Iraklı akrabalarımız müttefiklerimiz tarafından katledilirlerken Türkiye olarak kafamız karışmış, bizi aldatmayı amaçlayan saldırganların yarattıkları bilgi kirliliğine rağmen suç ortağı durumuna düşmemek için, binlerce yıllık devlet olma tecrübemize ve insani değerlere dayanan sağduyumuzu kullanarak, ikilemlerden sıyrılmaya çalışmıştık.
Irak'ta din mezhepleri arasında veya etnik bir çatışma henüz başlamadığından, gelişmeler bize Barzani ve PKK dışında bir zarar veremedi.
Mezhep çatışması şeklinde başlayan Suriye'deki iç savaş ise, müttefiklerimiz tarafından etnik çatışma ile çeşitlendirilmeye ve şiddetlendirilmeye çalışılıyor. Suriyeli akrabalarımızın kendi aralarında çatışmaları, bizim için çok daha zor bir sınav olacak galiba.
Türkiye'nin BOP arabasıyla uçuruma doğru gidişini hızlandıran bu süreçte, "olmayan köprüden önce son çıkış" misali, uçurumun kenarından dönme zamanının da yaklaşması sebebiyle, ahmak ıslatan propagandaya hiç tahammülümüz kalmadı.
Herkes safını belirlesin, durduğu yeri ve ne istediğini hiç lafı yuvarlamadan dürüstçe ve açıkça söylesin artık.
BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık "Siz (Türkler) eğer Kürtlerin demokratik haklarını vermiş olsaydınız, bu keşkeler yaşanmayacaktı" demiş.
Ağız alışkanlığı olmuş anlaşılan. Herkesi aptal, kendilerini de çok akıllı zanneden ve feodal varlıklarıyla demokrasiye hiç uymayan bu tür insanlar, Kürt ırkçılığı yapmak istediklerinde, uysa da uymasa da demokrasiyi kurdukları cümlelerde joker olarak kullanıp, gerisini de yuvarlatıp gidiyorlar. Onların sözlerini tartan ve "Nedir şu demokratik haklar ?" diye soran yok nasıl olsa.
Kimse "bilmiyordum" demesin, bu tür ahlâksızlıkların hoş görülme süreleri doldu.
Daha önce aynı yutturmacayı yapmaya çalışmış olan Diyarbakır Barosu Başkanı'na ne söylediysem, buna da aynı şeyi söyleyeceğim ; "Lüks arabalar ve pahalı elbiseler içinde geldiğin TBMM'nde pantolonunun arkası ceylan derisinde oturuyor be adam. Ne eğitim alman engellenmiş, ne çalışıp para kazanman, ne de ırkçı siyaset yapman. Feodal zenginliğine ilave olarak, milletvekili seçilip elde ettiğin aşırı haklarla da, sözde temsil ettiğin normal vatandaşın tepesine çıkmışsın. Neymiş halâ alamadığın demokratik hakkın ?"
Devlet kurmak demokratik bir hak değildir. Devletler cebren kurulurlar. Hiçbir devlet kendi içinde başka devletler kurulmasına izin vermez, veremez. Eğer bu konuda hata yaparsa, ülkesinde ve dünyada bir devlet olarak ciddiye alınmama sorunu ile karşılaşır.
Federasyon, ayrı ayrı kurulmuş olan devletlerin birleşme şekillerinden birisidir. Tek devlet olarak kurulmuş bir yapıyı federasyona bölmek, güçlü devletlerin iştahını kabartmaktan başka bir işe yaramaz. Hepsi de parçaları kendi etkileri altına almak için ne lazımsa yapar ve var olanlardan daha büyük sorunlar yaratırlar.
Liyakat esasına dayalı demokratik, laik, çağdaş ve uygar Türkiye Cumhuriyeti'ni sona erdirmek için kurulduğundan beri akıttıkları kanın çok daha fazlasını, onun yerine 'din faşizmi-feodal despotluk' ortaklığında, etnik ve mezhepsel aidiyet esaslarına dayalı "kontenjanlar demokrasisi" ilkelliğinde kurulması planlanan çağ dışı Kürtçü-Dinci Federasyonu'nda akıtacaklarından hiç kuşkunuz olmasın. Bu topraklarda bir daha bağımsız bir Türk devletinin sahibi olmamamız için geçmişte de görüldüğü gibi, soykırım dahil, ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceklerdir.
Artık fanteziler üretme, ilgi çekmek ve şirin görünmek için beklenmeyen konuşmalar yapma devri geçti. İşin, "kırsal alanda karakola saldıran bir grup teröristin birkaç asker ile çatışması" olmaktan çıkıp, bütün vatandaşları içine alacak bir bölge savaşına gelip dayandığının, silahlı mücadelelerin en vahşi çeşitleri olan din, mezhep ve etnik çatışma kapısının çok fazla zorlanmakta olduğunun herkes tarafından anlaşılması şart. Şimdi, akılları başlara toplama zamanıdır.
Uzun bir süredir Türkiye'de dinciliğin ve Kürt ırkçılığının kuvvetlenmesi için ellerinden geleni yapmış bir takım aydınların, gazetecilerin, televizyoncuların ve öğretim görevlilerinin içine düşürüldüğümüz durumdan şikayetçi olmaları, kabahatlerini affetmemiz için yeterli değil.
Ülkenin diğer bir bölgesinde çok farklı, rahat ve güvenli bir günlük hayat içinde, konular açıldıkça sadece Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türkleri suçlamakla doğru bir şey yaptığını düşünerek gidişe katkıda bulunmuş veya proje sahiplerine kendilerini pazarlamaya çalışmış olan bazı insanlar, yabancı bir tasarım olan bu savaşın başlaması halinde kendilerine ulaşamayacağını, canlarının ve mallarının tehlikeye düşmeyeceğini zannediyorlarsa, çok yanılıyorlar.
Şimdiye dek her dakika birilerinden ya da bir şeylerden intikam almak uğruna, devlet ve millet zararına arıza çıkarma zevki peşinde koşarak yaşamış olan bu kişiler, sorumsuzluklarının ve akılsızlıklarının bedelini hiç beklemedikleri kadar ağır şekillerde ödeyebilirler.
İnsan yapımı felâketlerin uzağında kalmak isteyenlerin zekâlarını iyi niyetler için kullanmaları, bütün tercihlerini insanlıktan ve yaşamdan yana yapmaları lâzım. İç savaş cehennemini yaşamamış milletlerden biriyiz. Kıymetini bilelim ve kötü niyetlilerin dayatmalarıyla devletimizin zayıflamasına razı olmayalım.
Selçuk Tınaz