Suriye Üzerindeki Emperyalist Batı Oyunları / Halûk DURAL

İzlem (Strateji) - Bazen barışın, bazen de savaşın sanatı...

Suriye Üzerindeki Emperyalist Batı Oyunları / Halûk DURAL

İletigönderen Güncel Meydan » Pzr Eki 02, 2011 21:48

Suriye Üzerindeki Emperyalist Batı Oyunları


Haluk DURAL
Ulusal Strateji Merkezi – USMER İstanbul Başkanı



Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika

ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell 12 Aralık 2002 tarihinde Arap ülkeleri için Arap sivil toplumunu güclendirmek, mikro girişimciliği teşvik, politik katılımı genişletmek ve kadın haklarını geliştirmeyi amaçlayan “Ortadoğu Ortaklık Girişimi – The Middle East Partnership Initiative (MEPI)”nin kurulduğunu ilan etti [1] . ABD Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu İşleri Bürosu bünyesinde kurulan bu oluşumun [2]  gerçek görevinin faaliyet alanı içindeki hedef ülkelerdeki [3]  ABD karşıtı rejimleri yıkmak için her türlü istihbarat, karışıklık ve yıkıcı faaliyetleri desteklemek, bu ülkelere karşı yapılacak askerî saldırılar ve müteakip işgaller için dünya kamuoyunu hazırlamak üzere propaganda yürütmek olduğunu söylemeye gerek yoktur. MEPI bu yıkıcı faaliyetlerini, Abu Dabi ve Tunus’taki bölge ofislerinden ve yine bölge ülkelerinden devşirdiği “özgürlükçü, demokrasi hayranı” işbirlikçi aydınlar ve bu ülkelerde satın aldığı aşiret reisleri ve din adamları vasıtasıyla yürütmektedir.

ABD’nin düşlerini süsleyen 21. yüzyıl Amerikan İmparatorluğu hayalleri için oluşturdukları Avrasya Stratejilerinin [4]  bir basamağı olarak başlattıkları Afganistan, Irak işgalleri ve Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi – GOKAP’a giden süreçte [5]  bugün öncelikli hedefler arasında Libya ve Suriye yeralmaktadır.

ABD yönetimi Dünya Ticaret Merkezi isimli ikiz kulelerle ilgili olayı bahane ederek, ABD Başkanı Bush tarafından 17 Eylül 2002 tarihinde imzaladığı “The National Security Strategy of The United States of America” isimli ulusal güvenlik stratejisi belgesinde “Önleyici Savaş” diye bir kavram icat ederek [6] , terör örgütleri ile teröre başvuran haydut ve başarısız devletler (kendilerinin tanımladığı ama gerçekte ABD’ye biat etmeyen ülkeler-H.Dural), öncelikli tehdit kapsamına alınmıştır. Amerika, haydut veya başarısız devlet olarak değerlendirdiği bir devletten tehdit geleceğini hissederse, o haydut devletin herhangi bir şey yapmasını beklemeden saldırarak tehlikeyi önleyeceğini ilan etmektedir.

“Önleyici savaş ve demokrasiyi yayma” kavramları, Afganistan ve Irak işgali ile Arap Baharı adı altında Büyük Ortadoğu bölgesindeki devletlerde başlatılan “Dış Destekli İç İsyan ve İç Savaşları” meşrulaştırıcı bir araç olarak kullanmaktadır. Bu kapsamda, askeri müdahalelerin önü açılmakta, tüm bu askeri operasyonlar ve işgaller, sonunda “Demokrasiyi Yayma” kılıfı altında meşrulaştırılmaktadır.

ABD’nin eski ulusal güvenlik ve o zamanki Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın 7 Ağustos 2003 tarihinde Washington Post gazetesinde yayınlanan “Ortadoğu’yu Dönüştürmek” (Transforming The Middle East) başlığını taşıyan yazısında C. Rice, özet olarak;

    Fas’tan Basra körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devlette, Arap aydınları, özgürlük eksikliklerinin giderilmesi için Arap hükümetlerine çağrıda bulunuyorlar. Muhalefet liderleri; daha fazla siyasi katılım, liberal ekonomi ve serbest ticareti kapsayan reformların yapılmasını talep ediyorlar. Amerika Birleşik Devletleri, bu adımları destekleyecek ve bölgedeki dost ve müttefikleriyle birlikte, daha fazlasının yapılması için çalışacaktır.

