Suriye Vurulacak Türkiye Taşeron(Mu)

Suriye Vurulacak Türkiye Taşeron(Mu)

İletigönderen Güncel Meydan » Prş Şub 09, 2012 12:41

SURİYE VURULACAK
TÜRKİYE TAŞERON(MU)


İsmail MÜFTÜOĞLU

Birinci Cihan Harbi akabinde, Ortadoğu’da yer alması düşünülen devletçiklerin sınırları, cetvel-kalem 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ile Fransa’nın imzalamış oldukları gizli Sykes-Picot anlaşması ile, oluşmuştur.

Aradan geçen uzun yıllardan sonra emperyal güçlerin emrinde bulunan küresel sermaye çeteleri eli ile bu bölgede yeni sınırların çizilebilmesi için Irak, Suriye ve Lübnan’ın parçalara bölünmesi gerekir. Bu maksatla Irak vurulmuş, milyonlara varan insan kanı dökülmüş, namuslar çiğnenmiş, AKP hükümeti de bu vahşete maalesef seyirci kalmıştır.

Şimdi sıra Suriye’de. Zira ABD’nde Dışişleri Bakanlığı da yapan Condoleezza Rice, 7 Ağustos 2003 tarihli Washington Post gazetesindeki yazısında 22 İslam ülkesinin yeniden dizayn edileceğini belirtmiştir. Bu ülkelerden birisi de Suriye’dir.

ABD ile İsrail uzun bir müddetten beri Suriye’nin vurulmasını istiyor. Nitekim “İsrail Savunma Bakanı Mofaz yeniden şekillenen Ortadoğu’da Suriye tehdidinden sık sık bahsediyor, ardından İsrail Altyapı Bakanı Joseph Paritzky, Musul – Hayfa boru hattı için Suriye işgal edilmelidir diyor. Bakan ‘Musul – Hayfa Boru Hattı Projesinin İsrail’in enerji sorunlarına son vereceğini’ söylüyor ve ekliyor; ‘Projenin önünde Suriye engeli var.’

İsrail bu engeli ‘Suriye’deki rejimin düşmesi’ durumunda aşacaklarını belirtiyor. Suriye, Ortadoğu’daki Amerikan – İsrail politikaları önünde bir engel’dir.” (Banu Avar, Böl ve Yut, sh:117, 10. Baskı)

Suriye engelini ABD ve İsrail kendi güçleri ile değil, taşeron güçlerle aşmaya çalışmakta, onun için Türkiye devamlı tahrik edilmektedir. Üzülerek ifade edelim ki Türkiye de buna teşne olmaktadır. Çünkü Türkiye takribi 60 yıldan beri ABD’nin kıskacında bulunmaktadır. Yani Amerika’nın dış politikada seryaver veya jandarması durumundadır.

Çünkü ABD’nin ve NATO’nun en güvenilir askeri gücü Türkiye’dir. Türkiye’nin askeri potansiyeli, ABD’nin taleplerini, Büyük Ortadoğu Projesinin Eşgüdüm Başkanı olarak, karşılayabilecek güçtedir. Zaten Richard Perle de yapmış olduğu bir açıklamada “Türkiye’nin ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarının bekçisi olduğunu” vurgulamıştır. Böylece Suriye için kullanılacak taşeron bulunmuş oldu.

Küresel sermaye çetelerine göre, Suriye, ayrıca terörist devletler listesinde bulunmaktadır. NATO’nun bir üyesi ve ABD’nin müttefiki olan Türkiye’nin anti Amerikancı ülkelerle aynı safta görünmesi düşünülemez. Zira her açıdan Türkiye emperyalizmin kıskacındadır.

Aynı inancı paylaştığımız, asırlar boyu aynı bayrak altında yaşadığımız komşu Suriye halkına zarar verebilecek davranış bozukluğundan uzak durmak gerekir. Bir başka ifade ile eğer Suriye’deki Esed rejiminin zulmüne karşı çıkılmak isteniyorsa, hesap sorulacağından söz ediliyorsa, aynı şekilde bölgemizdeki ABD’nin ve İsrail’in zulmüne de karşı çıkılması gerekir. Meselem zalimin birini göndermek ve daha eşetini getirmekse, operasyona gerek var mı? Veya böyle bir operasyona Türkiye’nin dahil olması üzücü değil mi?

