Suriçi’ni Türk’ten arındırma oyunu / İsrafil K.KUMBASAR

Suriçi’ni Türk’ten arındırma oyunu / İsrafil K.KUMBASAR

İletigönderen Balasagun » Çrş May 28, 2014 13:28

Suriçi’ni Türk’ten arındırma oyunu (1)

Resim
Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği İstanbul, bugün Fatih ilçesinin mücavir alanı içerisinde kalan, çevresi ‘tarihi surlar’ ile çevrili olan ve ‘Tarihi Yarımada’ veya ‘Yeditepe’ olarak da bilinen Suriçi bölgesidir.

Uzun süre Bizans ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik etmiş olması yüzünden tarihi ve kültürel değer taşıyan bütün ‘ibadethaneler’, ‘saraylar’, ‘medreseler’, ‘konaklar’, ‘hanlar’, ‘hamamlar’, ‘çeşmeler’, ‘türbeler’ ve diğer önemli yapılar hemen hemen bu bölgede toplanmıştır.

Bir zamanlar Avrupa’ya ulaşamayan İran’ın ve Asya’yı fethedemeyen İskender’in rüyası olan İstanbul, Türklerin eline geçtikten sonra, aynı zamanda Türk tarihinin, siyasetinin, dilinin ve edebiyatının, mimarisinin ve kültürünün merkezi haline gelmiştir.

Bu yüzdendir ki küresel emperyalistlerin yanı sıra ‘Türklüğe diş bileyen’ her odağın hedefinde öncelikle İstanbul vardır.

Batılılara göre kutsal Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti ve aynı zamanda Ayasofya’nın ev sahibidir İstanbul.

Ruslara göre Çarların şehridir; ‘sıcak denizlere’ uzanan yolların merkezidir.

Yunanlılara göre ise hâlâ ‘Konstantinopolis’tir.

* * *
İstanbul’u ‘savaş yolu’ ile ele geçiremeyeceklerini anlayan emperyalistler, zaman içerisinde ‘başka yollara’ başvurmuşlardır.

Zaten Türkiye’yi idare eden çarpık zihniyetler, ‘düşmanın değirmenine’ su taşıyan uygulamaları ile ‘savaşa’ hiç de gerek bırakmamışlardır.

1950’lere kadar İstanbul’un çevresini imara kapatan zihniyet, dışarıdan gelen bütün nüfusun ‘Suriçi’nde hapsolmasına neden olmuştur.

1950’den sonra gelen zihniyet ise ‘modernize ediyoruz’, ‘yolları genişletiyoruz’ gerekçesiyle kentteki var olan tarihi dokuyu allak bullak etmiş, birbirinden değerli kültür hazinesi ‘eserleri’ yok etmiştir.

“CHP, camileri ahır olarak kullandı” yaygarası ile iktidar olanlar, ilk önce ‘camileri’ yıkmakla işe başlıyor; surların çevresini ‘sanayi bölgesi’ haline getiriyorlardı.

Sanayi bölgeleri, ‘gecekondu mahalleleri’ ile sarılırken, sanayileşmeyle beraber gelen göçler kentin hızla niteliğini kaybetmesine neden oluyordu.

Gelen her iktidar, İstanbul’u biraz daha ‘yaşanılır kent’ olmaktan çıkarıyordu.

Zaman içerisinde Haliç kirleniyor; ‘estetik değeri’ olan mahalleler yok oluyor; ‘cemaatsiz’ kalan camiler ise ‘turistik eserlere’ dönüşüyordu.

* * *
Gelinen nokta daha da vahimdir ve sistemli bir şekilde yürütülen ‘talandan’ yararlanmak için herkes kendine göre bir yol seçmiş bulunuyor.

Rumlar, Fener Patrikhanesi’nin etrafındaki emlak ve arazileri el altından satın alarak İstanbul’u yeniden ‘Konstantinopolis’ yapma yolunda emin adımlarla ilerliyorlar.

Tarihi yarımadanın Eminönü bölgesini kendisine üs edinen terör örgütü ise fethin sembolü Ayasofya meydanına ‘bayrak dikme’ gayreti içine girmiş bulunuyor.

Bir taraftan Rumlar, bir taraftan bölücüler, diğer taraftan ‘Türklüğe’ alerjisi olan bir takım yabancılar, gerektiğinde ‘aracılar’ kullanarak ‘yer satın alma’ yoluyla İstanbul’a hakim olmak için var güçleri ile çalışıyorlar.

‘Yabancılara mülk satışına’ getirilen kolaylıklar ile birlikte tavan yapan fiyatlar ve ‘kozmopolit’ istila, yerleşik nüfusu bölgeden uzaklaşmaya zorluyor.

Aileleri bölgeden uzaklaştırabilmek için ihanet şebekesine, son zamanlarda bir de Aksaray bölgesini kendisine üs edinen ‘fuhuş mafyası’ dahil olmuştur.

Adeta ‘açık pazar’ haline gelen bölgede, her renk, cins ve etnisiteden insana rastlamak mümkündür.

* * *
İstanbul, ‘Türk’ ve ‘İslam’ damgasını taşıyan ‘tarihi’ ve ‘kültürel’ kimliğinden her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor.

Peki, her yıl şatafatlı törenler düzenleyerek sözde ‘İstanbul’un fethini’ kutlayanlar, Fatih’in bıraktığı mirasın nasıl elden çıkarıldığını görmüyorlar mı?