    Ortadoğu’nun dönüşümü kolay olmayacak ve zaman alacak. Bu, insan özgürlüğünün gücüne olan inancımızı paylaşan bölgedeki yaşayanlarla (muhaliflerle) tam bir işbirliği içinde çalışmayı gerektirir. Burada, askeri taahhüt öncelikli değildir ama politik, ekonomik ve kültürel olmak üzere milli gücümüzün tüm unsurlarını kullanmamız gerekir” diyerek, bu ülkelerde yürütecekleri yıkıcı faaliyetlerle ilgili niyetlerini açıkça belirtmektedir
     [7] .


ABD Askerî Haberalma Dairesi’ndeki Başkan Yardımcılığı görevinden 1998 yılında emekli olan Yarbay Ralph Peters tarafından kaleme alınan “Kanlı Sınırlar – Blood borders, How a better Middle East would look” isimli bir makale ve yeni Ortadoğu haritası Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin Haziran 2006 sayısında yayınlanmıştır [8] . Bu makalede Afrika ve Ortadoğu’daki ülkelerin sınırlarının nasıl yeniden çizilmesi gerektiği anlatılarak, yeni harita da yayınlanmıştır.


Resim

“Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi” adının iyice yerleştiği bir zamanda Büyük Ortadoğu yerine kullanılmaya başlanan “Yeni Ortadoğu” terimi, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından ilk kez Haziran 2006’da Tel Aviv’de ifade edildi. Anglo-Amerikan destekli İsrail’in 2006 Temmuz sonunda başlattığı Lübnan saldırısı sırasında ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve İsrail Başbakanı Olmert’in Telaviv’de yaptıkları ortak basın toplantısıyla “Yeni Ortadoğu”nun Lübnan’dan yeni sınırların çizilmesiyle başlatıldığı dünyaya ilan edildi [9] .

Lübnan’daki Hamas mevzilerine karşı başlatılan bu saldırıda kısa sürede Hamas’ın yok edileceğini sanan ABD-İsrail ikilisinin amacı, Lübnan’ın kuzey sınırını yukarı doğru genişleterek, Hatay’la birleştirmektir. Büyük Lübnan yapılanması ile elde edilecek avantajlar şöyle sıralanabilir;

    - Suriye’nin Akdeniz ile teması kesilecektir,

    - Lübnan’ın kuzeyinde bir hıristiyan federal bölgesi kurulması gündemdedir. İsrail’in Temmuz-Ağustos aylarında Lübnan’a yaptığı saldırılarda, hıristiyan mahallelerine hiç zarar verilmemiştir. Baf’taki askerî üsse yerleşen Fransız birlikleri, hıristiyan bölgesi konusunda görev üstlenecektir.

    - Hazreti İsa’nın 12 havarisinden biri olan Petrus tarafından kurulan Hatay St. Pierre katolik kilisesi, İskenderiye ve Roma kiliseleri gibi dünyadaki üç ekümenik kiliseden (Hz. İsa’nın havarileri tarafından kurulan kiliseler) birisidir. Hatay konusu, bu dinî motif kullanılarak tahrik edilmeye başlanmış, o tarihlerde mütareke basınının satılık kalemleri, hiç gündemde olmadığı halde sık, sık Hatay ve Hatay’daki dinler arası diyalog ve hoşgörü üzerine kamuoyu oluşturma faaliyetine girmişlerdir.

    - Karpaz-İskenderun-Suriye arasındaki deniz yatağında 1996 yılında Mısır Ulusal Petrol şirketi tarafından bulunan petrol ve doğalgaz yatakları Kıbrıs’ta üslenen ABD ve İngiliz’lerin denetimine girecektir.

    - Ceyhan terminalinden yapılacak petrol sevkiyatının denetimi için Suriye’nin Rusya’ya Lazkiye’de liman ve üs kolaylığı sağlaması engellenecektir.

    - Akdeniz ile teması kesildiği için ikmal yolları sınırlanan Suriye, Lübnan ve Sünni Irak arasında sıkışıp kalacağından, ezilip, işgal edilmesi çok kolaylaşacaktır [10] .


