faaliyetler ve yerleşim olduğu sürece kıta sahanlığına ve münhasır ekonomik bölgeye sahip olabileceğini teyit etmiştir. Mahkeme geçici süre barınma ve yaşam olanağı sağlayabilenlerin kıta sahanlığına ya da münhasır ekonomik bölgeye sahip olamayacağını karara bağlamaktadır.
ABD Baskısı ile Mahkemeye Giden Filipinler.
Filipinler mahkemeye bir önceki devlet başkanı ABD yanlısı Aquino sırasında gitmişti. 30 Haziran 2016 da göreve başlayan ABD muhalifi yeni Başkan Duterte, Çin’e yaklaşıyor. Hatta bir adım öne çıkarak ülkedeki Amerikan üslerini kapatmayı, ortak tatbikat yapılmayacağını ilan ediyor. Bu deklarasyonların geçen haftalarda Güney Çin denizinde devam eden son yılların en büyük Rus-Çin ortak deniz tatbikatından sonra gelmesi de dikkatlerden kaçmadı.
Karar İstikrar Getirmeyecek.
Özetle Sürekli Hakemlik Mahkemesinin kararı, Çin’in müzakerelerde bulunmayışı ve ABD baskısı ile Aquino Hükümetinin tek taraflı olarak yargıya gitmesi nedeni ile siyasidir. Verdiği karar senede 5 trilyon dolar yük geçişinin yaşandığı bu sular için istikrar getirmeyecektir. Çin’in Rusya ile yaptığı ortak tatbikat bunun ilk ispatıdır. Çin’in aynı bölgede Vietnem ile deniz sınır sorununu hallettiğini, Hindistan ve Butan dışında Rusya, Myanmar, Pakistan ve Kuzey Kore ile hiç bir sınır sorunu olmadığını hatırlatalım. Hakemlik mahkemesi kararının Ege’deki sorunlar açısından detaylı irdelenmesi için deniz hukukçularımızın en kısa sürede DEHUKAM (Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Araştırma Merkezi) çatısı altında düzenlenecek bir çalıştayla irdelenmesi elzemdir.
Cem GÜRDENİZ, 10 Ekim 2016