Suriye’de PKK Cumhuriyeti mi kuruldu?

Bizimkiler fena çuvalladılar. Dün yazdık, bir ülkede iyi kötü bir otorite varken o otoriteyi yıkıp yerine çapulcu sürülerinden oluşan bir çeteyi ihdas etmeyi diplomatik başarı olarak görürseniz perişan olursunuz. Oluyorsunuz da…
Suriye’den gelen haberler bunu gösteriyor. Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde PKK yanlısı güçler kent konseyi oluşturup yönetime el koyduklarını açıklıyorlar. Buralarda PKK yanlısı otonomiler oluşuyor. Bu yönetimler ha Esad tarafından ha Barzani tarafından oluşturulmuş olsun, hiçbir önemi yok.

En az 10 yıldan beri hemen hiçbir PKK sızmasının olmadığı, hiçbir PKK saldırısının olmadığı, “zalim dedikleri” Esad zamanında hiçbir aktif PKK saldırısının olmadığı SURİYE SINIRI ARTIK ÇOK AMA ÇOK TEHLİKELİ HALE GELDİ.
Ahmet Davutoğlu süngü takıp doğru sınır korumaya gitsin!

800 kilometrelik bir sınırı PKK’nın kontrolüne terke etmiş olduk! Suriye’de güvenliği sağlamak adına kendi güvenliğimizi mahvettik. Çok emin olan Suriye sınırındaki karakollarımız artık çok riskli hale geldi.
Helal olsun! Bravo! Alkışlayın bu dış politika dehalarını!
Başbakan gerçekleri söyleyenlere fena kızıyor.

Katıldığı bir TV programında şöyle diyor: “Suriye’de arzu etmediğimiz gelişmeler oluyor. Esad artık bu işin yönetimini kaybetmiş durumda. Şu anda muhalifler ülkede duruma hakim. Maalesef bir kesim medya Esad’ın Kürtler’e teslim edip bıraktığı yerler için ‘Kuzey Kürdistan’ başlığı atıyorlar. Suriye’nin kuzeyi tabii ki hassastır. Bizim PKK ile Suriye kolu ile PYD’nin bir yapılanması var orada. Bu bizim hassas noktalarımız arasında. Bizim bu oluşuma eyvallah diyeceğimiz yok. Barzani ile de bu durumu görüştük.

Suriye’nin bölünmesini istemiyoruz. Suriye bölünmeye giderse orada mezhep çatışması meydana gelir. Böyle bir mezhep çatışması etnik çatışmadan farklı bir noktaya gider ki, bu da Suriye için çok kötü olur. Çok daha önemli bir konu ise Kuzey’de oluşabilecek yapı bir terör yapısı oluşuyor demek. Türkiye’nin kendi bünyesinde sıkıntı oluşturacak bir terör eyleminin yapısı bir yerde oluşuyorsa biz oraya müdahale ederiz.”

Türkiye, bu açıklamaları yapan bir başbakan tarafından yönetiliyor.
Esad yönetimini kaybetmişse bu sizin yüzünden değil mi? Muhalifler ülkede hakimse, Kürtler Kuzey Kürdistan bayrakları asıyorsa bu sizin “Suriye’de çeteleri destekleme politikanız yüzünden değil mi? Bunu haber yapan gazetelerin ne suçu var?
PKK orada yapılanmışsa bu da sizin politikasızlığınızın sonucu değil mi? Allah aşkına siz yüz adım sonrasını değil bir adım sonrasını dahi görünmekten de mi acizsiniz?

Eyvallah demeyeceklermiş! Barzani ile de bunu görüşmüşler! Yahu bu Barzani sizin kankanız değil mi? Barzani’nin askerleri uygun adım yürüyerek Suriye’ye girmedi mi? Siz değil misiniz Barzani’nin ülkesini ihya eden, imar eden? Siz değil misiniz onunla birlikte Amerikan dansını kol kola oynayan?
Bu adama mı eyvallah demeyeceksiniz!

Suriye’nin bölünmesini istemiyorlarmış! Mezhep çatışması çıkarmış!
Beyefendi! Sizi Suriye ateşinin önüne atanların, “Haydi be Kasımpaşalı! Dağıt şu Suriye’nin ağzını burnunu!” diye telkin verenlerin masasında, Suriye’nin kaç parçaya ayrılacağı, nasıl bir mezhep çatışması çıkarılacağı, kaç yıl süreceğinin ayrıntılı olarak yer aldığı harita yıllar önce hazırlandı ama siz uyuyordunuz.
Çok değil son bir yıldır Prof. Dr. Haydar Baş’ın yazılarını okuyup, konuşmalarını dinleseydiniz bütün bunlar başınıza gelmezdi.
Sam Amca’yı dinlediniz, “Haydar Hoca’yı” dinlemediniz.

Türkiye, diktatör dahi olsa Esad’ın bir an önce gitmesi üzerine değil, asayişin sağlanarak, kademeli bir şekilde Esad sonrası bir Suriye’nin oluşumunu planlamamakla ateşi kendi topraklarına sıçrattı.
Esad’ın gitmesine oynadığımız kumarı kaybettik.
Esad gitse de kaybettik, gitmese de kaybettik.
Çünkü bundan sonra olan Türkiye’ye olacak.
Oluyor da zaten!

Muharrem BAYRAKTAR, 28 Temmuz 2012