Bilindiği üzere, ABD destekli İsrail saldırısı Hamas’ın kahramanca direnişi karşısında hezimetle sonuçlanmış ve İsrail yenilerek geri çekilmiştir. Ancak, batı emperyalist bloğunun lideri ABD’nin Suriye hakkındaki planları devam etmekteydi. Nitekim bu husus Prof. Michel Chossudovsky, 9 Mart 2011 tarihli makalesinde, eski NATO genel komutanı Org. Wesley Clark’ın ağzından şöyle açıklanmaktadır [11]  :

    Kasım 2001’de Pentagon’da bir kurmay subayla yaptığı gevezelikte, subayın; şimdi beş yıllık bir programla Irak’a gidiyoruz, ama sırada Irak’la başlayan Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali, Sudan’ın olduğu yedi ülke var … dediğini aktarıyor. (Wesley Clark, Winning Modern Wars, p. 130)


ABD, 7 Ekim 2001 Afganistan ve 20 Mart 2003’te başladığı Irak işgalleri ile bu ülkelerde halâ nihaî askeri başarıya ulaşamıştır. Afganistan’daki askerî varlığını Irak’tan çektiği birliklerle takviye etmesine rağmen ABD’nin hedeflediği başarı giderek kâbusa dönmektedir. Bu başarısızlıkta, ABD’nin 2008 yılında içine düştüğü ekonomik krizden bir türlü kurtulamaması da önemli bir etkendir. ABD ve müttefiki emperyalist ülkelerin ekonomik krizden çıkışta her zaman başvurdukları tek yol, yeni savaşlardır. Bu dönemde de potansiyel çatışma alanları, beklendiği gibi uzun yıllardır ABD işbirlikçisi diktatörlüklerle idare edilen kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleridir. Zaten 2000’li yılların başıdan beri uygulamaya konulan projeler bu ülkelerin hedeflendiğini ve gerekli ön hazırlıkların yapıldığını göstermektedir.

Cezayir dışındaki kuzey Afrika ülkelerinde başlayan halk hareketleri, ilk önce Tunus’ta sosyoloji diplomalı işsiz bir gencin Bukhadra şehrinde iş ve ev istemek için belediye başkanıyla görüştükten sonra üzerine benzin dökerek kendisini ateşe vermesi ve ağır derecede yanarak ölmesiyle başladı. Tunus’ta Devlet Başkanı Zeynelabidin Bin Ali’nin ülkeden kaçmasıyla sonuçlandı.

Mısır’a sıçrayan halk hareketleri, Hüsnü Mubarek’in iktidarı bırakması ve ordunun yönetime el koyması ile ABD’nin isteğine uygun şekilde çözüm yoluna girdi. Benzer halk hareketleri halen Yemen ve Bahreyn’de devam etmektedir. Ürdün’de görülen benzer hareketler, kralın aldığı önlemlerle şimdilik yatıştırılmış bulunmaktadır. Zaten batı ile tam bütünleşmiş durumdaki Ürdün’de daha büyük sosyal patlamalara ABD+İngiltere kliğinin izin vermesi mümkün değildir.

Batı emperyalizmi açısından en kritik ülkeler bağımsızlıklarına düşkün, ABD’ye boyun eğmeyen Libya ve Suriye’dir. Bu nedenlerle emperyalist haçlı bu iki ülkeyi tam hedefe yerleştirmiş bulunmaktadır [12] .


ABD Suriye’de düğmeye bastı

Nitekim Kuzey Afrika’da başlamış olan halk hareketleri, 17 Mart 2011 tarih ve 1973 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı’nın ertesi günü, ABD+İngiltere+Fransa uçak ve füzelerinin Libya’yı bombalaması ile emperyalizmin bölgeye askerî saldırısı haline dönüşmüştür. Batı ve yerli işbirlikçi medya tarafından kamuoyuna masum halk hareketleri [13]  diye sunulan silahlı eşkiya eylemleri 18 Mart 2011 tarihinde Suriye’nin güneyinde Lübnan sınırındaki Dera kentinde ortaya çıkmış ve ABD ve suç ortaklarınca tezgâhlanan bu kanlı eylemler diğer kentlere de yayılarak Suriye’de rejim karşıtı bir isyan başlatılmıştır.