İsrafil K.KUMBASAR, 28 Mayıs 2014
israfilkumbasar@yenicaggazetesi.com.tr
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Suriçi’ni Türk’ten arındırma oyunu / İsrafil K.KUMBASAR

İletigönderen Balasagun » Prş May 29, 2014 9:53

Sur içini Türk’ten arındırma oyunu (2)

Resim
Tarihi yarımadanın kalbi olarak bilinen, son yıllarda ticaret ve turizm merkezi haline dönüşen, gündüz iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık olan Eminönü bölgesi, geceleri adeta ‘hayalet kente’ dönüşüyor.

Topkapı Sarayı’nın alt tarafındaki imara kapalı tarihi Sarayburnu ve Cankurtaran bölgesindeki eski köhne binalar tamamen el değiştirmiş bulunuyor.

Bir zamanlar İstanbul’un ‘yerli ahalisinin’ yaşadığı bölgedeki yapıların büyük bir çoğunluğu artık ‘oteller’, ‘pansiyonlar’, ‘halıcılar’, ‘turistik eşya satıcıları’ ve ‘içkili restoranlar’ tarafından kullanılıyor.

Sultanahmet Camisi’nin alt tarafında kalan Kadırga, Kumkapı ve Nişanca’ya kadar olan bölgede yerli halkın boşalttığı evler, son zamanlarda özellikle Doğu Bloku’ndan ve Afrika’dan gelen ‘uyuşturucu’ kuryeleri tarafından işgal edilmiş durumda.

Laleli’den Haseki’ye kadar uzanan bölge ise tamamen ‘fuhuş mafyası’ tarafından zapt edilmiş bulunuyor.

Tarihi Eminönü artık ‘normal vatandaşın’ yaşamadığı bir bölge haline getirilmiştir.

Bu hastalıklı yapı, Fatih’in halen ‘muhafazakar’ olarak bilinen semtlerine doğru emin adımlarla ilerliyor.

* * *
Her geçen gün biraz daha kimliğini kaybeden, ‘yabancılar’ tarafından adeta istila edilen Suriçi’nde son yıllarda ‘suç işleme’ oranları neredeyse tavana vurmuştur.

Tarihi semtlerde oturan yerli halk artık bölgeden kaçmakta; daha büyük, daha rahat, daha güvenli evlerin bulunduğu sur dışındaki semtlere yerleşmektedir.

Kırım Türkleri’nin yoğun olarak yaşadığı Şehremini ve Orta Anadolu’dan gelen Türklerin yerleştiği Haseki semtlerinde nüfus hızla azalmaktadır.

Bir zamanlar aristokrat kesimlere ev sahipliği yapan Sultanahmet, Şehzadebaşı ve Süleymaniye bölgeleri neredeyse tamamen boşalmıştır.

Bir zamanlar, edebiyatçılar, sanatçılar, vilayet çalışanları ve üst düzey bürokratların ikamet ettiği Sirkeci ve Cağaloğlu artık turistik oteller semti haline gelmiştir.

Bir zamanlar üniversite camiasını barındıran Laleli ve Aksaray ise eğlence yuvasına ve fuhuş merkezine dönüşmüştür.

Her şeye rağmen Kocamustafapaşa, Şehremini, Edirnekapı, Yavuzselim, Çarşamba, Fındıkzade, Cerrahpaşa ve Yedikule’de yaşamaya devam edenler ise bir an önce oturdukları evleri satışa çıkarıp bölgeyi terk etmenin yollarını arıyor.

* * *
Denizden tarihi yarımadaya baktığınızda, ne yazık ki ‘doğal siluetin’ tamamen yok olduğu, tarihi camilerin ve yapılar ile Galata ve Beyazıt kulelerinin kaybolduğu, gökdelenlerin yürüyen birer dev gibi üzerinize geldiği; şehrin doğal süsü olan Çamlıca’nın, Aydos’un ve Kayışdağı’nın adeta ‘beton yığınlarına’ dönüştüğü, yeşilin ise artık ‘resimlerde’ kaldığı bir ucube ile karşı karşıya kalacaksınız.

Amacı tarihi ve kültürel mirası korumak ve daha yaşanabilir bir şehir altyapısı oluşturmak olan belediye, adeta ‘rant’ ve ‘tahribat’ yarışına öncülük ediyor.

Her yıl değiştirilen ‘imar’ planları, ‘kentsel dönüşüm’ söylentileri ve binalara getirilen ‘yükseklik’ kısıtlamaları yerli ahalinin Suriçi’nden kaçışını hızlandırıyor.

Tarihi başkent, ayak oyunları ile adeta ‘kabuk’ değiştirmekte, ‘kimliği’ yok edilmekte ve ‘mülkiyeti’ tartışılır hale gelmektedir.

Suriçi’ndeki gelişmeler öyle dışarıdan zannedildiği gibi ‘piyasa koşullarının’ oluşturduğu bilinçsiz hareketler değildir.

İstanbul’un korunması için yapılan düzenlemeler ise sanki ‘korunması’ için değil, özellikle ‘yok edilmesi’ için düşmana çanak tutuyor.

* * *
Suriçi’ni yaşanılır bir yer olmaktan çıkararak, ileride kurulması planlanan ‘Vatikan’ benzeri devletçiğe alt yapı oluşturan bu korkunç tahribata, kim, nasıl dur diyecek?

‘Cemaatsiz’ camiler, ‘mahallesiz’ çarşılar, ‘insansız’ meydanlar ve ‘bayraksız’ direklerden oluşan ‘ruhsuz’ bir İstanbul’a bizim diyebilir miyiz?

İsrafil K.KUMBASAR, 29 Mayıs 2014
israfilkumbasar@yenicaggazetesi.com.tr
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x