Irak’ta Saddam devrilmiş, Irak’ta şimdi zulüm bitmiş midir? Yoksa elan devam etmekte midir? Gördüğümüz kadarıyla Irak, Amerikan zulmü altında elan inlemektedir. Suriye’yi bu duruma düşürmekten kaçınmak gerekir. Bir zalimi def etme adına çok daha büyük bir zalime yardımcı olmak, manevi açıdan cinayettir. Çünkü Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi, İsrail’in işine gelecektir. Zira Tansu Çiller hükümeti döneminde Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir tarafından gizlice imzalanan 23 Şubat 1996 tarihli ‘Türkiye – İsrail Askeri İşbirliği Anlaşması’ ile Türkiye Arap ülkelerinden uzaklaşmış, İsrail’den yana bir tavır içine girmiştir. Bu anlaşma İsrail’in İran’a saldırması halinde kolaylıklar sağlayacak bir anlaşmadır.

Davos’da ‘one minute’ diyenler henüz bu anlaşmayı kaldırabilmiş değillerdir. Kaldıramazlar da, çünkü anlaşmanın arkasında ABD bulunmaktadır. İsrail’in önünü tıkayan Suriye olduğu için mutlaka vurulup, devre dışı bırakılmalıdır düşüncesi gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Son günlerde Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu, Suriye’nin vurulmasını temin zımnında Hillary Clinton ile birlikte batı devletlerini ittifaka çağırmış, böylece seryaverlik görevini yerine getirmiştir.

Acı olan taraf, Suriye’de cereyan etmekte olan olayların arka planının hiç araştırılmaması, muhalif görünen kişilerin dış bağlantılarının hesaba katılmamasıdır. Washington Post gazetesinde yer alan bir haber, ABD’nin Suriyeli muhaliflere milyonlarca dolar gönderdiğini açıklamıştır.

Aslında küresel sırtlanlardan olan ABD ile İngiltere bu coğrafyayı yeniden bölmek istiyor. Çünkü İsrail’e Büyük İsrail Devletinin kurabilmesi için yeni alanların temin edilmesi gerekiyor.

George Friedman Amerika’nın Sesi radyosunda 16 Şubat 2011 tarihinde yaptığı konuşmada; “Türkiye’nin Ortadoğu’nun karmaşasından uzak durması değil, karmaşanın parçası olması gerekir. Türkiye’nin ellerini kirletmesi gerekiyor” demiş ve Türkiye’yi bir uçuruma sürüklemeye çalışmıştır. Bu sebeple de Sayın Ahmet Davutoğlu, Hillary Clinton ile birlikte, Suriye’ye uluslar arası bir müdahaleyi içeren yeni bir tasarı için anlaşmıştır. Bunu realize etmek için de Sayın Davutoğlu, beş günlük ABD seyahatine çıkmış bulunmaktadır.

Irak’ta yapılan zulümlere seyirci kalan hükümet, şimdi ise bir başka zulmü organize etmek için çaba göstermektedir. Bu hal bir efsunlanma hali değil de, nedir? Hele Saadet Partisi İstanbul İl Teşkilatının 4 Şubat 2012 tarihinde Suriye’nin İstanbul Başkonsolosluğu önünde, merkezin dış politika esaslarına aykırı bir şekilde yaptığı gösteri akıl tutulması değilse, nedir? Bilmeden, dolduruşa gelerek sokaklara düşmek kime hizmettir? Bu, düşünülmesi gereken bir husustur. Çünkü bu nevi fevri davranışlar AKP’nin ekmeğine yağ sürmek olur. Bir başka ifade ile AKP’nin Suriye hakkındaki politikalarını tasvip manasını taşır.

Netice olarak diyebiliriz ki, olayların başlamasının akabinde Şam ve Hama’da incelemelerde bulunmuş biri olarak, gördük ki, bu olayların arka planında emperyal güçler vardır. Küresel sermayenin desteklediği muhalif ayaklanmaları hal noktasında Beşar Esed’in bu olayları önlemek için halkına vaki müdahalesini ve kan dökmesini de asla doğru bulmuyoruz. Ancak bir de bu işlerin arka planına bakılmasını istiyoruz. Ama ne yazsak yazalım, kurt kuzuyu yemeyi kafaya koymuş. Yani Suriye vurulacak, Türkiye taşeron olmasın istiyoruz.



İsmail MÜFTÜOĞLU, 9 Şubat 2012
i-muftuoglu@hotmail.com
Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12

Şu dizine dön: İsmail MÜFTÜOĞLU

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x