Suriye muhalefetine ABD para yardımları, Suriye-ABD ilişkilerinin dibe vurduğu 2005 yılından itibaren Başkan George Bush tarafından başlatılmıştır [14] .

Ağırlıklı olarak Londra’da toplanmış olan Suriye muhalefeti, İngiliz istihbaratı MI-6 ve CIA’nın kontrol ve desteğiyle 2006 yılında kurulan ve uydudan yayın yapan Barada TV aracılığıyla, Suriye’ye yönelik yıkıcı yayınlara başlamıştır. Bu televizyon, Suriyeli muhaliflerin Londra’da CIA desteğiyle kurdukları ve daha önce Müslüman Kardeşler olarak bilinen guruptan üyelerle bir “ılımlı islamcı”lardan oluşan Adalet ve Kalkınma Hareketi ile yakın ilişkilidir [15] .

Wikileaks’te yayınlanan ABD Şam Büyükelçiliği belgelerine göre ABD Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu İşleri Bürosu aracılığıyla Suriye’de reformların hızlandırılması için Şubat 2006’da 5 milyon dolar ödenek ayırmıştır.

Wikileaks’te yayınlanan Nisan 2009 tarihli 09DAMASCUS185 ve 09DAMASCUS251 nolu ABD elçilik belgelerine göre ise ABD Dışişleri Bakanlığı, Demokrasi Konseyi (CIA tarafından kurdurulan çeşitli isimlerdeki kamuflaj örgütlerden birisi) vasıtasıyla, Barada TV’ye 6,3 milyon dolar aktarmıştır.

ABD Dışişleri sözcüsü Edgar Vasquez’in, Ortadoğu Ortaklık Girişimi-MEPI aracılığıyla Suriye muhaliflerine sağlanan kaynağın 7,5 milyon dolar olduğunu söylemesine rağmen Şam mahreçli ABD elçilik belgerinde 2005 - 2010 döneminde saptanan miktarın çok daha fazla - 12 milyon dolar cıvarında - olduğu görülmektedir [16] .

Geçtiğimiz 29 Nisan 2011 tarihinde Beyaz Saray, Suriye’ye karşı daha sıkı yaptırımlar uygulanması için bir özel emir yayınladı ve Avrupalı Nato müttefiklerinin de bunu uygulaması talep edildi. Beyaz Saray sözcüsüne gönderilen mektubunda Obama, Suriye’de insan hakları ihlâlleri tesbit ettiğini ... , bunların Amerikan ulusal güvenliğine, dış politikasına ve ekonomisine tehdit oluşturduğunu ve bu nedenle ilave yaptırımlar istediğini belirterek, hedefleri arasında Beşar Esad’ın kardeşi Mahir ve kuzeni Atıf Necib’i ismen zikretmiştir [17] .

Hatırlanacağı üzere, Libya’da yönetim karşıtı gösterilerin başından sadece on gün sonra ve Libya’nın bomba ve füzeleriyle bombalanmasından üç hafta önce 25 Şubat 2011’de Obama benzer (gerçekte aynı) bir emir yayınlamıştır [18] . Suriye için sadece yer isimleri ve şahısların adının değiştirildiği standart bir şablon kullanılmıştır [19] .


Suriye direnecektir

Lübnan sınırındaki Dara kentinde başlayan ve giderek kuzeye doğru yayılan silahlı isyanlar; Şam, Hums, Lazkiye gibi kentlerde tutunamamış, ancak Hatay’a sınırdaş İdlib ilinin Cisreşşuğur kentinde kanlı eylemlere sahne olmuştur. CIA ve emrindeki Hizbut Tahrir (Müslüman Kardeşler) silahlı militanlarınca gerçekleştirlen kanlı eylemlerle birlikte bugüne kadar onbeş bin cıvarında Suriye vatandaşı Hatay sınırını geçerek Türkiye’ye sığınmıştır. Ancak bu olayların çok daha önceden CIA ve BOP Eşbakanı yönetimi tarafından ortaklaşa girişimlerle tezgahlandığı, daha olayların patlak verdiği anda Hatay’da mülteciler için çadır kentler kurulmaya başlanmasıyla apaçık görülmüştür.

Cisreşşuğur’da herhangi bir rejim karşıtı gösteri olmadığı halde isyancılar 150 polisi katlederek güvenlik kuvvetleriyle çatışmışlar ve halkı zorla göç ettirmişlerdir. Yakalanan isyancıların silahlarını Suriye’nin kuzeybatısından (burada Türkiye bulunuyor-H.Dural) temin ettiklerini itiraf etmişlerdir. Türk askeri gücleri ve istihbaratının bu saldırılara (CIA denetiminde-H.Dural) destek verdiği konusunda belirtiler bulunmaktadır [20] .

Ancak, Suriye halkı Beşar Esat rejimine bağlılığını büyük kitlesel gösterilerle dünya kamuoyuna duyurmaktadırlar. Suriye ordusu, arkasındaki bu büyük halk desteğiyle isyanları bastırmaya başlamıştır. Nitekim, Türkiye’ye mülteci akını durmuş ve Suriye’liler büyük guruplar halinde ülkelerine dönmektedirler.


Muhtemel gelişmeler

Suriye halkı, ordusu ve güvenlik güçlerinin isyancılara karşı etkin mücadelesine rağmen, emperyalist sırtlanların dişlerini geçirdiği Suriye’yi kendi haline bırakacakları düşünülmemelidir. Aşağıda kaynak olarak verilen makalesinde Prof. Michel Chossudovsky, İsrail ve Türkiye arasında imzalanmış olan ortak askeri ve istihbarat anlaşmasına dikkat çekmekte ve Suriye’de yürütülen istikrarsızlaştırma sürecinin jeopolitiğinin geniş kapsamlı olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin isyancılara destek verdiğini ve bunun yanında Washington’un rejim değişikliği taleplerine uyması konusunda Şam üzerinde baskı yaptığını belirtmektedir. Chossudovsky’ye göre;

    Güçlü ordusuyla bir NATO ülkesi olan Türkiye’nin İsrail ile arasında özellikle Suriye’ye karşı ortak askeri-istihbarat anlaşması vardır. 1993 tarihli bir Mutabakat Zaptı’na göre Türkiye ve İsrail bölgesel tehditleri ele alacak bir Türk-İsrail ‘ortak komitesi’ kurmuşlardır. Mutabakata göre, Türkiye ve İsrail; Suriye, İran ve Irak hakkında istihbarat toplamada işbirliği yapmak, düzenli toplantılarda bu ülkelerin askeri yetenekleri ve terörizm konusundaki bilgilerini paylaşmak hususunda anlaşmışlardır.

    Türkiye, İsrail ordusu ve güvenlik güçlerinin Suriye ve İran hakkında Türkiye’den elektronik istihbarat toplamasını kabul etmiştir. Buna karşılık İsrail Suriye, Irak ve İran sınırı boyunca terörle mücadele konusunda Türk güvenlik güçlerine eğitim ve teçhizat yardımı yapacaktır.

    Clinton Yönetimince ABD, İsrail ve Türkiye arasında üçlü askeri ittifak kurulmuştur. Genişletilmiş Ortadoğu Projesiyle ilgili bu üç ülke arasında askeri komuta kararlarının koordinasyonu ve birleştirilmesi, üçlü ittifak adına ABD Genelkurmay başkanınca yürütülmektedir. Bu üçlü ittifak, her ülkenin ABD ile ikili ilişkileri ve Tel Aviv ve Ankara arasındaki kuvvetli asleri ilişkiler ile de pekiştirilmiştir.



    İsrail ve Nato 2005 yılında uzun vadeli bir askeri işbirliği anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma ile İsrail fiilî bir Nato üyesi olmuştur. Eğer Suriye’ye karşı bir askeri harekât yapılırsa, kaçınılmaz olarak İsrail ve Türkiye, Nato güçleri içinde yeralacaklardır. Sahte insanî gerekçelerle Suriye’ye yapılacak bir askeri müdahale, ABD-Nato tarafından yönetilen savaşı, kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan Ortaasya’ya, doğu Akdeniz’den Çin’in batı sınırına kadar yayacaktır.


Chossudovsky’nin değerlendirmesinde Türkiye tam bir ABD müttefiki olarak görülmektedir. Halbuki emperyalist ABD’nin Avrasya stratejisi perçok içiçe geçmiş senaryo barındırmaktadır. Örneğin, Libya operasyonu, Libya ile sınırlı olmayıp, ABD’nin Afrika komutanlığı-AFRICOM bünyesinde sürdürülen saldırılar, Libya’dan sonra Nijer, Çad, Fildişi Sahili, Sudan ve Somali gibi orta ve batı Afrika ülkelerini de hedefine koymuştur [21] . Ayrıca Yemen’deki gelişmeler ABD’nin istediği doğrultuda sonuçlanırsa, Basra Körfezinden çıkan petrolün Aden körfezi, Babül Mendep Boğazı (Cibuti’de boğazı kontrol eden bir ABD hava ve deniz üssü vardır-H.Dural), Kızıldeniz, Süveyş Kanalı, Akdeniz güzergâhı tamamen ABD’nin kontroluna geçecektir.


Resim

Eğer Suriye’ye karşı bir ABD-Nato saldırısı olursa, İsrail tekrar Lübnan’a girecek ve Suriye’nin Akdeniz bağlantısı koparılacaktır. Bu operasyonun temel hedefi, Bakü petrollerinin Akdeniz’e güvenli bir şekilde akıtılacağı bir koridor açmaktır. ABD’nin bu hedefe ulaşmaktaki en zorlandığı konu Türkiye’nin güneydoğu ve doğusundan toprak kopartmaktır. O nedenle, Türkiye ABD’nin bir numaralı hedefidir. Bu amaçla, Türkiye’de iktidara getirilen AKP ve BOP eşbaşkanı olduğunu ikrar etmiş olan Başbakan eliyle yıllardır Kürt Açılımı diye adlandırılan Türkiye’yi bölme operasyonları, yurtsever güçlere karşı başlatılıp, Türk Ordusuna karşı devam ettirilen tertiplerle sürdürülmektedir. Bölünmenin hukukî altyapısı Yeni-CHP’nin de desteğiyle yeni anayasa çalışmalarıyla tamamlamayı amaçlamaktadırlar.


Resim

12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa referandumundan birkaç gün sonra koşarak Türkiye’ye gelen ABD genelkurmay başkanı ile varılan anlaşma uyarınca, 2011 sonuna kadar Irak’tan çekilme bahanesiyle Irak’taki 50.000 ABD askeri ve ağır silahlarının İskenderun ve Mersin limanlarından çekilmesine izin verilecek, Güneydoğu Anadolu bölgesine şekilde görüldüğü üzere, ABD askerinin reddedilen 1 Mart teskeresi öncesinde olduğu gibi kuracakları karakollara yerleşmesi sağlanarak ayrılıkçı Kürt hareketine koruma oluşturulacaktır.

Ayrıca, 2010 Kasım ayında NATO’nun Lizbon zirvesinde alınan karar uyarınca, İran’dan Avrupa’ya atılacağı iddia edilen balistik füzeleri izlemek için İran sınırına yakın bir yere seyyar AN/TPY-2 radarı ve Türkiye’nin millî orta irtifa füze savunma ihalesi kapsamında AKP tarafından artık ABD’den alınmasına neredeyse karar verilen ve kontrol-komutası Almanya’daki NATO karargâhında bulunan ABD subaylarına bırakılacak Patriot PAC-3 bataryaları yerleştirilecektir.

ABD’nin başını çektiği ve AKP ve yandaşları marifetiyle yürüttüğü senaryo başarıya ulaşırsa, Irak’tan çekilen ABD askerleri ve NATO Füze Kalkanı ile koruma sağlanan ayrılıkçı Kürt hareketi, bölgesel özerklik ilanından sonra, ülkenin bölünmesi için Kendi Kaderini Tayin Hakkını kullanmak için BM’e başvuracak ve fiilen bölünme başlayacaktır.

Ancak, Türk halkı ve Ordusu ülkemizin işgal ve bölünmesini amaçlayan bu hayâsız emperyalist saldırıya karşı vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak üzere harekete geçeceklerdir. ABD+Barzani destekli ayrılıkçı hareket bölgede, bugüne kadar pek çok kez provaları yapılmış olan bir “Kalkışma” başlatılacak ve buna ABD destekli Barzani fiilen katılacaktır.

TSK bu kalkışmaya müdahale ettiğinde, Türk Hava Kuvvetleri karşısında ABD-NATO Füze Kalkanını bulacaktır. Ama emperyalistler ve yerli işbirlikçiler bölmeye çalıştıkları Türk milletini aynen Kurtuluş Savaşında olduğu gibi, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” vecizesinde anlamını bulan tekmil milleti yekvücut olarak bir kez daha karşılarında bulacaklar ve kendileri için hüsranla sonuçlanacak olan akıbetlerinden kaçamayacaklardır [22] .

Bugün Suriye’ye yönelmiş olan emperyalist saldırı ile paralel şekilde Türkiye üzerindeki ABD saldırısı devam etmektedir ve hız kazanmıştır. İki ülkenin kaderi ortaktır, Türkiye’de de millî güçlerin ayağa kalkmasıyla ortak direniş ve mücadele kesinlikle başarıyla sonuçlanacaktır.

 [1]  CSR Report for Congress, RS22053 February 15, 2005, dipnot 2

 [2]  http://mepi.state.gov/structure.html

 [3]  http://mepi.state.gov/where-we-work2.html

 [4]  Haluk Dural. ABD Haritalarındaki Strateji, Teori Dergisi Ağustos 2006, sayfa

 [5]  Haluk Dural, Libya’ya NATO-HAÇLI saldırısı, Teori Dergisi Mayıs 2011, sayfa 61.

 [6]  “The National Security Strategy of The United States of America”, September 2002, sayfa 15.

 [7]  http://www.iraqwatch.org/government/US/WH/us-wh-rice-wp_oped-080703.htm

 [8]  http://www.armedforcesjournal.com/2006/06/1833899/

 [9]  Secretary of State Condoleezza Rice, Special Briefing on the Travel to the Middle East and Europe of Secretary Condoleeza Rice (Pres Conference, U.S. State Department, Washington, D.C., July 21, 2006) http://www.state.gov/secretary/rm/2006/69331.htm, 2010 değeri H. Dural tarafından hesaplanmıştır.

 [10]  Haluk Dural. ABD Haritalarındaki Strateji, Teori Dergisi Ağustos 2006, sayfa 10.

 [11]  "Operation Libya" and the Battle for Oil: Redrawing the Map of Africa, Prof Michel Chossudovsky, Global Research, March 9, 2011 http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=23605

 [12]  Haluk Dural, Libya’ya NATO-HAÇLI saldırısı, Teori Dergisi Mayıs 2011, sayfa 60.

 [13]  The Washington Post, 8 Nisan 2011, http://www.washingtonpost.com/world/syrians-protest-demanding-freedom/2011/04/08/AFmKI82C_gallery.html#photo=1

 [14]  Craig Whitlock, “U.S. secretly backed Syrian opposition groups, cables released by WikiLeaks show” The Washington Post, 17 Nisan 2011.

 [15]  Craig Whitlock, a.g.y.

 [16]  Craig Whitlock, a.g.y.

 [17]  Rick Rozoff, Global Research, April 30, 2011, Libyan Scenario For Syria: Towards A US-NATO "Humanitarian Intervention" directed against Syria?

 [18]  Rick Rozoff, a.g.y.

 [19]  http://www.whitehouse.gov/sites/default/files/2011libya.eo_.rel_.pdf

 [20]  Michel Chossudovsky, The Destabilization of Syria and the Broader Middle East War, Global Research, June 17, 2011 [url=Michel Chossudovsky, The Destabilization of Syria and the Broader Middle East War, Global Research, June 17, 2011 http://www.globalresearch.ca/index.php? ... &aid=25312]http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=25312[/url]

 [21]  Haluk Dural, Libya’ya NATO-HAÇLI saldırısı, Teori Dergisi Mayıs 2011, sayfa 60.

 [22]  Haluk Dural, Bölgesel Özerklik - NATO Füze Kalkanı - Bölünme Kıskacında 2011 TÜRKİYE’si - 3, 3.01.2011, www.ulusalkanal.com.tr



Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12

Şu dizine dön: İzlem (Strateji)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x